1 Mayıs 2012 Salı

Japon Aklı Mekong’da


Mehmet Özay                                                                                                            23 Nisan 2012

Japonya, kadim Mekong topraklarına geri dönüyor! Aslında II. Dünya Savaşı’nın akibetinden sonra kalkınma odaklı projeler bağlamında yeniden girdiği bu coğrafyadan çıkmadığını söylemek bile mümkün.

Çin ve ABD bir yandan Kuzey Kore, öte yandan Güney Çin Denizi üzerinden “hırlaşmayla” meşgulken, Japonya geçen yıl geçirdiği büyük doğal afete rağmen, bölgesinde söz sahibi olma konusunda ciddi ve istikrarlı adımlar atmaya devam ediyor. Bunun en son göstergelerinden biri, geçen hafta beş gün süren Japonya-Mekong toplantılarının Tokyo’da gerçekleştirilmesiydi.

Kadim doğu geleneklerinin dilinde ‘Suyun Anası’ anlamına gelen Mekong, Doğu Asya’nın bağrından doğarak Hint-Çin’ini boydan boya kateden kadim nehir bugünlerde yeni bir jeo-politik ve ekonomik gelişmeye konu oluyor. Bu gelişme, elbette, Güneydoğu Asya’nın son birkaç yılda öne çıkan veya çıkartılan konumundan azade değil. Bu gelişme neye işaret ediyor? Öncelikle Güneydoğu Asya halklarının modernleşme serüvenlerinde “Batılı Beyaz adamın” karşısında alternatif olarak gördüğü ve ‘has’ Asyalı olan bir Japon ‘mucizesine’ inanışının devamı olduğu kesin. Öte yandan, II. Dünya Savaşı’ndan  sonra devşirilen küresel hegemonya savaşında gerek iç faktörler gerekse bölgesel ve küresel aktörlerin çabasıyla büyük yıkımlara konu olmuş Hint-Çin’inin yeniden ayakları üzerinde durma çabasının bir ürünü sayılabilir. Bir diğer husus ise, Japonya’nın Doğu Asya’da bir yandan Çin öte yandan Kuzey Kore’nin şu veya bu şekildeki sınırlamalarına konu olan ‘kıtasahanlığını’ Güneydoğu Asya üzerinden devam ettirme projesi olduğunu söyleyebiliriz. 

Bu amaçla Japonya’nın öncülüğünde beş ulus devletin yani Myamnar (Burma), Laos, Tayland, Kamboçya ve Vietnam’ın devlet başkanları veya başbakanlarının katılımıyla Tokyo’da önemli bir toplantı silsilesi gerçekleştirildi. Bu beş ülkeyi ortak kılan gerek sembolik gerekse maddi anlamda Mekong Nehri’dir. Tarihin kadim devletlerinin neşet ettiği bu Nehir havzası, bugün post-modern dünyanın giderek daralan neo-kapitalist sularına hayat taşımaya aday gösteriliyor. Bu bağlamda, Myanmar’ı konu alan çalışmalarımızla bunu kısmen bugüne kadar ortaya koymaya çalıştığımızı söyleyelim. Japonya’nın ‘Mekong Birliği’ olarak da adlandırılabilecek bu oluşuma ev sahipliği kadar ‘ağabeylik’ yapmasının gayet anlaşılır, rasyonel ve bir o kadar da kültürel nedenleri var. İşin rasyonel tarafına baktığımızda ASEAN içerisinde yer alan ancak diğer beş üyenin aksine ekonomik gelişmişlik katsayılarının pek de tatminkar düzeyde olmadığı bu beş ülkenin kendi haline bırakıldıkta, Güneydoğu Asya kalkınmasından hakkıyla bahsedilemeyecek olduğu görülür. Burada niçin ASEAN kendi içerisinde gelişmelere yön vermiyor da Japonya işe karışıyor sorusunda ‘el-hak’ doğruluk payı yok değil. 

Ancak bu soru bir eksikliği de içinde barındırdığını söyleyelim. Nedir o? ASEAN tek başına biryerlere gelme mücadelesi verirken, elbette model ve destek alacağı oluşumlar hep varolageldi. Bunların son dönemdeki göstergelerini geçen bir iki yılda çok net yaşadık. Bir yanda, Asya-Pasifik toplantıları, öte yanda Çin-Rusya-Avustralya ve AB’nin bizatihi ASEAN içinde gözlemci, yarı gözlemci vb. Pozisyonlarla işbirliğine yönelik atraksiyonlarını unutmayalım. Öyle olduğu içindir ki, Japonya, gerek tarihsel gerekse bölge ülkelerinin kültürel donanımları bağlamında Güneydoğu Asya ülkelerinin kendilerini “yakın” hissettikleri bir ülke olarak ortaya çıkıyor. Bu bağlamad, Japonya’nın söz konusu bu ülkeler nezdinde “güvenirlik katsayısını” da unutmamak lazım. İşte bugün Japonya Mekong Birliği’ni toplaması ile bölgeye yeni bir ivme kazandırma peşinde. 

Bu ivme, elbette kültürel donanımları ile öne çıkmasıyla dikkat çekerken, elbette Japonya ekonomik yapılanmasının elverdiği güçten istifade ile bölgenin “makro perspektifte” ele alınmasından yana. Bunun için de bu projeye çok ciddi baktığın ortaya koyacak maddi desteğini de göstermiş durumdu. Bunun adı da, gelecek üç yıllık projeler için 600 milyar Yen’lik yatırım bütçesini onaylamış olması. Mekong Nehri’nin birbirine eklemlediği bu beş ülke arasında özellikle Tayland ve Vietnam’ın dışında diğer üç ülkenin ekonomik anlamda hala “emekleme” devresinde bulunuyor olmaları, Mekong’un yakın ve orta vadede güvenliğe varacak kadar potansiyel sorunlarla yüzleşeceği ihtimalini gözlerden uzak tutmuyor. Bu nedenledir ki, Japonya bölgeyi stratajik bir okumaya tabi tutarak “kümülatif” bir kalkınmanın gereğinden hareketle ülkelere rehberlik ediyor. 

Mekong dendiğinde, bir karşılaştırma yaparak ne demek istediğimizi siz okuyucularımıza ifade edelim. Diyelim ki, Nil, Missisippi, Fırat-Dicle, Ganj vb. Nehirler içinde yer aldıkları coğrafi havzalar için ne anlam ifade ediyorlarsa Mekong da hiç azınmanmayacak derecede bölge ülkeleri için büyük bir kıymete haiz.

Tabii bu girişimde, en gözde konuk ise Myanmar olduğuna kuşku  yok. Devlet Başkanı Thein Sein’in yirmisekiz yıl gibi uzun bir aradan sonra Japonya’ya yaptığı ziyaret kadar, böylesine önemli bir bölgesel birliktelik içerisinde yer alıyor oluşu ülkenin içinde depelenip durduğu badireden bir an önce kurtulma çabası olarak da okunabilir. Yukarıda Japonya’nın Batılı kalkınmış ülkelerden farklı kılan bir yapısı olduğunu söylemiştik. Nedir bunun pratikteki karşılığı diye soracak olursak, bu unsurlardan birinin Myanmar’a yaptırımların uygulandığı son yirmi yıllık süre zarfında, insani yardımı kesmemiş olmasıdır. Son gelişmeler çerçevesinde de Japonya’nın en önemli yatırımcı grubu Keidanren, birkaç ay sonra başlayacak Myanmar “çıkartmasının” alt yapı hazırlıklarına çoktan başlamış durumda. Ülkenin geçirdiği badireleri gözönünde bulunduran Japon hükümeti, Myanmar’ın 300 milyar (yaklaşık 4.7 milyar Dolar) borcunu sildiğini açıkladı. Elbette, silinen bu borçların yerine yenisinin geleceği ve bunun da Japon yatırımcıları marifetiyle ülkenin kalkınmasında kullanılacağını söylemeye gerek yok. Daha da ötesi, Japonya kuzey-güney istikametinde bu beş ülkeyi keserek bir anlamda bütünleştirici bir rol oynayan Mekong Nehri’nin oluşturduğu ‘Havza’yı –ki bunu artık bir ekonomi havzası olarak değerlendirebiliriz- bir bütün olarak düşünerek Myanmar’ı bir yandan ekonomik olarak bölgeye entegre ederken, öte yandan, ülkelerarası bağlantılarla her ülkede siyasi ve de ekonomik varlığına kapı aralıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder