10 Mayıs 2012 Perşembe

Açe’de İslam



Yazılı metinler dikkate alındığında, İslam’ın Güneydoğu Asya’ya gelişinde mezar taşları, seyyahların tuttukları notlar ve yerli kronikler dikkat çeker.[1] İslam’ın bölgede yayılma sürecinde Müslüman alimler ve tüccarlar Güneydoğu Asya denizlerinde ve liman şehirlerinde görülmeye başladılar. İslam’ın, Güneydoğu Asya’ya gelişinin, genel itibarıyla Ortadoğu-Hindistan-Çin arasındaki kadim ticaret yoluna bağlanması nedeniyle,[2] bu ticarete hakim olan başta Araplar olmak üzere, İranlılar ve Güceratlı Müslümanların önemli rolü oldu.[3] Bununla birlikte, bu sürecin temel dinamiklerinin ortaya konulması amacıyla üç teorinin geliştirildiği görülür. İslamlaşma süreciyle ilgili olarak üç temel teori ortaya atılmıştır.
Birinci teori 7. ve 8. yüzyıllar üzerinde durur.[4] Buna göre, gerek baharat gerek ilaçlar temini için Güneydoğu Asya ile ilişkiler kurduğu bilinen Arap denizcilerin olduğu gibi, bölgeyle yakın ticari faaliyetlerde bulunan Müslüman tüccarlar zamanla kıyı şehirlerine yerleşti. Müslümanlar, yerel idarecilerin ailelerinden kadınlarla evlenerek yerli topluluklarla ilişkilerini akrabalık bağlarına dayanarak geliştirdi ve zamanla yönetimde söz sahibi oldular. Bu bağlamda ilk Müslümanların yönetici ve sultan olarak görev almaları dikkat çekicidir.
Arapların İslamla birlikte Sumatra Adası’na gelişlerinin Hicri 1. yüzyıla tarihlenmesi konusunda benzer görüşlere yerli tarihçi Muhammed Yunus Cemil’in çalışmalarında bulmak mümkündür. Y. Cemil, Nederlandsche-Indie Encyclopedie, Chronology of Indonesian History adlı eserlere atıfta bulunarak, İslamın Arab Yarımadası’ndan yayılmaya başlamasından kısa bir süre sonra, Arap denizcilerin erken dönemlerde Sumatra Adası’nın kuzey sahillerine yerleştiklerini belirtir.[5]
İkinci teori, 9. ve 13. yüzyıllar arasında Gücerat*, Bengal* ve Arabistan’dan gelen hem sufi hem de ticaretle meşgul olan tebliğ gruplarının faaliyetlerine dayanır. Gerek Hinduizm gerekse İslam’daki panteist öğretinin varlığı, bu süreçte İslam’ın yayılması ve Hindu inancına mensup halkın İslamla tanışmasını kolaylaştırdı.[6] Sufi hareketi özellikle Hikayat Sejarah Melayu ve Hikayat Raja-Raja Pasai’de belirtildiği üzere 13. yüzyılda Mekke’den ve Hindistan’dan gelen alimler Sumatra Adası’nın kimi bölümlerinde yerli halkı İslamla tanıştırmada büyük rol oynadılar.[7]
Bölgenin İslamlaşmasında sufi hareketin önemli rolünü, 1238 yılında Bağdat’ın Moğol istilasına uğraması ile İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerine doğru başlayan göç dalgasıyla açıklamak ve gerek Malay gerekse Cava el yazmalarında bulmak mümkündür.[8]
Üçüncü teori ise İslam’ın toplumsal işleviyle doğrudan alakalıdır. Buna göre, İslam’ın yerli halklar için bireysel değerinin yanı sıra, köy ve tüccar gruplarının dayanışmasında işlevsel bir rolü vardı.[9] Bu teorileri genel itibarıyla değerlendirmek gerektiğinde tüccar ve alim sınıfının birarada hareket ettiğini söyleyebiliriz. Alimlerin sahip oldukları bilgiler nedeniyle, tüccarların da zenginlikleri nedeniyle yerli toplumlar arasında kabul gördüğü ve yönetim çevreleriyle kolaylıkla iletişim ve etkileşim kurdular. Böylece zamanla yönetimde söz sahibi oldukları gibi, kurdukları dini eğitim merkezleri sayesinde toplum hayatında da etkin oldular.

Serambi Mekkah
Bu süreçlerin sonucu olarak, 17. yüzyıl ilk yarısından itibaren ‘Mekke Kapısı’ (Serambi Makkah/Verandah of Mecca) olarak anılan Açe, bugün halkının %96’sı Müslüman olmasıyla bu özelliğini günümüze kadar sürdürmüştür.[10] Açe, bu özelliği nedeniyle, Endonezya Takımadaları’nda yaşayan İslam toplumlarının ana vatanı niteliğindedir.
Müslüman tüccarlar ve alimler vasıtasıyla Açe’de kök salmaya başlayan İslam, 16. yüzyılın başından itibaren bölgede varlıklarını hissettirmeye başlayan Avrupalı sömürgecilerle birlikte farklı bir mecraya yöneldi. Örneğin, Müslümanların Portekizlilerin 1511 yılında Malaka’yı ele geçirmeleri ve Malay toplumu üzerinde uyguladıkları zulümlere tepkileri, dinlerini yayma konusunda daha çok gayret göstermek ve dinden aldıkları güçle Portekizlilere karşı yoğun bir mücadeleye başlamak oldu. Müslümanların bu tepkisi, İslam’ın bölgedeki yayılışını hızlandı.[11] Bu durum, özellikle Açe toplumunda İslam’la çok daha yakın bir ilişkinin kurulmasını sağlamış ve bu ilişkinin Endonezya’nın diğer adalarına da yayılmasına ön ayak oldu. Tarihin bir cilvesi olarak İslam’ın bu takımadalarda yoğun bir şekilde sesini duyurması 16. ve 17. yüzyıllara rastlar. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin dünyada sağladığı siyasi ve askeri güç bölge Müslümanlarının takdirini kazanmış, bölge halkları Osmanlı’nın himayesine girme konusunda istekli davrandılar. İslam’ın bölgedeki etkisinde bu siyasi gelişme kadar, Osmanlı ve Moğol alimlerinin ve sufilerin önemli katkıları oldu.[12] Sufilerin varlığı Açe İslam’ında önemli bir yer tutar. Açe’de 16. yüzyıldan itibaren Hazma Fansuri’den başlayarak, Abdurrauf Singkeli’ye (Şah Kuala) kadar yoğun bir şekilde sufilerin etkisini görmek mümkün. Bu etki içerisinde İbni Arabi geleneğinin hakimiyeti görülür.
Kadiriyye ve Nakşibendiye gibi tarikatlara mensup olanlar, Arapça ve Javi dilinde yazdıkları eserlerle gündeme gelmeye başladılar.[13] 16. ve 17. yüzyıllar boyunca, gerek geçici gerek kalıcı olarak Açe’de bulunan alimler verdikleri dersler, kaleme aldıkları eserler ve yaptıkları tartışmalar ile Açe İslam kültür dünyasının gelişmesinde önemli rol oynadılar. Açe Darusselam Sultanlığı’nın altın çağında yaşamış olan alimlerin Arapça, Malayca ve Açe dilinde kaleme aldıkları fıkıh, ahlak, tefsir, tasavvuf, tarih, edebiyat vb. ilim dallarındaki gerek çeviri gerek telif çalışmaları ile Endonezya Takımadaları’nı kapsayan bölgenin İslamlaşma sürecine ve İslam’ın merkezi sayılan Ortadoğu eksenli bir entellektüel boyuta taşınmasına olanak tanıdı. [14]
Yüzyıllar boyunca Açeli olmak Müslüman olmakla özdeş kabul edilmiştir. Bunun bir göstergesi olarak günümüzde dahi Açe’de İslami bir toplumsal yaşam için sosyal kontrolden söz etmek mümkündür. Bununla ilgili şu deyiş dikkat çekicidir:
“Adet ve gelenekler kral tarafından korunur;
Yasa ise dini liderler tarafından”[15]


[1]M. B. Hooker, (Ed.), “Introduction”, (Ed.), M. B. Hooker, Islam In Southeast Asia, E. J. Brill, Leiden, 1988, s. 3-4.
[2]Gilbert Khoo-Dorothy Lo, Asian Transformation -A History of Southeast, South and East Asia- Heinemann Educational Books (Asia) Ltd. Singapore, 1977, s. 432.
[3]S. Soebardi, C. P. Woodcraft-Lee, “Islam In Indonesia”, (Ed.), Raphael Israeli, The Crescent in the East -Islam in Asia-, Curzon Press, 1985, s. 182.
[4]A. N. Baloch, The Advent of Islam In Indonesia, Islamabad: National Institute of Historical and Cultural Research, 1980, s. 1.
[5]M. Yunus Djamil, “Wadjah Rakjat Atjeh Dalam Lintasan Sedjarah”, Seminar Kebudajaan Dalam Rangka Pekan Kebudajaan Atjeh Ke-II, (The Second Atjeh Cultural Festival, 20 Agustus-2 September 1972) Dan Dies Natalis Ke XI Universitas Sjiah Kuala, Panitia Pusat Pekan Kebudajaan Atjeh Ke-II, Banda Aceh, 1972, s. 5.
*Hindistan erken dönemlerden itibaren İslam’la tanışmasına rağmen, Hindistan’ın batı kıyılarında bulunan Gücerat’ın İslam hakimiyeti altına girmesi 1297 yılına rastlar. (Bkz. M. B. Hooker, (Ed.) Islam In South-East Asia, 2nd Edition, E. J. Brill, Leiden, 1988, s. 6.)
*Önemli bir Portekiz kaynağı olan Tome Pires, Pasai şehrini tanımlarken buradaki halkın Bengal kökenli olduğunu ileri sürer. Bu görüş daha sonra S. Q Fatimi tarafından gündeme getirildi. Ancak Bengal’le ilgili bazı veriler dikkate alındığında bu görüşleri tam anlamıyla desteklemek mümkün gözükmüyor. Örneğin, Bengal’in Hanefi mezhebine bağlı oluşu ile Güneydoğu Asya’da Şafi mezhebinin hakimiyeti arasındaki tezat önemli bir argümandır. (Bkz. M. B. Hooker, (Ed.) Islam In South-East Asia, 2nd Edition, E. J. Brill, Leiden, 1988, s. 6; S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia, Malaysian Sociological Research Institute Ltd, Singapore, 1963.)
[6]Ira M. Lapidus, A History of Islamic Societies, Cambridge University Press, 7th Edition, 1995, s. 467; Holly S. Smith, Aceh -Art and Culture-, s. 5; Andi M. Faisal Bakti, Islam And Nation Formation In Indonesia, Institute of Islamic Studies, McGill University Montreal, Canada, 1993, s. 14.
[7]Andi M. Faisal Bakti, Islam And Nation Formation In Indonesia, s. 14.
[8]Akbarizan, “Development of Sufism in Nusantara (Study of Personages and Products of Sufi Ulama in 17th Century)”, Nusantara Journal-Institute for Souhteast Asian Islamic Studies -ISAIS, Volume 7: 1, 2005, s. 75-6.
[9]Ira M. Lapidus, A History of Islamic Societies, s. 467.
[10]Hans-Dieter Ever&Anna/Katharina Hornidge, “Knowledge Hubs Along the Straits of Malacca”, Working Paper Series, Center for Development Research, Department of Political and Cultural Change (ZEF), Universitat Bonn, 2006, s. 7; Eric Eugene Morris, Islam and Politics in Aceh -Study of Center-Periphery Relations in Indonesia, Cornell University, Michigan, 1983, s. 22.
[11]Moshe Yegar, Islam And Islamic Institutions In British Malaya -Policies And Implementation-, Jerusalem: The Magnes Press, The Hebrew University, 1979,  s. 8.
[12]Hasrizal Abdul Jamil, Tarih Boyunca Malay-Türk İlişkileri, SHARIA Mutah University, Jordan, (http://www.saifulislam.com/artikel/melayuturki.html
[13] Yegar, s. 7.
[14]Daha geniş bilgi için bkz.: Oman Fathurahman, Munawar Holil, Katalog Naskah Ali Hasjmy Aceh (Catalogue of Aceh Manuscripts: Ali Hasjmy Collection), the 21st Century Center of Excellence Programme “The Center for Documentation and Area-Transcultural Studies, Tokyo University of Foreign Studies, Tokyo, 2007.
[15]“Adat bak po teu meuruham, hukom bak Syiah Kuala”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder