17 Mart 2012 Cumartesi

Kadim Çin Geleneğinden Günümüze Yeni Yılın Anlamı

Mehmet Özay                                                                                                                    05.02.2011                                                                                                                                      

İşte bu postmodernin su koyverdiği anlardan biri daha! Ortadoğu’da insanlık onuru adına bireyler varlarını yoklarını ortaya koyarken, Doğu ve Güneydoğu Asya’da Çin yılbaşısı büyük kutlamalara vesile oluyor. Yazıyı kaleme almaya başladığım, saatin tam da 24’ü gösterdiği anda, dışarıda Kahire’deki sıcak çatışmaları andıran, ancak gerçekte Çinlilerin bin yıllarca önce keşfettiği envai türden havai fişekler nedeniyle gözlerim istem dışı olarak bilgisayarımın üzerinden, camdan dışarıya kaydı. “Bu ne şaşkınlık Yarab!” diyemeden edemedim. Kahire devrime yönelirken, dünyanın öteki ucundaki insanoğlunun derdine değil! İşte bu tam da postmodernin su koyverdiği an demekde haksız mıyım? Her şeyin görecelileştiğini bir kez daha yakından tanık olurken, Kahire’ye en azından bir selâm diyorum.

Ana kıta’da Çin’de ve önemli sayıda Çin nüfusunu barındıran Singapur, Tayvan, Endonezya, Malezya gibi Güneydoğu Asya ülkeleri başta olmak üzere Çin nüfusunun barındığı hemen her ülkede 3 Şubat günü yeni yılbaşı kutlamalarına konu olduğu gibi, 15 gün sürecek çeşitli törenler gündeme geliyor. Yılbaşı komünist yönetimin işbaşında olduğu Çin’de resmi törenlere de konu oluyor.

Yılbaşı kutlamaları, Çin kültüründeki Ejderha Festivali, Sonbahar Ay Festivali ve Tung-Chih kutmalarının da içinde bulunduğu dört önemli kutlamalardan birini oluşturuyor. Kadim Çin feylezofları, bu dört önemli kutlamaların gerektiği şekilde kutlanmaması halinde, inananların kötü bir kadere mahkum olacaklarına dair anlatıları bilinmektedir. Kadim Çin kültür ve medeniyetinin bir parçası olan yeni yıl, ay takvimine göre belirleniyor. Elbette her medeniyet gibi, kendine has bazı hususiyetleri içinde barındırıyor. Çin yılı 12 aya dağılan bir zaman dizgesine sahiptir. Yıllar da, 12 yıl aralığına ayrılır ve her bir yıl bir hayvana tekabül eden bir anlama sahiptir. Sırasıyla fare, inek, aslan, tavşan, ejderha, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuz. 4708’inci yılı gösteren Çin takviminde bu yıl Tavşan yılı. Yılların hayvan adları ile anılmasının en temel nedeni ise Buddha’nın ormanda yanına çağırdığında 12 hayvanın gelmesidir. Bunun üzerine Buddha 12 hayvanın adını 12 yıla vermiştir.

Ailelerine bağlılıkları ile bilinen Çinliler için yılbaşı biraraya gelmenin en kutsal ve coşkulu anlarından birini teşkil ediyor. Belki de tek desek yeridir. Bu vesile ile kadim Çin anlayışında aile içindeki ahengin başarının temeli olduğu inancının da somutlaşmış bir ifadesi olarak günümüze kadar devam ettiğini söyleyebiliriz. Çinlilerin gündelik yaşamlarında günümüz küresel koşulların da dahi varlığını sürdüğüne tanık olunan aile içi birliktelik yılbaşında zirve noktasına çıktığını söylersek abartmış olmayız. Yeni yıl kutlamaları aynı zamanda, sürekli çalışan Çinliler için yegâne tatil anlamı taşıyor. Bolluk timsali kabul edilen ve gelecek yeni yılda kutsal varlıklarını memnun etme ölçüsünde refah ve bereketin belirlenmesinde önemli bir yeri bulunan yeni yıl kutlamaları tarihte tarımsal faaliyetle meşgul olan Çinliler için ayrı bir öneme sahipti. Çinli köylüler, yeni yıldan kısa bir süre önce Mutfak Tanrı’sının –bolluk Tanrısı mı desek acaba!- Gök Tanrı ile görüşmek ve aile fertlerinin geçen bir yılın hesabını Tanrı’ya sunmak üzere üzere evlerini terk ettiğine, ancak yeni yılın ilk günü ile birlikte geri döneceğine inanılır. Bu dönem zarfında ev Bolluk Tanrı’sının dönüşüne ve yeni yıla hazırlık amacıyla baştan aşağı temizlenir. Günümüzde de, gerçi her türlü değişime rağmen, kadim geleneğin bazı unsurları devam ettirildiği görülüyor. Yeni yıl vesile ile hazırlıklara konu olan içecekten, yiyeceğe ve süslemelere kadar her unsurun kutsal bir anlamı ve bağlamı bulunuyor.

Uzak yakın aile üyelerini, mümkün olduğunca farklı coğrafyalarda yaşayanları da biraraya getiren bu günde üyelerin birbirlerine verdikleri hediyelerle dayanışmanın gösteriye dönüştüğü bir zaman dilimi aynı zamanda. Çinlilerin, “kırmızı” renge verdikleri özel önem yılbaşında verilen heyidelerin ağırlıklı olarak kırmızıya boyanmış veya kırmızı fonlarla süslenmiş olmasında görünürlük kazanıyor. Sadece hediye mi? Değil elbette. Meşhur “Aslan dansı”, mandalina, kadim Çin geleneğinin bugüne uzanan maddi kültürel ögeleri.

Geçmişi bin yıllar öncesine dayanan yılbaşı geleneği bir efsaneye dayanıyor. Nian adı verilen mitolojik yaratık, bir gün Çin’de halka korku salmaya başlar. Çinliler, bu yaratıktan kurtulma adına kapılarına kırmızı fon kağıtlarından süslemeler asarlar, gece boyunca evlerinin çevresinde çatapatlar patlatılır ve büyük ateşler yakılır. Bugün her Budist Çinlinin evinde rastlanan ve Avrupa kültüründe gece lambası niyetine kullanılagelen kırmızı ‘abujurların’ varlığı, evi kötü güçlerden koruyan ateşi temsil ediyor. Çin yılbaşı kutlamaları sadece bir gün ile sınırlı değil. Ay takvimin ilk günü, yani yeni ayın ilk gününden ve dolunayın son günü yani ayın 15.inde sona eriyor. Endonezya, Malezya gibi ülkelerde yaşayan Çinliler ise bu görkemli festivali sadece iki gün kutlayabiliyorlar.

Yılbaşı hazırlıkları haftalar öncesinden başlıyor. Günümüz küresel kapitalizminin hız verdiği ve çeşitlendirdiği hediyeleşme geleneği alabildiğine tüketim endeksli olarak varlığını sürdürüyor. Günler öncesinden başlayan alışverişlere, geceleri havai fişek gösterileri eşlik ediyor. Evler, yeni yıla hazırlık amacıyla baştan aşağı temizleniyor. Elbette bu temizliğin temel amaçlarından biri de kırmızı abajurların büyük bir özenle evlerin girişlerine, balkonlara asılması. Günümüzde varlıklı Çinlilerin iki üç katlı konaklarının yanı sıra, orta halli ve fakir Çinlilerin yaşadıkları mekânlar olan apartmanlarda da, apartman girişleri kadar, özellikle balkonlarda bu kırmızı abajurları görmek mümkün.

Yılbaşı akşamının en görkemli anı, uzaktan yakından gelen aile üyelerinin katılımı ile “kutsal akşam yemeği”ndeki birliktelik oluşturuyor. Şölen niteliği taşıyan yemek, bir anlamda yeni yılın ilk mutlu birlikteliği ve ailenin kutsanması anlamında önemli bir ritüel. Yemekte neler yenir bir de kısaca ona değinelim. Çinlilerin çok sevdiği ıstakoz, vb. deniz ürünlerinin yanı sıra, Kuzey Amerika’da, Batı Avrupa ve Avustralya başta olmak üzere Çinlilerin yoğun olarak bulundukları coğrafyalarında Çin kominitesinin birarada yaşadığı mahallelerdeki lokantaların camekanlarında asılı ördekler ikinci sırada geliyor.
Yemek sonrası sabaha kadar devam eden ritüeller ile sürüyor. Ailenin yaşlı fertlerinin uzun ömürlü olması için yapılan dua tüm neslin birarada huşu içinde biraraya geldiği kutsal bir an. Tabii bu uzun saatler aile üyelerince çeşitli oyunlar oynanıyor. Çinliler arasında kumarın yaygınlığı bilinen bir gerçek. Öyle ki, Güneydoğu Asya Müslüman toplumlarının sosyo-kültürel değişimdeki roller ile de araştırmalara konu olan Çinlilerin adetleri arasında kumar ön sıralarda yer alıyor.

Yeni yılın ilk günü de çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam ediliyor. Artık kimi Müslüman toplumlarda da görülen tütsüler, ince uzun mumlar evin köşelerini süsler ve evi envai çeşit kokulara gark ederken, aile fertleri yeni yılda yeni giysilerle bir anlamda tanrılardan yıl boyunca bolluğun devamının temennisinde bulunuyorlar. Yeni yılın ilk günü, akrabalar ile artık pek de kaldığı söylenmese de konu komşunun ziyaretleri ile giderek daha da şenlikli ve hararetli geçiyor. Bu ziyaretlerde gözde hediyeler altın ve refahı sembolize eden “mandalina”. Öyle ki, haftalar öncesinden Çin’den ithâl edilen ve beşer kiloluk kutularda satılan mandalinaların müşterisi çok. Görev yaptığım üniversitede bir hafta öncesinde posta kutumda iki adet kırmızı poşete konmuş mandalina gördüğümdeki şaşkınlığımı hatırlıyorum. Gizemli ellerin getirip koyduğu bu mandalinaların sırrı, Çin geleneğinden multi-kültürel toplumsal ilişkilere konu olacak boyutlara varmasının bir örneğini teşkil ediyor.

Tarih kitaplarında, Çinlilerin barutu keşfettiklerini, ancak barutu insan katliamında değil de, eğlencelerde kullanılan havai fişek yapımına hasrettiklerini okumuştum. 1980’li yılların sonlarına doğru, Çırağan Oteli’ndeki zengin işi düğün törenlerinde kullanılmaya başlandığı havai-fişekler ardından Türkiye’nin her yerinde her vesile ile gökyüzünü şenlendirmeye başlamıştı. Eee bu Çin adetini de, Çin’den olmasa bile Avrupa’dan dolaylı olarak aldığımızda, Çin’in dini günlerine eşlik eden bir eğlence unsure olduğunu herhalde kimse bilmiyordu. İşte Güneydoğu Asya serüvenimin bu aşamasında söz konusu bu unsure da yakinen tecrübe ediyorum. 

Kutsaldan Arta Kalan
Bu yılbaşı, tüm dinlerdeki sekülerleşme eğilimlerinden payını alsa da dini bütün Çinlilerce devam ettirilen bazı tabuları da içinde barındırıyor. Yeni yılın ilk onbeş günü çeşitli kutlamalara ve tüm yılda bireylerin yaşamını etkileyebilecek kötü ruhlardan korunmayı sağlayan çeşitli ritüellere konu olur. Örneğin bu kutsal günlerde Çinliler tüm ekonomik faaliyetlerine ara veriyor. Yukarıda dile getirdiğimiz üzere, yılbaşı gecesini uyumadan geçirmenin nedeni, bütün yılı kapsayan bir uğursuzluğa maruz kalma korkusu. Dolayısıyla yeni yılda bela ve musibetlerden ari olmanın bir şartı olarak algılanıyor.  Öte yandan, ilk geceyi çeşitli etkinliklerle geçirmek yeni yıla iyi bir başlangıç anlamı taşıyor. İşte tam da burada, günümüzde popülarite de kazanmış olan ‘Aslan Dansı’nı zikretmek gerekiyor. Çin efsanelerinde önemli bir yeri olan Aslan, tüm Çin’e korku salan efsanevi yaratık Nian’ı alt eden tek hayvan olma özelliği taşıyor. Efsanede Çinli köylüler aslan kılığına girerek, köylerini saran kötü ruhu temsil eden Nian adlı yaratığı kovduklarına değinilir.

Yeni yılın bir diğer önemli günü yedinci güne tekabül ediyor ve bu gün insanoğlunun yaratılış günü telakki ediliyor. Özellikle Kanton bölgesi Çinlilerince, yee sang adı verilen yemek salt bir yemek olmanın ötesinde aile fertlerinin ortaklaşa katılımı ile gerçekleşen bir tür ritüel olma özelliği taşır. İçinde çiğ balık, çeşitli sebzeler, baharat ve sosların bulunduğu çeşitli ürünlerin birbirine karıştırılmadan tek bir tabağa konmasının ardından aile üyeleri ellerindeki çubuklarla tabağı karıştırırlar, aynı anda üyeler birbirlerine uzun ömür, refah ve zenginlik dilerler. Bu ritüel sayesinde yeni yılın bolluk ve refah içinde geçeceğine inanılır. Sekizinci gün ise, Gök Tanrısı’na adaklara konu olur.  Çin Aşıklar Günü olarak da bilinen 15. gün’de nehre portakal atılmasıyla yeni yılda bekar kızların iyi koca bulacaklarına inanılır.

http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=146262&q=%C3%B6zay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder