11 Mart 2012 Pazar

Gül’ün Endonezya Ziyaretinin Boyutları


Mehmet Özay
        4 Nisan 2011


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül resmi ziyaret amacıyla Endonezya'da. 3 Nisan Pazar günü başlayan resmi ziyaret, Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono'nun (SBY) daveti üzerine gerçekleşiyor. 16 yıl aradan sonra Türkiye'den Cumhurbaşkanlığı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olma özelliği taşıyor. Bu ziyaretin en önemli ayağını Sayın Gül'ün Açe'ye yapacağı ziyaretin oluşturacağı kesin.

Abdullah Gül'ün Endonezya ziyareti ve İslam dünyasının Doğu'su ve Batı'sının potansiyel güç birliğini temsil etmesi bağlamında dikkat çekici bir öneme sahip. 2010 yılı Haziran sonu Temmuz başında SBY'ın Türkiye ziyareti ile önemli bir gelişme sürecine giren Türkiye-Endonezya ilişkilerinde Gül'ün ziyaretinin yapıcı olacağına kuşku yok. Endonezya ile Türkiye arasındaki ilişkiler bir anlamda İslam dünyasının, tarihsel öneme sahip Hint Okyanusu'nun doğusunda ve batısındaki iki gücün yakınlaşması anlamına geliyor. Tarihte Osmanlı-Açe ilişkileri bağlamında gelişme gösteren bu okyanus aşırı ilişkiler bugün farklı boyutlarda mesafe katetmeye elverişli. Türkiye'nin bir yandan kendi asli tarihinden devşirdiği öte yandan Avrupa ile yaşadığı ilişkilerden kaynaklanan tecrübelerin birikimi sonucu ortaya çıkan bugünkü sosyo-politik gerçekliğinin İslam dünyasında olumlu algıların artışını sağlamasının pratik düzlemde Müslüman halkların yaşadığı coğrafyalarla ilişkilere yansıması önemli bir süreci gerektiriyor.
Endonezya'nın da son dönemde makro ekonomik dengeler açısından istikrarlı bir ekonomik yönetim sergilediği dünya ekonomi çevrelerinin kabul ettiği bir gerçek. 2008-2009 küresel ekonomik kriz sürecinde Güneydoğu Asya ülkelerinde tabiri caizse ayakta kalabilen tek ülke konumundaki Endonezya ekonomisi sergilediği büyüme oranı ile geleceğe dönük beklentileri artırıyor. Her iki ülkedeki pozitif ekonomik veriler masaya oturacak tarafların pozitif enerji ile hareket etmelerini sağlayacaktır. SBY başkanlığı döneminde genelde ülkede genel anlamda esen reform sürecine paralel olarak, dünyaya  açılma politikası ile dikkat çeken Endonezya, Ortadoğu ve İslam ülkelerindeki gelişmelere bigane kalmamaya çalışıyor. Türkiye gibi son dönem dünyanın gündemindeki bir ülke ile çeşitli alanlarda işbirliğinin artırılarak devam ettirilmesi SBY'nin ülke içerisindeki siyasi imajına pozitif katkı yapacağına ve kimi çevrelere karşı elini güçlendireceğine kuşku yok. 
Bu bağlamda iki ülke arasındaki potansiyel ilişkilerin şu genel başlıklar altında değerlendirilmesinin aciliyet taşıdığını vurgulayalım:
-Endonezya, Malezya, Singapur, Güney Filipinleri içine alan Malay dünyası ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesi;
-ASEAN dolayımındaki siyasi etkinliği dolayısıyla Türkiye'nin ASEAN'la ile işbirliğinde Endonezya'nın katalizör rolünün öne çıkartılması;
-Susilo Bambang Yudhoyono'nun büyük destek verdiği Açe Barışı'nın kalıcılığının tesisi hususunda azami girişimlerin acilen başlatılması ve Açe Eyaleti'nin sahip olduğu özel statünün hak ettiği şekilde Açe'yle her alanda ilişkilerin geliştirilmesi;
-Başta Myanmar'ın zulmü altında yaşayan Rohingyalı Müslümanlar olmak üzere Güneydoğu Asya Budist toplumlarında azınlık konumundaki Müslümanların haklarının korunması konusundaki girişimlere başlanması;
-Kuruluşunda Malezya'nın ilk başbakanı Tunku Abdul Rahman'ın büyük rol aldığı İslam Örgütü Teşkilatı bünyesinde Malay dünyasının (Malezya ve Endonezya) katılımının reaktive edilmesi, karar mekanizmalarına doğrudan katılımının sağlanması;
-Endonezya'da sık sık gündeme gelen doğal afetler konusunda "önleyici tedbir" olarak iki ülke arasında profesyonel işbirliğini geliştirici kurumsal yapılanmaların hayata geçirilmesi.
-Batılı devletlerin zaman zaman gündeme getirdikleri ve Endonezya basınında yer bulan sözde İslamcı terör ve fundamentalist yapılanmaları konu alan girişimlere karşı uluslararası arenada yakın işbirliği yapılması.
Günümüzde ülkeler arası ilişkilerin odağını ekonomi teşkil ediyor. Bu ziyarette de kaçınılmaz olarak ekonomik işbirliğinin öne çıkacağına kuşku yok. Geçen hafta açıklanan 2010 yılındaki 8.9'luk büyüme rakamı Türkiye'nin cazibe merkezi olmasını sağlayan önemli faktörlerin başında geliyor. Bu gelişme, özellikle son dönemde sergilenen siyasi kararlılık, uluslararası ilişkilerde girişimci ve yapıcı politikalara eşlik ederek, özellikle Müslüman dünyasında Türkiye'nin rolünü daha da ön plâna çıkarıyor. Ancak bu gelişmelerin halkı Müslüman olan ülkelere aktarılmasında Türk devletinin hangi araçları devreye soktuğu da incelenmeye değer. Bu hususa şu bağlamlarda açımlayabiliriz. Örneğin Türkiye'yi temsil eden resmi kuruluşlar olarak sadece Cakarta'daki Türk Büyükelçiliği'nin varlığı, her zaman vurguladığımız üzere, bu devasa ülkede Türk Devleti'ni temsile kafi değil. Öte yandan, kimi gözlemciler, ülkenin üçüncü büyük kenti ve Sumatra'nın en önemli ticaret arteri olma özelliği gösteren Medan'daki sözde "Fahri Konsolos"un varlığı ise şaibeleri üzerinde taşıyor. Açe Eyaleti ise hassasiyetini korumaya devam ediyor. Bu yıl sonunda yapılması plânlanan seçimlere uluslararası çevreler gözlemci gönderirken, Türkiye'nin bigane kalmaması Açe yönetim ve elit çevrelerinin arzuları arasında. Elbette Açe derken, Eyalet'in Endonezya Cumhuriyeti siyasal yapılanmasında sahip olduğu "özel statüsü"ne de değinmekte fayda var. Bu bağlamda, Açe Eyalet yönetimi uluslararası arenada doğrudan ilişkiler kurma ve geliştirme imkânlarına sahip. Yani artık, Açe'yi "duygusal bağlamlar yerine" günün gerçekçi gelişmeleri çerçevesinde ele almanın zamanı çoktan geldi. Bununla beraber, bugüne kadar, Açe'nin Türk Hükümetleri nezdinde hak ettiği ilgiyi ne kadar gördüğü yayınlanacak raporlarla ortaya konmalıdır. Tsunaminin hemen ardından gözlemlerimiz ve tecrübelerimiz neticesinde Türkiye'nin Açe'de TİKA ile temsilinin önemine vurgu yapageldik. Türkiye'nin Güneydoğu açılımlarının konuşulduğu şu günlerde TİKA'nın Açe'de açacağı ofis tüm bölgeye bir giriş olanağı doğuracaktır. Uzmanlar, tüm bu hususlarda Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin acil girişimlerinin Türkiye'nin, doğusu ve batısı ile Endonezya'daki temsiliyetini artıracağına hiç kuşku olmadığı görüşündeler. Bununla beraber, bugüne kadar Türkiye'nin resmi bağlamlarda Açe ile ilişkilerini geliştirmemesinin temel nedenlerinden birini, Cakarta Merkezi hükümetinde ve bürokrasisinde halen varlığını sürdüren "ultra milliyetçi" çevrelerin Açe "allerjisi" oluşturuyor. Bu sorunun aşılmasında Türk Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin gerekli çabayı göstermeleri halinde dillere pelesenk olan tarihsel Açe ilişkilerinin –pek de söylendiği boyutta olmasa da- yeniden ancak farklı açılımlarla yeniden gündeme gelmesi mümkün. Bir diğer önemli neden ise, Açe'ye dair Türk makamlarının "özel bir politikası" olmaması teşkil ediyor. Kimi ülkeler vardır ki, sahip oldukları sosyo-ekonomik ve coğrafi çoğullukları itibarıyla farklı şekilde değerlendirilmeyi hak eder. Açe Eyaleti de Endonezya Cumhuriyeti içerisinde böylesi bir mekan. Daha bir hafta önce Kuala Lumpur'da gerçekleştirlien "Uluslararası Açe Kalkınma Konferansı" bunun en yeni somut göstergelerinden biri. Türkiyeli kaç akademisyen bu konferansa ilgi gösteriyor, kaç kurum bu türden gelişmeleri takip ediyor türünden sorular ilgililerce cevaplandırımayı bekliyor.  Avrupa Birliği'nin ofis açmaya değer gördüğü bir coğrafya olan Açe, Endonezya Cumhuriyeti içerisindeki önemli politikaların hayata geçirilmesindeki lokomotif rolü ile diğer Eyaletlere örnek gösterilirken, sağlanan barış ortamı ve akabindeki ekonomik kalkınma potansiyeli nedeniyle de uluslararası çevrelerin ilgiyle takip ettiği bir bölge.
Sayın Cumhurbaşkanı Gül'ün Açe'ye de yapacağı ifade edilen ziyaretinde, bir "IV. Murat" tavrı sergilemesi takdire şayan bir yaklaşım olacaktır. Bununla birlikte, bu ziyareti kimin organize ettiği de çok önemlidir. Bilindiği üzere, bu tür organizasyonlarda "kimi çıkar gruplarının kendini öne çıkarma arzusu" depreşmekte ve yetkililerin gelişmeleri ve olayları obektif olarak değerlendirmesine mani olmaktadır. Umarız Gül'ün siyasi danışmanları böylesi aymazlıklara pirim vermezler ve Açe ziyareti sırasında hak edilen görüşmeler ve toplantılar gerçekleştirilir. Sayın Gül'ün Vali İrvandi Yusuf, Parlamento Başkanı Hasbi Abdullah'ın yanı sıra, uzun yıllar hareketin içinde yer almış Malik Mahmud ve gelecek dönem vailik adaylığı söz konusu olan Dr. Zeyni Abdullah ile görüşmesinin Açe'de son altı yılda yaşanan gelişmelerin birinci elden aktarılmasında, bu gelişmelere anlam biçmede ve Açelilerin geleceklerini inşa etmede yapıcı bir etkisi olacaktır. Sayın Gül'ün Bu isimlerle yapılacak görüşmelerde yukarıda dile getirdiğimiz kimi çıkar gruplarının etkisi ve nüfuzu olmadan gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Gül'ün bugüne kadar oluşturduğunu tahmin ettiğimiz bir Açe dosyasını yanında götürmesini temenni ediyoruz. Yoksa kendi haline terk edilmiş bir Türk mezarlığı ziyareti ile "duygulanımsal" bir etkileşimle sınırlı kalacak bir Açe ziyareti kimseye bir şey kazandırmayacaktır. Her ne kadar vakit darlığı söz konusu olsa da, Sayın Gül'ün Açe ziyaretinin, tıpkı 2007 yılında mentorü Sayın Korkut Özal'ın ziyareti gibi dolu dolu geçer.
Gül'ün ziyareti sırasında Endonezya makamlarınca ve medyasınca gündeme getirilecek bazı olası konulara da değinelim. Özellikle, Türkiye'deki Ergenekon Davası süreci kimi çevrelerce yakından izlendiğini söylemeliyiz. Bununla beraber, Türkiye'deki demokratikleşme sürecine rağmen, medya üyelerine ve son dönemde üniversite mensuplarına yönelik operasyonlar eleştiri konusu olmaya devam ediyor.
Endonezya boyutunda şu hususlar dikkat çekici. Sahip olduğu Müslüman nüfusu itibarıyla sadece İslam ülkeleri arasında değil, Batının da yakından takip ettiği ve "sınırları" içerisinde tutma stratejisi izlediği Endonezya Ortadoğu'daki gelişmelere bigane kalmıyor. Ancak tarihsel olarak merkez-çevre ilişkilerinde daima belirleyici konumunda olmuş bir Ortadoğu İslamı gerçeği karşısında Malay dünyasının bu önemli ülkesinin katkısının ne kadar dikkate alındığı sorgulanmaya değer. Örneğin, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) nezdindeki politika yapıcı unsurların Ortadoğu merkezli olması, petro-dolar ve siyasi karar mekanizması arasında belirleyici olduğu aşikâr. Bir anlamda, ne kadar maddi katkı, o kadar politika söz sahibi olma formülü hayata geçirilmeye devam ediyor. Oysa, uzmanlar yetişmiş kadroları ile Endonezya'nın İKÖ gibi İslami kuruluşlar içerisinde çok daha aktif rol oynaması potansiyeline sahip olduğunu zaman zaman gündeme getiriyorlar.
Cumhurbaşkanı Gül'ün Endonezya'nın saygın üniversitelerinden University of Indonesia'ya da Ortadoğu'daki gelişmeler bağlamında yapacağı konuşma Türkiye'nin bölgeye dair politikalarını aktarması ve Endonezya basını ve kamuoyunun birinci elden bilgilendirilmesi anlamında önemli. Son birkaç aydır Kuzey Afrika ve Ortadoğu'yu saran, bir anlamda kimi küresel politika yapıcılarınca Büyük Ortadoğu olarak adlandırılan coğrafyadaki gelişmeler, 1998 yılı Mayıs ayında Suharto rejiminin devrilmesine yol açan sosyal ayaklanmaları hatırlatması nedeniyle, Endonezyalıların sosyal hafızasının bir kez daha canlanmasına neden oldu. Sayın Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinin her açıdan ilginç olacağına kuşku yok.http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=154093&q=mehmet+%C3%B6zay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder