30 Eylül 2025 Salı

Japonya’da LPD’nin kaderi / The fate of LPD in Japan

Mehmet Özay                                                                                                                             29.09.2025

Japonya’da, iktidardaki Liberal Demokrat Parti’de (Liberal Democrat Party-LPD), bir kez daha başkanlık seçimi yapılıyor.

Geçen yıl parti başkanlığı yarışını önde bitiren ve başbakanlık koltuğuna oturan Ishiba Shigeru’nun 7 Eylül’de istifasının ardından, parti içinde beş aday başkanlık için yarışacak.

2024 yılı Ekim ayında başbakanlık koltuğuna oturan Shigeru’nun görev süresinin daha bir yıl dolmadan istifasının gündeme gelmesinde, aradan geçen süre zarfında yapılan iki ara seçimde yaşanan kayıplar olduğu ortada.

Özellikle, 20 Temmuz’da yapılan seçimlerde, iktidar önemli bir güven kaybına uğrarken, “Önce Japonya” sloganıyla dikkatleri üzerine çeken, ultra muhafazakâr Sanseito Partisi önemli bir çıkış sergilemişti.

Söz konusu seçimlerde LPD ve koalisyon ortağı Koemito önemli yara alsa da, azınlık hükümeti olarak ülkeyi yönetiyorlar.

Başbakan’ın istifası, LPD’de bir kez daha başkan seçiminin gündeme gelmesine neden olurken, mevcut krizin sadece, parti sorunu olarak nüksetmediğini, aynı zamanda iktidar sorunu olarak da öne çıktığını gösteriyor.

Beş aday

22 Eylül’de açıklanan beş adayın, LPD başkanlığı için yarışacağı parti içi seçim, 4 Ekim’de yapılacak.

295’ini parti milletvekillerinin oluşturduğu, toplam 590 parti genel meclis üyesinin oylarıyla yapılacak olan seçimde başarılı olabilmek için, herhangi bir adayın oyların yarısını alması gerekiyor.

Adaylar, Tarım Bakanı Koizumu Shinjiro, kabine sekreteri Hayashi Yoshimasa, LPD eski genel sekreteri Motegi Toshimitsu.

Diğer iki aday ekonomi güvenliği bakanlığı yapmış olan Kobayashi Takayuki ile tek kadın aday olan Takaichi Sanae.

Takaichi, 2021 ve 2024 parti başkanlığı adaylığının ardından, bu defa üçüncü kez adaylık yarışında yer alıyor...

Kadın başbakan mı?

Ekonomi Güvenliği eski bakanı Sanae Takaichi’nin tek kadın aday olması, parti içi istikrarsızlığın da etkisiyle, parti genel başkanı ve muhtemelen, yeni başbakan olma ihtimali bulunduğunu söyleyebiliriz.

Muhafazakâr görüşleriyle tanınan Takaichi, yapılan bazı kamuoyu araştırmalarında önde gözüken aday olarak dikkat çekiyor.

Takaichi’ye şans tanıyanlar, onun Shinzo Abe iktidarı döneminde başbakana yakın bir isim olmasına vurgu yapıyor.

44 yaşındaki genç aday Shinjiro Koizumi’nın da, diğer adaylarla karşılaştırıldığında, şansının yüksek olduğu bazı araştırmalardaki sonuçlardan anlaşılıyor.

Geçen yılki parti başkanlığı yarışını sabık başkan Ishiba Shigeru’ya az bir oy farkıyla kaybeden Takaichi’nin şansının gayet yüksek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Ülkede yaşanan temel ekonomik bunalımın aşılmasında Takaichi’nin önerdiği politika ‘büyüme’. Finans disiplininin farkında olduğunu söyleyen Takaichi, buna rağmen, Japonya ekonomisini gelecek on yılda iki katına çıkarmayı hedef olarak gösteriyor.

Takaichi, “Japonya’yı yeniden yükselen güneşin güçlü ülkesi” yapması vaad ediyor...

Ülke ekonomi politikası kadar, özellikle komşularıyla ilişkilerde de Takaichi isminin ne yapacağı gündeme geliyor.

Bunun temel nedeni, ‘aşırı muhafazakar’ Takaichi’nin yakın tarihsel gelişmelere yönelik yaklaşımı oluşturuyor.

Öyle ki, 2022 yılında bakanlık yaptığı dönemde, Yasukuni Tapınağı’na yaptığı ziyaretle Pasifik Savaşı’nda hayatını kaybeden Japon ordusu askerlerine saygısını ortaya koymuştu.

Olası başbakanlığı sürecinde, benzer bir gelişmenin komşu ülkeler Çin ve Güney Kore tarafından olumlu karşılanmayacağı biliniyor.

Bununla birlikte, Takaichi, 19 Eylül’de yaptığı basın toplantısında, Çin’e atfen “önemli komşusuz” ifadesini kullanması, başbakanlık sürecinde dış ilişkilerdeki konumunu göstermesi bakımından önemli.

Bunalım

Japonya siyasetinde bunalımın Shinoz Abe’nin ardından, süreklilik arz ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Güçlü ve karizmatik liderlik profili ile öne çıkan Abe’nin ardından, parti içi birliğin sağlanamamış olması, yaşanan siyasal krizin LPD ile sınırlı olmadığını aksine, ulusal siyaseti de etkileyen boyutu olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Shigeru’nun istifası, tıpkı selefi Fumio Kishida gibi hem, parti içinde ve hem de, kamuoyu nezdinde güvenoyunu yitirmesine bağlanıyor.

Shigeru’nun böylesi bir süreçle karşı karşıya kalmasında, alt ve üst kamaralarda yapılan iki seçimi kaybetmesi kadar, bunun 70 yıllık demokrasi tarihinde bir ilk olmasının da önemli bir rol oynadığını ifade etmek gerekir.

Öyle ki, 20 Temmuz’daki seçimde LDP yanlısı seçmeni yukarıda dikkat çektiğim Sanseito Partisi ‘ni desteklemek suretiyle LPD yönetimine protestolarını göstermişlerdi.

Bununla birlikte, başbakan kadar partinin de, ülke sorunlarına çözüm bulmada zorlandığını söylemek yanlış olmayacaktır.

LDP’de son beş yılda dördüncü kez parti başkanlığı seçimine gitmesi, ortada ciddi bir siyasal sorunun olduğunu ortaya koyuyor.

LPD’de yaşanan bu soruna rağmen, örneğin son iki genel seçimde LPD ve koalisyon ortağı Komeito, parlamentoda üçte ikilik çoğunluğu kaybetse de, diğer partilerin iktidar olamamaları da ülkede siyasal yaşamda bir tür tıkanıklığın olduğuna işaret ediyor.

Umut ışığı

Ülkede yaşanan bu siyasal tıkanıklığın aşılmasını sağlayacak alternatiflerden biri, uzun yıllardır iktidarı bir anlamda tekelinde bulunduran LPD ile ana muhalefet partisi arasında, gizli-açık bir anlaşmanın oluşmasına zemin hazırladığı yönünde görüşler bulunuyor.

Ana muhalefet partisi Anayasal Demokrat Parti (Constitutional Democrat Party-CDP) lideri Noda Yoshihiko, vergi indirimi ve para yardımı gibi ekonomik tedbirleri gündeme getirerek iktidar partisinin muhalefetin bazı politikalarına sıcak baktığı yönündeki açıklaması dikkat çekicidir.

LDP başkanlığı için yarışacak adayların bu süreçte sadece, kendi partilileri arasında kampanya yapmadıkları, aynı zamanda özellikle, ana muhalefet partisiyle ne denli birlikte çalışabilecekleri konusunda da ikna edici görüşmeler gerçekleştiriyorlar.

Daha önceki parti başkanlığı seçimlerinin ardından, ‘otomatik’ olarak başbakanlık koltuğuna oturan LPD başkanının, bu sefer işi o kadar kolay olmayacak.

Parlamentoda üçte ikilik çoğunluğa sahip olmayan iktidarın yeni başbakan atanmasında muhalefet oylarına muhtaç olması belki de, bugüne kadar Japonya siyasetinde görülmeyen yeni bir politik tavrın ortaya çıkmasını sağlayacak

Bu durum, iktidar ortaklarının sayısının artacağı yönünde bir ima anlamı taşısa da, belki de daha çok özellikle, ekonomi politikalarında muhalefet partisinin desteğinin alınmasına yönelik işbirliği çabaları yeterli olacaktır.

  https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/japonyada-lpdnin-kaderi-the-fate-of-lpd-in-japan/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder