Mehmet Özay 05.09.2025
Tianjin’de gerçekleştirilen törenlerde, askeri gücü ön plâna
çıkartılan Çin’in aynı zamanda davetliler listesi, ortada salt bir
ulus-devletin yani, Çin’in tarihsel hafızasını yenileme ve halkına gurur ve
mutluluk tattırmaktan ibaret olmadığını ortaya koyuyor.
Güç temerküzü
Çin devlet başkanı Şi Cinping’in davetlisi olarak, seçkin
izleyici kitlesinin bulunduğu platformda yer alan davetli liderlerin ise
alkışlarının neye tekabül ettiği sorgulanmayı hak ediyor.
Görkemine kuşku olmayan askeri geçit töreni sürecinde
alkışlarla eşlik edilenin, “bir ulus-devletin 80 yıl önce gerçekleştirdiği bir
başarıya mı?”, yoksa, “80 yılın ardından, Çin’in ulaştığı teknolojik
modernleşmenin ürünü olan araçlara yöneltilen hayranlık mı?” olduğu yolundaki
sorunun cevabını herhalde bu liderler herkesten daha çok biliyordur.
Bu durumda, bize kalan ise sadece, göstergeler üzerinden
yorum yapmaktan ibarettir.
Çin’de, 80 yıl kutlamaları ile aynı sürece denk getirilen,
‘Şangay İşbirliği Organizasyonu’ (Shangai Cooperation Organisation-SCO)
zirvesi, Çin’in -bir süredir gelişmekte olan- küresel imajını yeniden ve
sembolik unsurları güçlü bir şekilde dünya aleme ilan etmeyi hedefliyordu.
Bu gelişme, aynı zamanda Çin’in -halen gelişmeye devam
eden- küresel gücünü yeniden yapılandırma anlamına gelen farklı süreçlerin,
birbirine eklemlenmekte olduğuna işaret ediyor.
Bu noktada, bölgede ilgili basın organlarında dikkat
çekildiği üzere, gelişmekte olan beş ülkenin üyesi olduğu BRICS ve ile daha çok
Doğu ve Orta Asya merkezli bir bölgesel yapılaşma olan SCO’nun kurucu üyesi
olan Çin’in, 2013’den bu yana yani, Şi Cinping’in devlet başkanlığı ile
birlikte gündeme getirilen -ve büyük ölçüde tarihin yeniden inşası anlamına
gelen- deniz ve kara ipek yolları projeleri, bir başka ifadeyle, Kuşak-Yol
Projesi (Belt and Road Initiative-BRI) Çin’in, kendi coğrafyasından
başlayarak tedrici olarak genişleyen yeni bir ekonomi-politik inşası anlamına
geliyor.
Davetliler ve temsil
Bölge medyasında çokça dikkat çekilen bir fotoğraf karesi
bize, Çin merkezli gelişmekte olan yeni jeo-politiğin Asya-Pasifik’den
başladığına vurgu yapmamıza olanak tanıyor.
İlgili fotoğraf karesi, Çin devlet başkanı, Şi Cinping,
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, Kuzey Kore devlet başkanı Kim Yong-un ile
Endonezya devlet başkanı Prabowo Subianto’dan oluşuyor.
Bu dörtlünün yer aldığı kadraj bize, Doğu ve Güneydoğu
Asya üzerinden geliştirilmek istenen bir jeo-politiğin varlığını ortaya
koyuyor.
Çin ve Rusya ile ilgili değerlendirmelere alışkın
olmamıza rağmen, bu fotoğrafda yer alan Kuzey Kore ve Endonezya devlet
başkanlarının böylesi bir küresel yapılaşmada ne gibi rolleri olduğu veya
olacağı ilgiyle çalışılmaya değer.
Kuzey Kore
Kuzey Kore’nin tek başına bir değere tekabül etmediği,
Çin ve Rusya gibi Soğuk Savaş döneminin iki önemli ülkesi tarafından
desteklenmiş olmakla kalmayan bugüne kadar bu desteğin sürdüğü bir ülkeden
bahsediyoruz.
Kuzey Kore denildiğinde ilk akla gelen ise, ‘nükleer
silahlara sahip olma’ ve ABD düşmanlığı şeklinde tezahür ediyor...
Bu siyasal olgunun, 1950’lerin başlarında yani, Pasifik
Savaşı’nın hemen ardından Kore Yarımadasının yönetimi konusunda, Kuzey Kore –
Güney Kore çekişmesi ve savaşının doğurduğu güvenlik politikalarından bugüne
uzanan tarihsel bir boyutu olduğu ortada.
Yukarıda dikkat çekilen yakın ilişki veya müttefiklik
olgusu, Kuzey Kore’nin bugün Avrupa’nın ortasında süren savaşta, Rusya’nın
yanında aktif olarak yer almasına neden olacak denli, yeni bir evreye
evrildiğine işaret ediyor.
Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse, Kuzey Kore
kendisini sadece, Kore Yarımadası ve Doğu Asya’da örneğin, ABD’nin en yakın
müttefiki olan Japonya’ya karşı askeri varlığıyla değil, bugün bizatihi Avrupa
içlerinde var olabilecek bir kapasiteye sahip olmasıyla herkese gösteriyor.
“Kuzey Kore ile ilgili hatırlamamız gereken bir başka
husus var mı?” sorusuna -halkının fakirliği ve yoksulluğu hariç!- maalesef
olumlu bir cevap vermek mümkün olmuyor.
Bunun yanı sıra, Kuzey Kore’nin, Güney Kore’den bağımsız
ele alınamayacak bir ulus-devlet olması, Doğu’dan veya Batı’dan Kore
Yarımadası’nda barış teşkilini arzu eden çevrelerin sürekli akıllarında
tutmaları gereken bir husus olduğunu unutmamak gerekir.
Bununla kastım, Kuzey Kore’yi kendilerine “bir askeri
destek” hükmünde görmek isteyen ya da kendilerine kullanışlı bir ‘piyon’ olarak
kabul etmek isteyen örneğin, Çin ve Rusya gibi devletlerin, Kore Yarımadası
gerçekliğinin öteki yarısını göz ardı etmemeleri gerektiğine vurgu yapıyorum.
Prabowo
İlgili kadrajda yer alan bir diğer isim ise Endonezya
devlet başkanı Prabowo Subianto...
Çin’de Şangay İşbirliği Organizasyonu zirvesi ve 80. Yıl
kutlamalarından bir hafta önce Endonezya’da başta, başkent Cakarta olmak üzere
belli başlı şehirlerde patlak veren protesto gösterilerinin ulaştığı ciddi
boyuttan ötürü ‘Çin’e gitmeme kararı alan Prabowo’nun fotoğraf karesinde yer
alması oldukça şaşırtıcıydı.
Bu gelişmeyi, Prabowo yönetiminin Endonezya’da geniş
toplum kesimlerinin ortaya koyduğu gösterileri hal yoluna koyduğu ve bir anlamde,
ulusal güvenliği tesis ettiği sonucu çıkartılabilir.
Ancak, Endonezya’da en azından bugüne kadar göründüğü
kadarıyla, işler maalesef bu yönde gelişmiş değil..
O zaman, “Peki, Prabowo’yu fotoğraf karesinde yer almaya
sevk eden güç neydi?” sorusunu sormamız gerekiyor.
Bu gelişmeyi, selefi Joko Widodo’nun aksine, ulusal
platformlarda yer alma konusunda başkan Prabowo’nun agresif bir ilgisi olduğunu
söylemekle izah etmek biraz yüzeysel bir cevap olur...
Bölge basınında çıkan haberler dikkate alındığında, bu
gelişmenin ortaya çıkmasında, Çin devlet başkanı Şi Cinping’in “seni aramızda
görmek istiyoruz” anlamına gelen ısrarlı davetinin etki boyutu kendini güçlü
bir şekilde hissettiriyor.
Pajajaran Üniversitesi’den Teuku Rezasyah’dan alınan
açıklamaya bakılırsa, Prabowo’nun ya da Endonezya yönetimi, Batı’dan Doğu’ya
bir başka ifadeyle ABD’den Çin’e doğru gerçekleşmekte olan küresel çapta
yaşanan güç evrilmesinde tıpkı diğer üç ülke yani, Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile
aynı görüşte ya da kampta yer alıyor...
Kanımca, bu yorumda bir tuhaflık var. Söz konusu üç ülke
-yukarıda dikkat çektiğim üzere- uzunca bir süredir zaten ‘aynı kampın
elemanları’...
Endonezya’nın bu fotoğraf karesinde yer almasını izah
edecek başka gerekçeler bulunması daha doğru olur.
Bu yaklaşımı destekleyecek husus ise, devlet başkanlığı
koltuğuna oturmasından itibaren Prabowo’nun, ‘Trump’la daha 20 Ocak’da Beyaz
Saray’da yerini almadığı bir dönemde’ ABD’ye yaptığı ziyaret sırasından
başlayarak ısrarla görüşmek istemesi’, onun en az Şi Cinping’le görüşmek
istemesi kadar anlamlı ve gerçekçi(ydi).
Bu noktada, Endonezya’nın üzerinde yükseldiği coğrafyanın
yani, Pasifikler’in batısında bir yanıyla, Güney Çin Denizi’ne öteki yanıyla,
Hint Okyanusu’na açılan denizleriyle jeo-stratejik bir konumda olması herhalde,
Çin’in geliştirmekte olduğu bölgesel jeo-politik ve jeo-askeri yapılaşmada ilgi
gösterilmesi gereken bir ülke olduğunun mantıklı bir izahı olsa gerek.
Bununla birlikte, son gelişmeler bir yana, daha geçen
yılki başkanlık yarışından itibaren hem, ülke içinde hem de, ülke dışında
Prabowo’ya karşı gösterilen siyasal tepkinin geçtiğimiz birkaç haftada meydan
gösterileriyle ciddiye alınması gereken bir boyuta sıçraması Endonezya’nın
yukarıda dikkat çekilen -kendisi istesin veya istemesin- uluslararası rolünü
nasıl oynayacağı konusunda daha farklı soruların gündeme getirilmesine neden
oluyor.
Güvenliğin mahalleden önce ev içinde gerçekleştirilmesi
gereken bir ödev olduğunu birilerinin Endonezya yönetimine hatırlatması
gerekiyor.
Çin’in hafta başından bu yana küresel siyasette ve
medyada öne çıkan Tianenman Meydanı gövde gösterisi, bize yaklaşımların sadece
tarihi bir hatırlatma olmadığını gösteriyor.
Bununla birlikte, bu sembolik gösterilerin içerdiği
gizli/açık militarist tutum ve söylemlerin bir yanıyla ders alınacak ve küresel
barışa hizmet edecek yaklaşımları ortaya koyması en büyük temennimdir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder