22 Eylül 2025 Pazartesi

Amerika’nın üçüncü dünyalaşması / The U.S. ... becoming a third world country

Mehmet Özay                                                                                                                             22.09.2025

Amerika Birleşik Devletleri’nde değerler noktasında yaşanan gerilemenin sadece, ABD toplumu açısından değil, küresel toplum açısından önemli olduğuna bir önceki yazıda vurgu yapmıştım.

Bunu söylerken, ayrıştırmacı dikotomiye başvurmadan, modern dönemin bir başka ifadeyle 1800’den itibaren, öne çıkan bir siyasal ve toplumsal sistemi ve bunun bağlı olduğu değerlen sisteminin küreselleşmeci yönünden bahsetmiştim.

Başta, Batı Avrupa olmak üzere, ABD’nin ne şekilde algılandığına kısaca değinirken, gizli/açık Müslüman toplumların da özellikle, İkinci Dünya Savaşı ile birlikte yörüngelerini tayinde, başvuru ve referans merkezi olarak ABD’yi almalarını hatırlatmıştım.

Bir süredir yaşanan gelişmeler dikkatle ele alındığında, ABD’de yaşanan ve ABD siyasetiyle sınırlı olmayan değerler noktasındaki gerilimin ve gerilemenin, bu ülkeyi ‘üçüncü dünyalaştırmakta’ olduğunu ileri sürüyorum.

Bunun, bazı toplumlar ve ülkeler için, memnuniyetle karşılanabilir bir yönü olmasını -siyasal hınç ve intikam politikaları sınırları çerçevesinde- doğal karşılamak gerekir. Bu hususa, bir önceki yazıda olduğu gibi, bu yazıda da ele almayacağım.

İçerden eleştiri

Sadece Amerikan siyasetinin değil, toplumunun da kayda değer ölçüde maruz kaldığı değerler kaybı ülke içerisinde öne çıkan siyasetçi, entellektüel kesimlerce kaygıyla izleniyor ve gündeme getiriliyor.

Bunlar arasında, Barack Obama’nın diğer sabık devlet başkanlarının aksine, bu süreçte aktif bir rol aldığı görülüyor.

Obama, çeşitli platformlarda yaptığı konuşmalarla, ABD değerlerinin kaybının vahametine dikkat çekiyor.

Bu konuda, iç-eleştirel tutum takınmada Obama’yı diğerleri takip ediyor.

Örneğin, Connecticut senatörü Chris Murphy yaptığı benzeri bir açıklamada, “Bu gelişme, Amerika’nın karşı karşıya kaldığı en önemli tehlikelidir” diyerek, yaşanmakta olan vehamete dikkat çekiyor.

Benim, ABD’nin üçüncü dünyalaşmasından kastım tam da bu...

Ulus-devlet ve beceriksizlik

Üçüncü dünyalaşmanın, ABD için önemli bir tehlike ve bir tehdit olmasının ne anlama geldiğini hakkıyla değerlendirmek için, ‘Üçüncü Dünya’ kavramının ne olduğunu hatırlamak gerekiyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan ve adına, ulus-devletler denilen yapıların azımsanmayacak bölümünün sosyo-ekonomik ve siyasal yapılaşmasındaki düzensizliklere, yanlışlıklara, bozukluklara, geriliklere vb. referansla bu ad veriliyordu.

Sömürgecilik vs. süreçlerin üstesinden gelme mücadelesi verdikleri söylenen bu ülkeler, ulus-devletleşme sürecinde -tüm imkânlarına rağmen-, neredeyse her alanda toplumsal refahı tesisde başarısızlıkları ve yoksunlukları ile anılır oldular.

Ülkelerin, tıpkı bireyler gibi ‘onur ve haysiyetleri’ olduğu fikrinin gelişmesiyle, ‘Üçüncü Dünya’ kullanımı yerine, ‘ellerinden tutan, ön ayak olan birinci ve ikinci dünyanın katkılarıyla kendilerine, ‘gelişmekte olan ülkeler’ kavramı uygun görüldü...

Ancak, bir sosyal evrimden söz ediliyormuş intibaı verilse de, temelde içerikde pek büyük değişikliklerin olduğunu söylemek de güç.

O dönemden bugüne yaşanmakta olanlar, bu alanda ortaya konulan akademik çalışmalar ve araştırma raporları vb.  güncel tanıklıkları destekleyecek mahiyette önümüzde duruyor. 

Oysa, bu ulus-devletlerin, ya da güneyli, kuzeyli, doğulu toplumların, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, toplumsal ve siyasal yapılaşmalarını oluşturma noktasında gizli/ya da açık, referans noktalarından kayda değer bölümünü ABD’nin oluşturduğunu unutmamak gerekir.

Bu yönelimde, ‘ikinci dünyayı’ temsil eden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) konumunu, -ki bu siyasi yapı bile, bir anlamda ABD’nin temsil ettiği değerler sisteminin anti-tezi olmakla birlikte, şu veya bu şekilde temelleri ve de nihayetinde, yönelimleriyle aynı kulüpte yer alabilecek mahiyette olduğunu -sınırlı da olsa- kanıtlamıştır.

Burada, kısmen siyasal ve özellikle de, toplumsal sistemi baz olarak bu görüşümü söylüyorum. Bunun dışında ve ötesinde, SSCB’nin varlığını bir an için paranteze aldığımızda, geride kalan ulus-devletlerin ya da dünyanın güneyinde ve doğusunda yer alan toplumların, siyasal ve toplumsal yapılaşmalarında sahip oldukları mevcut kaynaklar, imkânlar kadar algılar ve anlayışlar çerçevesinde merkeze ABD’yi aldıkları aşikârdır.

Üçüncü Dünya

Üçüncü dünyayılık tabirini, Batı siyasal aklı ve felsefesi geliştirdi... Tıpkı, ulus-devlet ve diğerleri gibi...

Bu doğru...

Ancak, bu ulus-devletler dışarının ve ötekinin etkisi ve baskısı dışında maruz kaldıkları geri kalmışlıklarında kayda değer etkenin bizatihi, kendileri olduğu yadsınabilir mi?

Ve sorumluluğun bizatihi söz konusu bu üçüncü dünya ülkelerinide olduğu inkâr edebilir mi?

Bu gruba mensup ülkeler ne, Batı ve ne de, dönemin ‘ikinci dünyası’ olarak adlandırılan Sovyet Bloğu yapılaşması sergilebildi.

Gelinen noktada, küresel yapılaşmada bir değişim gözlemlenirken, bu değişimin hem, ABD adına ve hem de, kürenin diğer geri kalan bölgeleri için yakın dönemde neler getireceğinin hesabını yapmakta fayda var. 

ABD’de yaşanmakta olan değişim veya daha doğrusu vehamet ortamı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşmakta olan küresel yapılaşmada, ulaşılması ya da sahip olduğu değerlerin en azından bir bölümüne pragmatik olarak ulaşılması hedeflenen ABD’den gayet uzaklaşıldığını ortaya koyuyor.

Bu noktada, ABD’deki yaşanmak olan ve hiç de olumluya gitmeyen değişim süreci hakkında senatör Murphy’nin “ABD, hızla bir muz cumhuriyeti’ne dönüşmektedir” yönündeki tespitini yabana atmamak gerekir.

Bu tespitin içeriden ve bir siyasi temsilci tarafından gelişigüzel sarf edilmiş bir cümle değildir. Aksine, benzeri bir durumu ABD’yi dışardan gözlemleyen bizler de tanık oluyoruz.

‘Muz Cumhuriyeti’ tabiri, 1970’ler, 1980’lerin gündemde sıklıkla yer alan ve tüm yolsuzlukları ve geri kalmışlıkları ile ‘Üçüncü Dünya’ya mensup ulus-devletleri tanımlamak için kullanılırdı.

Bugün,  bu tanımın ABD için gündeme geliyor oluşu sevinilecek bir durum değil, aksine üzerinde dikkatle durulup incelenmesi gereken bir gelişmedir.

https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/amerikanin-ucuncu-dunyalasmasi-the-u-s-becoming-a-third-world-country/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder