17 Eylül 2025 Çarşamba

Çin ve Batı karşısında “yükselen eksen” / China and “axis of upheaval” against the West

Mehmet Özay                                                                                                                             15.09.2025

Çin’de, 3 Eylül’de, Pasifik Savaşı’na atıfla gerçekleştirilen 80. Yıl kutlamalarının Batı’da nasıl karşılık bulduğunu, Trump’ın birkaç cümlesine atıfla dair önceki yazılarda kısaca değinmiştim.

Kutlamaların, 1989 yılı ‘acı anısını’ üzerinde taşıyan Tianenman Meydanı’nda gerçekleştirilmesi hiç kuşku yok ki, önemliydi. 

Bu önem, bir yandan, Çin toplumuna 1989 yılı gelişmesinin belki de, bir daha olmayacağını hatırlatırken, Batı için ise, dev askeri görkemiyle gösterilerin salt, ‘ulusal birlik ve güç’ algısının dışında anlamlar olduğuna işaret ediyordu.

Dostların birlikteliği

Söz konusu törene 20’yi aşkın ülkeden değişik düzeylerden katılım olurken, daha önceki bir yazıda dile getirdiğim üzere üzerinde sıklıkla durulan Rusya, Kuzey Kore ve Endonezya devlet başkanlarının törende, Çin devlet başkanı Şi Chinping ile aldıkları konum ve görünümdü.

Gözlemlediğim kadarıyla, Batı basını, Tianenman Meydanı’ndaki kutlamaları daha çok, ilgili ülkelerin ve özellikle de, yukarıda dikkat çekilen ve Şi Chinping tarafından ‘öncelik tanınan’ ülkelerle ilişkileriyle ele alındığı görülüyor.

Bu konuda, Batı basınına hak vermek gerekiyor...

Nihayetinde, Çin’in son dönemde ortaya koyduğu ikili ve uluslararası ilişkilerde yeni bir stratejik oluşumun yapılandırıldığı konusunda, neredeyse hiç kimsenin bir endişesi bulunmuyor.

Yükselen eksen

Time’de çıkan bir değerlendirme yazısı, bize 2024 yılında yayınlanan bir raporu hatırlatarak, Çin’in etrafında oluşan “yükselen eksen”in (axis of upheaval) varlığına işaret ediyor.

Ve 3 Eylül günü yapılan dev kutlamanın arka plânında, bu oluşumun güçlü bir şekilde varlığına vurgu yapıyor.

Gözlemlediğim kadarıyla -yanılıyor da olabilirim-, kimsenin Endonezya devlet başkanı Prabowo Subianto’nun Şi Chinping, Vladimir Putin ve Kim Yong-un’un yanında, aynı hiza ve görünümde yer almasına, pek de anlam vermedi.

Onun yerine, tıpkı Time‘daki yazıda olduğu üzere İran devlet başkanı Mesud Pezeşkiyan öne çıkartılıyor.

Batı için, ilk üç ülkenin yani Çin, Rusya, ve Kuzey Kore’nin yanına, İran’ın konmasının hiç kuşku yok ki, anlaşılır bir yanı bulunuyor.

Herhalde, başta biz olmak üzere, Batılı basın, Prabowo’nun orada niçin bulunduğunu daha doğrusu ona niçin o konumun verildiği biraz çalışmamız gerekiyor!

Tehdit ve karşı çıkış

Yukarıda dikkat çekilen ‘eksen’in niçin oluştuğu ve de hiç kuşku yok ki, güçlü bir şekilde gelişmekte olduğu konusu, Çin’in uluslararası arenada kendisini kaçınılmaz bir tehdit altında bulmasıyla açıklanabilir.

Şi Chinping oldukça, kısa ancak, içeriği gayet zengin konuşmasında sadece, 80 yıl önce Japonları nasıl Çin topraklarından çıkardıklarına değinmiyordu.

Gerçi, yine önceki yazılarıma referansla bu söylemin gayet kurmaca olduğu gayet aşikâr!

Zaten, kimse de ‘faşist Japonya’ söylemi üzerinde durmuyor... Kanımca, Şi Cpinping de mesajının Japonya ile ilgili bölümünü önemsememiştir.

Ancak, bu söylemden hareketle bugünkü gelişmelere yönelik vurgusu yabana atılır gibi değil...

Nihayetinde, Şi Chinpging’in hedefinde Batı ve özellikle de, Batı’yı uzunca bir süredir yöneten ve temsil eden ABD’den gelen ve içerisinde mücadele ve karşı çıkış içeren mesajlar olduğuna kuşku yok.

Barış-savaş dikotomisi

Şi Chinping’in konuşmasında sarf ettiği, “İnsanlık, bugün yeniden barış ve savaş, diyalog ve çatışma seçimi ile ... karşı karşıya” cümlesi Çin’in içinde bulunduğu durumu izah ederken, niçin ‘yeni bir eksenin veya var olan eksenin niçin yükselmekte olduğuna da açıklama getiriyor.

Bu gelişmeden sadece birkaç gün sonra, ABD başkanı Donald Trump, Şi Chinping’in hem sözlü ifadesi hem de yukarıda adı geçen ‘dünya liderlerinin’ sembolik varlığından hareketle niyeti açık seçik ortaya koymaktan çekinmedi.

Ve Trump, “bize karşı savaşamazlar... Böyle bir şeye teşebbüs ederlerse -karşısındaki mülakat yapan Scoot Jennings’e-, “emin ol ki, böylesi bir teşebbüs yapabilecekleri en kötü bir iş olur”  diyerek karşılık verdi.

Trump’ın, Şi Chinping’in konuşmasında, barış’a da yer veren mesajlar yerine, niçin ‘savaş’ üzerine konuşlandığı önemli.

Trump’ı ve onun siyaset yapma biçimini biraz yakından bilenler, Trump’ın bu seçimi bilinçli olarak yaptığını söyleyebilir...

Peki, ya Şi Cpinhing gerçekten de söyleminde yer verdiği, “savaş ve barış dikotomisi”nde önceliği barış yerine değil de savaş yerine vermemiş olabilir mi?

Kanımca, bu gayet önemli bir soru... 

Eksen’in Çin merkezi

Bugün ortada Çin-merkezli bir jeo-politik’le sınırlı olmayan işin içine jeo-askeri boyutunda girmekte olduğu bir sürece tanık oluyoruz.

Bu sürecin, 2022 yılına kadar yani, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline kadar ki boyutunda neredeyse on yıllık süreçte giderek yükselen bir şekilde karşımıza sürekli ‘Güney Çin Denizi’ ve ‘Tayvan Boğazı’ sorunu çıkıyordu.

Ve Batı’nın ve özellikle de, ABD’nin Asya-Pasifik ve ardından, Hint-Pasifik söylemine ulaşan boyutuyla, -bu iki olgu olgudan hareketle-, Çin karşıtı politikalarını sürekli olarak ve “AUKUS”, “Quad” yapılaştırmasıyla, kendi eksenini yeniden hazırlamakla meşguldü.

Rusya’nın önce Ukrayna ve ardından, Avrupa ve NATO’ya değin uzanan askeri çıkışının, bugüne kadar barışa evrilmemesinde hiç kuşku yok ki, Batı ve de özellikle, ABD karşıtlığıyla yapılanan yeni bir sürecin gelişmenin etkisi göz ardı edilemez.

Bu durum bize, aktörü sanki Rusya’ymış gibi gözüken ancak gerçekte ise, merkezinde Çin’in bulunduğu bir eksen oluşumunun varlığını gösteriyor.

Bu eksene, Batı’nın nasıl karşılık vereceği ise bir başka konu. Bununla birlikte, Batı’nın, bugün için güçlü bir blok olma niteliğini yitirmiş gibi gözüken yapısının bizi yanıltabileceğini söyleyebilirim.

https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/cin-ve-bati-karsisinda-yukselen-eksen-china-and-axis-of-upheaval-against-the-west/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder