2 Ağustos 2025 Cumartesi

Müslümanlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? / Do Muslims know what they do?

Mehmet Özay                                                                                                                             01.08.2025

Bu soruyu, bugün içinde bulunduğumuz toplum ve bu topluma benzerlikleriyle önem taşıyan bu yapıları kapsayacak şekilde gündeme getiriyorum.

Yani, küresel anlamda Müslüman toplumlar... Ya da, bir başka ifadeyle söylemek gerekirse Müslüman ümmeti...

Her ne kadar, coğrafyalarla ve ulus-devletlerle birbirinden ayrışmış ve ayrıştırılmış olsalar da, Müslümanların ne yapıp ettiklerini bilip bilmemelerinin, tüm dış etkilerden uzak bir şekilde ele alınmasını, her bir Müslüman toplum için gereklilik teşkil ettiğine ısrarla vurgu yapıyorum.

Dış tehdit

Bunu söylerken, Müslüman toplumların karşısına çıkan dışardan gelen etkileşimleri, zorlamaları, tehditleri vb. olguları yadsıyor değilim.

Ancak, dışardan gelen etkileşimler, zorlamalar, tehditler vb. olgulardır ki, uzunca bir süredir Müslüman toplumları yöneten, liderlik eden, sivil, bilimsel, siyasi, dini çevrelerin neredeyse vazgeçilmez bir şekilde ele aldıkları söylemsel gücü yüksek yapıyı oluşturuyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Müslümanların ne yapıp ettiklerini bilip bilmedikleri sorusuna, hakkıyla cevap verme çabasının gerçekleştirilememiş olmasını temelde, bu alana sıkışıp kalmışlıkla izah etmek mümkün.

Tam da, bu sıkışıp kalmışlık ortamında, bu soruyu ısrarla gündeme getirmek suretiyle, Müslümanların hakikaten kendilerine dönüp ne yapıp ettiklerini sorgulayıp sorgulamadıklarını ortaya koymaya çalışıyorum.

Kendinde tehdit

Bu dış etkinin, etkileşimin doğrudan veya dolaylı olarak ürettiği ve engelleri artırıcı alanları da burada zikretmeliyim.

Bunların, birbiri ardına sıralanabilecek şekilde, örneğin psikolojik, kurumsal, düşünsel vb. bağlamlarda, Müslümanların eleştirel bir yaklaşımla kendilerine dönüp bakmalarını engelleyen unsurlar olduğuna kuşku bulunmuyor.

Bu noktada, bu ve benzeri engellerin nasıl aşılacağı meselesinin, yukarıdaki soruya cevap arayışından önce geldiği ortadadır.

Burada dikkat çekilen sorumluluk, sadece Müslüman toplumların ne yapıp ettiklerini bilip bilmediklerine cevap aramakla sınırlı olmayan aksine, giderek işin daha da çetrefilleşmesine neden olan temel alt sorunları gündeme almak gerekiyor.

Ötekinin çabası

Bu noktada, bu ve benzeri çalışmaların, farklı başlıklar altında diyelim ki, ‘anlamaya’ ve de ‘politika geliştirmeye’ yönelik olarak- Batılı uluslar, kurumlar, akademiler yapıyorlar.

Bizim bu konuyu gündeme getirmemize sebep reaksiyoner bir tutumla, pür bir yaklaşımla Batı’yı karşımıza alma ya da Batı’dan etkilenme kastıyla ortaya konmuş değildir.

Aksine, Müslümanların ne yaptıklarını bilip bilmedikleri konusu bizatihi bu dağınık kitlenin mensubu oldukları din’in bu dinin temelleri, esasları ve hedefleri ve amaçlarıyla ilgilidir.

Ve, bu tutum gayet anlamlıdır...

Batı’nın veya Batı’ya yakın unsurların Müslüman toplumların ne yapıp ettiklerini sorgulama, irdeleme, anlama, analiz etme, yorumlama ve nihayetinde önemli çıktılar olarak politikalar geliştirmelerin kendileri açısından önemli olduğuna kuşku yok.

Kaldı ki, bu çabalar ve önemin içinde bulunduğumuz döneme has, ya da yakın ve orta vade gelişmeleri çerçevesinde ortaya konulmuş çabalar değil, aksine, gayet uzun bir geçmişe dayanan temelleri olduğunu görmek gerekiyor.

Belki de bu nedenle, bilgiyi, bilgi edinimini, bilgi üretimini, bilgi dağılımını vb. süreçleri elinde tutanın Batı ve Batılı unsurlar, Batılı kurumlar olmasını yadsımamak gerekiyor.

Burada durup, “herkes bize vuruyor zaten, bir de sen vurma” kısır yaklaşımına düşmemek gerekir.

Metod eksikliği mi?

Bu soruya muhatap olan Müslümanların ellerinde, bizatihi kendilerinin ne yaptıklarını bilip bilmediklerini ölçecek bazı metodlarımızın olup olmadığı da bu sorunun kendisi kadar önemli...

Hemen ilk etapta, “böylesi araçlar ve metodlar yok değil” diyebilirim.

Bununla birlikte, bu araçları ve metodları uygulamaya almak suretiyle hem, mikro ve mezo hem de, makro ölçekte kapsamlı bir akademik ve entellektüel çaba olarak ortaya konulması önündeki  engellerin bizatihi, Müslümanların kendilerinden kaynaklandığını açık yüreklilikle dile getirmekte yarar var.

Müslümanların ne yaptıklarını bilip bilmedikleri hususu diyelim ki, en mikro özelden yani, aileden başlayarak toplumu belirleyen tüm yapısal oluşumlarıyla, kurumlarıyla ilgili gözlemler, analizler, fiiliyatlar, düşünceler, vizyonlar vb. üzerinden anlamak, analiz etmek, yorumlamak mümkün.

Müslümanların belki, tek tek bireyler olarak, öz eleştiriden uzak olmadıklarını söylemek mümkün.

Bunun temel nedenini, İslami bir ilke prensip olarak kendini hesaba çekme gibi öte dünya ile doğrudan ilintili yapısından kaynaklanıyor.

Bu hesaba çekme olgusunun, tekil müslüman için oluşturduğu zihinsel, ruhsal, düşünsel getirileri olduğunu tek tek tecrübelerimiz gösteriyor.

Bir başka açıdan bakıldığında, kendini hesaba çekmenin, salt bir ‘dini yükümlülük’ değil, bunun içinde ve dışında var oluşsal bir nedene dayandığını söylemek gerekir. 

‘Dini yükümlülük’ atıfını yaparken, dini yükümlülüğü küçümseme anlamında söylemiyorum...

Bizatihi, ‘sorgulama’ işinin, Müslüman olsun veya olmasın insan teklerininin tümüyle ilgili bir yanı olduğu ortadadır. Bu nedenle de, ‘varoluşsal’ kavramını kullanıyorum.

Ancak, bireysel noktada sergilenen bu hassasiyetin tek tek Müslümanların ait oldukları, kendilerini içinde buldukları, benimsedikleri / benimsemedikleri kurumsal varlıklarla ilişkileri vb. bağlamına aktardığımızda karşımıza bir yılgınlık, bir atıllık, bir kaçamaklık durumunun çıktığını görürüz.

Okuldan, iş çevresinden, kamusal alandan, sivil toplumdan, siyasetten, devletten, uluslararası ilişkilerden vb. her türlü kurumsal ve eylemsel plânda Müslümanların, kendilerini hesaba çekebilme yetkinliğinde ol/a/madıklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Evet, bu bir genelleme ve bu genellemenin haklı gerekçeleri olduğunu gibi sadece, bugüne ait bir gerçekçelerle de sınırlı değildir.

Bunu söylemekle işi tarihe de aktarmış oluyorum.

Ve bunu kasıtlı ve bilinçli olarak yapıyorum...

Nihayetinde bugün, her türünden Müslüman kurumların karşı karşıya oldukları sorunların bugünün veya yakın dönemin gelişimleriyle sınırlı olmadığını görmek ve anlamak, önemli bir aşama olarak önümüzde duruyor.

Müslümanların ne yapıp ettiklerini bilip bilmedikleri konusu üzerinde kafa yormak ve çözüm arayışları sunmak, hiç kuşku yok ki, ‘ümmet’ için en büyük katkı olacaktır.

Böylesi bir yaklaşımı, bireysel değil, kollektif olarak kayda değer şekilde gündeme alıp işlemek ve üzerinde çalışmak gerekiyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/muslumanlar-ne-yaptiklarini-biliyorlar-mi-do-muslims-know-what-they-do/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder