Mehmet Özay 20.08.2025
Özellikle, başkanlık koltuğuna oturmasının ardından, Rusya’nın Ukrayna işgaline dair barışı, daha ilk gün sona erdireceği açıklamasına rağmen, aradan geçen yaklaşık sekiz aylık süre bu siyasi yaklaşımı yanlışlamış gözüküyor.
Bu durum, bize ‘Hangi Trump?’ sorusunu sormamıza neden oluyor.
Nihayetinde, önce “her iki tarafı da yani, Putin ve Zelensky’i yakından tanıdığını” ilan eden ve bu anlamda gizli/açık her şeyi yerli yerine koyacağını yani barışı tesis edeceğini gündeme getiren Trump bu konuda başarılı olabilmiş değil.
Bu süreçte, önce Putin’le başlayan ve ardından, Zelensky’le devam eden ve bugün yine Putin’e dönen politikasını siyasal literatürde ‘politik flört’ olarak adlandırmak mümkün.
Trump’ın her hamlesi, karşı taraftan gelen yaklaşımlarla şekillenirken, her seferinde akla, Trump’ın geçen yıl başkanlık seçim kampanyasında dile getirdiği, “ben, her iki lideri de yakından tanıyorum” cümlesi geliyor...
Bölge ve dünya barışısın tesisi ve korunması konusunda, her liderin çabası anlamlı ve değerlidir.
Ancak, Trump’ın dünya barışı konusunda istekli, arzulu, niyetli olup olmadığının şüpheyle yaklaşılacağına dair elimizde önemli ipuçları bulunuyor.
Trump’ın ayıbı
Avrupa’nın ortasında 3.5 yıldır süren işgal ve savaşın, bugüne kadar sona erdirilmemiş olması, bir anlamda, Trump’lı ABD’nin de ayıbı olarak ortada duruyor.
Her ne kadar, Trump, bu kaos ortamına yeni giriş yapmış olsa da...
Nihayetinde, barışı “anında” getireceğini ileri süren Trump’ın kendisi.
Oysa, barışı getirmek yerine, Alaska’da Putin ile görüşmesinin ardından, ‘Barışı getirebilecek kişinin Zelensky olduğunu, “Şayet isterse, Ukrayna başkanı Zelensky Rusya ile olan savaşı hemen sona erdirebilir” cümlesiyle açıkça ifade ediyordu.
Birden fazla açılıma konu olabilecek bir cümle...
Ancak, herşeyden önce ilk söylenmesi gereken, Trump’ın savaşı sona erdirme konusunda verdiği sözün altında kalmış olmasıdır.
İkincisi, ortada Ukrayna ve Rusya savaşından değil, Rusya’nın Ukrayna işgali söz konusudur.
Üçüncüsü, Trump, Ukrayna’nın tek başına mücadele vermediğini, Avrupa’nın neredeyse bütünüyle, Zelensky’e destek verdiğini görmezden geliyor.
Bu durum, hiç kuşku yok ki, Alaksa görüşmesi öncesi düzelme eğilimi gösteren ABD-Avrupa ilişkisinin bu yöndeki umutların yitirilmesi anlamına geliyor...
Üstüne üstlük, bu durum, Avrupa-ABD’yi bağlayan NATO birliğinin de varlığının, etkinliğinin, işlevinin yeniden ve güçlü bir şekilde sorgulanmasına yol açıyor.
Alaska sürecinde, Trump’ın yaptığı bir diğer savunmacı açıklama, Rusya’nın 12 yıl önce Kırım’ı işgalinde Obama yönetiminin tek kurşun atmadan Ukrayna’nın gelişmeyi kabullenmesini sağladığı yolundaki açıklamaydı...
Öyle anlaşılıyor ki, Trump, ABD iç siyasetinde siyasi rakibi Demokrat Parti politikasından destek almaya çalışıyor...
Bundan sadece bir ay önce, Zelensky’e “Moskova’yı vurabilir misin?” sorusunu öz güvenle soran Trump bugün farklı bir siyasal söyleme yönelerek aynı Zelensky’den Rusya’nın işgal ettiği toprakları geri almasının ‘hayal olduğunu’ söylüyor...
Toprak, vatan, çocukların, kadınların, erkeklerin haksız yere ölümü, öldürülmesi Trump için bir anlam ifade etmiyor.
Bir ay önce Zelensky’i, bir anlamda ABD adına, Moskova’ya saldırtmaya kışkırtan Trump’ın bugün Putin’in yedeğinde, Avrupa’da yeni bir düzeni veya düzensizliği pekiştirmek üzere olduğu görülüyor.
Putin’i tanıdığını söyleyen Trump, Alaska görüşmesinin ardından Putin’in bir anlamda savaş yorgunu olduğunu ve kararını önümüzdeki birkaç hafta içinde vereceğini söylüyor.
Ancak, Trump, “Putin, Ukrayna topraklarından çekilecek” demiyor...
Alaska görüşmesi öyle anlaşılıyor ki, Rus tarafının iyi hazırlandığı bir platform oldu.
Putin’le görüşmesi sonrası ortaya çıkan durum, Trump’ın, Zelensky ve Avrupa ile olan yakınlaşma umuduna dair tüm olasılıkları ortadan kaldırmak kalmadı.
Daha da ötesi, Ukrayna’yı tüm siyasal varlığını ve ulusal onurunu yerle bir edecek gelişmeyle yüz yüze bırakmaya terk etmiş gözüküyor.
Öyle ki, Trump, ne Kırım’ın geri alınmasından, ne şu an Ukrayna’nın elinde olan toprakların ani, Donetsk ve Luhansk’ın kendinde kalmasından ne de Ukrayna’nın NATO üyesi olmasından bahsediyor...
Bunlar olmayacak...
Yukarda değinmiştim... Trump, birkaç hafta içerisinde Putin’in karar vereceğini söylüyor...
Ancak bu durumda, kararlar çoktan alınmış ve Ukrayna’nın ve başkan Zelenskyi’nin bunları tek tek uygulaması bekleniyor...
Putin’le görüşmenin ardından Zelensky ve Avrupalı liderleri Washington’a davet eden başkan Trump’ın, barış süreciyle ilgili olarak tarafları belirsizliğe terk etmekten başka bir açıklamasının olmaması da, Avrupa açısından, gayet önemli bir siyasal gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Trump-Putin arasında gizli bir anlaşma olduğunu söylemek değil, açık bir anlaşma olduğu ortada.
Bunu bazı ipuçlarıyla ortaya koyan Trump Washington zirvesinde, herhalde muhatabı Zelensky ve Avrupalı liderlere bunu hissettirmesinden ve kendisini anlamalarını istemesinden başka yaklaşımından başka bir sonuç çıkmamış görünüyor.
Ukrayna için sürecin bittiği söylenebilir mi?
Kanımca hayır... Durup Trump’ın bir sonraki hamlesini bekleyelim...
https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/hangi-trump-which-trump/

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder