12 Aralık 2011 Pazartesi

Endonezya'nın 63. yıldönümü


Endonezya, dünya Müslüman nüfusunun yaklaşık %14’ünü barındıran bir ülke ve dünyada demokrasiyle yönetilen üçüncü büyük ülkesidir. 

 18 Ağustos 2008 

Mehmet Özay* / TİMETURK/Endonezya

Giriş
Bu yazıda, bugün (17 Ağustos 2005) 63. kuruluş yıldönümünün kutlandığı Endonezya Cumhuriyeti’nin siyasi tarihi kısaca ele alınacaktır. Bu bağlamda bağımsızlığa giden süreç ve sonrasında ortaya çıkan siyasal gelişmeler konu edilecektir. Kimi uzmanlar tarafından henüz bitmemiş bir proje olan ‘Endonezya Cumhuriyeti’, doğusundan batısına uzunluğu 5000 km’yi aşan ve sahip olduğu 230 milyonluk nüfusuyla dev bir ülke. Nüfusunun büyük bir kısmı (%90) Müslüman. Ayrıca ülkede Hıristiyan, Budist, Hindu ve animist inancına mensup topluluklar da var.
Endonezya, dünya Müslüman nüfusunun yaklaşık %14’ünü barındıran bir ülke ve dünyada demokrasiyle yönetilen üçüncü büyük ülkesidir. Ortadoğu gibi İslam nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölge ile olan coğrafi uzaklığı noktasında Endonezya, güneydoğu Asya’da İslam’ı temsil etme gibi bir misyona sahiptir. Yaklaşık onyedi bin adanın bulunduğu söz konusu bu adalar ülkesi, tarihte Avrupalılarca Doğu Hint Adaları (East Indies) adıyla anıldı. Adalar tarihin, erken dönemlerinden itibaren Asya ana kıtasında gelen göçlerle zamanla yerleşime konu oldu. Zamanla bu topraklarda Hindu, Budist ve İslam’ın varlığı barışçıl bir süreçte gerçekleşti.
Bağımsızlık kelimesinin Endonezya için anlamını ortaya koymak, tarihin erken dönemlerine atıfta bulunmayı gerektiriyor. Bu nedenle kısaca ‘Doğu Hint Adaları’nın geçmişine değindik. Endonezya Takımadaları, sömürgecilik tarihi boyunca batılılar tarafından konulduğu şekliyle ‘Doğu Hint Adaları’ adıyla anılıyordu. Sömürgeciliğin emperyalizme evrildiği 19. yüzyılda, Hollanda sömürge yönetimi politikalarını değiştirdi. Sadece ticari faaliyetlere konu olan ve sahil şeridi boyunca uzanan liman şehirlerine değil, Takımadalar’ın her köşesine egemen olmaya başladı. Bu süreç, aynı zamanda, özellikle de başta Cava olmak üzere Endonezya topraklarında yaşayan halklar arasında modernleşme sürecininin de ortaya çıkması anlamına geliyordu. Modernleşme bizzat Hollanda sömürge yönetimi tarafından uygulamaya konulan ‘Etik Politika’ ile karşılığını buldu. 20. yüzyıl başlarında, sömürge yönetiminin egemenlik sahasının tümünü içine alan, tarihi ve kültürel perspektifini ise 14. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Takımadalar’da hakimiyet kuran Majapahit Krallığı’ndan devşiren ilk milliyetçilik dalgasının Takımadaları sarmaya başladığı.
Metinde ayrıca Açe’nin bağımsızlıkta oynadığı rol ve milliyetçi-İslamcı hareketlere değinildi. Ardından, bağımsızlık sonrasında ülkenin modern tarihine damgasını vuran iki lider Sukarno ve Suharto’lu yıllar üzerinde duruldu. Son olarak da, Suharto’nun devlet başkanlığından çekildiği 1998 Mayıs ayından sonra ülkenin içine girdiği ve hâlâ devam eden reform sürecinden bahsedildi.

Coğrafi Konum
Endonezya’nın coğrafi olarak sınırlarının ortaya çıkması Hollandalıların gelişi ve hakimiyetiyle oldu. Hollandalılar belirlediği bu sınırlar, bir başka anlamda, 9 ve 14. yüzyıllarda bölgede hakimiyet kurmuş olan Srivijaya ve Majapahit (1292-1521) gibi iki önemli Hindu krallığın ulaştığı sınırlardır.[1]
Endonezya Cumhuriyeti, Hint ve Pasifik Okyanusları arasında Indo-Çin ve Avustralya arasında uzanır. Kuzeyden güneye uzunluğu 1888 kilometre, doğudan batıya uzunluğu ise 5110 kilometredir. Endonezya’nın kapladığı coğrafi alanın büyüklüğünü hayal edebilmek için İtalya ile Azerbaycan arasındaki alanı düşünmek yeterlidir. Endonezya, bu büyüklükte bir alanda serpiştirilmiş adalar topluluğundan oluşan bir devlettir. Ülkeyi oluşturan Takımadalar, üç grupta ele alınır: Sunda Shelf denilen grupta Asya kıtasının bir uzantısı olan Cava, Sumatra ve Borneo Adası’nın üçte ikisini kaplayan Kalimantan bulunur. Sehul Shelf denilen grupta, Yeni Gine’nin batısını kaplayan Irian Jaya ve Avustralya’nın bir uzantısı Aru Adaları yer alır. Bu iki oluşumun arasında ise, herhangi bir kara uzantısı olmayan Lesser Sunda ve Maluku Adaları bulunur. Toplam onyedi bin adayla dünyanın en büyük takım adalarını oluşturan Malay takımadaları üzerinde kurulmuş olan bir devlettir. Bu adalardan ise sadece 7870’inin adı vardır ve sadece üç bininde insan yerleşimi bulunmaktadır. BM, yakın dönemde yaptığı bir uyarı ile Endonezya hükümetinden 2007 yılına kadar ülke sınırlarındaki bütün adaların isimlendirilmesini istemiştir.
Tarihi Perspektif
Endonezya’nın da içinde yer aldığı Güneydoğu Asya coğrafyası, yüzyıllarca dünyanın önde gelen güç merkezlerinin gündeminde oldu ve kaderi bu güçlerce belirlendi. Tarihi gelişim süreci içerisinde bölge önceleri dini, ticari, kültürel ve siyasal olarak Hint ve Çin medeniyetlerinin etkisinde kaldı; yedinci yüzyıldan itibaren de İslam dininin etkisi görülmeye başladı. Endonezya’da İslam’la tanışması, kimi teorilere göre Açe’de kurulan İslam sultanlıkları vasıtasıyla oldu. Bu bağlamda Açe eyaleti sadece Endonezya için değil, aynı zamanda, diğer güneydoğu Asya ülkelerindeki Müslüman nüfusun oluşumunda önemli bir paya sahiptir.
Avrupalı sömürgeci güçlerin bölgeye gelişi ise, keşifler dolayısıyla Ortaçağ’ın sona ererek Modern Çağ’ın başladığı döneme rastlar. Avrupalı denizci ulusların dünya denizlerine açılma serüveninin bir ucu Güneydoğu Asya’ya dayanır. Doğu Hint Adaları, sahip olduğu zengin hammadde ve ürünleri ile batılılar için oldukça cazib bir toprak parçasıydı. Avrupalıların denizlerdeki hakimiyetine kadar, Müslüman denizcilerin ve tüccarların egemen olduğu doğu-batı ticari faaliyetinin batı ucu Avrupa’ya dayanıyordu. Avrupa kıtasının iç siyasal gelişmelerinin bir sonucu olarak öncelikle Portekiz ve İspanya ardından da Hollanda’nın okyanuslara açılması bir zorunluluk halini aldı. Böylece Portekizlilerin 15. yüzyılın sonlarında Kara kıta Afrika’nın batı sahilleri boyunca güneye doğru uzanan keşif seferleri, nihayetinde Ümit Burnu’nu aşarak Hint Okyanusu’na ulaştı. 16. yüzyıl başlarında yüzyıllarca zenginliği dillere destan olan Hint Okyanusu civarındaki ülkeleri sömürgeleştirme faaliyeti başladı. Söz konusu sömürgeleştirme faaliyeti coğrafi mekân olarak Doğu Afrika kıyılarından başlayarak, Hint Alt Kıtası’nın Batı kıyıları ile Malaka Boğazı’na oradan da baharat zengini Endonezya Takımadaları’nın doğu bölümüne ulaştı. Portekizlileri, yüzyıllar içerisinde Hollanda, İngiltere, Fransa ve Amerika takip etti.
Endonezya Takımadaları söz konusu olduğunda en uzun süreli sömürgecilik faaliyetinin Hollanda Krallığı eliyle gerçekleştirildiği görülür. Hollanda Krallığı, 350 yıl boyunca Endonezya Takımadaları’nın önemli liman şehirlerinde egemenliğini devam ettirdi. Bu uzun sömürgecilik yıllarında Hollandalılara karşı Takımadalar’ın çeşitli bölgelerinde pek çok savaş ve ayaklanmalar gerçekleştirildi. Bunlar arasında en iyi bilinenleri Cava’da Trunadjaja Savaşı (1674-1677), Mataram Savaşı (1704-1708), Diponegoro Savaşı (1825-1830); Maluku veya Molukkas (1650-1653) ayaklanmalarıdır. Sumatra’da gerçekleşen ünlü Padri Savaşı’nda (1832-1837) ve Açe Savaşı’nda (1873-1927) binlerce Hollanda askeri öldürüldü. Açe savaşı, Endonezya’daki hollanda sömürge tarihinde en uzun süreli savaş oldu. Hollandalılar, endonezya halklarına refahtan hiçbir pay ayırmaksızın ülkenin bütün zenginliklerini sömürdüler. Bütün bu savaşlar ve ayaklanmalarda Endonezya halkları yenilgiye uğratılmış olsa da ulusal bilincin artışına vesile oldu. 1942 yılı Mart ayında Japonya İmparatorluk ordusu’nun Endonezya adalarını işgali ile Hollanda sömürgecilik dönemi sona erdi.[2]
Endonezya Kelimesinin Kökeni
‘Endonezya’, Yunanca ‘Indos’ (Doğu Hint) ve ‘Nesos’ (Ada) anlamına gelen kelimelerin birleşmesinden oluşur..Bu kelime ilk defa 1850 yılında, Penang’da yayılanan Journal of Indian Archipelago’da James Richardson Logan tarafından kullanıldı. Bu konuda diğer atıflar ise, 1897 yılında Sir Willian Edward Maxwell tarafından Malay Language başlıklı kitabı ve 1884 yılında Alman profesör A. Bastian ‘Indonesia oder di Inseln des Malayischen Archipels’ adlı eseridir. Endonezya kelimesi ilk olarak 19. yüzyılda bir Alman yazar tarafından, Hint adalarını tanımlamak amacıyla kullanıldı. Yerli topluluklar arasında ise, Hint ve Pasifik Okyanusu arasında bulunan bu adalara ‘Nusantara’ adıyla anılır.[3]
Hollanda sömürge döneminde elinde tuttuğu bu bölgeyi ‘Indonetie’ olarak adlandırdı. ‘Endonezya’ ismi yaklaşık 350 yıl boyunca bölgede sömürgecilik yapmış olan Hollanda’nın elinde tuttuğu toprakların 20. yüzyılın başlarından itibaren bağımsızlık mücadelesinin bir sonucu olarak gene bu topraklar üzerinde kurulmuş devletin adı oldu. Ancak burada Açe’nin konumunu farklı değerlendirmek lazım. Bu konuya yeri geldikçe değineceğiz. Öte yandan, 1976 yılında, Suharto yönetimi tarafından Portekiz’e bağlı olan Doğu Timor, Endonezya topraklarına katıldı.[4]
Endonezya Ulusu
‘Farklılık içinde birlik’ (Bhinneka Tunggal Ika) ilkesi ile anılan Endonezya’da üç yüzü aşkın etnik yapı kendine özgü dil ve kültürel ögelerle bu birliğin zenginliğine katkıda bulunur. Endonezya’da ulusal birlik kurulması ve ulusal bir kültürel kimlik inşası yıllarca merkezi hükümetin en öncelikli gündem maddesini oluşturdu. Özellikle Sukarno’nun devlet başkanlığı yılları ülkede birliğin tesisinin gerçekleştirilmesiyle geçti. Tek bayrak, tek dil projesinin, ülkenin dört bir yanında  tarihte devletler kurmuş, köklü tarihi ve kültürel geçmişe sahip etnik unsurları arasında birliğin tesis edilebilmesi kolay olmadı. Öyle ki, bu projenin henüz tamamlandığını söylemek te güç. Yakın dönemdeki gelişmeler dikkate alındığında bu konunun ne denli güncelliğini koruduğunu görmek mümkün.
Özellikle 1999 yılında Doğu Timor’un bağımsızlık kazanması, 15 Ağustos 2005’te imzalanan Hemsinki Barış Anlaşması’na değin otuz yıl boyunca Açe Eyaletinde faaliyet gösteren Açe Özgürlük Hareketi’nin (GAM) varlığı, Bali’nin daha çok özgürlük talebi gibi olgular günümüzde söz konusu bu birliğin tam anlamıyla kurulduğunu söylemeyi zorlaştıracak nedenler arasındadır.
Endonezya Milliyetçiliğinin Doğuşu
Milliyetçilik dalgası Endonezya’yı 20. yüzyıl başlarında sarmaya başladı. Bu tarihler, yaklaşık 350 yıl boyunca Endonezya Takımadaları’nın Hollanda Doğu Hint Şirketi tarafından ticari sömürüye maruz bırakılmasının yerini siyasi sömürgeciliğin almaya başladığı yıllar olarak dikkat çeker. Böylece, Endonezya Takımadaları’nda yaşayan halklar, 19. yüzyılla birlikte batılı devletlerin siyasi hegemonyası altına girdi. Ticari sömürgecilikten siyasi sömürgeciliğe geçişle birlikte, bölgenin doğal kaynakları da sonuna kadar kullanılmaya ve Avrupa’ya akmaya başlandı. Bu süreçte, bölge devletleri yabancı sermaye ile tanıştı. Batılı güçler, ihtiyaç duydukları işgücü ihtiyacını karşılamak amacıyla bölge içerisinde yer alan ülkeler arasında çeşitli merkezlere doğru işçi yığınlarının göçlerini organize ettiler. Böylece dengesiz büyüyen şehirler, üretimde dışa bağımlı ekonomi gibi üçüncü dünyanın modernleşme sürecinde karşılaştığı bir dizi sorunların ortaya çıkmasına neden oldular. Sömürgeci güçlerin yüzyıllara varan bölgedeki varlığını 19. yüzyılda bölgesel hakimiyete dönüştürmeleri, büyük sömürge imparatorlukları kurmaları, ırksal ayrımcılıkları da beraberinde getirdi. Avrupa’da büyük sosyal değişimlerin yaşanmasına yol açan modernleşme süreci, bu yüzyılda Güneydoğu Asya halkları arasında ekonomik kalkınmanın Batılı güçler lehine gelişme göstermesinin yanı sıra, ırksal ve dini nedenler de milliyetçi anlayışın doğuşuna yol açtı.[5]
Bununla birlikte, Endonezya milliyetçiliğinin ortaya çıkışında çeşitli faktörleri göz önünde bulundurmak gerekir. Bunların başında İslam olgusu güçlü bir şekilde kendini hissettirir.[6] İslam’da ‘özgür vatan’ topraklarında yaşanması ilkesi, Endonezya gibi uzun erimli sömürgeciliğe maruz kalmış bir ülkede halkın biraraya gelmesi için önemli bir sebep teşkil etti. Endonezya tarihinde, özellikle Açe örneğinde görüldüğü üzere, çeşitli bölgelerde başlatılan bağımsızlık ve sömürge karşıtı hareketler 20. yüzyılla birlikte bütün coğrafyayı içine alan bir nitelik kazandı. Toplumsal ilişkilerde var olan neden ve sonuçların çeşitliliği bağlamında, birtakım diğer etkilenmelerden de söz etmek mümkün. Sınırlı seçkin çevrelerin eğitim olanaklarından yararlanabildiği sömürge okullarında ve sömürgenin anavatanında yetişenler arasında milliyetçilik akımı yeşermeye başladı. Bir diğer önemli etken ise, Hollandalıların sömürge topraklarında uygulamaya başladıkları ‘Etik Politika’ ve ardından kaçınılmaz olarak gündeme gelen modernleşme süreci oldu.[7] İlk başlarda milliyetçilik hareketi, modern eğitim ve kalkınma düşünceleri ile paralellik arz ettiği görülür. Sömürge yönetiminin ülke zenginliğini yerli geniş halk kesimlerinden mağdur etmesi, eğitim sektöründe de kendini gösterdi. Bu süreçte, özellikle Hollanda’da okuyan öğrencilerin başlattığı oluşum, milliyetçilik hareketinin itici gücü oldu.
Zamanla söz konusu milliyetçilik hareketi, coğrafi sınırlar olarak Hollandalıların hakimiyet kurdukları tüm bölgeleri içine aldı.[8]Bu bağlamda bazı milliyetçi oluşumlardan bahsetmek mümkün. Önceleri sosyo-kültürel kalkınmacı hareketler olarak başlayan bu oluşumlar daha sonra  siyasal nitelik kazandı ve ülkenin bağımsızlığına giden yolda ulusal bilinç oluşumunda önemli pay sahibi oldu.
Budi Utomo
Hollanda’da eğitim gören genç Endonezyalı entellektüellerin bir araya gelerek 20 Mayıs 1908 tarihinde kurduğu Budi Utomo (Pure Endeavor) oluşumu ile organize bir yapı kazandı. Bu hareketin temel amacı önceleri Cava ve Madura halkına politik olmayan geleneksel ve batılı eğitim vermek, tarımı, sanayii ve ticareti geliştirmekti.[9]  
Dil Birliği
Milliyetçilik akımının aktif hale gelmesinde ve ulusal bağımsızlık bilincinin kazanılmasında dikkat çeken diğer faktörlerden biri, bölge halklarının iletimişinde önemli rol oynayan ve yüzyıllarca bölgenin lingua franca’sı olmuş Malay dili oldu. Küçük büyük yüzlerce etnik gruba rağmen, Endonezya halkı sahip oldukları farklı kültürel karakteristiklere rağmen, dil noktasında ortak bir temel oluşturabilmektedirler.[10]
Sarekat Islam
Milliyetçiliğin geniş toplum kesimleri tarafından organize bir şekilde desteklenmesine yol açan en önemli hareket 1912 yılında kurulan Sarekat İslam’dır. SI, müslüman tüccarlar arasında birlik ve beraberliği sağlamak gibi ekonomik, sömürge yönetimi içinde önemli bir ticari güç oluşturan Çinlilerin oluşturduğu bloğa karşı olmak suretiyle milliyetçi ve sömürge yönetimine karşı olmasıyla da anti-emperyalist bir özellik taşır.[11] Sarekat Islam, yapılanması içerisinde komünist bloktan önemli katılım oldu. Ancak hareketin 1921 yılındaki kongresinde komünist partiye üyelik yasaklanınca bu grup ayrıldı. Böylece güç kaybına uğrayan Sarekat Islam, bir daha esik güçlü günlerine dönemedi. Sarakat Islam liderleri Pan İslamcı akımlardan etkiledi. Mısır, Türkiye, Arabistan ve diğer islam ülkelerinden yardım almaya çalışıyordu.[12]
Taman Siswa
‘Öğrenci Bahçesi’ anlamına gelen Taman Siswa, Endonezya ulusalcılığının kilometre taşlarından biridir. Dönemin önde gelen kadın eğitimcilerinden Hadjar Dewantara tarafından, ülkedeki kızların ve kadınların eğitimi amacıyla bir örgüt kurdu. Ulusalcılık ilkeleri üzerine inşa edilen bu kurum kısa zamanda Taman Siswa okulları adıyla endonezyanın dört bir köşesine yayıldı. Daha sonra anaokulları, ortaokul ve öğretmen okulları ile gelişme gösterdi.[13]
Perhimpunan Indonesia
Hollanda’da öğrenim gören az sayıdaki milliyetçi duygulara sahip genç 1922 yılında Perhimpunan Indonesia adlı örgütü kurarak faaliyetlerine başladılar. Böylece Endonezya’ kelimesi ‘perhimpunan Indonesia’ bağlamında ilk defa siyasal bağlamda kullanılmaya başlandı.[14] Daha sonra bu grup Endonezya Milliyetçi Partisi çatısı altında bir araya geldi. Yüzyıllarca Hollandalıların ‘böl ve yönet’, internecine warfare ve bölgesel rekabet yaratmaya dayanan politikalarına kurban giden Endonezya halkları arasında, Endonezya milliyetçiliği olgusu 1920’lerde kendini göstermeye başladı.[15]
Endonezya Milliyetçi Partisi (PNI- Partai Nasional Indonesia)
Endonezya Milliyetçi Partisi, bütün bu oluşumların zirve noktası olarak görülebilir. Bu oluşum, Endonezya Takımadaları halklarının bütününü kuşatan ve tam bağımsız bir devlet kuruluşunu hedefleyen bir hareket olarak 4 Haziran 1927 tarihinde Dr. Sukarno ve Bandung Study Club üyelerince tarafından Persarekatan Nasional Indonesia adıyla kuruldu. Daha sonra partinin adı Partai Nasional Indonesia olarak değiştirildi. Endonezya milliyetçi uyanışında bu parti önemli bir rol oynadı. PNI ile birlikte milliyetçi hareket yeni bir safhaya girdi. Bu siyasal hareket, örneğin Sarekat Islam gibi İslamcı kökleri bulunan hareketlerden tam anlamıyla milliyetçilik olgusuna dayanmasıyla ayrılır.[16]
Bağımsızlık
Bağımsızlığa Giden Yol
Japonlar daha II. Dünya Savaşı bitmeden önce 1944 yılı Eylül ayında Endonezya topraklarında bağımsız bir devlet kurulacağını dönemin önde gelen Milliyetçi güçlerine bildirdiler. Bunun üzerine, 1945 Mart ayında, Ahmet Sukarno ve Muhammed Hatta’nın öncülüğünde Endonezya Bağımsızlığı Hazırlık Komitesi kuruldu. Bu oluşum aylar sonra ilân edilecek bağımsızlığın habercisiydi. Söz konusu komitenin oluşumu dikkate alındığında, bağımsızlığın Hollanda eski sömürge topraklarının bütününü içine aldığı görülür. Bu bağlamda, sadece Cava’dan değil, Sumatra ve Doğu Adaları’ndan da temsilciler iştirak ettiler.
II. Dünya Savaşı’nı bitiren Nagasaki ve Hiroşima’ya atılan atom bombaları oldu. Bunun üzerine, 15 Ağustos 1945 tarihinde Japonlar teslim oldu ve diğer Güneydoğu Asya gibi Endonezya topraklarından da çekilme kararı aldılar. 17 Ağustos 1945 tarihinde ise Dr. Ahmed Sukarno ve Dr. Muhammed Hatta, Pengangsaan Timur’da Endonezya’nın bağımsızlığını ilan ettiler. Bağımsızlık sadece Hollanda’dan değil, aynı zamanda, İngiltere, Portekiz ve Japonların da içinde bulunduğu bütün sömürgeci güçlerden bağımsız olma anlamına geliyordu.[17]
Savaşın ardından Hollanda, eski sömürgesinde yeniden hak iddia etmeye başladı. Hollanda sivil otoritelerinin ardından, 1945 yılı Ekim ayının başlarında iki küçük Hollanda askeri birliği Endonezya’ya girdi. Hollandalıların gelişi büyük bir muhalefetle karşılaştı. Cumhuriyet tanıncaya kadar daha fazla Hollanda sivil ve askerinin girmesine izin verilmeyeceği ilan edildi ve cumhuriyetin çeşitli bölgelerinde çatışmalar patlak verdi.[18] Bu süreçte Hollanda’nın giremediği tek Endonezya toprağı Açe oldu. Bağımsızlık mücadelesinin önemli isimlerinden ve daha sonra ülkenin ilk devlet başkanı olacak Sukarno, Açelilerden ilham aldı. Ülkenin tam bağımsızlığını kazanması için dört yıl daha gerekiyordu.  
Bu süreçte, önce İngilizlerin araya girmesiyle Endonezya Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı arasında, 25 Mart 1945 tarihinde Linggadjati Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre cumhuriyetin dış ilişkileri geliştirildi ve cumhuriyet aralarında ABD, UK, Hindistan ve Avustralya’nın da bulunduğu pek çok ülke tarafından defacto tanındı. Ancak Hollanda 7 Ocak 1947 tarihinde söz konusu anlaşma feshedildi. Ardından 7 Ocak 1948 tarihinde Hollanda ve Cumhuriyet yönetimi arasında, ABD’ye ait ‘Renville’ gemisinde, BM gözetiminde Renville Anlaşması imzaladı. Bu anlaşmaya rağmen, Hollanda 18 Aralık 1948 tarihinde karşı askeri harekata başladı ve Cumhuriyetin başkenti Cogcakarta’yı ele geçirdi. Sukarno ve Hatta olmak üzere Cumhuriyet yönetiminin kabine üyelerinin büyük bir bölümünü tutukladı. Hollanda’ya karşı verilen 1945-49 yılları arasındaki mücadelede, Endonezya ordusu henüz yapılanmasını tamamlamadığından, özellikle sürecinde sivillerin oluşturduğu gerilla gruplarının varlığı önemli rol üstlendi.[19] BM ve dünya kamuoyu Hollanda’nın tek taraflı olarak anlaşmayı ihlaline protesto etti. 28 Ocak 1949 tarihinde BM Güvenlik Konseyi, tarafları savaşa son vermeye ve Hollandalıları da siyasal tutukları serbest bırakmaya davet etti.   6 Temmuz 1949 tarihinde, BM gözlemcileri eşliğinde Hollandalılar geri çekilirken, Cumhuriyet liderleri de Cogcakarta’ya döndü. 10 Ağustos 1949 tarihinde Cava’da, 14 Ağustos 1949 tarihinde Sumatra’da iki taraf arasındaki savaş sona erdi. Egemenlik devri, Hague’da yapılan bir toplantı ile  27 Aralık 1949’dan itibaren geçerli olmak üzere, kabul edildi. Böylece Endonezya Birleşik Devletleri doğmuş oldu. Bu federal devlet 17 Ağustos 1950 tarihinde Endonezya Birleşik Devletler Cumhuriyeti adı Endonezya Cumhuriyeti olarak değiştirildi.[20]
Endonezya İslam Devleti Kurma Çabaları: Darul Islam Hareketi
Endonezya Bağımsızlığı’na gidiş sürecinde seküler milliyetçi ve İslamcılar birlikte hareket etti. Ancak bağımsızlık koşullarının oluşmaya başlamasıyla birlikte ülkenin temellerinin hangi siyasal ideoloji etrafında örüntüleneceği konusunda anlaşmazlıklar başgösterdi. Cakarta Sözleşmesi olarak adlandırılan meşhur belgede, Müslüman nüfusun İslam yasalarına tabi olması’ maddesi yer alırken, daha sonra bu madde bağımsızlık ilan edileceği gün acele bir kararla ve komite üyelerinin görüşü alınmadan çıkartıldı.
Bunun üzerine, Sekarmadji Maridjan Kartosuwirjo öncülüğünde, 7 Ağustos 1949 tarihinde Batı Jawa’da başlatılan Darul İslam Hareketi, Endonezya İslam Devleti kurulduğunu ilân etti. Kısa sürede Orta Cava, Güney Kalimantan (Borneo), Güney Sulawesi (Celebes) ve Açe’ye yayıldı. Hareket, aynı zamanda, etkisini Güney Sulawesi’deki gelişmelerden etkilenerek Lesser sunda Adaları, Molukkas ve Halmahera’da da gösterdi. Endonezya siyasal tarihinde önemli bir yer tutan Darul Islam Hareketi, 1960’lı yılların başlarına kadar Endonezya Ordusu tarafından kontrol altına alınamadı. Batı Jawa’da 1962, Kalimantan’da 1963 ve Sulawesi’de ise 1965 yılında ordu gerilla hareketi niteliğindeki Darul İslam hareketini bastırdı. Hareketin diğer bölgelerdeki varlığı da kısa sürede varlığını yitirdi.[21]
Söz konusu hareketin Açe’de izlediği serüven kendi başına bir özellik taşır. Açe’de, merkezi yönetim tarafından tanınan dönemin sivil ve askeri valisi Davud Beuereuh, Sukarno’nun Açe’de İslam hükümlerinin uygulanması konusundaki sözlerini yerine getirmemesi üzerine Darul İslam hareketi’yle temas kurdu ve 21 Eylül 1953 tarihinde Açe’nin merkezi hükümetten bağımsızlığını ilan etti.[22]
Beureueh, 1953-1962 yılları arasında Açe’de bu hareketin liderliğini yürüttü. Beuereuh’un temel amacı Açe ve Sumatra özgürlüğü için mücadele vermekti. Darul İslam Hareketi’nin merkezi yönetim tarafından sona erdirilse de, Açe’de bağımsızlık yolunda çabalar sona ermedi. Bu bağlamda, Açe’deki gelişmeler Açelilerin tarih boyunca gerek yabancı gerek yerli sömürgecilere karşı mücadelelerinin devamlılığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu devamlılık, Hasan di Tiro önderliğinde bir grup, 4 Aralık 1976’da yayımladığı bildiri ile Açe-Sumatra bağımsızlığını ilân etmesiyle bir kez daha ortaya çıktı. Açe-Sumatra Ulusal Özgürlüğü (ASNLF-Aceh/Sumatra National Liberation Front) olarak bilinen bu hareted daha sonra Açe Özgürlük Hareketi (GAM-Gerekan Aceh Merdeka) adını aldı.[23]  Ancak Endonezya ve diğer devletler tarafından tanınmadığı için bağımsızlık mücadelesi yaklaşık otuz yıl boyunca devam etti.
Cumhuriyetin Kurucu Babaları
Sukarno ve Hatta, her ne kadar birbirleriyle tezat yönelimler içinde olsalar da, Endonezya bağımsızlığı için bir araya geldiler ve kuruluşunda öncü rol oynadılar. Sukarno, ülkenin temellerinin seküler ilkeler üzerine inşa edilmesini ileri süren seküler milliyetçi akımın lideri; Hatta ise, batı tarzı parlamenter demokrasiyi ve çok geniş bir coğrafyayı ve farklı etnik yapıları içinde barındıran Takımadalar için federal yönetimi öngören bir siyaset adamıydı. Bu tezata rağmen, dönemin şartları iki lideri bir araya gelmelerini sağladı.
Sukarno
Zamanla milliyetçi duyarlılığının temsilcisi olarak ülkenin ilk devlet başkanı Sukarno’nun gündeme geldiği görülür. Sukarno, Hollandalıların eğitim kurumlarında yetişmiş ancak milliyetçi kimliğe sahip bir kişidir. 1927 yılında, daha henüz 26 yaşındayken, PNI (Endonezya Milliyetçi Partisi’ni) kurdu.[24] PNI, Endonezya adalarındaki pek çok etnik yapıyı bir araya toplamaya başladı. 1928 yılı Ekim ayında gençlik örgütleri konferansında ‘Tek Ulus: Endonezya; Tek Millet; Endonezyalı; Tek Dil: Endonezyaca’ sloganı ortaya atıldı. Parti, Malaycayı bahasa Endonezyaca olarak resmi dil olarak benimsedi; ayrıca bugüne kadar gelen bayrağı ve milli marşı belirledi.
Muhammed Hatta
Milliyetçi grubun başında gelen isimlerden biri ve daha sonra Sukarno’nun yardımcısı olarak görev yapacak Muhammed Hatta’dır. Hatta, yaşadığı toprakların yüzyıllardır sömürülmesine karşı çıkan ve Endonezya halkları arasında sosyal adaletin ve ekonomik refahın yaygınlaştırılmasını hedefledi. Bu bağlamda, Hatta, gerçekleştirmeyi arzu ettiği hedeflerden asla taviz vermeyen bir entellektüel olarak bilinir. Öğrenimini uzun süre Hollanda’da devam ettirdi. Aslen Minangkabau’lu olan Hatta, gençlik yıllarında dönemin önde gelen modernist İslamcılarından Muhammed Cemil Cambek ve Hacı Abdullah Ahmed’den etkilendi. Hatta, Hollanda’da veya Hollanda eğitim kurumlarında eğitim gören pek çok Endonezyalı’nın aksine, bağlı olduğu İslam diniyle arasını açmadı. Din özgürlüğünü tanımayı kendine ilke edindi. Bu bağlamda, her ne kadar aktif olarak yer almamış olsa da, dönemin önemli siyasal İslamcı hareketi Masyumi’nin batı yönelimli kanadı içerisinde yer aldığı söylenebilir.[25] 
Hatta’yı Sukarno’dan ayıran en belirgin örnek, Hatta’nın sessiz fakat derinden giden bir politaka izlemesidir. Sukarno ise sahip olduğu hatipliği ile kitleleri arkasından sürükleyen karizmatik bir lider konumundaydı. Hatta, yeni bir ulusun yaratılmasında güçlü bir kadro ihtiyacının dolayısıyla eğitimin önemini vurguluyordu. Sukarno ise sömürgecilerin varlığı karşısında halkın kızgınlığını kullanarak sokakları doldurmak istiyordu.[26]
Çekirdek Kadroda Çözülme
Seküler milliyetçi ekibin önde gelenlerinden ve Bağımsızlık Bildirisi’nin ilanını gerçekleştiren Ahmet Sukarno ve Muhammed Hatta iki farkıl kişilik olarak birbirini tamamladıkları söylenebilir. Önemli bir hatip olan Sukarno, yaptığı ateşli konuşmalarla ülkenin dört bir yanında halkın bağımsızlık duygularının ortaya çıkmasında rol aldı. Hatta ise, entellektüel birikimini derinden izleme yolunu seçti. Hatta, birlikte yola çıktıkları dava arkadaşını 1951 yılında terk etti. Hatta’nın demokratlığı milliyetçiliğinden daha fazlaydı. Bu nedenle ülkede, demokratik yapılanmanın savunucusu olarak zamanının önünde giden bir entellellektüeldi. Sukarno ise batı tipi demokrasinin ülkeyi bölünmeye götüreceği endişeleri ile sürekli reddetti. Bu nedenledir ki, kendi ideolojisini adlandırırken ve uygulamaya koyarken, ‘Denetimli Demokrasi’ (Guided Democracy) adını uygun gördü. Hatta’nın zamanının önünde gidişinin örneklerinden biri, Sukarno’nun bu ideolojisinin diktatörlükten başka bir çıkışı olmayacağını dile getirmesiydi
Bağımsızlık Hareketinde Açe’nin Rolü
Endonezya halklarının, özellikle de Cava kökenli milliyetçilerin ulus bilincine erişmesinde Hollanda’da aldıkları Avrupa eğitiminin yanı sıra, Açelilerin tarih boyunca sömürgecilere karşı verdikleri mücadelenin de önemli bir etkisi vardır. 19. yüzyıl ikinci yarısında başlayan ve II. Dünya Savaşı’nda Japon İşgali’ne kadar devam eden Açe Savaşı (1873-1943), sömürge yönetimi karşısında milliyetçi duyguların ve bağımsızlık olgusunun ortaya çıkmasında rol oynadı. Açe’nin bir diğer katkısı, II. Dünya Savaşı’nı sona erdiren atom bombaları sonunda teslim bayrağını çeken Japonların bölgeyi terk etmelerinin ardından gerçekleşti. 17 Ağustos 1945 tarihinde bağımsızlığın ilan edilmesi üzerine, Hollanda eski sömürgesi üzerinde yeniden hak iddia etti. Bunun üzerine askeri birliklerini Cava’ya yolladı. Bu süreçte Hollandalıların, Takımadalar’da giremedikleri tek bölge Açe oldu. Yani, Açe, de facto bağımsız ve istikrarın sağlandığı bir vatan parçası olarak bütün Endonezya halklarının gözünde model teşkil etti.
Açe’lilerin bu süreçte merkezi yönetime moral desteğinin yanı sıra, maddi destekleri de oldu.  Açe yönetiminde söz sahibi olan ve halk tarafından desteklenen dini liderlerin çabası ile Cakarta’daki merkezi hükümete Hollandalılar karşısında etkin kılmak amacıyla halktan toplanan paralarla Endonezya devletinin ilk uçağı satın alınıp merkezi hükümete hediye edildi. Açe’nin Endonezya bağımsızlığındaki önemini ortaya koyması açısından günümüzden birkaç görüşe yer vermekte fayda. Endonezya’nın günümüzde yaşayan önemli entellektüellerinden Tevfik Abdullah, 1900’lü yılların başlarında ortaya çıkmaya başlayan Endonezya ulusalcılığının nüvelerinin Açe’de meşhur olan kahramanlık hikayelerine (hikayat) dayandırır.[27]  B. J. Habibie’nin devlet başkanlığı döneminde danışmanlığını yapan Dewi Fortuna tarafından ifade edilen şu cümlede gayet açık bir şekilde ifade edilmektedir: ‘Açe, Endonezya’sız yaşayabilir, ancak Endonezya Açe’siz yaşayamaz’ demek suretiyle Açe’nin vazgeçilemezliğine vurgu yapar.[28]
Gergin Geçen Yıllar: Açe Bağımsızlık Hareketi
Bu mücadele somut olarak 20. yüzyıl başlarında Açelilerin, İslam kimliği ve etnik milliyetçiliğin itici gücüyle bağımsız Endonezya Cumhuriyeti içinde yer aldı.[29] Ancak daha sonra, özellikle Suharto’nun, İslamla özdeşleşen Açe’ye özerklik verilmemesi üzerine, silahlı mücadeleye dönüştü. Başta Davud Beuereuh olmak üzere, Açe’nin önde gelen kadrosu Kalimantan ve Batı Cava’da aktif olan Darul Islam hareketi ile temas kurdu. Yüzyıllarca süren sömürge döneminde bölgede bağımsızlığını sürdürebilmiş neredeyse tek coğrafya olan Açe, Hollanda yönetimi 1949’da eski sömürgesinden çekilme kararı aldığında Cava merkezi yönetimiyle yapılan görüşmelerde Açe’yi keyfi olarak Endonezya Cumhuriyeti’ne verdi. Açeliler yeni kurulan cumhuriyetin bir İslam devleti olacağını düşündüklerinden bu gelişmeye itiraz etmediler. Ancak daha sonra gerek yerli gerek uluslararası politikalar, devlet başkanı Sukarno’nun Açelilere verdiği sözde durmamasına neden oldu. Beureueh 21 Eylül 1953 tarihinde Açe’nin merkezi hükümetten bağımsızlığını ilan etti.[30]
Açe halkının ve yönetiminin merkezi hükümete yaptığı bu yardımın karşılığı olarak 1949 yılında Açe’ye özerk eyalet statüsü verildi. Bağımsızlıktan sekiz yıl sonra Açe eyaletinde Teungku Davud Beureueh liderliğinde, merkezi hükümete karşı bir muhalefet hareketi ortaya çıkmıştır. Ancak 1950 yılında Açe’nin Sumatra Eyaletine bağlanmak istenmesi üzerine, Açeliler bunu kabul etmemiştir. 1953 yılında Cakarta yönetimi askeri birliklerini Açe’ye göndermesiyle Açe eyalet yönetimi dağlara çekilmiştir. 1957 yılında varılan ateşkes neticesinde 1959 yılında Açeye Özel Bölge Statüsü (Daerah Istimewa) verilmiştir. Bunun üzerine Açe, din, yasa ve eğitim konusunda özerk bir yapıya kavuştu. 1976 yılına gelindiğinde Hasan Tiro, yirmi dört arkadaşı merkezi hükümetin ideolojisine ve yönetim biçimine eleştiriler yönelterek Açe’nin Bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine bir kez daha devlet başkanı Soeharto rejimi, Açe Eyaletinde askeri operasyona baş vurmuştur. Açe eyaletinde, 1989 yılından başlayarak Operasi Jaring Merah adı verilen askeri hareket başlatılmıştır. Tsunami’nin yaşandığı 2004 yılı Aralık ayına kadar etkisini gösteren bu askeri operasyonlar sırasında faili belirsiz cinayetler, adam kaçırmalar, işkenceler, ırza tecavüzler, sürgünler yaşanmıştır. Açe halkının referandum talepleri merkezi hükümet tarafından kabul görmemiştir.
Komunist Tehlikesi
Endonezya topraklarında komünizmin ortaya çıkışı, 1917 Rus İhtilaline dayanır. Hollanda sömürgesi olan Endonezya topraklarında, sömürge yönetiminin özellikle tarım kesiminde memnuniyetsiz kitlelerin artışı, komünist propaganda için elverişli bir ortam doğurdu. Önce, Endonezya Sosyal Demokrasisi (Indische Sociaal Demcratishe) adlı kurumla başlayan çalışmalar daha sonra Endonezya Komünist Partisi’ne (Persarikatan Komunis Indonesia) dönüştü.[31] Bu süreçte komünistler, aynı zamanda, Sarekat Islam örgütünün üyesiydiler. Ancak 1921 yılındaki kongrede komünist partisine üyelik yasaklandı.
G30S koduyla anılan, 30 Eylül 1965 hareketi olarak bilinen olayda Endonezya Komünist Partisi altı generali öldürmesi ve ardından ülkede darbe plânlamasından dolayı ordu mensupları harekete geçerek, yönetime hakim oldular. Bu tarihten itibaren ülkede komünist partisinin faaliyetine son verildiği gibi, bu partiyle ilişiği bulunanlar ağır yaptırımlara maruz kaldılar. Bu girişimin ardından ‘yeni düzen’ olarak anılan dönem başladı. Yönetime el koyan Soeharto otuz iki yıllık yönetimi sırasında komünist partisiyle ilişkisi olduğu saptanan binlerce kişinin yargısız hapsedilmesi söz konusu olmuştur. Bu kişilerin aileleri ve daha sonraki nesilleri de sivil, ekonomik ve politik yaşamdan dışlanma ile karşı karşıya kaldılar. 
Komünist Partisi 1948 yılında da bir darbe girişiminde bulunmuş, ancak dönemin devlet başkanı Soekarno, partinin faaliyetini yasaklamadı. 1955 yılında Endonezya Milliyetçe Partisi ve Endonezya İslam Cemaati ve Nahdatul Ulama ile birlikte yüksek oy aldı.  30 Eylül 1965 tarihinde yaşayan darbe girişiminde altı general öldürüldü. Ancak ordu, Komünist Partisini, parti de bunun ordunun kendi içindeki bir hesaplaşma olduğunu ileri sürdü. Ancak ordunun başında bulunan Soeharto liderliği ele geçirdi; orduyu kullanmak suretiyle Komünist Partisi’nin faaliyetlerine son verdi. Bu dönemde, kimilerine göre beş yüz bin kimilerine göre bir milyon insan komünist oldukları gerekçesiyle öldürüldü. Soeharto 1967 yılında devlet başkanlığı görevini Sukarno’dan devraldı. 1965 yılında Komünist Partisi’nce gerçekleştirildiği iddia edilen darbe girişimi dönemin generali Suharto tarafından bastırıldı. 1966 yılında başa geçen Suharto 1997 yılına değin ‘demokrasinin’ cilveli oyunları ile devlet başkanlığı koltuğunda oturmayı başardı.

Siyasal Yapı
1945 Ağustos ayında yapılan anayasa 1949’da kaldırılmış yerine 1950 yılında Geçici anayasa metni uygulanmaya başlanmış ve nihai anayasa ise 5 Temmuz 1959’da yürürlüğe girmiştir. Ülke yasaları temelde Roma-Hollanda yasasına dayanmakla birlikte, ülkeye özgü yaklaşımlar da bu yapıya eklemlenmiştir. Bunlardan en önemlisi oldukça geniş bir coğrafya üzerinde pek çok etnik ve dini toplulukları içinde barındıran ülkenin birliğinin sağlanması konusunda bir güvence olarak kabul edilen ve ülkenin ideolojik yapısını oluşturan ‘Pancasila’ denilen beş maddeden ibaret ilkeler bütünüdür.

Cumhuriyetin Kurucu İlkesi: 'Pancasila' Demokrasisi
Bağımsızlık hareketinin lideri ve ülkenin ilk devlet başkanı Sukarno, yönetim şekli olan Cumhuriyet rejimini, demokrasi olarak da Takımadalar’ın ruhuna uygun Pancasila demokrasisini benimsedi ve devleti bu ideoloji üzerine inşa etti.[32] Beş temel ilke üzerine bina edilen Endonezya Cumhuriyeti, aynı zamanda, söz konusu beş ilkeye atıfla ‘Pancasila Demokrasisi’ adıyla da anılır:
a)Bir tek Allah’a inanç. b)Adil ve Uygar bir toplum. c)Ulusal birlik. d)Demokrasi. e)Sosyal adalet
Pancasila denilen ve Endonezya Cumhuriyeti’nin devlet ideolojisini oluşturan maddelerin ilki olan Bir tek Tanrı’ya iman olgusu Endonezya’daki dini yaşam hakkında genel bir fikir vermekte ve dinin önemini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda ülkenin dini yapısının ağırlıklı olarak Müslümanlardan oluşmasına rağmen, diğer dinlerle ahenk içerisinde yaşama olgusu toplumda egemen olduğunu söylemek mümkündür.[33] Bu ilkeler ışığında Endonezya Cumhuriyeti, ne bir seküler ne de din devleti olarak kabul edilebilir.[34] Ancak Pancasila demokrasisinin Endonezya halkına getirdiğine inanılan hoşgörü doğası ile uygulamada sergilenen hoşgörüsüzlük arasında temel ve son derece önemli bir çelişkinin olduğu da söylemek mümkün.[35]
Pancasila ilkeleri ile somutlaşan ülkedeki demokrasi anlayışı, Endonezya halklarının çoğulcu ve heterojen bir toplum oluşturmaları temeline dayanır. Aynı zamanda, Endonezya  toplumunun geleneğinden de etkilenen bu durum, bir anlamda aile kurumunda geçerli ahenk olgusuyla açıklanabilir. Buna göre, bireysel ve toplumsal çıkarlar arasında; merkezi ve yerel hükümetler arasında; maddi ve manevi yaklaşımlar arasında denge ve ahenge büyük bir önem atfedilir.
Çoğunluk herhangi bir imtiyaza sahip olmadığı gibi, azınlık da toplumda bütün grupların yerine getirmesi gereken sorumluluklardan azade değildir. Azınlık ya da çoğunluk olsun, her toplumsal grup ulusal bütünlüğe zarar vermediği sürece kendi dini, kültürel, etnik, dilsel, ırksal varlığını devam ettirme hakkına sahiptir. ‘Farklılıkların Birliği’ şeklinde formüle edilebilecek bu yapıda etnik unsurlar, ‘Endonezya’ gelenek ve kültürünü zenginleştirmede birer faktördürler. Bu konuda birkaç örnek vermek gerekirse, ülkede Cavalılar çoğunluğu oluşturmalarına rağmen, ülkenin resmi dili Cavaca değil, bir azınlık olan Malayların dili, yani Malayca’dır. Ya da ülkede Müslümanlar çoğunluğu oluşturmasına rağmen, ülkenin resmi dini değildir. Dolayısıyla pancasila demokrasisi bağlamında ele alındığında Endonezya tecrübesi dünyada eşine rastlanılmayacak bir örnektir.

[1]George McTurnan Kahin, Nationalism and Revolution in Indonesia, 5. Baskı, Cornell University Press, Ithaca, 1961, s. 37.
[2]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 5.
[3]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 1.
[4]
Harvey Demaine, History, The Far East and Australasia 1998 -Nineteenth Edition, Europa Publications Limited, Australia, 1987, s. 429.
[5]D. G. E. Hall, A History of South-East Asia, Third Edition, The Macmillan Press Ltd., London, 1976, s. 726, 793.
[6]George McTurnan Kahin, Nationalism and Revolution in Indonesia, 5. Baskı, Cornell University Press, Ithaca, 1961, s. 45.
[7]C. L. M. Penders, (Ed.), Mohammad Hatta -Indonesian Patriot- Memoirs, Gunung Agun, Singapore, 1981, s. vii.
[8]George McTurnan Kahin, Nationalism and Revolution in Indonesia, 5. Baskı, Cornell University Press, Ithaca, 1961, s. 38.
[9]George McTurnan Kahin, Nationalism and Revolution in Indonesia, 5. Baskı, Cornell University Press, Ithaca, 1961, s. 65; Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 84.
[10]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. v; George McTurnan Kahin, Nationalism and Revolution in Indonesia, 5. Baskı, Cornell University Press, Ithaca, 1961, s.  39, 40.
[11]George McTurnan Kahin, Nationalism and Revolution in Indonesia, 5. Baskı, Cornell University Press, Ithaca, 1961, s. 48, 65.
[12]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. v, 94.
[13]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 165.
[14]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 1.
[15]C. L. M. Penders, (Ed.), Mohammad Hatta -Indonesian Patriot- Memoirs, Gunung Agun, Singapore, 1981, s. ıx.
[16]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 95.
[17]Idris Taha, ‘Islam and Democracy According to Nurcholish Madjid and M. Amien Rais’, Dialog, Translation Version, Edition I, Jakarta, 2004, s. 6, 91.
[18]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 6.
[19]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 6.
[20]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 8, 162. Not: Böylece, Endonezya, 28 Eylül 1950 tarihinde BM’nin 60’ıncı üyesi oldu (Bkz. Djaafar and Ismail, a.g.e., s. 8.)
[21]C. Van Dijk, Rebellion under the Banner of Islam -The Darul Islam in Indonesia-, The Hague-Martinus Nijhoff, 1981, s. 1.
[22]Arskal Salim, ‘Sharia’a and Islamic Identity in Aceh During 1930-1960’s: Study on Background of Islamic Shari’a Aspiration in Aceh’’, Dialog, Translation Version, Edition I, Jakarta, 2004, s. 27.
[23]Tim Kell, The Roots of Acehnese Rebellion -1989-1992-, Cornell University, Ithaca, 1995, s. 61.
[24]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 95.
[25]C. L. M. Penders, (Ed.), Mohammad Hatta -Indonesian Patriot- Memoirs, Gunung Agun, Singapore, 1981, s. viii, ıx.
[26)C. L. M. Penders, (Ed.), Mohammad Hatta -Indonesian Patriot- Memoirs, Gunung Agun, Singapore, 1981, s. ıx.
[27]Tempo Magazine, (English Version), No. 50/VIII/12-18 August, Jakarta, 2008, s. 14.
[28]Samantha F. Ravich, ‘Eyeing Indonesia Through The Lens of Aceh’, Islam, Politics and Law in South East Asia, Compilation, 2004, s. 9.
[29]Arskal Salim, ‘Sharia’a and Islamic Identity in Aceh During 1930-1960’s: Study on Background of Islamic Shari’a Aspiration in Aceh’’, Dialog, Translation Version, Edition I, Jakarta, 2004, s. 24.
[30]Arskal Salim, ‘Sharia’a and Islamic Identity in Aceh During 1930-1960’s: Study on Background of Islamic Shari’a Aspiration in Aceh’’, Dialog, Translation Version, Edition I, Jakarta, 2004, s. 27.
[31]Tengku Syed Djaafar and Iljas Ismail, Political and Cultural History of Indonesia, First Edition, United Circulation Incorporated Malabon, Rizal, Philippines, 1961, s. 92.
[32]
Tarmizi Taher, 1997, Aspiring For the Middle Path -Religious Harmony in Indonesia-, Censis (Center for the Study of Islam and Society), Jakarta, 1997, s. 56.
[33]
Moshe Yegar, Islam and Islamic Institutions In British Malaya, The Mağnes Press, Kudüs, 1979, s. 7. 
[34]
Tarmizi Taher, 1997, Aspiring For the Middle Path -Religious Harmony in Indonesia-, Censis (Center for the Study of Islam and Society), Jakarta, 1997, s. 55.
[35]
R. J. Michael Vatikiotis, Indonesian Politics under Suharto, Routledge, London, s. 191.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder