18 Aralık 2011 Pazar

ASEAN’da AB Öykünmeciliği


Mehmet Özay – Malezya
14.05.2011

Nasıl ki Avrupa Kıtası’nda ve bu kıtanın siyasi kanadına eklemlenme mücadelesi veren Türkiye’de Avrupa Birliği’ne dair haberler günlük haber akışlarında her an yer alıyorsa, ASEAN da Güneydoğu Asya ülkeleri gündeminden düşmüyor. İşte geçen hafta Cumartesi ve Pazar günleri Endonezya’nın başkenti Cakarta’da 18.si gerçekleştirilen genel kurul toplantısı vesilesi ile ASEAN bölge ülkeleri gündeminde önemli bir yer işgal etti. Singapur seçimlerine verdiğimiz öncelik nedeniyle bugüne kalan yazımızda söz konusu toplantıyı değerlendirme fırsatı bulacağız.
Üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı söz konusu genel kurul toplantısında öncelikli gündem maddeleri nelerdi diye göz attığımızda özellikle, Tayland-Kamboçya arasında son dönemde yaşanan ve sivillerin ölümüne ve mülteci konumuna düşmelerine neden olan sınır çatışmaları; birliğin temel ilkeleri çerçevesinde ticari işbirliklerini geliştirme konusu; birliğin model aldığı görülen Avrupa Birliği ile ilişkilerin geliştirilmesi olduğu görülüyor. Bu toplantının bir diğer önemli konusu ise 1999 yılında yapılan referandumla Endonezya Cumhuriyeti’nden ayrılarak bağımsız bir devlet statüsü kazanan Timor Leste’nin birliğe üyeliğinin görüşülmesi oldu. Çok değil yaklaşık on yıl öncesine kadar çok kanın aktığı Timor Leste, bugün Endonezya’nın başını çektiği bir iyimserler ekibinin desteğiyle üyeliğe hazırlanıyor. Bu çerçevede Timor Leste’nin başvurusu gelecek Kasım ayında Bali’de yapılacak toplantıda ele alınacağı açıklandı. Leste’nin bölgenin sosyo-kültürel varlığı ile özdeşleşen değerleri ve buna ilaveten ekonomik varlıkları nedeniyle üyeliğine sıcak bakıldığını da belirtelim. Sınır çatışmaları konusu, dönem başkanlığını yürüten Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun bireysel gayretleri ile “hadi şöyle bir silkinip kendimize gelelim” gayreti olarak okunabilir. Bakalım, daha sınır sorunlarını halledelemiş bir birliğin dünyaya meydan okuyacak bir ekonomik bütünlük sergilemesinin hayal olduğunu gören Yudhoyono’nun girişimi kısa zamanda sonuç alınmasına yarayacak mı.
ASEAN toplantısında üye ülkelerden Singapur’daki 13. genel seçimler dolayısıyla başbakan Lee Hsien Lhoong Cakarta’daki toplantıya katılmadı. Bu vesile ile Singapur’un, sahip olduğu tüm gelişmişlik göstergelerine rağmen, bölge ülkelerine yönelik kimi ön yargılarından ötürü, ASEAN içindeki rolünün pek de dikkate değer olmadığını söylemekte fayda var. Singapur bu özelliği ile, her ne kadar ekonomik olarak kendine yeter olsa da, bu bir anlamda ülkenin kurucu unsurlarının sadece kendi halkına karşı değil, bölge devletlerine karşı da sergilediği “kibir politikalarının” bir uzantısı olduğuna kuşku yok.
Avrupa Birliği Öykünmesi
Avrupa Birliği son dönemde yaşadığı sosyo-ekonomik sorunlarına rağmen, ASEAN için öykünülecek bir “hikâye” olmaya devam ediyor. Bölge ülkeleri arasında ekonomik ve sosyal entegrasyonu öncelleyen ASEAN, bu anlamda model olarak Avrupa Birliği’ni alması biraz da tarihi uzantılara dayanıyor. Yani bi yandan Indo-Çin’de Fransa’nın Kuzey Malay dünyasında İngiltere’nin, Günel Malay dünyasında ise Hollanda’nın geçmişteki varlığı, bölge ülkelerinin Avrupa Kıtası’na ve dolayısıyla AB’ye bakışında belirleyici olduğuna kuşku yok. Çoğulcu yaşam formları noktasında kendine özgü gerçeklikleri içinde barındıran Güneydoğu Asya toplumları, bu bağlamda, tarih boyunca yıkıcı unsurları ile hatırlana gelen Avrupa tecrübesine pek de ihtiyacı olduğunu söyleyemeyiz. Aksine, yukarıda değindiğimiz üzere, sömürgeciliğin başat aktörleri Avrupalı devletlerin bölgeye bıraktıkları miras, bölge halklarının kendi asli yapılanmalarına “buğulu gözlerle” bakmalarına neden oluyor. Bu algı ve görüş yanılsamasını aşabilmesi halinde her ne kadar kuruluş deklarasyonundaki ‘Tek Vizyon, Tek Kimlik, Tek Toplum’ sloganı pek “uçuk” bir görünüm sergilese de, Güneydoğu Asya halkları kendi birliğini kurmada zorlanmayacaktır.
 Bölgedeki varlıkları bağlamında, geçen yüzyılların Doğu Hint Şirketleri’nin yerini günümüz Çok Uluslu Şirketleri alması ile arada pek de bir farkın olmadığı, sadece derece farkının ortaya çıktığını söyleyelim. Bölgenin halen ucuz işgücü, “ne iş olsa yaparımı düstur edinen” masum ve çalışkan insanları Avrupa’nın post-modern sömürü düzeninde önemli işgücü olduğu kadar, bölgenin gözardı edilmeyecek bir nüfusa sahip olmasıyla cazib bir kapitalist tüketim pazarı olması birbirine paralel süreçler olduğu görülüyor.
ASEAN, Avrupa kıtasıyla arasındaki ticaret hacmini geliştirmeyi önemsemesine ve bunu her fırsatta dile getirmesine rağmen, birlik ülkelerinin Eski Kıta kriterlerine dair “cehaleti” bu konuda önemli bir handikap oluşturduğunu ilk elden söyleyelim. Ancak bu husus, ASEAN’a gözlemci niteliğinde katılmakta olan Türkiye’nin bir “doğal köprü” oluşturması için elverişli bir uluslararası zemin teşkil ettiği de aşikâr. Bunun Türkiye nezdinde nasıl karşılık bulacağını ise Ankara’daki yetkililer karar verecek. Türkiye’nin Jakarta eski Büyükelçisi Aydın Evirgen’in ASEAN’a Büyükelçi statüsü ile atanması ASEAN’ın “mercek altına alındığı” izlenimi verse de, bu konuda somut adımların atıldığına dair emareler henüz ortada gözükmüyor. Var sa bile kamuoyu ile paylaşılmadığı için bilinmiyor. Bu sadece bizim açımızdan değil, ASEAN’a üye ülke yetkililerinin Avrupa Kıtası’na yönelik ticari faaliyetlerin yapısı konusundaki cehaletlerinin henüz Türkiye ile paylaşılmadığı veya Türk yetkililerce vakıf olunmadığı gibi bir sonucu ortaya koyuyor. Yukarıdaki paragrafta değindiğimiz bağlamlar dolayımında, biraz da eleştirel bakarak, Türkiye bölgeye neden gelmek istiyor meselesini kurcalamak gerekir. Sahi Türkiye bölgeye niçin gelmek istiyor? Soru üzerinde kafa yormak için kendimize zaman ayıralım ve cevabını bir başka yazıya konu edinelim...
Büyük Malay Birliği Mümkün Mü?
ASEAN’ın Cakarta’da yapılmakta olan toplantısına üye ülke başbakanları ve bakanlar nezdinde yapılıyor. Bu bağlamda, Malezya Başbakanı Necib, Cakarta’ya geldi. Malezya ve Endonezya arasında süre giden kimi sıkıntıların bu süreçte sağlıklı bir çözüme kavuşturulması konusunda çalışmalara vesile olacağı düşünülebilir. Öte yandan, iki ülke arasındaki sorunların siyasi ve hükümetlerarası bir sorun olmanın ötesinde, çok daha önemlisi halklar nezdinde bazı husumetlerin gün yüzüne çıkıyor oluşu dikkat çekici. “Kaba” milliyetçiliklerin bilinçli olarak azdırıldığı milli maçlar vesilesiyle geçen yıl bu konuda istenmeyen tecrübeler ortaya konmuştu. Malezya’da işçi olarak çalışan iki milyonu aşkın Endonezya vatandaşının varlığı iki halk arasında sıcak temas anlamına gelmesi beklenirken, bunun hiç de istendiği gibi olmadığı gözlemleniyor. Etnik farklılıklar bir yana, temel antropolojik örtüşmeler ve de iki ülke halkının çoğunluğunun Müslüman olması dolayısıyla ilişkilerin çok daha kapsamlı, yapıcı ve üretken olması elbette arzu edilmekte. Ancak bunun için sivil toplum birliklerinin ve de her eylemi ve sözü kitleleri etkileyen politikacıların kışkırtıcılık işlevlerinden sıyrılmaları gerekiyor.
Sınır Çatışmaları
ASEAN ülkelerini endişelendiren ve kimi zaman çeşitli üye ülkeler arasında siyasi çekişmelere ve hatta askeri anlamda çatışmalara neden olan sınır anlaşmazlıklarına bir son verilmesi gündeme geldi. Son bir ay içerisinde Tayland-Kamboçya arasında yaşanan sıcak çatışmaların yanı sıra, özellikle önemli bir su yolu niteliğine sahip Güney Çin Deniz’inde dört ülkeyi yani Çin, Malezya, Brunei ve Vietnam’ı doğrudan ilgilendiren sınır anlaşmazlığı acil çözüm bekliyor. Çin dışındaki ülkelerin ASEAN üyesi olması, bir anlamda Çin ile Birlik arasındaki ilişkileri doğrudan bağlayıcı kılıyor. Taraflar arasında 2002 yılında imzalanan anlaşmanın henüz pratiğe dökülmemiş olması konunun tam anlamıyla sürüncemede bırakıldığının bir ifadesi.
Endonezya ve Malezya arasında suların sürekli ısınmasına neden olan sınır sorunu bitmek bilmiyor. Geçen ay, Endonezya sahil güvenlik birimlerince tutuklanan Malezyalı altı balıkçının ağır mahkumiyet alacakları haberi başbakan Necib ile devlet başkanı Yudhoyono’nun başbaşa yaptıkları görüşmelerin baş konularından biri oldu. Japon İşgali döneminde başlayan Büyük Malay Birliği projesigerçekleşmediği gibi, 1963 yılında büyük bir bölümü Endonezya’ya ait Borneo Adası’ndaki Saravak ve Sabah’ın Malezya’ya bağlanması Sukarno ve Abdul Rahman arasında gerilimli yılların yaşanmasına neden olmuştu. İki ülke arasında o günlerden bugüne halen devam eden husumet, temelde “enerji sarfiyatından” başka bir anlam ifade etmiyor. Malezya ile yaşanan sınır sorunun tarihi kökleri olmakla birlikte, Endonezya’nın sınır sorunları bununla da bitmiyor. Singapur, Filipinler, Avustralya, Timor Leste ülkelerle sınır sorunları da sırada bekliyor… Kısacası adalar cenneti Endonezya’nın dört bir yanını çevreleyen ülkelerle sorunu biraz da bu zenginlikten biraz daha pay alma ile ne kadarından feragât etme arasındaki ilişkide düğümleniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder