18 Ekim 2025 Cumartesi

Filistin’de yeniden siyasal inşa (mı?) / A political reconstruction in Palestine (?)

Mehmet Özay                                                                                                                             17.10.2025

Filistin’de, Gazze üzerinden ortaya konulan barış sürecini, birkaç kritik nokta üzerinden değerlendirmek gerekiyor.

Öncelikle, şunu tespit etmekte yarar var...

Söz konusu barış sürecinin, son iki yıldır süren çatışmaların son vermeyi hedefleyen düşüncenin ne kadarını gerçekleştirdiği konusu önemlidir.  

Muamma

barışa taraf olan yani, İsrail ve Hamas’ın, -maalesef Filistin diyemiyoruz bu noktada-, Mısır’da yapılan görüşmelere katılmamış olmaları, sürecin ne yönde ilerleyeceğine dair kuşkuları artıran ilgi olgu olarak dikkat çekiyor.

Geçtiğimiz Pazartesi günü yapılan görüşmelerin ardından, ortaya konulan söz konusu anlaşmada -diğerleri bir yana- kritik olan iki husus bulunuyor.

İlki, Hamas’ın silahsızlandırılması ve varlığına son verilmesi; ikincisi, Gazze toprakları üzerinde “yeni bir dünyanın” inşası!

Geçtiğimiz Pazartesi günü varılan anlaşmanın ardından, idareyi ele aldığı gözlemlenen Hamas’ın varlığı, daha ilk günden ilgili taraflar için bir şok olsa gerek.

Bu sürecin nasıl yönetileceği ise, -en azından şu anki görünümde- bir muamma...

Hamas-Filistin!

Filistin ve İsrail dışında, halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkeler ile diğer bazı ulus-devletlerin oluşturduğu uluslararası kamuoyunun, Filistin’in bağımsız devlet olarak tanınması konusundaki yaklaşımlarını bu süreçte hesaba katmakta yarar var.

Konu Gazze olduğuna göre, Hamas başta olmak üzere Filistinlilerin, oluşan bu küresel ortamı bir kazanım olarak değerlendirip, önlerine getirilen veya getirilecek olan anlaşma maddelerine pasif değil, aktif yaklaşım sergileyecekleri ihtimal dahilindedir.

İsrail’in iki yılı bulan saldırı süreçlerinde hedefin, Hamas’a yönelik olduğu ve bu kurumu ve yapıyı ortadan kaldırmaya matuf bir yönü bulunduğu gizli değil.

Hamas’a kurum ve yapı diyorum çünkü, Filistinlilerin kendi aralarında yaşanan ayrışma ve bölüşmenin ardından, Gazze bölgesinin yönetimini üstlenen ve sürdüren bir unsur.

Örneğin, yirmi maddeli barış plânının ana hedeflerinden biri, Gazze bölgesinin ‘Filistin’li teknokratlarca yönetimi, silahlardan arındırılması, bir başka ifadeyle, Hamas’ın silahsızlandırılmasını hedefliyor.

Hamas’ın, bu maddenin ilk bölümünü kabul etmesine karşılık, ikinci bölümüne -bugüne kadar-dair açıklama yapmamış olması gözlerden kaçmayan bir husus.

‘Altın Çağ’

Öte yandan, aktörleri ister, ABD isterse, Körfez’deki Arap ülkeleri olsun, Gazze’nin yeniden inşası ve Gazzeli Filistinlilere, ‘Altın Çağı’nı yaşatmaya yönelik çabanın icrası, yukarıda dikkat çekilen silahsızlandırma sürecinin önemli bir adımı olacaktır.

Söz konusu bu her iki gelişmeden herhangi birinin icraata geçirilmesi karşısında, Hamas’ın vereceği tepki ise kanımca, sürecin en önemli belirleyicilerinden biri anlamına gelecektir.

Altın Çağı’na ulaştırılmaya çalışılan bölgenin, bağımsız bir devlete evrilip evrilmeyeceği konusu ise herhalde, -en azından bugünkü şartlarda- bizzat İsrail basınının gündeme getirdiği üzere, İsrail başbakanı Netanyahu’nun iktidarda olduğu dönem boyunca mümkün olmayacaktır.

İsrail basınının, Netanyahu’nun “kırmızı çizgisi” olarak değerlendirdiği bu gelişmenin, ABD tarafından da, yine en azından, Trump iktidarda olduğu sürece ortaya konul/a/mayacağı anlaşılıyor.

Filistinliler ve de Filistin’i tanıyan ulus devletler ve uluslararası kurumların varlığının gizli/açık İsrail ve ABD’nin siyasal yaklaşımlarıyla önemli ölçüde çeliştiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu çerçevede, barış ilânına doğru giden süreçte, Hamas’ı tanıyanlarla tanımayanların, ya da genel itibarıyla, Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıyanlarla tanımayanların İsrail ve ABD’nin barış konusundaki politikalarıyla çelişip çelişmediği sorgulanmaya değer bir hususdur.

Bu durumda, ‘Altın Çağ’ metaforunun Filistinliler için bölgenin fiziki imarından ziyade, bir devlet olarak tanınmalarıyla gerçekleşeceğini ileri sürmek yanlış olmayacaktır.

Barış ötesi plân

İsrail’in, küresel kamuoyunun gözleri önünde soykırıma varan saldırılarını meşrulaştırma çabasında, Hamas’a yönelik tanımlamasının belirleyiciliğine kuşku yoktu.

Şayet Hamas, hâlâ Gazze bölgesinde var ve etkin ve Filistin toprakları dışında ise, yönetici kadrosunun bazı ulus-devletlerde yaşam sürerken, İsrail’in bu barış öncesi ve barış sürecindeki tavrında, ciddi tezatlar olduğu ortada.

Benzer bir siyasal gayrete, İsrail’in askeri saldırılarına sözlü ve fiili destek veren ABD’nin ve de ABD başkanı Donald Trump’ın da eşlik etmesine tanık olduğumuzu hatırlayalım.

İsrail başbakanının yaptığı çeşitli açıklamalarda savaştaki hedefin, “bu kurumu ve yapıyı yani, Hamas’ı ortadan kaldırıncaya kadar...” olacağı yönündeki ifadelerin, bugün gelinen noktada gerçekleşmemesinin ne anlama geldiği, üzerinde düşünülmeye değer bir husus.

Filistin topraklarında, kanın durmasına yönelik olarak atılan barış adımının mimarı olarak öne çıkan Trump’ın, bu gerçeği göz ardı ederek barış sürecini yürüttüğü söylenebilir mi?

Bu açıdan bakmaya devam ettiğimizde, İsrail’in ve de dolayısıyla, Trump liderliğindeki ABD’nin ortaya koydukları barış’la, -belki biraz naifçe gelebilir- önemli bir stratejik hâtâ yaptığını söylemek mümkün.

Ya da, -biraz daha gerçekçi olarak bakarsak, bölgede ve Filistin topraklarındaki farklı siyasal hesaplarını gözönünde tutarak, bu hatayı bile isteye yaptıklarını söylemek, gerçeklikten pek de uzak bir yaklaşım olmayacaktır.

Pazartesi’nden bu yana Gazze topraklarında, fiili olarak bölgede yeniden nizamı kurma sürecinde aktörün Hamas olmasını, İsrail ve ABD yönetimlerinin nasıl değerlendirdiği sorusu da önemli, hiç kuşku yok ki.

Yoksa, barış söz konusu olsa da, Hamas’ın fiziki ve fiili varlığından hareketle, İsrail ve ABD’nin yaklaşık bir hafta öncesine kadar eden saldırılara yeniden başlamayacakları, mevcut barış maddelerince garanti altına alınmış mıdır?

Bugün gelinen noktada, Trump’ın dünya barışına katkı yapma adına önüne çıkan fırsatları değerlendirme konusundaki iştiyakı kadar, İsrail’in 7 Ekim 2023’den, 13 Ekim 2025’e değin süreni saldırılarında, sözde ve fiiliyatta yalnız bırakmaması ile çelişen bir durumla karşı karşıyayız.

https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/filistinde-yeniden-siyasal-insa-mi-a-political-reconstruction-in-palestine/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder