Mehmet Özay 13.07.2025
Cemaat, siyaset ve futbol...
Sanki, bu başlık, 1980’leri, o dönem gündemi belirleyen sosyolojik
yaklaşımları anımsatıyor.
Evet, bir ölçüde böyle bir görüş ileri sürülebilir.
Ancak, bu yazıda, konuyu 1980’ler sınırlarının içinde tutmak yerine ve
hatta, bu dönemi ilgili bir ülke ile sınırlandırmak yerine bu üç kavramı, daha
geniş perspektiften ve Müslüman toplum geneline oturtarak kısaca ele alacağım.
Cemaatçilik ekseninde olan biteni, sosyolojinin elverdiği bazı açılımlarla,
benzeri ve karşılaştırmalı yapılarla bağlantılı olarak açıklamaya çalışacağım.
Bu yaklaşımın, herhangi bir teolojik tartışma eksenli olmadığını ya da
burada, en azından meseleyi teolojik boyuta taşımadan, belki daha alt düzeyde
anlamaya el vereceğini söyleyebilirim.
Nihayetinde, uzunca bir süredir karşı karşıya kalınan ve günümüzde belki
de, bizatihi süreçlerin içinde yer aldığımızdan olsa gerek, ‘akut’ veya
‘kangren’ hale gelmiş olduğunu güvenle ifade edebileceğimiz bir sorunla karşı
karşıyayız.
Cemaat
Önce, cemaat meselesine bakalım...
Cemaat yapılaşmalarının, ne kadar faydalı olduğuna dair literatür var. Bu
hususları, burada tekrar etmenin gereği yok.
Burada daha çok, meselenin öte tarafına bakma çabası sergileneceğini ifade
edeyim...
Müslüman toplumlarda, sekteryen yapılaşmaların bu toplumları getirdiği
yerin maddi yapılaşmalarındaki görece ve de sözde başarıların dışında ve
ötesinde siyasal, kültürel ve hatta teolojik bağlamlarında önemli sorunlara yol
açtıklarını açık yüreklilikle söylemek gerekiyor.
Bunda, yirminci yüzyılın kendine özgü şartlarında zemin bulan ve gelişen
sekteryen hareketler ile bu sekteryenizmi gizli açık destekleyen iç ve tarihsel
faktörleri analiz etmek kaçınılmaz bir durum arz etmektedir.
İngilizceden, kaba bir adaptasyonla kullanılagelen sekteryenizmin Müslüman
toplumlarda, İslami referansları dikkate alarak üretilen ‘cemaat’ kavramının
sekteryenizmle örtüşen yönlerinden hareket ederek, sekteryen yerine ‘cemaat’
kavramını kullanmanın, karşı karşıya kaldığımız sorunları anlama sürecinin
başında gayet önemli olduğu ifade edilmelidir.
Uluslararası ve akademik literatürde karşımıza çıkan ‘sekteryen’ kelimesine
paralel giden izah tarzında keskin ayrışma, çatışma, savaş durumlarının varlığı
dikkat çekiyor.
Bu durumdan hareketle, varlık nedeni dini ve dini teolojik ve tarihsel
köklere sahip olması beklenen cemaat yapılaşmalarının, yaşadığımız dönemde bize
sunduğu imkân gayet daraltıcı, sınırlandırıcı, dışlayıcı, çatışmayı başlatıcı
ve körükletici vb. yönleriyle öne çıktığı ya da bu yöne kasıtlı ve kasıtsız,
bilinçli veya bilinçsiz olarak evrildiği ortadadır.
Temelde, ‘cemaat’ kavramı içerisinde değerlendirmeye el veren ve -yine,
literatürde sekteryen oluşumlar olarak yer bulan- orta ve büyük boyutlarda
kendine bölgesel ve küresel çatışma ve savaş ortamlarında yer bulan oluşumları
hatırlamakta yarar var.
Öyle ki, Müslüman toplumların yaşadığı bazı coğrafyaların insan yapısı,
kültürel ve tarihsel dinamikleri, jeo-politik ve jeo-ekonomik geçmişi ve
bugününün de içinde olduğu unsurların ve gelişmelerin de etkisiyle sınırlı,
kendinde, anlamlı, mensubu bulunan bireylerin sosyal/dini/kültürel yaşamlarını
yapılaştırıcı ve inşa edici olduğu söylenebilecek cemaat yapılarının bir dönem
sonra, aynı bölge ve ardından, nihayet küresel çatışma ortamlarının ana akım
unsurlarına dönüşmüş olmalarını iyi değerlendirmek gerekiyor.
Tarihsel ve sosyolojik kopukluk
Müslüman toplumların ve özelde bu toplumlar içerisinde varlıklarıyla geniş
kitleleri bünyesinde barındıran cemaat oluşumlarının tarihle olan ilişkilerinde,
kayda değer iki durum söz konusudur.
İlki, bu topluların tarihle ilişkilerinin kopukluğudur...
İkincisi ise, yine bu toplumların, tarihi süreçlerde ortaya çıkan hatalı
yapılaşmaların, yanlış yönelimlerin, değişimi yönetememe ve değişimi anlayamama
gibi bir durumla karşı karşıya olmalarıdır.
Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse, bu toplumların tarihsel ve
sosyolojik bağlamları ortaya koyamama, geliştirememe ve nihayetinde
anlayamamaya tekabül eden bir dizi olumsuz sürekliliklerin neşet ettiği bir
durum bulunuyor.
Birbirini destekleyen yukarıda dile getirilen bu iki yapının, bugün
ürettiği ve genel anlamıyla, Müslüman toplum tipi ya da mikro bağlamda söylemek
gerekirse Müslüman birey tipi, bağlı bulunulduğu belirtilen dinle ve bu dinin hedef
olarak belirlediği ve üretmek istediği insan, toplum, sistem gibi kurumlar ve
düzenlere ulaşmaktan, bunları ortaya koyma cesaretinden ve şayet, az ölçüde ise
örnek teşkil edecek bir yapılanma var ise, onu beslemekten uzak bir görünüm ortaya
koymaktadır.
Cemaat, siyaset, futbol
Önceki ilgili yazılarım dikkate alındığında, cemaat olgusunun olumlu bir
gösterge olarak belirlendiğini hatırlatmalıyım.
Bunun yanında ve ötesinde, cemaat olgusunun sadece, Müslüman toplumlara
özgü bir yönü bulunmadığı gibi, sadece dini yapılara hasredilebilecek
sınırlılığa da sahip değil.
Bununla söylenmek istenen, ‘dini cemaatler’in varlığı gibi sosyolojik
bakışın geliştirdiği bir kavramsallaştırma olarak ‘seküler cemaatler’
kavramının da bize, ‘cemaat’in toplumun odağında ve bünyesindeki yerine işaret
etmesiyle dikkat çekicidir.
Sadede gelirsek...
Bir dini cemaate mensubiyetin bir siyasi parti (political party) üyeliğinden,
bir futbol takımı taraftarlığından (football fans) farklı olmalıdır.
Biri dini temelde diğer ikisi genel itibarıyla dünyevi bağlamlarıyla
belirlenmişlikleriyle ortaya çıkan durumun birbirine benzerliğine yol açan
husus, yukarıda dile getirdiğim ayrıştırıcı, çatışmacı hatta savaşa yol açıcı
boyutlarını bünyesinde taşımasından kaynaklanır.
Dini cemaat olmanın, bütün içerisinde zaman ve mekân sınırlılığından
kaynaklanan nedenlerle bütüne hasretilemeyecek somutlukların yaşanabileceği bir
alanın açılmasıdır temelde arzu edilen.
Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse, adına ümmet denilen bütünün biraz
da, imajinatif (imaginative) olarak oluşturulmuş yapısının getirdiği
muğlaklığı aşmanın yolu olarak, bireyin içinde bulunduğu küçük toplum
içerisinde ve kendi yaşam sürecinde bağlılığına tekabül eder.
Burada temel sorun adına cemaat denilen yapıların, din gibi ulvi bir varlık
ve onun sunduğu yaşam imkânlarını anlamak, yaşamak yerine ve bu alanda tarihsel
ve -şayet varsa- sosyolojik olarak ortaya konulmuş bilgiyi, kurumsallaşmayı,
yaşam biçimlerini düşünce yapılaşmalarını -kısacası toplumsal gerçekliği- içine
alan bütünü geliştirip geliştirmedikleridir.
Bu konuda verilebilecek cevapların kısır,
zihnimizi-duygularımızı-düşüncelerimizi tatmin etmekten uzak olduğuna kuşku
yok.
Ve bu durum, bize cemaatcilik ya da cemaat üyeliği ile bir siyasi partiye
üye olmak ve bir futbol takımının taraftarı olmak arasında bir farkın
oluşamadığını gösteriyor.
Mutlaklaştırıldığına kuşku olmayan ancak görevi temelde, adına toplum
denilen ilişkiler ağını düzenlemekle sınırlı olması beklenen siyasal yapının ve
bunun ana organları olan siyasi partilerin teklileştiriciliği bir başka
ifadeyle dünyevi temellerle oluşturulmuş siyasal ideolojilerin
mutlaklaştırılmışlığıyla; ölümüne bir futbol takım tutmakla ve bu futbol
katımına bağlılığın pazara kadar değil mezara kadar birliktelikle
ilişkilendirilebilecek cemaat yapılarıyla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek
gerekiyor.
Doğusu’ndan Batısı’na Müslüman toplumların içinde yer aldığı bu süreçlerin
halli meselesinin hiç de kolay olmadığı ortada.
Ancak, temelde problemin tespitinin, problemi çözmeye niyet edenler için
önemli bir başlangıç teşkil ettiğini hatırlamak gerekir.
Ve buna göre, Müslüman toplumların ve özellikle de, cemaatçi yapılaşmaların
(sectarian structures) içinde bulundukları durum üzerinde ciddi olarak
ele almak ve tartışmak, bizatihi din adına varlık gösteren bu yapıların neye
tekabül edip etmediklerini anlama açısından önemli arz ediyor.
https://guneydoguasyacalismalari.com/cemaat-siyaset-futbol-jemaah-politics-football/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder