Mehmet Özay 02.06.2025
Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (International
Institute for Strategic Studies-IISS) tarafından, Singapur’da her yıl düzenlenen Shangri-la savunma bakanları
toplantısı, ilgili ülke savunma bakanlarını, düşünce kuruluşlarını ve
akademisyenleri biraraya getirmesiyle önem taşıyor.
Bu yılki toplantının açılış konuşmasın Fransa devlet başkanı Emmanuel
Macron yaparken, toplantıya toplam 47 ülkeden katılım olurken, 40 ülke bakanlık
düzeyinde toplantılara iştirak etti.
Singapur savunma bakanı Chan Chun Sing’in 1 Haziran’da yaptığı ve başlığını
“İstikrarlı bir Asya-Pasifik için Güvenlik İşbirliğinin Geliştirilmesi”
başlığını taşıyan konuşmasını ev sahibi ülkenin toplantı vizyonunu belirleyen
bakış açısı olduğunu söylemek mümkün.
Çin savunma bakanı katılmadığı toplantılarda Çin’e yönelik eleştiriler
karşılıksız kaldı denilebilir. Ancak, aşağıda değineceğim üzere özellikle ABD
savunma bakanı Pete Hegseth’in yaklaşımının başta ASEAN olmak üzere bölge
ülkeleri tarafından paylaşılıp paylaşılmadığını da sorgulamak gerekir.
Sivil bir inisiyatif olması nedeniyle, politika yapıcılar açısından
bağlayıcılığı bulunmayan toplantı buna rağmen, ABD’den Yeni Zelanda’ya,
Japonya’dan Endonezya’ya kadar ilgili ülkelerin savunma bakanlarının önem
verdiği ve gündemi belirleyici görüşlerle öne çıktıkları bir platform olma
özelliğini sürdürüyor.
Macron sürprizi
Toplantılar dolayısıyla Ada ülkesi Singapur’a gelen önemli liderlerden biri
Fransa devlet başkanı Macron oldu.
Açılış onuşması için Ada’ya gelen Macron, Singapur başbakanı Lawrence Wong
ile samimi pozlarıyla dikkat çekti.
Macron, Singapur başbakanı Wang ile Ada’nın nefis yemek kültürünü, çat kapı
gittikleri Lau Pat Say’da tecrübe etmeleri, iki lider arasında yakın bir olduğu
ve/ya bu bağın geliştirilme niyeti olarak okumak mümkün.
Bunun yanı sıra, Macron’un Singapur ziyaretini, Fransa’nın kayda değer
rolünden ötürü, Avrupa Birliği bünyesinde bir gelişme olarak da görmek mümkün.
Avrupa Birliği’nin başta ASEAN olmak üzere Asya-Pasifik bölgesiyle, Asya –
Avrupa Toplantıları (Asia-Europe Meeting-ASEM) örneğinde olduğu gibi,
değişik düzeylerde işbirliği mekanizmalarıbulunuyor.
Pete Hegseth yaklaşımı
Shangri-la toplantılarında bu yıl, görüşleriyle bölge medyasında öne çıkan
isimlerden biri, ABD savunma bakanı Pete Hegseth oldu.
Bakan Hegseth’i medyaya taşıyan Trump-Lee Kuan Yew karşılaştırmasıydı. Bu
hususa, aşağıda değineceğim.
Bakan Hegseth’in, toplantılar çerçevesinde 31 Mayıs günü yaptığı ve politik
yapıcılara mesaj niteliğindeki açıklama ise, bölgenin silahlanmasına dairdi.
Bu açıklamanın, her şeyden önce bölge ülkelerinin hem, ikili hem de,
bölgesel ilişkilerine bir şekilde doğrudan müdahale olduğu ortada.
Özellikle de, hedefe konulan Çin gibi küresel bir aktör olması, ASEAN başta
olmak üzere bölge ülkeleri tarafından çekinceyle karşılanacağını söylemek
mümkün.
Bakan Hegseth’in yaklaşımını, daha bir hafta önce 46. ASEAN zirvesi
dolayısıyla ASEAN merkezli, Körfez Ülkeleri Birliği ve Çin arasında ortaya
atılan ve taraflar arasında işbirliğini geliştirmeye hedefleyen çabaya ket vuracak
bir niteliği içinde taşıyan bir açıklama olarak görmek gerekir.
Bu anlamda, bakan Hegseth’in bölge yani, Asya-Pasifik ülkelerine savunma
bütçelerinde yüzde 5 artışa gitmeleri yönündeki önerisi, hiç kuşku yok ki,
kasıtlı bir nitelik taşıdığı ortada.
Bu görüşü ortaya koyan bakan Hegseth’in, Asya-Pasifik ile Avrupa arasında
bir benzerlik kurması gayet ilginç.
Avrupa’nın, yakın-uzak jeo-politik gerçekliği bağlamında ortaya çıkan tehdit
algısı ve gerçekliği karşısında, NATO’nun bugün geldiği noktadaki belirsizlik
özellikle de, ABD’nin, NATO üye ülkelerini savunma konusunda ortaya koyduğu -bir
anlamda, dışlayıcılığı ve ötekileştiriciliği ile öne çıkan-, uluslararası
savunma ekseninde safları yeniden belirlemeye matuf politika ile Asya-Pasifik
bölgesi jeo-politik gelişmelerini birbirinden ayırmak gerekir.
Burada öncelikle, ABD’de Trump yönetiminin ‘tüccar’ niteliğinin damga
vurduğu dış politikasında, bölge ülkelerine daha çok silah satma eğilimini
sergilediğini söyleyebiliriz.
ABD yönetiminin, 20 Ocak’tan bu yana ortaya koyduğu ve içinde ASEAN ve
Asya-Pasifik ülkelerinin de olduğu gümrük vergilerinin artırımı politikası
nedeniyle bölgede, geleneksel ABD-ASEAN ilişkilerinin ortada olmadığı aksine,
ABD’ye yönelik önemli bir tepkiselliğin varlığı dikkate alınacak olursa, bakan
Hegseth’in savunma giderleri konusunda bölge ülkelerine akıl vermesinin
karşılık bulacağını söylemek güç.
Barışa öncelik
ASEAN merkezli bir sivil platform olduğunu söylemekte bir mahsur olmayan
Shangri-la toplantılarında, savunma ve güvenlik ile ilintili konuların
silahlanma yarışısından ziyade, ulus-devletlerin tek tek kendilerinden
başlayarak, bölgesel ve küresel barışa nasıl hizmet edecekleri konusunun
öncellenmesi gerekir.
Temelde, ASEAN buna hizmet eden dış politikasıyla öne çıkarken, savunma ve
güvenlik olgusunun gündeme getirildiği uluslararası etkinliği, bir tür savaş
tüccarlığına dönüştürmek olsa olsa, Donald Trump benzeri liderlerin çıkarlarına
hizmet etmeyi amaçlamış olmalıdır.
Bunları söylerken, ASEAN’ın devamı bir bölgeselleşme özelliği sergileyen
Asya-Pasifik bölgesinde çatışma potansiyelinin olmadığını ve bölge ülkelerinin,
en azından bazılarının savunma konusunda önemli adımlar atmakta olduklarını
yadsıyor değiliz.
ASEAN ekseni belirgin
ASEAN Merkezli bakış açısı, hiç kuşku yok ki, bölgesel ve mümkün olduğunca
küresel barışa yönelik eğilimlerle dikkat çekiyor.
Bu bağlamda, Çin’i ve Kuzey Kore’yi bölgenin arka bahçesinde önemli bir tehdit
unsuru olarak gündeme taşımak, ABD’nin bölge politikasının merkezine
oturtulmasında mantıklı bir yaklaşıma tekabül etmiyor.
ABD yönetimi, 2010 yılından itibaren, yaklaşık beş yıllık yoğun çalışmalar
sonrasında tek tek ilgili ülkelerin imzasına kalmış olan Trans-Pasifik
İşbirliği Anlaşması’nın, Trump’ın ilk başkanlık döneminin en önemli politik adımı
olarak rafa kaldırılmasının ardından, bölge ülkeleriyle ABD ilişkilerinin
tedrici olarak arasının açıldığı gayet ortada.
Bu durum, ABD yönetiminin bölge ülkelerinin dış politikada nasıl bir
siyasal yaklaşım sergileyecekleri ve bu anlamda, ABD’den ne tür bir siyasal
açılım ortaya koyması gerektiği konusunda önemli bir farklılaşma olduğuna kuşku
yok.
Özellikle, Trump hükümetlerinin, bölge ülkelerinin yaklaşımlarını anlamakta
gayet zorlandığı gayet açık.
Barışçıl dış politika ve bölgesel yapıcılık rolleri gibi unsurları göz ardı
eden ABD’nin, bugün savunma bakanı marifetiyle bölge ülkelerine silahlanmaları
konusunda akıl vermesinin somut bir karşılığı olduğunu söylemek güç.
Hegseth’e tepki
Savunma bakanları konuşmaları arasında ABD savunma bakanı Pete Hegseth’in
savunma konusu ile doğrudan ilişkisini kurmanın zor olduğu bir konuya değinmesi
dinleyiciler ve bölge halkı en azından Singapurlular nezdinde hoş
karşılandığını söylemek güç.
Bakan Hegseth, başta ev sahibi Singapur yönetimi ve halkının ve ardından
bölge kamuoyunun gönlünü kazanma adına olsa gerek ABD Başkanı Donald Trump’ı ve
-toprağı bol olsun-, Singapur kurucu başbakanı Lee Kuan Yew’e benzetti.
Her iki lideri, “tarihi” olarak nitelendiren Bakan Hegseth’in, bu
yaklaşımında bir ölçüde doğru olduğu söylenebilir.
Tarihe mal olacak işler yapma konusunda Lee Kuan Yew’in gayet analitik,
entellektüel ve yapıcı gibi olumlu niteliklerle anılırken, Donald Trump’ın
henüz hakkında tarihi denilebilecek süreç bitmemekle birlikte, bu ve benzeri
olumlu kavramlarla anılmasının, en azından şu ana kadar gerçekleştiğinisöylemek
güç.
Ancak, genelde Güneydoğu Asya tarihini özelde Singapur tarihini bilmediğini
ya da kendisine okuması için verilen metni yazan danışmanlarının tarihi
gerçekleri kasıtlı olarak tarafgirlikle manipule ettiklerini söylemek mümkün.
Güneydoğu Asya’nın ada ülkesi Singapur’da Uluslararası
Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (International Institute for Strategic
Studies-IISS) tarafından ilki 2002 yılında tertip edilen ve bugüne değin
her yıl tekrarlanan toplantılar, temelde ilgili Asya-Pasifik bölgesi ülkelerin
savunma bakanlarını biraraya getiren toplantı bölgesel ve küresel sorunların
ele alındığı bir platform olarak önemini sürdürüyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder