Mehmet Özay 03.06.2025
Hasan di Tiro’nun vefatının, 15. yıldönümü...
Bu yıldönümü vesilesiyle bir kez daha, Hasan di Tiro ve Açe hakkında bazı görüşleri paylaşacağım.
Bu noktada, bir lider olarak Hasan di Tiro ile Açe toplumunun bu liderlik bağlamındaki bir iki özelliğine vurgu yapacağım.
1970’li yılların ortasında, Açe ve Açe’nin içinde yer aldığı Endonezya siyasal yaşamına, kurduğu Açe özgürlük hareketi ile giren bir lider bulunuyor karşımızda.
Bölgenin jeo-ekonomik ve tarihsel bağlamlarının belirleyiciliğinde ortaya çıkan bu hareketin varlığı hakkında kayda değer bir literatür bulunuyor.
Bu literatür içerisinde, liderlik olgusunun hak ettiği yeri alıp almadığı şüphelidir.
Bu hareketi,
kendi içerisinde anlamlı kılan ve 1976’dan 2005 yılına kadar varlığını
sürdürmesini sağlayan Hasan di Tiro’nun liderlik yaklaşımı, bu anlamda
inceleyenmeye değer bir olgudur.
Bir lider tipi olarak Hasan di Tiro’nun, kendi toplumuyla sınırlı ve bu anlamda, kapalı bir siyasal yaklaşım sergilemediği aksine, bölgesini ve dünyayı tanıyan bir lider olarak bölgesel ve küresel gelişmeleri anlayan, yorumlayan ve konumunu buna göre belirleyen bir lider olduğu görülür.
‘Kendi toplumuyla sınırlı’ vurgusunu yaparken sadece, Açe’yi ele almıyorum.
Aynı zamanda, Açe’nin içinde yer aldığı Endonezya adıyla anılan toprakların 1945 yılındaki bağımsızlığından itibaren belirleyici olduğu bir siyasal bütünleşme süreci sonrasında ortaya çıkan Endonezya toplumunu da kastediyorum.
Hatırlayacak olursak, Endonezya bağımsızlığında, 1945’den itibaren Açe kurucu bir unsur olarak yer alırken, Hasan di Tiro -tıpkı, diğer dönemin önemli Açeli aydınları gibi-, bu süreçte ve akabinde kayda değer rol aldılar.
Hasan di Tiro’nun -yukarıda kısaca dikkat çektiğim- liderlik karakteristiğinin, Açe özgürlük hareketi adıyla ortaya koyduğu siyasal süreçten çok önce, bölgenin tümüyle Hollanda’dan bağımsızlaşmasından önce gelişme göstermesine vurgu yapmakta yarar var.
Onun, bu liderlik yapısının oluşumunun ardında, erken yaşlardan itibaren aldığı eğitim, yanında yetiştiği dönemin liderleri ve onların bakış açıları, akabinde bireysel tarihinin onu tanıştırdığı mekanlar, toplumlar ve ilişkiler ağı bir lider olarak gelişmesi kadar, çok yönlü bilgi kaynaklarıyla donanmış bir kişiliğin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Kendi akranları arasında, benzeri süreçleri yaşayanlar olduğunu da söylemekte yarar var.
Bununla birlikte, süreçlerdeki benzerliklerin ötesinde, bazı öz kişisel nitelikleri Hasan di Tiro’yu, kendi öz toplumunun siyasal yaşamında öne çıkartırken, diğerleri yani akranları da, ya farklı alanlarda faaliyetler bulunmuş veya onun kurduğu hareketin içerisinde yer almıştır.
Hasan di Tiro örneğinde görüldüğü üzere, siyasal hareketleri ortaya koyan bu bireyler, sınırlı, gelişigüzel, tarihin şansların güneme taşıdığı kişiler değillerdir.
Ya da, bu kişilerin ortaya koydukları hareketler, farklı coğrafyalarda karşılaşıldığı üzere, ‘dış güçlerin ürünü ve piyonu’ olmak gibi sıradanlık, kullanışlılık nedeniyle siyasal ve toplumsal bağlamı zayıf oluşumlar değildir.
Bu çerçevede,
bazı siyaset bilimcilerin Açe hareketine yönelik analizlerinde başvurdukları
‘etnik milliyetçilik’ söyleminin, olan biteni anlamaya yönelik kavramsal bir
aygıt olarak rasyonel bir yanı olmakla birlikte, hareketi ve de hareketin
liderinin siyasal oluşum, temeller ve süreçler noktasında anlaşılmasını
sağlamada zaafiyetleriyle öne çıktığını söylemek gerekir.
Bunun yerine, başlatıcısı olduğu ve otuz yılı aşkın süre varlığını sürdüren hareketinin hem, uzun süreliliği hem de, sağlıklı bir siyasal bağlamda varlık göstermesi liderlik özelliğine de yansıdığı üzere, uzun erimli ve geniş bir tarihsel geçmiş bilinciyle hareket ettiğini ortaya koyar.
Liderle yani, Hasan di Tiro’yla ilgili bu söylediklerimizi bazı açılardan temsil ettiği Açe toplumuna da hasredebiliriz.
Nihayetinde karşımızda siyasal bir hareket olarak varlığı otuz beş yılı bulan, bununla birlikte siyasal bilinç ve epistemoloji noktasında tarihsel derinliği bulunan bir yapının bağlı olduğu bir toplumdan bahsediyoruz.
Bu noktada, Açe toplumunun içe kapalı bir yapı arz etmediği, aksine, yakın ve uzak coğrafyasıyla hem, modern dönemde hem de, öncesinde çeşitli düzeylerde ilişkileri bulunan bir toplum niteliği arz ettiğini fark etmek gerekiyor.
Lider ve toplumunun bu yapısal durumu bize, başta bölgesel olmak üzere şu veya bu şekilde küresel ölçeğe taşıyan önemli bir bakış açısının geliştirildiğini gösteriyor.
Bu durum dahi, yukarıda dikkat çektiğim ‘mikro-milliyetçilik’ kavramsallaştırmasının yetersizliğini fark etme noktasında dikkat çekicidir.
Bu vesileyle, vefatının 15. yıldönümünde Hasan di Tiro’yu rahmetle anıyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder