13 Haziran 2025 Cuma

ABD, Hint-Pasifik ve silahlanma / The U.S., the Indo-Pasific and the militarization

Mehmet Özay                                                                                                                             10.06.2025

ABD silahlanırken, Hint-Pasifik bölgesinin de silahlanmasını mı arzu ediyor?

Bu soru, oldukça önemli...

Ortadoğu ve Avrupa’nın göbeğinde devam eden çatışmalar ve savaş durumu karşısında barış arayışlarına rağmen, küresel güç ABD, dünyanın farklı bölgesinde ülkeleri silahlanmaya davet etmesi dikkat çekicidir.

Hegseth’in konuşması

Yaklaşık on gün önce, Singapur’da düzenlenen Shangri-la savunma ve güvenlik konferansında dikkat çeken gelişmelerden birinin, ABD savunma bakanı Pete Hegseth’in konuşması olduğuna değinmiştim.

Bakan Hegseth’in konuşmasının odağında ‘düşman’ ve ‘silahlanma’ olguları dikkat çekiyordu.

Düşman’dan kasıt, Çin ve Kuzey Kore; silahlanmadan kasıt ise, bölge ülkelerinin bu iki düşmana karşı hazırlıklı olmaları bağlamındadır.

Öncelikle şunu hatırlatmakta yarar var ki, ABD savunma bakanı Hegseth, Asya-Pasifik yerine ‘Hint-Pasifik’ kavramını pek çok kez kullanarak, ABD’nin geniş bir coğrafyayı içine alan savunma ve güvenlik politikasına gizli açık göndermede bulundu.

Shangri-la toplantılarına katılımın genişliği Hint-Pasifik bölgesine atıf kolaylaştırmakla birlikte, oluşumun merkezinde ASEAN’ın olduğu unutulmamalıdır.

Gerek barış, gerekse ABD’li bakanın gizli/açık vurgu yaptığı üzere olası savaş süreçlerinde, her açıdan anahtar rolün ASEAN bölgesi olduğunu hatırlamakta yarar var.

Silahlanma ve tahrik

Bir süper gücün temsilcisi ve bir savunma bakanı olarak Hegseth’in, Hint-Pasifik bölge ülkeleriyle özellikle de, ASEAN ile işbirliği geliştirilmesi konusunda yapıcı bir tutumdan ziyade, yukarıda zikredilen iki olgudan hareketle, daha çok ‘tahrik’ edici yönüyle öne çıkan konuşmasının yankıları, zirve sonrasındaki yayınlarda da kendini gösteriyor.

Bu konuşmaya atıfla kaleme aldığım geçenki yazıda, ABD’nin savunma bakanı Hegseth üzerinden ‘tüccar devlet’ sıfatıyla Asya-Pasifik ülkeleri önüne çıktığına vurgu yapmıştım.

Bu hususa, kısaca devam etmekte yarar var...

Bakan Hegseth konuşmasında, ABD’nin bölgedeki güçlü ittifak ilişkisi içerisinde bulunduğu ülkelerinin silahlanma harcamalarında yüzde 5’lik artışa gitmeleri yönündeki çağrısı ve belki de, bu yöndeki teşvikini doğru değerlendirmek gerekiyor.

‘Güçlü ittifak’ akıllara Japonya, Filipinler, Avustralya, Singapur gibi ülkeleri getirse de, bölgenin gerek, Shangri-la toplantılarının doğası gerekse, katılımcı ülkelerin varlığı silahlanma olgusunda sorumluluğunun veya ABD’den gelen mesaja bakarak söylemek gerekirse, ‘talebin’ bu ülkelerle sınırlı olmadığı da aşikâr...

Vurgu Trump’a

Bakan, bu söylemine hazırlık olarak küresel tehdit olgusuna dikkat çekerken, sürekli olarak Başkan Donald Trump ve güvenlik söylemine vurguyla iki hususa vurgu yapıyordu.

İlki, lider-eksenli savunma politikası olgusu; ikincisi ise, Trump dönemiyle birlikte başlayan yeni güvenlik stratejisinin maliyeti...

Trump yönetimi, gelecek yıl yapılacak 1 trilyon dolarlık harcamayla, -yani yüzde 13’lük artışla- ulusal güvenlik ve savunma olgusunu yeniden yapılandıracak...

Beklenti o ki, benzer bir ulusal güvenlik ve savunma yenilenmesinin, bölge ülkelerinde de ortaya konulmasıydı.

Çağrıya red!

Hemen söyleyelim, bu çağrı ve teşvike ilgili ülke yönetimlerinin uyduklarını söylemek mümkün değil.

Burada iki temel ayrım olduğuna da dikkat çekmekte yarar var.

Bunlardan ilki, ABD ile tarihsel ve jeo-politik ve jeo-güvenlik ekseninde keskin paylaşımları olan Japonya ve Avustralya’nın dışarıda bırakılmasıdır.

Japonya’nın savunma harcamalarında, teknolojik donanımına karşın, askeri alanda kendine yeter bir ülke olamamasının ardında ekonomik bir neden bulunmadığı aksine, 2. Dünya Savaşı sonrası bizatihi ABD tarafından ortaya konulan yaptırımın birincil neden olduğu biliniyor.

Bu nedenledir ki, Japonya askeri savunma sistemlerinde yüzde 97 oranında ABD’ye bağımlı...

Silah ithalatının yüzde 87’sini ABD’den yapan Avustralya’nın ise, ‘Anglo-Sakson’ temelleri üzerinden Pasifik Bölgesi’nin batısında, ABD’nin bir tür karakolu işlevi gördüğü bilinmeyen bir husus değil...

Bu iki ülkenin dışında, Asya-Pasifik bölgesinde ve özellikle de, ASEAN bünyesinde ülkelerin silahlanma yönünde süreklilik arz eden bir yapılanma sergilemeleri için bir neden bulunmuyor. 

Bu noktada, bakan Hegseth’in savunma ve güvenlik bağlamında geliştirdiği katı ve tahrik edici söylem, ABD’nin bölge ülkelerinin silahlanma konusunda bir beklentilerinin olup olmadığına dair bir çalışma yapmadığını da ortaya koyuyor.

Bu noktada, ABD’nin, bakan Hegseth üzerinden Singapur’daki toplantılarda sergilediği yaklaşım, bu süper gücün, dünyanın gözünün üzerinde olduğu Asya-Pasifik ülkeleri özellikle de, ASEAN bölgesiyle ilişkilerinin sorunlu olduğunun bir kanıtı olarak değerlendirilebilir.

Silahlanma ekonomisi

Soğuk Savaş yıllarından bu yana, ABD’nin dış politikasında ve de bununla ilintili olarak ekonomisinde, silah satışlarının önemli bir yer tuttuğu bilinen bir gerçektir.

Soğuk Savaş’ın ardından, dünya hakimiyeti projesinde özellikle Ortadoğu ve Batı Asya’daki askeri aktivasyonu ile kendini yenileyen ve başta, söz konusu bu bölgelerdeki ulus-devletlere ‘örneklik’ teşkil eden ABD’nin, bu yüzyılın son on yılında sergilemekte olduğu yaklaşımın giderek kendini Soğuk Savaş dönemi şartlarına döndüğünü gösteriyor.

Bunun önemli göstergelerinden biri, ABD’nin bir politika aracı olarak silah satışlarını gündeme getirmesi olduğu ortada.

Bu noktada, son dönemdeki rakamlara göz atıldığında böylesi bir eğilimin güçlü bir şekilde çıktığı görülüyor.

Örneğin, 2020-2024 yılları arasında küresel silah ihracatında ABD’nin payının yüzde 43 arttığını ortaya koyuyor...

Bu oran, bir önceki beş yıl yani, 2016-2020 yıllarıyla kıyaslandığında yüzde 35’lik artışa denk geliyor...

Bu gerçekliğe karşılık, Asya-Pasifik’te ABD ile yakın ittifaka sahip ülkelerinin özel konumlarından ötürü ABD silah satışlarındaki öncelikli yerleri bulunduğuna kuşku yok. Ancak benzer durumu, ASEAN için söylemek mümkün değil.

ASEAN’ın, 1967’den itibaren kuruluş ilkeleri ve 1990’larda genişleme politikasının temelleri dikkate alındığında, bölgesel barışı öncelleyen bir süreci ortaya koyduğu görülür.

ASEAN’ın silahlanma süreçlerinde, -dönem dönem farklılaşmalar olmakla birlikte, örneğin, ABD’nin talep ettiği yönde bir eğilimin sergilendiğini söylemek de güç.

Öyle anlaşılıyor ki, ABD’de Trump yönetimi, gümrük tarifeleri politikasının ardından küresel güvenlik ekseninde politikalarıyla öne çıkacak. Bunun ilk ciddi ibareleri Shangri-la toplantılarında savunma bakanı Pete Hegseth’in konuşmasıyla ortaya konmuş oldu.

Oysa, ABD yönetimi, örneğin Obama dönemi politikalarında giderek ilişkilerin barışçıl yönde geliştirildiği Asya-Pasifik/Hink-Pasifik ve özellikle de, ASEAN ile ilişkilerinde barış eksenli politikalara yönelmesinde fayda var.

Böylesi bir gelişme, tehdit olarak algınan ve sunulan Çin ve Kuzey Kore ile de ilişkilerin sağıklı bir mecrada geliştirilmesine önemli katkı sağlayacaktır.

https://guneydoguasyacalismalari.com/abd-hint-pasifik-ve-silahlanma-the-u-s-the-indo-pasific-and-the-militarization/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder