2 Mayıs 2025 Cuma

‘Orang Asli’ ve Marksist yaklaşım / ‘Orang Asli’ and Marxist perspective

Mehmet Özay                                                                                                                             05.01.2025

Karl Marx’ın (1818-1883), 19. yüzyıl Batı Avrupa toplumlarına yönelik analitik sosyal felsefi yaklaşımının ürünü olan ve ‘sınıflı toplum’ odaklı sosyolojik yaklaşımının Orang Asli ile ilişkisi incelenmeye değerdir.

Bu kısa yazıda, Orang Asli ile Marx’ın gündeme taşıdığı ve toplumu anlamanın bir aracı olarak sınıflı toplum kavramı arasında bir ilişki olup olmadığı, varsa -ya da yoksa- bunun neye tekabül ettiğine dair görüş ortaya koyacağım.

Marx’ın araştırmalarını Avrupa dışında yapmadığı, hele hele Malay coğrafyasına gitmediği biliniyor.

Bunun yanı sıra, yine Marx’ın ortaya koyduğu sosyal felfesesini, Malay coğrafyasına ve bu coğrafyadaki Orang Asli toplumuna yönelik olarak da geliştirmediği açık...

Ancak, Marx’ın sosyal felsefisinde inceleme konusu yaptığı toplumun yani, Batı Avrupa endüstri toplumunu, tarihsel evrim süreçleriyle açıklaması ve bu anlamda, ileri sürdüğü sosyal evrimin ulaşacağı topluma dair öngörüsü, Orang Asli ile bir anlamda karşılaştırmaya elverir bir durum ortaya koyuyor.

Ne tür bir katkı?

Bu noktada, söz konusu giriş mahiyetindeki bu incelemenin, temelde bize iki açıdan katkı sunacağı düşünülebilir.

İlki, Marx’ın içinde yer aldığı, tecrübe ettiği, anlamaya çalıştığı, önerilerde bulunduğu toplumu daha sağlıklı bir şekilde yerli yerinde görebilmeyi sağlar.

Nihayetinde, söz konusu o toplumu yani, Batı Avrupa toplumunu bir başka coğrafyada, bir başka toplum yapısıyla -en azından bir deneme olarak- karşılaştırıyoruz.

Bu karşılaştırmanın Marx’ın hem, kendi toplumunun geçmişi ve hem de, geleceğine yönelik, bir tür çözüm önerisi olarak sunduğu yapıya dair bazı verileri, belki benzerlikleri görmek mümkün olabilir.

Bu anlamda, “sosyal evrimci bir görüşün nasıl ortaya çıktığı?” ve aynı zamanda, “bu sosyal felsefi yaklaşımın Batı Avrupa toplumuna sunulan boyutuna dair de, bir görüş ve algı geliştirebilir miyiz?” sorularına da kısmen cevap verilebilir.

İkincisi, Marx’ın tecrübe ettiği toplumsal koşullar ile temelde sadece, coğrafi olarak farklılaşmakla kalmayan, aynı zamanda antropolojik ve bunun ötesinde, sosyolojik olarak farklılığı dikkat çeken Orang Asli toplumunu, -ya da toplumları- anlamayı ve bu bağlamda, Marxist düşünce sistemi bünyesinde ayrışması, farklılaşması ya da uygunluğu konusunda bazı fikirler verir.

Orang Asli

Bundan önce, Orang Asli kavramını anlaşılır kılmaya matuf bazı açıklamalar yapmakta yarar var.

Orang yani, insan; asli yani, temel, kök anlamlarına gelen iki kelimenin birleşmesinden hasıl olan ‘orang asli’ yerli insan demektir.

Bu adın verilmesinin, bu toplumun kendisi dışında, tarihin belirli dönemlerinde Malay coğrafyasına özellikle de, Malay Yarımadası’na yaşanan göç süreçleriyle oluştuğu biliniyor.

Orang Asli, günümüz Güneydoğu Asya sınırları içerisinde yer alan ve tarihte, ‘geniş Malay dünyası’ olarak anılan coğrafyanın belirli bölgelerinde özellikle de, Malay Yarımadası’nda  yaşam süren toplumlara verilen isimdir.

Orang Asli’nin, bu bölgedeki konumu antropolojik olarak, literatürde yaygın bir şekilde zikredildiği üzere, Proto-Malay ve Deutoro-Malay toplumlarıyla birlikte ele aldığımızda, en eski toplum kesimi olduğu görülür.

Her ne kadar, Orang Asli kavramı bize, kendinde bir yapılaşması olan bütüncül bir toplum olduğu intibaını verse de, temelde aynı coğrafyanın alt bölgelerinde yaşam süren ve farklı isimlerle anılan bu anlamda, birbirinden ayrışan topluluklarla karşı karşıya olduğumuz görülür.

Tarihsel olarak, Malay Yarımadası’nda sayıları yaklaşık 19’u bulan Orang Asli grupları arasında, Semanglar (Negrito), Semailer (Semoi), Jagunlar vd. orman veya ormanı çevreleyen bölgelerde, deniz çingeneleri adıyla anılanları ise isminden de anlaşıldığı üzere, sahil şeridinde yaşam sürüyor.

Antropolojik ve sosyolojik ayrışma

Tarihsel olarak Malay dünyasında, en erken dönem insan toplumları olma özelliği gösteren Orang Asli’nin sömürgecilik dönemiyle birlikte tanınmasına, tasvir edilmesine, araştırılmasına, anlaşılmasına yönelik faaliyetler bize, antropolojik olarak benzerlik gösteren ancak, kendi aralarında, -tıpkı diğer toplumlarda olduğu gibi- ayrışan nitelikleriyle öne çıkan toplumlara işaret ediyor.

Günümüz, Malezya Federasyonu ulus-devletinin nüfus yapılaşmasındaki yerinin de işaret ettiği gibi -veya buradan hareketle-, Orang Asli toplumlarının tarihsel olarak da küçük gruplar halinde yaşam sürdüğü sonucunu çıkarmak mümkün.

Daha önce akademik bir makalede dile getirdiğim üzere, İngilizlerin 18. yüzyıl sonlarında Malay Yarımadası’na nüfuzlarıyla birlikte -coğrafyayı, topografyayı, toplumu, kültürü, dini vb. inceleme konusundaki arzu ve isteklerinden Orang Asli’nin de aldığı paydaki veriler bize bunu söyletmeye yetiyor.

Buna ilave olarak, tarihsel olarak bölgede uzun dönemli olarak varlık sürmüş olan, Müslüman toplumlar ve bunların devletleşmiş yapılarının bugüne aktardığı kayıtlarda, Orang Asli’ye dair kayda değer pek fazla hususun olmamasını da buna eklemek mümkün.

Sınıf ve çatışma

Bu nüfus yapısı, birbirinden ayrışan ve Marksist düşünce sistemi bağlamında söylemek gerektiğinde çatışan gruplar olmasından ziyade, birbirine eklemlenmiş küçük toplumsal grupların varlığı karşımıza çıkar.

Bu noktada, yapısalcıların Marksizmi tanımlama noktasında gündeme getirdikleri sosyolojik yaklaşım yani, “Toplum birbirinden ayrışan hiyerarşik yapılardan oluşmaktadır; toplumsal yapıda çatışma doğal olarak zaten mevcuttur ve bireyler, bu yapısal çatışmanın ürünüdürler; çatışma uyumsuz ilişkiler sonucu ortaya çıkmakta ve bu nedenle, toplumsal değişme gerçekleşmektedir” yaklaşımını, tek tek Orang Asli toplumlarında görüldüğü söylenemez.

Bunun yanı sıra, Marx’ın temel eseri Das Capital’da Avrupa toplumuna yönelik analitik açıklamada yer alan sınıflı toplum olgusuna göz attığımızda temelde, üç yapının yani toprak sahipleri, sermayedarlar ve ücretli işçilerin varlığına,[1] Orang Asli toplumsal yapısında rastlanmıyor.

Bunun temel nedeni şudur...

Orang Asli toplumlarının paylaştıkları mekanın, maddi alanın boyutu, sistemik varlığı, kendi doğallığını koruyan, insan eli ve düşüncesi vasıtasıyla pek fazla değişmeye uğramamış bir yapı taşımasındandır.

Dolayısıyla bu durum, Orang Asli toplumlarında ‘üretim araçları’ veya bunun muadili yapıların / sistemlerin oluşmadığını işaret ediyor.

Bununla birlikte, bu durumun toplumsal ayrışma ve farklılaşma yaratmadığı sonucunu çıkartmak mümkün değilse de, temel hususun Batı Avrupa’da yaşanan değişimlerin hızı ve boyutunun görülmemiş olmasıdır.

Aynı zamanda, yukarıda değindiğim üzere nüfus yapısı, nüfusu barındıran mekan ile maddi çevrenin sağladığı temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik doğal kaynak kıtlığının -görece olmaması, kıtlığın olması halinde yerel/bölgesel göç ile sorunun aşılması gibi alanların değişim kadar toplumsal farklılaşma veya Marksist terminolojideki ifadesiyle, sınıflı bir toplumu üretmemiştir.

Bu durum bize, yine Marksist sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde, sosyal evrim sürecinin Orang Asli toplumunda yer etmediği ya da diğer toplumlar veya örneğimizde olduğu üzere, Batı Avrupa toplumlarının geçirdiği süreçlere tanık olmadığı, tecrübe etmediği sonucuna götürür.

Sosyal evrim kavramının oluşturabileceği duyarlılıktan hareketle, bunu belki ‘sosyal değişme’ kavramıyla değiştirmek mümkün. Ancak, bu kavramsal farklılıkla birlikte, içerik olarak benzer ve/ya aynı bir durumla karşı karşıya olduğumuz da bir gerçektir.

Peki, Orang Asli toplum yapısı bize, Marx’ın toplumsal evrimin devamı olarak gelecekte ortaya çıkacağını öngördüğü sınıfsız toplum’a dair bir şey söylüyor mu? ‘Spekülatif’ olduğuna kuşku bulunmayan bu sorunun cevabını, tüm açılımlarıyla ortaya koymak mümkün değil.

Belki, en azından, şu kadarını söylemekte yarar var ki, Orang Asli toplum yapısı bize, 19. yüzyıl şartlarında geliştirilen ve Batı Avrupa toplumlarının tecrübe edeceği toplumsal evrim sonrasında ulaşması düşünülen sınıfsız toplumun neye tekabül edeceğine dair bir fikir verebilir.

https://guneydoguasyacalismalari.com/orang-asli-ve-marksist-yaklasim-orang-asli-and-marxist-perspective/



[1] Karl Marx. (2015). “Preface”, Capital: A Critique of Political Economy, Vol III, Book One: The Process of Production of Capital, (Tr.: Samuel Moore; Edward Aveling), (ed.: Frederick Engels), p. 3.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder