Mehmet Özay 26.05.2025
Bu yıl, ASEAN dönem başkanlığını yürüten Malezya’nın ev sahipliğinin, küresel
bunalımlar ve belirsizlikler dönemine denk geldiğine kuşku yok.
Bununla birlikte, bu küresel sorunlara karşın, dinamik bir yönetim anlayışı
benimsemiş olan Malezya hükümeti, ASEAN’ı yeni dönemde merkeze alan
politikaları gündeme taşımasıyla dikkat çekiyor.
Kuala Lumpur’daki zirvenin görünür gündeminin yanı sıra, bu gündemin arka
plânında olan bitene kısaca değinmekte
yarar var.
Bu noktada, “46. ASEAN zirvesi’nden beklentiler ne? sorusunu yöneltmek
gerekir.
Bir süredir sıklıkla gündeme getirilen ve her ilgili toplantıda zikredilen
“küresel belirsizlikler” durumu, kendini tek tek ulus-devletler ve bölgesel
birlikler bağlamında derinden hissettirirken, 46. ASEAN zirvesi bu
belirsizliklere bir karşılık verebilir mi?
Bu anlamda, 46. ASEAN zirvesi Kuala Lumpur’da gerçekleşirken, bazı ilkler
yaşandığını söyleyebiliriz.
“ASEAN+”
Söz konusu zirveyi sadece, on üyeli bölgesel birlik toplantısı olarak
görmemek gerekir.
Bunun ötesinde ASEAN, bu yüzyılın başından itibaren, tedrici olarak küresel
güç merkezleri veya bu merkezlerin çekim alanında yer alan ülkelerle, “ASEAN+”
ilişkisini geliştirmesiyle dikkat çekiyor.
Küresel güç merkezlerinden kasıt, hiç kuşku yok ki, ABD, Çin, Japonya,
Güney Kore, Avrupa Birliği, Kanada, Rusya, Avustralya, Yeni Zelanda’dır...
Geçen yirmibeş yıllık süreçte, küresel ekonomi dengelerine adaptasyon
anlamında bir ivme yakalayan ASEAN, bugün özellikle de, ABD başkanı Donald
Trump’ın küresel ticaret sistemini kaosa sevk eden politikalarıyla, kendi
ekseni bağlamında bölgesel ve hatta, küresel ekonomi ve ticaret gündemini
belirlemeye çalışıyor.
Küresel ilişkilerde “tarafsızlık” ilkesiyle hareket eden ASEAN’ın ABD ile
temelde bir sorunu bulunmuyor.
Ancak, Trump hükümetlerince oluşturulan politikalar sonrası ABD’nin
bölgedeki varlığının giderek zayıflamış olduğu da bir gerçek.
Ekonomik varlığı dış ticari ilişkiilere dayalı ASEAN, ABD yönetimi
tarafından oluşturulan belirsizlikler
sürecini, yeni ekonomik yapılanmalarla kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
Bu durumda, merkeze Çin’in gelmiş olmasını yadırgamamak gerekir.
Çin’in konumu
Kuala Lumpur’daki zirvede ve ilgili toplantılarda gözlerin, Çin’de olduğunu
kuşku yok...
Şunu hemen ifade etmekte yarar var ki, ASEAN için Çin yeni bir ticaret
partneri değil.
Bu yüzyıl içindeki gelişmeler ve hatta, önceki yüzyılın son çeyreğinden
itibaren ortaya çıkan gelişmelere bakıldığında, Çin’in bir birlik olarak ASEAN
ile ya da ASEAN içerisinde güç merkezi teşkil eden tekil ülkelerle ekonomik
kalkınma süreçlerinde sürekli dirsek temasında olduğu görülür.
Bu noktada, yukarıda dikkat çektiğim “ASEAN+” çerçevesine dönerek, Çin’in
konumunu netleştirmek gerekir.
“ASEAN+” içerisinde yer alan ülkelerin ağırlıklı olarak, Batı eksenli
eko-politik temelde yapılanan ülkelerin, -ki bunun içinde Japonya ve Güney Kore
de vardır- içinde yer aldığı “ASEAN+” ilişkiler bütününe Çin’in dahil
olmasının, ASEAN için, yeni bir eko-politik etkileşim anlamına geldiğine kuşku
yok.
Her ne kadar, bir Doğu Asya ülkesi olmanın dışında medeniyet ve kültür
bağlamında, gayet önemli bir yeri bulunan Çin’in, tarihsel ve geleneksel olarak
ASEAN’ı oluşturan Güneydoğu Asya coğrafyasıyla olan ilişkilerinin, yirminci
yüzyılın son çeyreğinden itibaren, yeni bir form içerisinde gelişmekte olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu görüşü ortaya koymamıza sebep, bizatihi kendisi bir ekonomik birlik
hüviyeti taşıyan ASEAN’ın Çin’le ilişkilerinin, ekonomi eksenli yapılaşma
sergilemesinden kaynaklanıyor.
Bununla birlikte, Çin’in, 1970’lerin ortalarından itibaren dünyaya ve
özellikle de, Batı’ya açılma sürecinde, kendine biçtiği veya kendisine biçilen
‘yeni ekonomi’ yapılanmasından hareketle, yukarıda dikkat çekilen Batı bloğuyla
benzeştiği söylenebilir.
Buna kuşku yok...
Bununla birlikte, Çin’den beklenen siyasal ve bir ölçüde, kültürel
dönüşümün gerçekleşmemiş olması, Batı nezdinde Çin’in tehdit boyutuyla ortaya
çıktığına ya da Batı’nın Çin algısında sadece ekonomik olarak değil, kültürel
ve siyasal olarak da dönüşmesi beklentisinin gerçekleşmemesine tanık olduğumuz
son on beş yıllık süreç bize gösteriyor.
Donald Trump’ın, birinci başkanlık döneminde yani, 2016 yılında başlattığı
ve 20 Ocak 2025’den itibaren ortaya koymaya başladığı Çin merkezli küresel
ticaret politikalarının arka plânında, Çin’de arzu edilen dönüşümün yaşanmamış
olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Bugün, 46. ASEAN zirvesi çerçevesinde yapılan toplantılarda dikkat çeken
husus bir ekonomi birlik olarak ASEAN’ın, Çin’le giderek daha çok entegre olma
kararıdır.
https://guneydoguasyacalismalari.com/aseandan-kuresel-kararlilik-global-determination-from-asean/

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder