Mehmet Özay 19.05.2025
Hindistan ve Pakistan arasında sınır güvenliği, ulusal güvenlik vb.
bağlamda bir sorun olarak nükseden Keşmir bölgesiyle ilgili soruna, daha geniş
bir perspektiften bakılmalıdır.
Bu noktada, Hindistan ve Pakistan arasında hangi ülkenin haklı, hangisinin
haksız olduğu gibi ön belirlemeci bir duruş sergilemek yerine, tarihsel,
sosyolojik ve siyasal gelişmeleri değerlendirmeye alan kapsamlı bir tutumun
yerinde olacağına kuşku yok.
Keşmir siyaseti!
Öncelikle, soruna gayet temel bir açıdan yani, Keşmirliler bağlamında
bakarak gelişmeleri anlamaya çalışmak mümkün...
İki farklı ulus-devlet çatısı altında yaşam süren ve yaklaşık yirmi beş
milyon nüfusa sahip Keşmirlilerin, coğrafya olarak ikiye ayrılmış olmalarına
rağmen, ortak bir siyasal hareket ve hedeften bahsedilemiyor...
Benzeri coğrafyalardaki ayrışma, farklılaşma ve hatta iç çatışma süreçleri
olarak karşımıza çıkan yapının aynısı veya benzerinin, Keşmir içinde de
olduğunu söylemek mümkün.
Bu durum, Keşmir toplumunun siyasal zaafiyetinin temel itibarıyla, tarihsel
bir devamlılığının olduğunu ortaya koyuyor.
Seçenek: “Biri ya da öteki”
Öyle ki, Hindistan ve Pakistan’ın 1947 yılı bağımsızlık süreçlerinde
kendine, “biri ya da diğeri” çözümünün sunulmuş olması bile Keşmir siyasetinin,
ne denli kendini ifade etmekten uzak olduğunun göstergesidir.
O dönem verilmesi beklenen cevapta gecikilmesi, bugün karşımıza iki
ulus-devletin sınırları içerisinde iki bölge yani, ‘Özgür Keşmir’,
‘Jammu-Keşmir’ varlığını üretmiş durumda.
Bu çerçevede, bölge halkının aklının hâlâ 1947 yılı öncesinde olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır.
Ancak, ortada ne bunu aşabilecek bir siyasal ve toplumsal çözüm çabası,
önerisi bulunuyor ne de, Hindistan ve Pakistan anlaşmazlığını ortadan
kaldırabilecek, ‘bir iç siyasal çözüm’ üretimi Keşmirlilerden sadır
oluyor.
Bu ayrışmış yapının, halkının büyük bir bölümünü Müslümanların teşkil
ettiği Keşmir toplumunun, varlık sorunu olduğuna kuşku yok.
Bu cümleler,
Keşmir’i ve/ya Keşmirlileri suçlayıcı mahiyet taşımıyor kuşkusuz ki...
Burada dikkat çekilmek istenen gerçek şu ki, bu ve benzeri temel
yaklaşımlar ortaya konulmadıkça ve bunlardan hareketle çözüme dair bir süreç
başlatılmadıkça, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilimi ne, dindirmek ne de,
sona erdirmek mümkün olacaktır.
Uzun dönemli bakış
Bununla birlikte bu durumu, bugünün ya da yakın geçmişin bir ürünü olduğunu
söylemek de güç...
Temelde, sorunun 19. yüzyıl ilişkilerine kadar geri götürülmesi gereken
boyutunun, günümüz jeo-politik ve jeo-stratejik bakış açılarında ve/ya bunları
ortaya koymaya çalışan çevrelerce ne denli dikkate alındığı ise kuşkulu.
Bunun dışında, Keşmir bölgesinin bugün ikiye ayrılmışlığı, Hindistan ve
Pakistan bağımsızlıklarına giden 1947 öncesi süreçte neredeyse, tüm bölgeyi
etkisi altına alan siyasal ve toplumsal kargaşayla başlatılmasını da doğru
değerlendirmek gerekir.
1940’lardan 80’lere uzanan süreçte, Keşmir sorununun, Soğuk Savaş
yıllarınının da etkisiyle, 1980’lerde yeniden ortaya çıkması ve sonrasında,
zaman zaman parlayan ve bazı toplumsal ve tekil eylemlerle şekillenen bir
vechesi bulunuyor.
Sürecin sonlarına gelindiğinde karşımıza, 2016 ve 2019 eylemleri geliyor.
22 Nisan 2025 gerilimi, son on yılı içini alan sürecin devamı mahiyetinde.
Ulus-devletçi çıkarlar
Karşımızda
çatışmanın iki önemli aktörü Hindistan ve Pakistan’ın bütün bir bağımsızlık
süreci boyunca kendilerini ‘çatışmaya odaklamış’ bir siyaset çizdiklerine kuşku
yok.
Öyle ki, her
iki ülkenin sahip olduklar nükleer varlıklarını, birinin diğeri üzerinde
hegemonya teşkili üzerinde şekillenmiş olması sorunun salt Keşmir bölgesiyle de
sınırlı olmadığının bir işareti gibidir.
Sanki,
üzerinden iki ulus-devlet kendi ulusal güvenliklerini yapılandırmada Keşmir’i,
Keşmir sorununu kullanışlı bir aygıt olarak ortaya koyuyor.
Hindistan, uzunca bir dönem önce yazıldığı üzere, Jammu-Keşmir’de bir
Keşmirli’ye dört Hindistan askeri olacak şekilde bölgeyi militarizasyon
kapanına almasını ile Pakistan, ‘Özgür’ denilen Keşmir’de bizatihi, Keşmirlilerin
kendi siyasal geleceklerini tesisde gerekli adımları atamamış olmasını birarada
değerlendirmek gerekiyor.
Keşmir konusunda dikkatle ele alınması gereken husus, yazının başında da
dile getirdiğim üzere, kolaycı bir yaklaşıma kapılmadan bir ülkenin haklılığı
diğerinin haksızlığı üzerine bina edilemecek bir durumun olduğudur.
https://guneydoguasyacalismalari.com/kesmir-sorunu-kashmir-issue/

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder