Mehmet Özay 29.11.2025
ABD’nin Avrupa’nın ortasında sürmekte olan savaşı sona erdirme yönündeki yeni girişimi beklentileri karşılıyor mu?
Bu soru, bugünlerde Ukrayna’dan başlayarak, AB ve ABD’de
Senato’da içinde Cumhuriyetçilerin de olduğu üyelerce cevabının aradığı bir
soru.
Trump yönetiminin Noel öncesinde kapsamlı bir barış plânı
ortaya çıkarma çabası sürüyor.
19 Madde
Avrupa’da istikrarsızlık anlamına gelen savaşı sona
erdirmeyi amaçlayan son barış süreci ve gelişmeleri Trump yönetiminin ikinci
önemli girişimi olarak kabul etmek mümkün.
Henüz kamuoyuyla paylaşılmayan anlaşmanın, 19 Madde’den
oluştuğu ifade ediliyor.
Bununla birlikte, söz konusu ikinci süreci özellikle
Putin ile sürdürmesinin getirdiği rahatsızlık yukarıda dikkat çektiğim
çevrelerde yakından hissediliyor.
ABD iç politikası bağlamında düşünüldüğünde bırakın
Demokratları, Senato’daki bazı Cumhuriyetçi
üyelerin bile, barış süreci bağlamında Rusya ile bu denli
yakınlaşılmasına ya da Putin’e bu denli güvenilmesine yönelik kuşkuları gayet
açık.
Zayıf bir barış plânının ya da Putin’in jeo-politik
argümanlarını öne çıkartacak bir barış plânının ABD’ye ve de Trump yönetimine
getirilerinin hesaplandığına tanık olunuyor.
Söz konusu eleştirilerin halen sürgit devam etmesi, Trump’ın
kendisine yöneltilen alternatif görüşleri dikkate alma yönünde bir eğilim
sergilemediğini ortaya koyuyor.
Bu durum, barış süreci görüşmelerinin büyük ölçüde Trump’ın
tekelinde sürdüğünün bir başka açıdan izahı gibi...
Aslında, benzeri bir yaklaşım, önceki süreçte de
gözlemleniyordu.
Alaska’daki, Trump-Putin görüşmesini ve sonrasında
olanları hatırlayalım...
Vance etkisi
Bugün, başkan Trump’ın yanı sıra, öne çıkan ismin başkan
yardımcısı JD Vance olması, barış görüşmelerindeki yeni süreci ona yakın bir
isim olan silahlı kuvvetler sekreteri Dan Driscoll’un yürütüyor olması.
İlgili açıklamalara yakından bakıldığında, başkan
yardımcısı Vance adının ‘şahinlerle’ anılması, ona yakın isimlerin Ukrayna
barış sürecine dahil olmasının kuşkuyla karşılanması, yeter bir neden gibi
gözüküyor.
Bununla birlikte, Beyaz Saray’ın son bir hafta içerisinde
Ukrayna ile yeniden diyalog sürecine tanık olunuyor...
Bu gelişmenin, yukarıda vurgulanan eleştirilerle doğrudan
bir bağlantısı mı olduğu, yoksa, Trump yönetiminin, “Zaten biz Putin’le
anlaşdık, şimdi sıra Zelensky’i iknada” yönünde bir yaklaşım mı önümüzdeki
günlerde görmüş olacağız.
Son gelişmeleri ortaya koyan bu ifadeler bize ortada iki
farklı denklemin yani, Trump-Putin, Trump-Zelensky denkleminin olduğunu
gösteriyor.
Trump ve yönetimi bir yandan, Putin’le görüşmeleri yoğun
bir şekilde sürdürürken, ikna süreçlerinin büyük ölçüde, Zelensky üzerinde
oluşturulacak baskılarla gerçekleştirileceği yönünde bir intiba var.
Bu yöndeki politik yaklaşımı, barış görüşmelerinin
başarısızlıkla sonuçlandığı önceki süreçte görmüştük.
Beyaz Saray’da, tüm dünyanın gözleri önünde Zelensky’i ve
de ülkesini aşağılarcasına sorgulamaya matuf görüşmenin benzerinin bu sefer
ortaya çıkıp çıkmayacağının bir garantisi yok.
Zorlu süreç
Yukarıda sunulan barış görüşmeleri formülasyonunda Putin
ve Zelensky’i aynı kare içerisinde görememek hiç kuşku yok ki, barış
süreçlerinin en onulmaz hatalarından birini teşkil ediyor.
Trump’ın, bu barış süreçlerinden talebinin salt
Ukrayna’ya barış gelmesi olmadığı aşikâr.
Bir yandan, Rusya ile ilişkileri düzenltme öte yandan,
Ukrayna üzerinden Avrupa’da siyasi varlığını hissettirme amacında olduğuna
kuşku olmayan Trump’ın, son bir yıldır gündeme getirdiği barış süreci bugüne
kadar gerçekleşebilmiş değil.
Yukarıda dikkat çekilen 19 maddelik yeni barış plânının
Noel öncesinde tamamlanmasının ise, zaman kısıtlılığı ile tarafları özellikle
de, bugünlerdeki gelişmelere bakılırsa, Zelensky’i karara varmaları için
zorlayıcı bir etken olarak gözüküyor.
Var olan 19 madde üzerinde Zelensky’nin kabulü veya
reddinin yanı sıra, tıpkı önceki süreçte olduğuna benzer şekilde, Zelensky’nin
kayda değer bir şekilde müdahalede bulunacağı anlaşma maddeleri üzerinde, bu
sefer Putin’in ne diyeceğine sıra gelecek.
Trump’ın, geçen gün yaptığı bir açıklama, yaşanan sürecin
neye tekabül ettiğini göstermesi bakamından dikkat çekici.
“Nihai olarak savaş son verecek anlaşma metnini ortaya
çıkması halinde, Putin ve Zelensky görüşmesini gerçekleştirebiliriz” ifadesi,
Trump’ın ve barış sürecini yönetenlerin, ne tür bir zorlukla karşı karşıya
bulunduklarını gizli/açık ortaya koyuyor.
Aslında, son bir yıldır olan biten de, tam da bu...
Basitleştirerek söylemek gerekirse bir tür pinpong
oyununa tanık oluyoruz...
Yukarıda dikkat çekmiştim... Bir önceki sürecin kazanını
Putin’di... Bu konuda kimsenin şüphesi yok diyebiliriz...
Noel’e kadar tanınan sürecin gerçekleşmemesi halinde,
gelişmeleri bir başka yönden değerlendirdiğimizde, bu sefer, ortada kaybeden
kişinin kim olduğu sorusunu sormaya sıra gelecektir.
Ya da, Noel’e kadar anlaşma belgesi ortaya çıkarılsa bile
ardından, kısa bir süre zarfında, olası bir Putin-Zelensky görüşmesinin
yapılamayacak olması da, barış sürecinin akamete uğraması anlamına geleceğine
kuşku yok.
Bu çerçevede, sürece kimin köstek olduğu pek de büyük bir
anlam ifade etmeyecek ve yukarıda dile getirdiğim “sorumlu kim?” sorusuna cevap
aranmaya başlanacak ki, buna verilebilecek cevap ‘Trump’ olacaktır.
Bu cevabı bizzat, Trump’ın bizzat kendisinin vermesini
beklemek bile mümkün.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder