Mehmet Özay 01.12.2025
Rusya’nın Ukrayna işgalini sona erdirme konusundaki girişimler hız kazandı.
Noel’e kadar barışı ortaya koymaya çalışan ABD yönetimi
çok yönlü olarak barış sürecini yönetmeye çalışıyor.
Yakın geçmişte Putinle görüşmeler yapan ABD tarafı, dün
Florida’da Ukrayna heyetiyle biraraya geldi.
Avrupa Birliği’nde ise bugün Brüksel, üye ülkeler
dışişleri ve savunma bakanları toplantısına tanık oldu.
Bu çerçevede, Avrupa Birliği’nden dış ilişkiler
politikalarından sorumlu Kaja Kallas’ın açıklamaları da, Avrupa’da barış
konusunda çabaların, bu hafta boyunca gayet önemli boyutta süreceğine gönderme
yapıyor.
Çoklu adım
Ukrayna topraklarında süren savaşı sona erdirme
konusunda, ABD’de Trump’ın girişiminde son aşamaya gelindiği yönündeki yaklaşım
öne çıkıyor.
ABD merkezli yürütülen barış görüşmelerinin, çok yönlü
olduğu ortada.
Özellikle dün, ABD ve Ukrayna heyetleri arasında Florida’da
yapılan görüşme, günün en önemli konusunu oluşturuyor.
Hedef, bu görüşmeler sonrasında, anlaşma maddelerinin
Putin’e sunulucağı belirtiliyor.
Oysa, önceki günlerde yapılan açıklamalarda, Trump-Putin
arasında elçiler vasıtasıyla gerçekleşen görüşmeler öne çıkmıştı.
Hangi maddeler?
Söz konusu görüşmelerin, önce 28 ve sonrasında 19 olduğu
belirtilen maddelerle ilgili bugüne değin herhangi bir açıklama yapılmış değil.
Öte yandan, ABD’de Cumhuriyetçi senatörlerin de içinde bulunduğu kesimler ile Avrupa Birliği
kurumlarından bu anlaşma metninin Rusya yanlısı oluşuna ve Ukrayna tarafının
bir anlamda, kenara itildiğine yönelik eleştiriler gündeme getirilmişti.
Bu çerçevede, dün yani, Pazar günü Florida’da,
ABD-Ukrayna heyetleri arasında yapılan görüşmelerin gayet önemli olduğuna kuşku
yok.
Burada dikkat çeken husus, ABD tarafının Putin’le yapılan
görüşmelerde ortaya çıkan maddeleri bir kenara koyup, Ukrayna heyetiyle yeni
maddeler üzerinde mi görüştüğüdür.
Açıkçası, bugün yapılan açıklamalar bu muğlaklığın ortaya
çıkmasına yetiyor.
Öyle ki, Trump-Putin arasında mekik dokuyan ‘özel elçi’
Steve Witkoff’un yarın, Moskova’da Putin’le görüşecek olması, yukarıda dikkat
çektiğim görüşe teyit mahiyetindedir.
Ukrayna’nın egemenliği
Bununla birlikte, ABD dışişleri bakanı Marco Rubio’nun
yaptığı açıklamada, görüşmelerin gayet zorluğu geçtiği ve bugün itibarıyla,
nihayete ermediğini ortaya koyuyor.
Rubio’nun açıklamasında ilgi çeken bir yön var ki, o da,
barış görüşmelerinde Ukrayna’nın egemenliği ve bağımsızlığı konusu.
Temelde, bütüncül anlamda bakıldığında, Rusya’nın
Ukrayna’nın egemenliği ve bağımsızlığına dönük bir tehdidi bulunduğunu söylemek
güç.
En azından, bugün için böyle bir tehditin varlığı söz
konusu değil.
Kaldı ki, Rusya’nın 2022 yılı Şubat ayında işgale
başladığı dönemde de, Ukrayna’nın egemenlik ve bağımsızlığına yönelik kapsamlı
bir hedef ve amacı bulunmuyordu.
Görüşmelerin ardından, barış plânına dair, Rubio’nun
“verimli geçti” cümlesinin dışında, bir açıklama yapılmadı.
Blöf politikası mı?
Oysa, Rubio’nun açıklamaları Florida görüşmelerinde,
açıkçası konunun bu yöne doğru evrildiğini ortaya koyuyor.
Burada, iki durumun dikkat çektiğini söylemek mümkün...
İlki, böylesi bir söylem ile Ukrayna tarafına göz dağı
vererek, Putin’le yapılan anlaşma maddelerinin kabulünün sağlanmasıdır.
İkincisi, hakikaten Ukrayna’nın egemenlik ve
bağımsızlığına yönelik böylesi, burada korunması öngörülen öncelikli hedef
Ukrayna iken, büyük fotoğrafda karşımıza Avrupa’nın bütünlüğünün çıktığını
söylemek oldukça mümkün.
Ancak, ABD-AB ilişkilerindeki sürgit devam eden
gerginlik, en azından ABD makamları nezdinde AB’ye dönük bir açıklamanın en
azından şu güne değin ortaya çıkmasına mani oluyor...
Avrupa ne diyor?
Avrupa Birliği’nin ötedenberi, Putin’e yönelik
güvensizliğinin devam ettiğine kuşku yok.
AB dış ilişkilerden sorumlu Kaja Kallas, “Putin barış
istemiyor” diyerek, Rusya devlet başkanına
güvenmediklerini bugün bir kez yinelemiş oldu.
Bununla birlikte, AB’nin görüşlerinin etkin bir yönelim
kazanmamasında ve Rusya tehditinin sadece Ukrayna ile sınırlı olmayacak şekilde
Kıta’da hissedilmesinde, ABD-AB ilişkilerinin gayet belirleyici olduğu ortada.
Bu durum, AB’nin kendi başına hareket edemeyeceğini, bir
başka ifadeyle ABD’siz bir sürece girmesinin mümkün olmadığını da bize
gösteriyor.
ABD-AB arasında Ukrayna konusunda görüş alışverişlerinin
Zelensky üzerinden gerçekleşmekte olduğunu söylemek ise yanlış olmayacaktır.
Öyle ki, Florida’daki dünkü görüşmenin ardından,
Zelensky’nin bugün ABD’den Paris’e geçişini bu yönde bir gelişme olarak
yorumlamak mümkün.
Bununla birlikte, savaşı sona erdirmeye matuf girişimlere
rağmen, Rusya tarafından, Ukrayna’ya yönelik saldırıların en şiddetlilerinden
birinin yaşanmakta oluşu da, kafalarda soru işareti oluşmasına neden oluyor.
Ukrayna’ya barış getirme çabalarında bu haftanın gayet
kritik olduğu görülüyor. Batı ülkelerinde Noel hazırlıkları sürerken, ABD
yönetimi, Noel öncesinde barış sürecini nihayete erdirme amacında.
Bu hafta yapılacak görüşmelerin, Avrupa açısından da
gayet önemli olduğunu söylemek gerekiyor.
https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/ukraynaya-baris-geliyor-mu-peace-coming-to-ukraine/

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder