2 Aralık 2025 Salı

Sumatra’da “doğal afet”: insan kayıpları mı sistemik hata mı? / “Natural disaster” in Sumatra: human casualties or systemic failure?

Mehmet Özay                                                                                                                             03.12.2025

Asya-Pasifik bölgesinde yaşanan muson mevsimi bu yıl etkisini farklı bir şekilde gösterirken, olan biteni salt ‘doğal afet’ kavramıyla açıklanmaya yetmeyecek boyutlarının var olduğu yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı...

Kasım ayı başından bu yana yaşanan ve kesintisiz süren yoğun yağış ve siklonun etkisiyle Singapur, Malezya, Endoneya’nın önemli şehirleri, bölgeleri ‘doğal afete’ teslim oldu.

Özellikle, Sumatra Adası’nda Açe, Kuzey ve Batı eyaletlerinde yoğun yağış ve siklonun etkisiyle şu an itibarıyla sayısı bin’i aşmış durumda. Kayıp sayılarını tam anlamıyla belirlemek ise -şimdilik- pek mümkün değil...

Doğal iklim

Kasım ayının başından itibaren Asya-Pasifik bölgesi yüzyıllardır olduğu gibi muson mevsimini yaşıyor.

Yıl içerisinde iki dönem olarak ortaya çıkan muson mevsiminde Kasım-Mart aralığında Güneybatı’dan yani Mikronezya, Avustralya bölgesinden esen rüzgârlarla oluşan yoğun yağış bölge için gayet önemli bir iklim anlamı taşıyor.

Nehirler, göletler, yer altı sularının oluşması kadar, sulu tarım özellikle de bölgenen temel gıda maddesini teşkil eden çeltik tarımı yapılan bölgelerde  bu yağmur mevsiminin önemine kuşku yok.

Bu durumu, bölgede iki üç farklı dönemde yapılacak seyahatlerle gözlemlemek mümkün.

Kurak mevsimde nehirlerin debisinin azaldığı, göletlerde suların çekildiği, çeltik, mısır vb. gibi suya ihtiyaç duyan tarım alanlarının nasıl kupkuru kesildiğini görmek zor olmayacaktır.

Bu yıl yağmur mevsiminin başlaması, benzeri bir sürecin beklentisi ile doğal bir yaklaşıma konu oluyordu.

İklim ve felâket

Ancak, bu geçen hafta neredeyse tüm bölge ülkelerinde ‘doğal felâket’ adıyla anılan sürecin ortaya çıkmasıyla farklı bir tecrübenin gelişmekte olduğu konusunda kaanatler giderek öne çıkmaya başladı.

Temelde, yıllık yağış eğilimlerine ve etkilerine baktığımızda, aralarında Singapur gibi gelişmiş bölge ulus-devletlerinde olduğu yani, Tayland, Malezya, Filipinler, Endonezya’da sel baskınlarının sadece kırsal bölgelerde değil, şehir yerleşimlerinde de, önemli maddi ve hatta insanların hayatına mal olduğunu görürüz.

En basit örneğini, söz konusu bu ülkelerin başkentleirnde veya büyük şehirlerinde ana arterlerindeki yaşlanmış dev ağaçların dallarının ana caddelere düşmesi veya yağmura eşlik eden fırtınanın etkisiyle kökünden sökülüp yolları kapatması, bir anlamda doğal ve beklenen bir sonuçtur.

Bu süreçlerde, sürücüler yayalar hayatlarını kaybetme veya yaralanma risklerini sürekli taşırlar ve bunun ‘doğal bir sonuç’ olduğunu yaşanan vakalar sonucunda gündeme getirilir.

Yine her yıl tekrarlandığına dikkat çekmek istediğim bu yağış mevsiminde örneğin Malezya’nın doğu sahilleri yani Trennganu, Kelantan, Pahang başta olmak üzere güneyde Cohor, batı sahillerinde Selangor, kuzeyde Kedah’da sel baskınları sonucu onbinlerce insan geçici barınma noktalarına sevk edilirler.

Bugün yaşanan ise, kesintisiz süren yoğun yağış ve siklonun etkisiyle Singapur, Malezya, Endoneya’nın önemli şehirleri, bölgeleri ‘doğal afete’ teslim oldu.

Tsunami hatırlatması

Bu yıl muson yani, yağış mevsiminin iki farklı iklim boyutunun yani siklon (cyclon) ve yağış birleşmesi neticesinde özellikle Sumatra Adası’nın Kuzey ve Batı bölgelerini vuran ‘doğal afet’ akıllara tam da, 20 yılı dolmuş olan tsunamiyi akla getirmeye yetti.

Bölgede yaşı elverenler için bu geçmiş acı hatıranın yenilenmesi anlamı taşırken, 26 Aralık 2004 günü yaşanan tsunaminin deniz tabanında ortaya çıkan depremin tetiklediği dev dalgalarla sahil bölgeleri tümüyle yol olmuştu.

Geçtiğimiz iki hafta sürecinde yaşananlar Sumatra Adası’nın Açe, Kuzey ve Batı bölgelerinde yaşananlar ise dağlardan sahillere doğru akan çamurlu suların nehirleri doldurup taşmasıyla köyler, kasabalar ve hatta şehirlerin belirli bölgelerinde önemli yıkımlara yol açtı.

20 yıl önce tsunamiyle ilgili ilk görüntüler bölgede faaliyette bulunan Amerikan deniz kuvvetleri helikopterlerinden çekilen fotoğraflarla dünyaya dağılmıştı.

Bugün, ‘gelişen teknoloji’ ile elinde telefonu bulunan ve az da olsa drone’a sahip bireylerin sosyal medya üzerinden ve ardından yerel ve ulusal ve nihayet uluslararası basın organlarına değin yayılan bir süreçte yaşanan felaketi ortaya koyuyor.

Yaşanan ‘doğal felaket’ nedeniyle, elektriklerin kesilmesi biz ve çevremizde bulunan dostlarımızın da bölgede bulunan eş, dost, akraba ile irtibatımızın kesilmesine neden oldu.

İki, üç boyunca haberleme imkânının olmaması, açıkçası yaşanan felaketin boyutlarının bölgeden görece uzak olanlarca da hissedilmesine neden oluyor.

Yukarıda dikkat çektiğim üzere yerel, ulusal ve uluslararası basına ulaşan yerel fotoğraflar, videolarda kapsamlı ilgili yerel bölge ve/ya ulusal kurumların acil kurtarma birimlerinin faaliyetlerine tanık olmak üzere gayet zordu.

Bölge halkının kendi imkanlarıyla ilk yardım çabalarını sürdürdüğü gözlemlenirken, yıkılan köprüler nedeniyle nehirler üzerinde ve hatta, sel sularının yoğunluğu nedeniyle kara bölgelerinde de teknelerle ulaşım sağlandığına tanık olunuyor.

Şehirlerarası karayollarının da sel sularının altında kalması ve nihayetinde hasara uğraması iki komşu şehir veya kasabalar arasında ulaşımı keserken, bölge halkı evlerine veya yakınlarına ulaşmak için günlerce süren yürüyüşlere katlanıyorlar...

Böylesi dönemlerin kaçınılmaz bir özelliği olarak gıda ürünlerine ulaşımın kısıtlılığı, tedarik zincirindeki aksamalar ve etikdışı yaklaşımlarla gündelik ihtiyaçların temini için gerekli olan ürünlerin fiyatlarındaki artış ise korkunç!

Yine bu tür durumlarda bölge halkının mobilizasyonunu sağlamada birincil öneme sahip motosikletlerinin dahi ihtiyaç duyduğu benzini alabilmek için saatlerce -o da açıksa- benzin istasyonlarında kuyrukların oluşması ‘doğal’ bir görüntüyü oluştuyor.

Sadede gelecek olursak...

Sumatra’nın Açe, Kuzey ve Batı bölgelerinde yoğun bir şekilde hissedilen bu yağış ve siklonun neden olduğu yıkımın boyutlarının bu denli büyük olmasında orman zenginliği yüzyıllardır -en azından Avrupa ve Asya-Pasifik bölgesinde bilinen Sumatra Adası’nın yasadışı veya yasal çerçevelerine uydurulmuş yıkımlara konu olmasında yatmaktadır.

Burada kastedilen sadece kaçak orman kıyımı değildir...

Ülkenin veya bölge ülkelerinde faaliyet gösteren dev şirketlerin, endüstriyel tarım adına doğal orman kaynaklarını ortadan kaldırması, bu toprakların sahip olduğu ekolojik dengeyi ve bu dengeye sonradan dahil olmaya çalışan insan toplumlarının bu ekolojik denge ile kurmaya çalıştığı dengenin tedrici olarak ekolojik denge aleyhine olarak gelişmesine neden olmuştur.

Ekonomi ve siyasi tarih açısından bakıldığında bundan o kadar pek fazla uzun olmayan bir geçmişte, Hollanda ve İngiltere sömürgeci yönetimlerinin tüm bölge topraklarında dönemin Avrupası’nın ihtiyaç duyduğu endüstriyel tarım ürünlerinin tedariki için bölge tarım arazilerinin ve ormanlarının doğal ürünlerinin dışında ve ötesinde ithal ürünleri getirip geniş tarım plântasyonları açmalarının doğurduğu siyasal, ekonomik, ahlaki vb. gelişmeler ilgili akademik çalışmalarda yer alıyor.

Bugün, bağımsızlığını ilan etmiş olan bölgedeki ulus-devletlerin ise kendi halkına karşı tıpkı sömürgeci yönetimlerinkine benzer bir yaklaşımla ekonomik gelişmeler uğruna -ki, bu ekonomik gelişmelerin bölge halkına ne türden kapsamlı, bütüncül, sürdürülebilir bir etkisi olduğu oldukça tartışmalı bir konudur- aynı süreçleri takip etmesi tarihi bir hata olarak değerlendirilemez herhalde...

‘Doğal afetlerin’ doğallığı ile bu afetlerin boyutlarının insan toplumlarının varlığı ile oluşan bütünlüğünü farklı değerlendirmek gerekiyor.

Bu noktada, söylenmesi gereken Sumatra’da yaşananlar bir doğal afet değil, aksine bir sistemin bütüncün yanlışlığının ifadesidir.

https://guneydoguasyacalismalari.com/tr_tr/sumatrada-dogal-afet-insan-kayiplari-mi-sistemik-hata-mi-natural-disaster-in-sumatra-human-casualties-or-systemic-failure/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder