16 Mart 2025 Pazar

Tokyo konferansı: küresel barış ya da küresel savaş? / Tokyo conference: global peace or global war?

Mehmet Özay                                                                                                                             15.03.2025

Tokyo’da 3-4 Mart günlerinde “Küresel Barış inşası Birliği” (Global Peacebuilding Association) tarafından gerçekleştirilen uluslararası konferans, küresel barış ve küresel liderlik konusunda var olanları kadar, yeni tartışmaları da gündeme taşıdı.

Toplam 30 ülkeden düşünce kuruluşlarından ve küresel organizasyonlardan temsilcilerin yer aldığı konferansın zamanlaması gayet önemli...

Gözlemciler, BM’nin kuruluşundan bu yana, BM üzerine yapılan en hararetli tartışmaların yaşandığına dikkat çekiyorlar.

İlgili konferansın, “BM’nin küresel sorunları çözmekte aciz kaldığı yolunda” bir süredir yüksek sesle dile getirilen söylem ve suçlamalar karşısında, BM içerisinde ve benzeri küresel kurumlarda reform talebinin giderek yükselerek kendini ortaya koyduğu gözlemleniyor.

Bu yönde atılan ve önemli sayılabilecek adımlardan biri, geçtiğimiz Eylül ayında ‘Gelecek Zirvesi’ adıyla yapılan toplandıydı.

Bu çerçevede, başta BM Güvenlik Konseyi ve diğer küresel yönetişim kurumlarında değişimi öngören bir öneriler paketi gündemde...

BM Güvenlik konseyi ve reform

Bu kurumlar arasında özellikle ‘Güvenlik Konseyi’ belirleyici yapısıyla dikkat çekiyor.

Beş daimi ülkenin ve bu ülkelerin her birinin sahip olduğu veto hakkı, küresel yönetişimin önündeki en önemli engellerden biri kabul ediliyor.

BM içinde özellikle, ‘küresel güney’ olarak adlandırılan blok içerisinde Batı ve Anglo-Sakson dünyası dışında “çok katmanlı yönetişim” modeline yapılan vurgu, yaşanan sorunların aşılmasında, küresel monopolcü veya küresel oligarşik yapının ortadan kaldırılabilmesinde bir araç kabul ediliyor.

Bununla birlikte, BM ve ilgili kurumlarda olası bir reformun da, yukarıda dikkat çekilen küresel monopülcü çevrelerin iknası veya liderliği ile olacağına da kuşku yok.

Bu monopolcü yapıların dışında, herhangi bir alternatif oluşumun ise çok daha yapıcı mı yoksa, çok daha yıkıcı mı sonuçlar doğuracağı konusu ise şimdilik spekülasyondan öte bir anlam ifade etmiyor.

Bizatihi bu iki durum, küresey güney içerisinde yer alan ülkeler için temel bir açmaz olarak ortada duruyor.

Hangi güç?

Küresel yönetişim kurumlarında yapısal değişimi öngören yaklaşımın dışında, göz ardı edilmemesi gereken bir diğer husus “kimin yasalarının” egemen olacağıyla alâkalıdır.

Asya-Pasifik bölgesindeki gelişmeler dikkate alınacak olursa, egemen denizcilik yasaları, yerleşik uluslararası yasaların varlığı vb. (rule of law) ilgili ülkeler arasındaki ayrışmanın tam da, merkezinde bir sorun teşkil ettiğini gösteriyor.

 

BM veya ilgili kurumların reform edilerek yeniden yapılaştırılmasında, “kimin yasaları” konusu hiç kuşku yok ki, öncelikli bir soru olarak gündeme geliyor. 

 

BM ve reform ile ilgili söylemlerde dile getirildiği üzere, dünyanın artık 2. Dünya Savaşı sonrası ortamda olmadığı yaklaşımında haklılık payı olmakla birlikte hem, 2. Dünya Savaşı’nı hem de, sonrasını yapılandıran eko-politik sistemi (eco-politic structure) göz ardı ederek gelişmeleri yeniden yorumlamak ve değerlendirmek mümkün gözükmüyor...

 

Gündem: ‘kriz’

 

Tokyo’daki toplantıda, bu yılın, 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ve akabinde, Birleşmiş Milletler’in kuruluşunun 80. yılı olmasına yapılan vurgu ile özellikle, son on yılda küresel yönetişim ve barış süreçlerinde yaşanan gerileme arasında bir bağ olduğuna kuşku yok.

Bunun yanı sıra, toplantıda, yukarıda dikkat çekilen sorunlara yapılan vurgu ve çözüm arayışları yönündeki söylemin temel gerekçesi açıkçası, herkesin bilgisi dahilinde denilebilecek özellikleriyle, bölgesel ve küresel sorunların gündelik yaşamın ortasına oturmuş durumda olmasıdır.

Bir yandan, Avrupa’nın ortasında Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgaliyle başlayan ve üç yılı aşkın süredir devam eden savaş; ardından, ABD’de yaşanan başkanlık değişimiyle birlikte, başkan Donald Trump ve hükümetinin sadece Çin’le sınırlı olmayan aksine, yanı başındaki Meksika ve Kanada gibi komşu ülkelerden başlayarak giderek küresel toplumun çeşitli kesimlerini hedef alan ticaret savaşı olgusu; Asya-Pasifik bölgesinde Çin’in komşu ülkeleri tehdit eden boyuttaki hegemonik girişimleri; dünyanın farklı köşelerinde gün be gün ortaya çıkan iklim değişikliğine karşılık gelen doğal gelişmeler vb. bu konferansı önemli kılmaya yeten faktörlerdir.

ABD’de başkan Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde yani, 2016 yılında başladığı Çin’i hedefe alan ticaret savaşlarının yerini bugün, bu hedefin daha da genişletilmiş ve giderek küresel toplumun çeşitli kesimlerini hedef alan yeni ve geliştirilmiş bir versiyonuyla karşı karşıyayız.  

Bu durum, akıllara hiç kuşku yok ki, bir süre önce ABD başkanı Donald Trump ve yardımcısı JD Vance Ukrayna Devlet başkanı Vlodomir Zelenksyy’i Beyaz Saray’da basının önünde gerçekleştirdikleri çatışmacı söylemi akla getiriyor.

Özellikle, Trump’ın Zelenksyy’e yönelik suçlayıcı bir dille “3. Dünya Savaşı’nın çıkması için uğraşıyorsun” yolundaki söylemi belki de, bazı ulus-devletler tarafından gizli/açık hissedilen ve kapalı kapılar ardından seslendirilen 3. Dünya Savaşı olgusunun dünya kamouyounun gündemine açıkça getirilmesi anlamı taşıyor.

Küresel savaş önlenebilir mi?

Bu çerçevede, Tokyo’da yapılan toplantıyı sadece 2. Dünya Savaşı’nın bitişi ve yeni bir küresel iletişim kurumu olarak Birleşmiş Milletler’in kuruluşunu anmakla sınırlı bir gelişme kabul etmek mümkün gözükmüyor.

Bu toplantının, ABD’nin Asya-Pasifik’teki en önemli ittifakı olan Japonya’nın başkentinde gerçekleşmiş olmasının ve hatta ABD’den düşünce kuruluşlarından temsilcilerin de katılmasının doğurduğu bir tür ikilem de yok değil.

Bununla birlikte, dünya savaşı olgusu ve bu olgunun getirdiği en yıkıcı sonuçları Japonya’dan başka birinci elden algılayabilecek bir dünya toplumunun olmaması, her ne kadar ABD ile ittifakı olsa da, Japonya’da devlet aklının ve kamu vicdanının olası bir dünya savaşı ihtimalinin gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını da akla getiriyor.

Aslında bu toplantının, 2023 yılında yine Tokyo’da yapılan benzeri toplantıda dikkat çekilen

“uluslararası toplumun dünyanın karşı karşıya kaldığı sorunları çözmekte aciz kaldığı” yönündeki tespitte bir tür devamlılık olduğunu gösteriyor.

Öyle ki, aradan geçen iki yıla karşın, sorunların çözümü konusunda küresel bir iradeden söz etmek bir yana, gelişen yeni koşullara göre var olan küresel tehdit boyutlarının giderek artmakta olması endişelerin katlanarak devam ettiğini gösteriyor.

Bu ve benzeri küresel toplantıların temel amacının “birlikte hareket etme” olgusunu fiili olarak canlı tutma ve hayata geçirmeyi hedeflemesine karşılık bunun ne şekilde olacağı yönünde bir tür belirsizliğin de olduğuna kuşku yok.

https://guneydoguasyacalismalari.com/tokyo-konferansi-kuresel-baris-ya-da-kuresel-savas-tokyo-conference-global-peace-or-global-war/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder