Mehmet Özay 20.04.2025
Büyükelçi Xie
Feng, yaptığı açıklamada, ABD yönetimine seslenerek, iki taraf arasında gümrük
vergilerinin karşılıklı artışıyla gündeme gelen ve giderek artmakta olan
gerilime dikkat çekerek, “her iki tarafın da kaybedeceği bir sürecin
yaşanmasından önce”, ABD’ye masaya oturma çağrısında ve de davetinde bulundu.
Çin
büyükelçisinin dünkü açıklamasının, ABD başkanı Donald Trump’ın Cuma günü
yaptığı -ve her zaman olduğu gibi detay vermeyerek, “Çin’le çok iyi bir
diyalogumuz” var anlamına gelen açıklamasından sonra gelmesi dikkat çekiyor.
Çin’in tutumu
Büyükelçi’nin
söyleminin ve de çıkışının, bireysel bir çıkış olmadığı ortada...
Bu yaklaşım,
Pekin’deki Çin siyasi elitinin görüşünü doğrudan yansıtması şekilde
değerlendirilmesinde yarar var.
Büyükelçinin
açıklamasında dikkat çeken ikinci bölümde, ABD yönetiminin anlaşma masasına
oturmaması halinde, Çin’in, gümrük vergileri üzerinden kendisine yöneltilen
ticaret savaşına karşılık vermekten çekinmeyeceğini söyledi.
Büyük kriz
uyarısı!
Buna ilâve
olarak, bu sürecin nelere mal olabileceğine dair ise, 1930 yılında yaşanan
küresel ekonomi depresyonuna vurgu yaparak ortaya koydu.
Çin
büyükelçisinin ortaya koyduğu açıklamanın ilk bölümü, oldukça rasyonel bir
çıkış ve bu çıkış bugüne dayanmıyor.
Gerilimlerin
yaşanmasından çok önce Pekin’den başta devlet başkanı Şi Cinping olmak üzere
çeşitli düzeylerdeki yetkililer, ABD ile ekonomik anlamda “ortak zeminde,
birlikte var olmak istedikleri” anlamına gelecek söylemi sürekli gündeme
taşıyorlardı.
Bugün Çin’in
ABD büyükelçisi açıklamasıyla yukarıda dikkat çekilen söylemin ötesine
taşınıldığı anlaşılıyor.
İki temel husus
Burada iki
nokta dikkat çekiyor...
İlki, Çin’in,
ABD yönetimince maruz bırakıldğı yüksek vergi yaptırımları karşısında sessiz
kalmayacağını bu kez, Washington’daki temsilcisi vasıtasıyla ortaya koymasıdır.
İkincisi,
Çin’in ABD’nin gerilimli çıkışları karşısında benzer süreci başlatacağıdır.
Çin’in, 20
Ocak’tan bu yana, ABD’de Trump yönetimi tarafından sürekli güncellenen gümrük
vergilerindeki artış politikası karşısında, kendine özgüveninin devam ettiği
anlaşılıyor.
Büyükelçi
vasıtasıyla dün yapılan açıklamanın, bu özgüvenin ifadesi ve de yenilenmesi
olarak okumak mümkün.
Gelişmeleri doğru
okuyan kim?
Bununla
birlikte, yaklaşık üç aylık Trump yönetiminin uygulayageldiği gümrük vergileri
politikalarının kanımca Çin yönetimi tarafından diğer ülkeler üzerinde de
oluşturduğu baskının ABD’ye değil, Çin’in benimsediği politikalar yakın ve
hatta onları destekleyecek boyutta olmasından güç aldığını söylemek gerekir.
Pekin’in bugüne
kadarki resmi söylemini tekrarlayan Çin elçisinin açıklamasındaki odak nokta,
“birlikte var olma” etrafında şekilleniyor.
Ancak, ABD’de
-2016-2020 yıllarındaki birinci Trump yönetiminden başlayarak, 2020-2024 Biden
yönetiminin de içinde yer aldığı süreçte, Çin’in önerdiği ve küresel çapta -en
azından, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelerin de gizli-açık destek verdiği,
“birlikte var olma” olgusuna sıcak bakmadıkları ortadadır.
Şayet, Çin’in
ve diğer ülkelerin bu konudaki siyasal tutumu ve davetine, ABD’de her iki
yönetimin olumlu cevap vermiş olsalardı, bugüne kadar, -en azından- gümrük
vergileri politikasında statükoyu koruyucu bir süreç takip ederler veya
gerilemesi konusunda bir çaba içerisinde olabilirlerdi.
Washingon’dan
böylesi bir gelişme hasıl olmadığına göre, Çin’in tüm girişimleri ve
açıklamalarına karşı, bugün ABD’de Trump yönetiminin atılan bunca adımların
ardından, ‘görüşmelere yeşil ışık yakacağını’ düşünmek oldukça güç.
Trump sürprizi
Bununla
birlikte, Trump’ın “farklı” bir siyasetçi tipini sergileyen ve bu rolü
isteyerek kasıtlı ve bilinçli bir şekilde oynayan Trump’ın önümüzdeki dönemde
ne yapıp yapmayacağı konusunda alternatifleri masaya koymak gerekir.
Bir bakarsınız,
Trump söyleminde 180 derece değişikliğe giderek, Şi Cinping’le masaya
oturuvermiş!
Böyle bir
durumun hasıl olmasın da bile, Çin veya küresel kamuoyu öyle istediği için
değil, yine kendi bireysel ve ülkesi çıkarlarını öncellemenin garanti altına
alınması halinde gerçekleşebilecek bir ihtimalden bahsediyoruz.
Geleneksel tıp
metaforu
Çin büyükelçi
mesajını, metaforik olarak Çin tıbbına dayandırarak zenginleştirerek sunmuş!
“Yin” ve “Yang”
olarak adlandırılan ve birbirine zıt güçler olarak bilinen yapının oluşturduğu
ahenk ve dengenin, benzerinin uluslararası ticaret ilişkilerinde, Çin-ABD
arasındaki ticaret ilişkilerinde gerçekleşmesine atıfta bulunuyor.
Zıt olmak ve
birbirini iten güçler olmakla birlikte, birinin ötekini ortadan kaldırmadığı
bir denge hali...
Trump ve
kabinesinin, böylesi bir Doğu değerini ve metaforunu ne denli anlayabileceğini
ve önem verebileceğini kestirmek güç.
Ancak, Çin
yönetiminin Washington’daki büyükelçisi vasıtasıyla küresel kamuoyuna gayet
olumlu bir çözüm önerisi ile geldiğini söylemek gerekir.
En azından,
küresel ekonominin atardamarı hükmünde olan Doğu ve Güneydoğu Asya bölgesindeki
Çin’e yakın veya görece uzak ülkeler ve toplumlarda, bu metaforik yaklaşımın
kanımca oldukça olumlu bir karşılık bulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Nihayetinde,
bölge yazılı ve görsel medyasında, ilgili ikili ilişkiler ve uluslararası
toplantılarda ABD’nin bir kefeye Çin’in bir kefeye konduğunda, ABD’nin yer
aldığı kefenin olumsuz tarafı temsil ettiğine tanık olunuyor.
Hem de bu
görüş, tüm Asya-Pasifik bölgesindeki ABD’nin on yıllardır müttefiki olan
ülkelerin de içinde bulunduğu uluslar tarafından da paylaşılıyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder