Mehmet Özay 18.04.2025
“Açe, Osmanlı’ya nasıl yardım etti?” çarpıcı bir soru cümlesi, değil mi?
Aslında, pek çok kişi soruyu bu şekilde değilde, tam tersine, “Osmanlı, Açe’ye nasıl yardım etti?” şeklinde yazmayı ve okumayı ister...
Tarih, işte böyle bir şey...
Geçmişte olan biten hadiseleri nasıl okuyacağımız, değerlendireceğimiz, hangi kaynakları kullanacağımız, ne tür yorumsamada ve çıkarımda bulunacamız vs. ele aldığınız konunun anlaşılmasında gayet önemli..
Bu çerçevede, ilk elden, yukarıdaki soru cümlesi ile gizli/açık gündeme getirilen iddiayı doğru bir şekilde ortaya koyduğumuzu söylemekte yarar var.
İbn Haldun’cu perspektif
Uzmanlarının, zamanı geldiğinde başvurmaktan zevk aldıkları İbn Haldun’un -ve de diğerlerinin-, devletlerin yükselişi ve çöküşü teorisini burada hatırlatmakta ve kısaca ele almakta olduğumuz konuya uyarlanmasını dile getirmekte yarar var...
Bu çerçevede, “yükselen, gerileyen, çöken” ifadelerine başvurularak açıklanan bir siyasal yapının geçirdiği evreleri dikkate alarak, iki farklı siyasal yapı olarak Açe İslam Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkileri, dönemleri, mekânları, süreçleri vb. bağlamlarda tarihsel veriler ve mantıksal yorumsamalarla ortaya koymak gerekiyor.
Sadede gelirsek...
Açe, Osmanlı’ya yardım etti
Evet, Açe, tam açılımıyla Açe İslam Sultanlığı, tarihsel süreçlerin belirli evrelerindeki katkısı, müdahalesiyle Osmanlı Devleti’ne yardım etmiştir...
Kısaca ifade etmek gerekirse Açe İslam Sultanlığı, Osmanlı Devleti’ne bu yardımı nasıl yapmıştır sorusunun cevabını kısaca ve belli başlıklar altında sıralamak gerekir:
a) Açe devleti, okyanuslara açılımı ve de, okyanuslarda tecrübesi olmayan Osmanlı’yı, Hint Okyanusu’na davet etmiştir;
b) Açe devleti, özellikle, 16. ve 17. yüzyıllarda, sahip olduğu denizcilik ve döneminin ticaret evreninde sahip olduğu yeriyle, Hint Okyanusu’nda süre giden küresel ticaret yapılaşmasında belirleyici olan süreçlerde, şu veya bu şekilde, Osmanlı sınırlarındaki coğrafyaya başta baharat olmak üzere ilgili emtianın ulaştırılmasını sağlamıştır;
c) Açe devleti, Müslüman toplumlar arasında, 19. yüzyıl ikinci yarısı gibi, Müslüman toplumların Batıyla modern ilişkilerinin ortaya çıkıp, yoğun ilişkilere konu olmasıyla birlikte gündeme gelen, İslam Birliği (Pan-İslam) gibi siyasal kavramsallaştırmaların kullanımından ve dolaşımından çok önceleri yani, 16. yüzyıl ortalarında İslam birliğinin neye tekabül ettiğini ortaya koyacak açılımlar sergileyerek belirli parametreler bağlamında, okyanuslar ötesi mesajıyla Osmanlı’yı bu sürece hazırlamıştır;
d) Açe devleti, 19. yüzyıl ortalarından başlayarak yaklaşık yarım
yüzyılı aşkın bir süre boyunca Osmanlı siyasal elitini yeniden Hint Okyanusu’na
ve siyasal ilişkilere davet etmek suretiyle, ‘Avrupa’nın “hasta adam” olarak
nitelendirmesinden kurtulmaya ve kendine güven duymaya çalışan bir siyasal
duruş sergilemesini sağlamıştır.
Açe’nin, Osmanlı siyasal elitini davet ettiği bu temel süreçlere bakıp üzülecek, gücenilecek ve hatta aşağılık kompleksi duyulacak bir durum olduğunu söyleyebilir miyiz?
Akademi ve düşünce dünyasında bu tür, politiko-psikolojik gerilimlere gerek yok ve olmamalıdır...
Ya da, tarihe adaletli yaklaşmanın bir ifadesi olarak, Açe’nin bu politik ve siyasal eylemlerinin birileri için gurur duyulacak, üstünlük kompleksi geliştirilecek vs. bir yönü de bulunmuyor...
Temelde, akademi ve düşünce dünyasında, bugünün meseleleri kadar, tarihi gelişmeler de, ilişkiler de her türlü yapılanmaya açıktır ve de öyle de olmalıdır.
Bu anlamda, tarihi vakıaları anlama, irdeleme, yorumsama konusunda, pek çok metodolojiden tek tek yararlanmak kadar, belki çoklu bir yöntemle hareket ederek, gelişmeleri farklı bağlamlarda, açılarda ele alıp değerlendirmek gerekir.
Tarihsel sürpriz ya da tarihsel devamlılık
Açe devletinin, Osmanlı ile ilişkilerini beklenmeyen veya tarihsel bir sürpriz olarak görmek isteyenler olabilir.
Tarihsel gerçeklikle ve entellektüel düşünceyle uzaktan yakından alâkası olmayan bu yaklaşımı ortadan kaldırmaya katkıda bulunacağı düşüncesiyle, düşünmesi beklenen akademik akılları bir başka soru cümlesiyle harekete geçirelim önce...
“Açe, nasıl olup da okyanus ötesinden Osmanlı siyasal elitini döneminin jeo-politik, siyasal ve ekonomik gelişmelerinin odağına çekmeye teşebbüs etmiş olabilir?”
Bu noktada, şunu vurgulamakta yarar var ki, Açe’nin tarih boyunca, “geniş Malay dünyası” olarak tanımladığımız coğrafyada oynadığı rolün anlaşılmaması halinde, Açe-Osmanlı bağlamını anlamak da pek mümkün olmayacaktır.
Bu durumda, Açe’deki İslami siyasal ve toplumsal varlığın geçmişini daha da öteye taşındığını görmek ve anlamak gerekiyor.
Samudra-Pasai
Tarihsel süreç olarak daha da geriye gidersek, Samudra-Pasai Sultanlığı’nın -ki, farklı yaklaşımlara göre, Osmanlı’nun kuruluşundan birkaç yüz yıl önce, Sumatra Adası’nda siyasal varlığı ortaya çıkmış ve üç, dört yüzyıl siyasal varlığı devam etmiş -12. yüzyıl ilâ 16. yüzyıl başları- bir devletten başlatmamız gerekir.
Samudra-Pasai’nin, geniş Malay dünyası’nın İslamlaşma sürecinde, Seyyid Muhammed Naquib al-Attas’ın yaklaşımıyla dile getirecek olursak, Malay toplumlarının ‘rasyonelleşmesinde’, Samudra-Pasai’nin belirleyiciliğine kuşku bulunmuyor.
Birilerinin temel başvuru kaynağı olarak görmek istediği Malaka Sultanlığı’nın kuruluş ve gelişim süreçlerinde başat faktörün Samudra-Pasai olduğunun görülememesi bile, tarihsel süreçlerin ne denli yanlış okumakta ve değerlendirilmekte olduğunu ortaya koyuyor .
Samudra-Pasai’nin, 13. yüzyıl sonu yani, 1297’de Marco Polo’nun, 14. yüzyıl ortalarında yani 1345’de Ibn Batuta’nın seyahatlerinde ve de anlatılarında gayet önemli bir yeri olduğunu; ve aynı Samudra-Pasai’nin, 15. yüzyıl başlarında dönemin Çin siyasal bütünlüğü içerisinde ortaya çıkan Ming Hanedanlığı’nın (1368-1644) erken dönemlerinde yani, 1405-1433 yılları arasında Zheng He liderliğinde gerçekleştirilen yedi deniz seferi süreçlerinde defaatle uğranılan ve Çin sarayı ile ilişkileri siyasal ve ticari ilişkileri bulunan bir devlet yapısı olduğunu hatırlatmak gerekiyor.
Samudra-Pasai ve Osmanlı ilişkileri!
Bu vesileyle, zihinleri harekete geçirecek bir diğer soru yönelteyim...
Samudra-Pasai sultanlığı Osmanlı’nın kuruluş ve gelişme dönemine bir katkısı olmuş mudur?
Ya da birilerinin beklentisine karşılık gelecek şekilde, Osmanlı daha kuruluş ve gelişme dönemin de dahi, Açe’ye Samudra-Pasai’ye yardımcı olmuş mudur?
Birilerinin, bu sorulara cevaplar bulmaya başlayacağını düşünübeliriz..
16. yüzyıl başı ilâ 20. yüzyıl başı arasında dönem dönem yaşanan kaoslara, durakmalara, gerilemelere ve yeniden yükselmelere konu olacak şekilde siyasal varlığı, bağımsızlığı, siyasal ve ekonomik gücü devam etmiş Açe İslam Sultanlığı’nın Osmanlı ile kurduğu ilişkilerin önemine kuşku yok.
Bunda tarihsel, kültürel, toplumsal olarak bir engel bulunmuyor...
Açe’nin, geniş Malay dünyasında ve de Hint Okyanusu’nda oynadığı rolün hakkını tarihi veriler üzerinden ve de anlamlı yorumsamalar ve çıkarımlarla ortaya koymak bir zorunluluktur.
Ancak, bazı ülkelerde, bazı akademik çevrelerde ortaya konulan yaklaşımların, akademik ve entellektüle zaafiyetlerinin başında, Açe coğrafyasında neşet eden ve gelişen kültürel, dini, toplumsal ve siyasal gerçekliği anlamlı ve doğru bir şekilde okuma becerisinin gösterilebilmesi için daha çok zamana ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor.
https://guneydoguasyacalismalari.com/ace-osmanliya-nasil-yardim-etti-how-did-aceh-help-the-ottomans/

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder