4 Ocak 2025 Cumartesi

Bangsamoro’da seçim süreci… / Election process in Bangsamoro…

Mehmet Özay                                                                                                                            03.01.2025

Bangsamoro halkı, Mayıs ayında yapılacak olan yerel parlamento seçimlerine hazırlanıyor.

Filipinler’in güneyinde Mindanao’nun belirli bölgelerini kapsayan, Bangsamoro barış anlaşması’nın nihai sonucu kabul edilen, Moro Halkı’nın otonom yönetime geçişe aylar kaldı.

2014 yılı Mart ayında, Moro İslami Kurtulu Cephesi (Moro Islamic Liberation Front-MILF) ile Filipinler merkezi yönetimi arasında imzalanan kapsamlı barış anlaşması (Comprehensive Agreement on the Bangsomoro) ve 26 Şubat 2019 bu yana uygulanan Bangsamoro Geçiş Yönetimi’nin (Bangsamoro Transition Authority-BTA) ardından, şimdi sıra yerel parlamento seçimlerinde...

8 parti

Mayıs ayında yapılacak seçimler için, Bangsamoro Seçim Komisyonu, geçtiğimiz Ekim ayından bu yana seçim hazırlıklarını sürdürüyor.

Seçimlere 8 partinin katılması bekleniyor.

MILF, gelişmekte olan siyasi hayata adapte olurken, seçimlere, “Birleşik Bangsamoro Adalet Partisi” (United Bangsamoro Justice Party-UBJP) adıyla katılacak.

Ancak, UBJP seçimlerde yanlız olmayacak…

Yerel parlamento seçimlerine katılacak partiler şunlar: Bangsamoro Özerk Yönetim Bölgesi Büyük Koalisyonu (BGC), Birleşik Bangsamoro Partisi (al-Ittihad-UKB), İlerici İttifak (Inclusive Services Progressive Alliance-SIAP), İlerici Bangsamoro Partisi (Progressive Bangsamoro Party), Moro Ako, Bangsamoro Partisi (BAPA), Bangsamoro Halk Partisi (BPP), Bangsamoro Halkları Demokratik Partisi (BPDP), Mahardika Partisi.

Bu geniş dağılıma rağmen, bazı ittifak oluşumlarının ortaya konduğu gözlemleniyor. Örneğin,

Bangsamoro Özerk Yönetim Bölgesi Büyük Koalisyonu (BGC) bünyesinde Al-Ittihad, BPP, ve SIAP yer alıyor.

Bunun yanı sıra, bölgede bağımsızlık süreçlerini başlatan isim olarak da bilinen Nur Misuari’ye bağlı gruplar Mahardika Partisi’nde biraraya geliyor.

Bangsamoro seçime nasıl hazırlanıyor?

Seçim sürecinde istikrar ve güvenliğin sağlanması dikkate alındığında, Seçim Komisyonu’nun kamuoyunu bilgilendirme faaliyeti büyük önem taşıdığına kuşku yok.

Bu süreçte, özellikle Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler Proje Hizmetleri ve Asya Vakfı gibi uluslararası örgütler kayda değer rol oynuyor.

Seçimlere katılacak parti sayısının fazlalığı, Bangsamoro’da demokratik rekabet anlamına gelmesi kadar, bir tür iç mücadele anlamı da taşıyor.

Bölgede faaliyet gösteren ve bazılarına yukarda değindiğimiz uluslararası örgütler, seçim sürei öncesinde bölge halkını ‘demokratik pratikler’ ve ‘yasal koşullara’ hazırlama görevini üstlenirken, bunun bölge halkı arasında ne tür yansımaları olacağını Mayıs ayında yapılan seçimlerde göreceğiz.

İlgili yapıların bölgedeki seçimlere kadınlar, gençler gibi kategorilerle yumuşak müdahalelerde bulunuyor olmalarını, bölgede yaşanan toplumsal değişimler çerçevesinde değerlendirmek mümkün.

Bununla birlikte, bu yapılaşmaların Bangsamoro Geçiş Parlamentosu’nun hakimiyetinin Mayıs seçimleri sonrasında, ne tür bir devamlılık sağlayacağı ise üzerinde durulması gereken bir konu.

Bu söylemi gündeme getirmemizin nedeni, söz konusu yabancı sivil toplum oluşumlarının belirli partileri ve adayları destekleme konusunda açık çabalarının olması.

Bangsamoro toplumuna ‘demokrasi’ pratiklerini getirme iddiasıyla gönüllü faaliyetlerde bulunan bu yapıların, Bangsamoro siyasal yapılaşmasını yönlendirme, manipüle etme vb. süreçleri tetikleyip tetiklemeyecekleri ise izlenmeye değer bir hususu oluşturuyor.

Güvenlik olgusu

Bölgede hâlâ varlığını sürdüren temel sorunlardan bir diğerini ise, silahlı gruplar oluşturuyor.

Bu grupların, kendi başına hareket eden dağınık grup özellikler göstermek yerine, belirli bölgelerde ‘hanedan’ olarak adlandırılan geniş aile gruplarına bağlı yapılar olarak dikkat çekiyor.

Sadece Mindanao’nun değil, Filipinler’in temel sorunu olarak dikkat çeken bu husus, Mindanaou bölgesinde de geçerli.

Öyle ki, ülke genelinde on bölgeden sekizinde yerel yönetimlerin söz konusu bu yapıların yönetime hakim oldukları düşünüldüğünde ‘demokrasi’ pratikleri bağlamında karşımızda farklı bir olgunun ve sürecin olduğu görülüyor.

Bangsamoro Geçiş Dönemi Parlamentosu lideri Murat İbrahim, benzer bir duruma, yaklaşık bir yıl önce verdiği bir mülâkatta dikkat çekmişti.

Tüm bu açıklamalara bakıldığında, silahların bırakılmasının ardından, savaşçıların silahları iadesi sürecinin, tam anlamıyla hayata geçirildiğini söylemek güç.

Bu durum, sadece, MILF içinde farklı grupların kendi başlarına hareket edebilme olasılığından kaynaklanmıyor.

Yukarıda dikkat çekildiği üzere, belirli toplumsal liderler etrafında örüntülenen sosyal yapının da, temel bir neden oluşturduğu ortada.

Geçiş dönemi – kalıcı barış

2014 yılında imzalanan barış antlaşmasının ardından, 2019-2022 yılları arasında, uygulamaya konulan ‘Bangsamoro Geçiş Dönemi Parlamentosu’ uygulamasıyla, ‘geçiş yönetimi’ tecrübe edildi.

2022’de yapılması beklenen parlamento seçimleri, kovid-19 sürecinde yaşanan sorunlar nedeniyle üç yıl süreyle ertelenmişti.

‘Normalleşme süreci’ olarak da adlandırılan bugüne kadarki süreç, Filipinler merkezi hükümeti, MILF ve ‘Ortak Normalleşme Komitesi’ tarafından yürütülen programlarla ortaya kondu.

Bu sürecin en önemli bölümü ise, hiç kuşku yok ki, silahların bırakılması ve savaşçıların sivil hayata adaptasyonu oluşturdu.

Söz konusu bu gecikmenin ardında, bu yıl yerel parlamento seçimleri gerçekleştirilecek.

Devlet başkanı Junior Marcos’un babası Marcos döneminde yani, 1970’lerde başlayan bağımsızlık mücadelesi, 2000’li yılların başlarında barış görüşmelerine konu oldu.

Filipinler’de, farklı devlet başkanları ve iktidarları döneminlerinde sürdürülmeye çalışılan barış görüşmeleri nihayet, 2014 yılında atılan imzalarla kesinlik kazandı.

2010’lu yıllarda devlet başkanı olan Benigno Aquino döneminin en önemli başarılarından biri olarak tarihe geçen Bangsamoro Barış Anlaşması, Moro Halkı’na başta Mindanao Adası’nın belli bölgeleri ile Sulu ve Palawan adalarında özerk yönetim imkânı tanıyor.

Özellikle, Kovid-19’da yaşanan gecikmelerle sabık devlet başkanı Roberto Duterde döneminde hayata geçirilemeyen parlamento seçimleri, geçiş sürecinin üç yıl daha uzatılmasını gerektirmişti.

Aradan geçen süre zarfında, merkezi yöneimde önemli bir değişiklik yaşanıp Filipinler tarihine ‘diktatör’ lakabıyla geçen Ferdinand Marcos’un oğlu ‘Junior Marcos’ devlet başkanlığına gelmesiyle bazı çevrelerde söz konusu anlaşmanın hayata geçirilmesiyle ilgili kaygıların da ortaya çıkmasına neden oldu.

Bununla irtibatlı olup olmadığı tartışmalı olsa da, bu sürecin bir anlamda gündeme gelmesine tanık olunuyor.

Öyle ki, geçtiğimiz 9 Eylül tarihinde, Ulusal Kongre Yüksek Mahkeme’nin verdiği karara dayanarak, Sulu Adaları’nın Mindanao Özerk Yönetim bölgesinden çıkartıldığını açıkladı.

Karara gerekçe olarak ise, Sulu bölgesinde yapılan referandumda, halkın yüzde 54’nün Mindanao Özerk Yönetim bölgesi içerisinde yer almama yönünde oy kullanmasına dayanıyor.

Mayıs ayında yapılacak yerel seçimlerin ardından, Özerk Yönetim Parlamentosu oluşmasıyla Mindanao Adası’nın belirli bölgelerinde yeni yönetim sürecine başlanacak.

Bu gelişmenin izlenmeye değer ve öğretici olduğuna kuşku yok. Önümüzdeki süreçte gelişmeleri yakından takip edeceğiz…

https://guneydoguasyacalismalari.com/bangsamoroda-secim-sureci-election-process-in-bangsamoro/

1 Ocak 2025 Çarşamba

Yeni Yıl: Söylemler ve boşluklar / New Year: discourses and gaps

Mehmet Özay                                                                                                                            01.01.2025

Milâdi yılın bitişi ve yeni bir Milâdi yılın başlangıcı, diğer özellikleri bir yana, ulus-devletler düzeyinde yeni veya yenilenen söylemlerin gündeme geldiği dönemler olarak dikkat çekiyor.

Şu veya bu şekilde, Hıristiyan aleminin yıl dönümüyle örtüşen ve de bununla tezat teşkil edecek şekilde, sekülerleşen boyutuyla yeni yıl, ulus-devlet liderlerini ortaya koydukları söylemleriyle, -sanki, bilinçli veya bilinçsiz olarak-, kutsal liderlerin yerini almaya sevk ediyor.

Ulus-devletlerin liderlerinin, yılın belirli gününe havale edilen bu söylemleri bizatihi, gizil bir dini ritüel olarak yenilenmenin aracı işlevi görüyor.

Bu anlamda, ulus-devlet liderlerinin kendi uluslarına yaptıkları konuşmalar, söylemler ve içerikleri birer ‘kutsal metin’ bağlamında karşılık bulması gizli/açık ortaya çıkıyor.

Öncellenen dikotomi

Liderlerin, biten yılı değerlendiren, yeni yıla dair beklentileri dile getiren söylemlerinde, iç acılık kadar, karamsarlık da gündeme taşınıyor.

Her ne kadar, umutlar öncellense de, aynı zamanda bu umutlara ulaşılamayabileceği genellikle, muğlak kelimelerle ve cümlelerle örüntülenmiş bir söylem öne çıkartılıyor.

Böylece, “ortaya dikotomik bir bağlam çıkartılmasına şaşmak gerekir mi?” sorusuna, “evet” cevabı vermemiz, bu konunun üzerinde durulmaya değer olduğuna işaret ediyor.

Böylesi bir dikotomik yaklaşımla, ulusun ya bilinçlenmesi ya da kontrol altında tutulması gibi bir farklı istençlerin ortaya konulduğunu söyleyebiliriz.

Umut dağılımı

Umut aşılamanın bir yolu olarak, ‘öteki’nden gelen tehditleri öne çıkarmak ve bunları belirginleştirmek de umut dağıtmak kadar önemli aslında...

Ve bu söylemlerde, ‘öteki’nin kim olduğu pek açıklık kazanmasa da, ulusun tehdit altında olduğu vurgusu, ulus-devlete müntesip toplumu diriltici olacağı düşüncesiyle bir uyarıcı olarak işlev görüyor.

Umutları yeşertme çabası, var olan katı gerçeklikler karşısında, bir tür hayale uzanma eyleminin zorluğunu da gündeme getiriyor. 

Umudu ilgili toplumdaki her ferde eşit dağıtımın anı da denilebilecek yeni yıl söylemlerinin, bu yönüyle topluma yeniden inşa etme bağlamında bir işlevi de yerine getiriyor.

Bu umudun, maddi refah ve kalkınma yanı kadar, hiç kuşku yok ki adalet, güvenlik, istikrar, onur ve haysiyet gibi bireye ve topluma güç kadan nitelikleri de bir şekilde bünyesinde barındırıyor.

Meydan okuyan zaman (mı?)

Söylemlerin başında, ‘yaşanılan zamanın meydan okuyuşu’ vurgusuyla, belirsiz  bir düşmana gönderme yapılırken, bu durumla, aynı zamanda gizli/açık karşı karşıya kalınan tehditlerin heyulavarî varlığı öne çıkartılıyor kasıtlı veya kasıtsız olarak.

Ancak, genele şamil edilebilecek bu olguların özellikle, söylemi gerçekleştiren tek tek siyasi liderlerin kendi toplumlarını hedef alan bir boyutu olduğunu unutulmamalıdır.

Bu durum, ilgili ülkeleri küresel kamuoyu önünde belki, bir anlamda yalnızlaşmış veya yalnızlaşmakta olan bir konumda gösterirken, bu sorunun aşılmasında başvuru kaynağı olarak ilgili ülkelerin toplumlarına gönderme yapılması, öteki’ni yeniden üretirken, bu üretim üzerinden ilgili topluma bir tür değer yükleme çabası da sergileniyor.

Yani, öteki üzerinden kendini tanımlama çabasına tanık olunuyor..

Bu noktada, meydan okumaların aşılabilmesinin yegâne yolunun, ulusal birlik sürecine vurguyla hatırlatılması doğal bir söylem tarzı olarak öne çıkartılıyor.

Toplumun farklı kesimlerini, birlikte çalışmaya ve toplumsal sınıflar/katmanlar arasında farklılaşmaları ortadan kaldıracak bir yaklaşımın sergilenmesine yani, safların sıklaştırılması gündeme getiriliyor.

Takım ruhu dayanağı

Bazı ülkeler, kendi yağıyla kavrulmayı yeğler ve bunu, bilinçli olarak seçerken, bazı ülkeler küresel ortamda daha da öne çıkmayı ve küresel şartların doğurduğu rekabetçi bağlamı kendileri lehine geliştirme ve değiştirme hedefini öncelliyorlar.

İlkinde, ‘öteki’ni yeniden üretme belirsizleşir veya ortadan kalkarken ikincisinde, ‘öteki’ni üretmenin gayet ağır baskısı hissediliyor.

Bu çerçevede, demografik ve teritoryal olarak küçük ülkelerin liderleri, uluslarına takım ruhuyla hareket etmeyi önerir ve bunu öncellerlerken, aynı zamanda bu yumuşak yaklaşımın oluşturduğu bir tür hafifliğini ve rahatlığını yaşıyorlar.

Bunun yanı sıra, günün getirdiği zorluklar karşısında, takım ruhu vurgusunun, bir tür varoluşsal önem arz ettiğini her zamankinden çok daha belirgin bir vurgu olarak ortaya koyuyorlar.

Kutsanan geçmiş

Öte yandan, yoğun nüfuslu ve teritoryal olarak geniş toprakları bünyesinde barındıran ülkeler ise, ulusal tarihlerinin yüceliğini bir kez daha kutsamak suretiyle, varoluşsal zemini dünden bugüne taşıyabilmenin imkânlarını sunuyorlar toplumlarına.

Bunun temelinde, “belirsizlikler çağı”nın, her an bir veya birden fazla yıkıcı etkisine karşı karşıya kalınacağı ihtimalinin varlığı gizli/açık kendini ortaya koyuyor.

Bir anlamda, ‘ihtimal’ kelimesinin yüzdelik karşılığının pek de aşırı olmadığı bir intiba oluşturulsa da, aslında, ‘ihtimal’ kelimesi bugünün şartlarında, gayet muhtemel ve her an karşılaşılabilecek bir gerçekliğe gönderme yapıyor.

Yeni yıl, kutsal günden devr alınan ancak, sekülerleşen bağlamı içinde ulus-devletler için anlam oluşturmanın aracı haline geliyor.

Ulus-devlet liderleri, dini bağlamında hakkıyla yer alan din adamından kendilerine tevarüs eden anlam oluşturuculuk rolünü üstleniyorlar. 

Ve böylece, onların dilinden ortaya konulan söylem mensubu olunan ulusa karşı gerçekleştirilen bir ritüele dönüşüyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/yeni-yil-soylemler-ve-bosluklar-new-year-discourses-and-gaps/