20 Eylül 2021 Pazartesi

Post-modern dönem ve Naquib el-Attas düşüncesini anlamlandırmak / Post-modern epoch and making sense of the thought of Naquib al-Attas

Mehmet Özay                                                                                                                            18.09.2021

Naquib el-Attas’ın, son yüzyılda geniş Malay dünyasının yetiştirdiği önemli entelektüel şahsiyetlerden biri olduğunu zaman zaman dile getiriyoruz.

İslam kültür ve medeniyetinin geleneksel unsurlarının devamlılığı konusunda çeşitli alanlardaki eserleri ve çalışmalarıyla, adları zikredilebilecek Hamka, Ali Hasjmy, Darwis A Sulaiman gibi Malay dünyası çalışmalarıyla tanıdığımız kayda değer isimler; bu kültür ve medeniyetin en önemli unsurları olan yazma eserleri tüm yaşamını, gücü elverdiğince köşe bucak dolaşayarak toparlamaya adamış ve aktarmaya çalışmış Shaghir Abdullah gibi bireylerin yanı sıra ve öteside Malay dünyası sınırlarını aşmış bir düşünür var karşımızda.

El-Attas düşüncesinin geçerliliği

Geçtiğimiz günlerde 90. yaşına giren Naquib el-Attas’ın bugün küresel bağlam bir yana, küresel Müslüman toplumlar nezdinde dahi bir öneme tekabül etmeyecek düzeyde kalması, üzerinde önemle durulmayı gerektiriyor.

Özellikle, Müslüman kitleleri yakıdan ilgilendiren küresel anlamda bir dönemin kapanıp yeni bir dönemin başlamakta olduğu günümüzde, fikir/düşünce ve pratiğini İslami gelenekten güç alarak ortaya koyacak güçlü düşünürlere ihtiyaç olduğu bir dönemde bu ihtiyaç kendini daha çok hissettirmektedir.

Yaşanılan dönemde Müslüman toplumların ortaklaşa paylaştıkları sorunlar üzerine aktif entellektüel ve akademik yaşamı boyunca kafa yormuş, eser üretmiş, Batılı oryantalist paradigmalarla (orientalistic paradigms) ve onların Doğu’daki kopyacıları, kendinde-oryantalist (self-orientalist) uzantılarıyla mücadele etmiş bir düşünce adamı olması rağmen, niçin içinde yaşadığı Malay dünyasından başlayarak, diğer Müslüman toplumlara kadar bir entellektüel dalga oluşturamadığının tartışılması gerekmektedir.

Manialar

Bu durumun, bazı iç ve dış nedenleri olduğunu söylemek mümkün. İç nedenler… El-Attas’ın çevresinde örüldüğü görülen ve bazı Malezyalı dostlarımızın dile getirdiği üzere, onun düşüncesi ve takipçiliği üzerinde bir tür tekel oluşturulmasının, bunda önemli bir payı bulunuyor. Bu sınırlı ve kendine yeter bir görünüm arz eden halkanın, bir tür kapalı cemaat niteliği taşıması, sözde temsilcisi olduklarını iddia ettikleri Naquib el-Attas düşüncesini sınırlandıran unsurların başında gelmektedir.

Bir dönem, Naquib el-Attas’ı, tarihsel gerçeklikle bağlantısı olmayacak şekilde, Türklük kökeni üzerinden çerçevelemeye çalışan ve Türkiye’de adı terör örgütü listesinde yer alan sözde cemaat yapısının niyetini anladığını düşündüğümüz Naquib el-Attas’a nazaran, onun yakınındaki isimlerin bu yapı ile gayet ilintili duruşları onları bağlamakla kalmıyor. Aynı zamanda, gizli/açık el-Attas düşüncesini ve varlığını sınırlandırıyor.

Bugün de, sözde Türkiye’yi temsil ettiği iddiasında kurum ve çevrelerin de, Naquib el-Attas kişiliğine bakışını şekillendiren benzeri bir duruşun olması, anlamlılığı gayet sorunlu ve irrasyonel bir tür üstünlük kompleksinin varlığına dayanmaktadır.

Naquib el-Attas’ı kendinde bir entelektüel birey kabul edip, ortaya koyduğu düşünce sisteminin anlaşılması, geliştirilmesi ve pratiğe geçirilmesi gibi alanlarda kafa yormak yerine, kendi kurguladıkları anlamsız bağlam ve tekrarlarla Naquib el-Attas’ın kişiliğini ve sözde anladıklarını varsaydıkları düşüncesini tekrar edip durmaktadırlar.

Dış nedenler… Küresel akademi, düşünce ve yayın dünyasına hakim olan Batılılar ve bu yapıya eklemlenmiş düşünce-işbirlikçisi (mind-collaborators) Doğulu akademik çevrelerin belirleyiciliği, Bir yanda siyasi gücü, öte yanda bu zeminden istifade eden akademi hegemonyasının varlığıdır.

El-Attas’ın çalışmalarında epistemolojiden başlayarak yorumlarına (interpretation) kadar Batılı düşünür ve akademi çevrelerinin çalışmalarına eleştiriler getirirken, bunun karşılığında bu çevreler el-Attas’ın çalışmalarına referansta dahi bulunmayarak sözde cezalandırma yoluna gitmektedirler.

Batılı unsurlara eklemlenmiş sözde içimizdeki/bizden akademi çevrelerinin en azından konuyla ilgili olanlarının bazılarının, Naquib el-Attas düşüncesine sözde yanaşık durma, hatta onun kurumsal yapılaşması ve pratikte eğitim tecrübesine özenme süreçlerini sergileseler de, bu sadece yüzeysel bir kopyacılıktan ibaret kalmaktadır. Nihayetinde, yüzlerini döndükleri ve düşünceleri için merkez aldıkları ettikleri yer Batı’dır (western-oriented).

Bu ve benzeri bağlamların, Naquib el-Attas düşüncesinin farklı Müslüman gruplar, milletler içerisinde Naquib el-Attas düşüncesinden hareketle, yeni açılımların gündeme getirilmesinin de önünü tıkadığına şüphe yok.

Teori-pratik çerçevesi

Naquib el-Attas, bugün entelektüel ve akademi dünyasında bir fenomen olarak anılmakla birlikte, onun ürettiği düşünce sisteminin, pratiğe ne denli geçirilip geçirilmediği de, üzerinde ayrıca durulmalıdır.

Kurucusu olduğu, İslam Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü (International Institute of Islamic Thought and Civilazation-ISTAC) (1991) döneminin önemli bir entelektüel ortamı sağlarken, bu merkezin sürdürülememiş olması, bunun devamı niteliğinde olduğu iddiasındaki bazı yapıların da el-Attas’ın temelde modern/post-modern akademik bağlama getirdiği eleştirilerden ne denli hareket edip etmedikleri ise tartışmaya açıktır.

Bu çevrelerin, el-Attas’ı/el-attas düşüncesini ‘eğitim’ alanına sıkıştırdıklarını söylemek bile mümkündür. Oysa, el-Attas dilbilim, felsefe, düşünce, tarih, mimari ve bunların doğal ve doğrudan uzantısı olan siyasetle ilgili yaklaşımlarının, hem içinde yaşadığı geniş Malay toplumu, hem de küresel Müslüman toplumlar için varlığının devamlılık göstermesi ve süreçte yeni bağlamlarla güncellenmesi ve desteklenmesi gerekmektedir.

Oryantalizm/e meydan okuma

El-Attas’ın dile hakimiyeti (Arapça-Malayca) onu söz söyleme cesareti gösterdiği bilim alanlarında öne çıkarmakta, bu anlamda, Batılı meslektaşlarına yönelik eleştirel/kritik yaklaşımı sergileyebilmektedir.

Dilbilim olgusunu, sadece oryantalist çevrelere yönelik akademik ve entelektüel yaklaşımı ile ortaya koymamaktadır. Aynı zamanda, Kur-anȋ terminolojiyi örneğin, eğitim ve sekülerleşme/modernleşme çalışmalarında ortaya koyduğu üzere bağlamı güçlü kılacak, gelenekte oluşan düşünceyi anlamı bir bütünlük içinde aktaracak bir yapı sunmaktadır. Bkz.:  (1993). İslam and Secularism. (16-48).

Bu noktada, örneğin, Hollandalı meşhur şarkiyatçı G. W. J. Drewes’in klasik Malay el yazma eserleri arasında, 17. yüzyıl Malay düşüncesine katkılarıyla bilinen Nureddin er-Ranirȋ’nin Hujjat al-Siddiq li-daf’ al-Zindiq isimli eseriyle ilgili çalışmaya yönelik eleştirisinde, temel çıkış noktası dilbilimsel özelliktir.

Oryantalistlerin, ilgili Doğu dillerine dair bilgileriyle öne çıkmalarına karşılık, el-Attas, Drewes’in kavramlar üzerindeki duruşu ve yorumunun, sadece bir dil özelliğinin kaybı olarak zararlı addetmez. Aynı zamanda buradan hareketle Sufizme ve İslam düşüncesine ve hatta Kur-anȋ kavramlara yönelik de bir ‘yanlış/yanılgılı sızma’ olarak telâkki eder.

El-Attas’ın benzer bir durumu, Malay dünyasının İslamlaşma sürecine dair yine batılı/oryantalist düşüncenin ürettiği teorik ve kurgusal anlam oluşturma bağlamlarına getirdiği eleştiride de görmek mümkündür.

Batılı akademi dünyasının bilgi kaynağı, söylem ve aynı zamanda dilbilimsel özellikleriyle ilişkisizliğe (distortion) neden olduğu tarihsel ve geleneksel İslamlaşma sürecine dair gayet meydan okuyucu bir izahatla karşılık vermekte ve bu anlamda gerçeği yerli yerine oturtmaktadır. Bkz.: (2011). Historical Fact and Fiction.

Kavramsal istikrar ve sürdürülebilirlik sorunu

Naquib el-Attas düşüncesinde rasyonel (rational), adalet (adl/justice), edeb (adab), kalp (qalb, maddi anlamında ‘kalp' değil), inner faculty, dil/söz (nutq), ma’na vb. kavramlar öne çıkmaktadır.

‘Her şeyin yerli yerindeliği’ olgusu, el-Attas düşüncesinde belirgin bir yer edinmesi gizli/açık sünnetullah’a/fıtrat’a gönderme yapar. Bu noktada, onun İslami eğitim olgusuna verdiği önem ve bunu pratiğe geçirme noktasındaki iştiyakı, böylesi bir ulvi kaynaktan zuhur eder.

El-Attas’ın aksine, günümüz İslami düşünce çevresi içinde yer aldığı iddiasındaki bireylerin ve grupların/kurumların bu ve/ya benzeri kavramları pratiğe geçirmek, gündelik yaşamın vazgeçilmez öncülleri kılmak yerine, söylem düzeyinden öteye gitmeyen bağlamları, belki de İslam düşüncesinin en büyük açmazlarından birini oluşturmaktadır.

El-Attas, akademik yaşamının erken yıllarından itibaren ortaya koyduğu bu kavramları salt/pür felsefi bağlama tabii tutmamıştır. Başta, içinde yaşadığı Malay toplumuna ve genelde Müslüman toplumlara modern/post-modern dönemin meydan okumaları karşısında nasıl karşı durulabileceğini, Malay kültürünün zengin geleneğinden aldığı değerlerle, eğitim bağlamı ve kurumu ile ortaya koymaya çalışmıştır.

Bugün 90 yaşına gelmiş el-Attas’ın inşa ettiği kurum bizatihi varlığı nasıl bir anlam dünyası oluşturmuş ise, bunu ortaya koyduğu düşünce sistemini pratiğe geçirme iradesindeki samimiyetinde aramak gerekir.

Yoksa, sözde İslam düşüncesi ve medeniyeti alanında var olma iddiasındaki kimi çevrelerin gündelik pratiklerinde ‘adalet’, ‘ahlâk’, ‘rasyonalite’, ‘edeb’ vb. kavramlara yer veriyormuş gibi yapmaları (pretending), aslında ortada tam anlamıyla bir ahlâki problemin olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun karşılığı, tam da ulu orta cereyan ettiği üzere, olsa olsa dünyevi makam ve mevki peşinde koşmaktır.

Naquib el-Attas, çalışmalarıyla bir yandan Batı düşüncesini anlama çabası sergilerken, içinde doğup büyüdüğü geniş Malay dünyasının ürettiği düşünce ikliminden aldığı değerler/bilgi/anlayış ile hem bu alanı derinleştirmekte hem de Batı düşüncesine makul karşılıklar vermektedir. Bu duruş, onu sadece Malay dünyası içinde değil, geniş Müslüman toplumlar için de kıymetli bir düşünür kılmaktadır.

Syed Naquib el-Attas’a hayırlı ve sağlıklı ömürler dilerim…

https://guneydoguasyacalismalari.com/2021/09/18/post-modern-donem-ve-naquib-el-attas-dusuncesini-anlamlandirmak-post-modern-epoch-and-making-sense-of-the-thought-of-naquib-al-attas/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder