12 Eylül 2021 Pazar

9/11 2001’in yıldönümünde ABD, Afganistan ve Güneydoğu Asya / The 20th Commemoration of 9/11, 2001: the US, Afghanistan and Southeast Asia

Mehmet Özay                                                                                                                            07.09.2021

2001 Eylül saldırılarının 20. yılında ABD yönetimi Afganistan’da yaşananlar karşısında şaşkın…

ABD’de Joe Biden yönetiminin hükümetteki ilk altı aylık görev süresinde belki de, en önemli icraatı olarak tarihe geçmesi düşünülen Afganistan’dan çekilme plânı karabasana dönmüş durumda.

Bu durum, Biden yönetiminin 2001 Eylül bombalamalarının 20. yıldönümünde Afganistan’dan çekilme kararı ile Amerikan ve küresel kamuoyuna vermek istediği mesajın yerini bulmadığına işaret ediyor.

Öte yandan, Afganistan’daki gelişmenin ABD ve müttefiklerinin dışında, geniş İslam toplumlarında ve bu toplumları yaşadığı devletlerde nasıl karşılık bulacağını ise zaman gösterecek.

Bununla birlikte, 2001 hadiselerinin ardından Güneydoğu Asya’da Endonezya’da yaşananlar ve 2010’lu yıllarda İŞİD ile bölgeyi saran terör dalgası hafızalardan silinmiş değil. Bu çerçevede, Malezya ve Endonezya’da yönetimler kadar, sivil-dini yapıların bu gelişme karşısında gerekli yaklaşımları şimdiden ortaya koymalarında yarar var.

Küresel belirsizlik ve gerginliğe doğru

ABD ve NATO’nun Afganistan’daki 20 yıllık varlığının bir zafer ve umut olarak sunumu, geçtiğimiz ay geri çekilme kararının yürürlüğe konmasıyla yerini, şaşkınlık ve hüsrana terk etmiş durumda.

Sadece Amerikan kamuoyunu değil, küresel kamuoyunu da şaşkına çeviren bu beklenmedik gelişme, 2001 yılı Eylül ayında ‘terörle küresel savaş’ kavramını gündeme taşıyan ve bunu istediği her yerde uygulayan ABD yönetiminin şimdi ne yapacağı merak konusu.

ABD’nin modern zamanların en ciddi saldırısına maruz kaldığı 2001 Eylül bombalamalarının ardından, ulusal güvenliğini küresel düzeye çıkartan ve saldırıların sorumlusu olarak kabul edilen el-Kaide’nin üst yönetim kadrosunu ortadan kaldırmak amacıyla, her yere nüfuz etme meşruiyetini elde eden ABD’nin temel hedefi Afganistan’dı.

ABD’de yeni yönetimin Afganistan’dan çekilme kararı, başta Güney Asya olmak üzere küresel barış adına olumlu bir gelişme olarak adlandırılma ihtimali taşıyordu.

Bununla birlikte, söz konusu bu gelişmeden hasıl olacak kazanımını Joe Biden yönetimi almaya hazırlanırken, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan Taliban hegemonyası yirmi, yıllık ABD varlığının ne denli başarısızlıklarla dolu olduğunun sembolik olarak gösteriyor olsa gerek.

Bu durum, aslında ABD’de değişen hükümetlere rağmen, 2001 saldırılarından hemen sonra kaleme alınan kapsamlı güvenlik raporunda, hiçbir ABD güvenlik birimi sorumlu tutulmazken, “herkes sorumludur” denilerek aslında ABD’nin yönetim olarak modern zamanların böylesine yıkıcı saldırısı öncesinde ne denli hazırlıksız olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.

Hiç kuşku yok ki, aradan geçen yirmi yılın ardından, ABD’nin ve NATO’nun askerlerini çekmesinden günler sonra Taliban’ın, neredeyse bütün Afganistan’da siyasi ve askeri egemenliği ele geçirmesinin kime nasıl bir sorumluluk yükleyeceğini muhtemelen yakında ortaya konulacak benzeri bir raporla öğrenmiş olacağız.

Afganistan’da yönetim kurulurken

Taliban ülkenin büyük bölümünde egemenliği ele geçirirken, küresel kamuoyunun gözü hiç kuşku yok k, başından bu yana Kabil havaalanında.

ABD ve NATO’nun çekilme kararının hemen sonrasında Taliban’ın çeşitli bölgelerde egemenlik tesis ettiğini açıklaması karşısında ABD yönetimi ve Afganistan konusunda uzman addedilen isimler, “Kabil havalimanını kim kontrol ederse Afganistan’ı o kontrol eder” argümanıyla gündemi belirlemeye çalışarak Taliban’ın egemenlik olgusunu dolaylı olarak yadsıyorlardı.

Oysa, ABD’nin 20 yıl boyunca büyütüp beslediği Afganistan ulusal ordusu ve yönetimi silahları indirmesi ile günler içerisinde başkent Kabil ile havalimanı da Taliban’ın eline geçmiş oldu.

ABD askeri varlığının Kabil havalimanında yapabileceği tek şey mevcut Amerikan vatandaşlarının ve ABD adına çalışmış bazı Afganlıların mümkün olduğunca kazasız belâsız bölgeden uzaklaştırılmasıydı.

Bu girişim, akıllara Vietnam Savaşı’ndaki benzer tahliye operasyonu getirirken, içten içe acaba ABD aynı hezimeti Kabil’de de mi yaşayacak sorusu da elbette beraberinde geliyordu.

ABD’nin canını sıkan sadece söz konusu tahliye operasyonu olmadığı, aynı zamanda ABD yönetiminin Kabil’i ve havalimanını ele geçiren ve bugünlerde yeni hükümeti kurmakla meşgul Taliban yönetimini tanıyıp tanımayacağı ve/ya ne tür bir ilişki geliştirileceği üzerine de odaklanıyor.

Başkan Joe Biden’e yöneltilen bu yöndeki soruya verdiği, “Önümüzde daha uzun bir yol var” bağlamındaki cevap, açıkçası ortada koca bir belirsizliğin olduğuna işaret ediyor. Biden’ın bu soruya muhatap olduğu gün Taliban yönetiminin lider isimleri ilan edilirken, aralarında Birleşmiş Milletler’in yaptırım uyguladığı Mohammad Hassan Akhud’un bulunması gayet ilginç bir durum ortaya çıkarıyor.

Bu durum, sadece ABD’nin değil, çeşitli ülke yönetimlerinin Afganistan’da hükümeti ilân etmeye hazırlanan Taliban’ın Hassan Akhund liderliğiyle ne tür siyasal ilişki kuracaklarını açıkçası gayet sorunlu bir hale getiriyor. Tıpkı 2001 saldırıları sonrasında oluşturulan küresel korku ortamında “ya bizdensiniz, ya onlardan” söyleminin yeniden gelip gelmeyeceğini ise önümüzdeki süreç gösterecektir.

İslam coğrafyası ve bitmeyen itham

9 Eylül 2001 tarihinde modern zamanların en önemli terör hadisesi ABD topraklarında yaşanırken, bunun etkisini ve zararını en çok Müslüman toplumlar gördü.

O günden bu yana maddi ve manevi olarak Müslüman toplumların yaşadığı Irak ve Afganistan gibi topraklar ABD ve müttefiki güçlerin saldırı ve işgaline konu olurken, sadece Batı’da değil, dünyanın farklı bölgelerinde hatta kendi ana vatanlarında yaşayan Müslümanları hedef alan ve adına İslamifobi denilen olgu ile neredeyse her gün yeni bir veçhesiyle yüzleşildi.

Küresel medyanın, başta Batılı olmak üzere çeşitli coğrafyalardaki ülke yöneticilerinin gizli/açık Müslüman kitleler üzerinde oluşturmaya çalıştıkları baskı ortamı söz konusu terör bağlamının uzantısı olmak kadar, içinde belirsizlikleri de barındıran bu gelişmeden kendi ulusal ve siyasal çıkarları için yararlanmak amacıyla bir imkân haline getirdiler.

Terör unsurlarıyla, kendinde inanç sahibini birbirine karıştıran ve giderek daha çok belirsizlik üreten bu ortamda Müslümanların savunmacı konumda olmaları bir başka varoluşsal durum olarak kendini ortaya koyuyor.

Afganistan’daki gelişme karşısında başta, İslam İşbirliği Teşkilatı (Organization of Islamic Cooperation-OIC) olmak üzere nüfuslarının büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin nasıl tavır alacakları ise merak konusu.

Geçtiğimiz on yıl zarfında Arap dünyasında yaşanan ve başarısız siyasal değişim çabalarının ürettiği belirsizlik ve parçalanma tecrübesinin ardından, Afganistan’daki gelişmenin benzer bir belirsizlik ve bölünmeye yol açıp açmayacağı önemli.

Bu durum, Arap dünyasının on yılına mal olan gelişmelerin ötesinde, genel itibarıyla Müslüman bireyleri ve onların inanç yapılarını hedef alacak unsurları içinde barındırmasıyla, hem Müslüman toplumların kendileri, hem de Batı başta olmak üzere dünya kamuoyunca yakından izlenecektir.

Bu çerçevede, özellikle Güneydoğu Asya’da İslam dünyasının önemli bir bölümünü oluşturan Malay Müslüman toplumların duruşunu yakından takip etmek gerekiyor.

Çeşitli sorunlarına karşın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler statüsünde bulunan ve/ya bu hedeflere ulaşmak adına çaba sergileyen Malezya ve Endonezya’da siyasi erk ve geniş kamuoyu Afganistan konusunda ve/ya bu ülkedeki çeşitli unsurların varlığı dolayısıyla geçmişte yaşadığı sıkıntıların benzerini yaşamak istemeyeceği aşikârdır.

Bununla birlikte, Afganistan’daki mevcut belirsizlik kadar ilgili ülkelerdeki Müslüman entelektüel çevreler, alimler, resmi kurum yetkilileri söz konusu bu durum karşısında hem kendi ülkelerinde, hem geniş İslam dünyası çerçevesinde ortak bir çaba sergilenmesi konusunda inisiyatifi alabilecek kapasitededirler.

Bugünden ortaya konulacak çabalar, yakın ve orta vadede istenmeyen sonuçların ortaya çıkmasını da engelleyeceği ümit edilir.

http://guneydoguasyacalismalari.com/2021/09/07/911-2001in-yildonumunde-abd-afganistan-ve-guneydogu-asya-the-20th-commemoration-of-911-2001-the-us-afghanistan-and-southeast-asia/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder