17 Eylül 2021 Cuma

ABD, Hint-Pasifik Gündemi ve yeniden Anglo-Sakson ittifakı / the US and Indo-Pacific Agenda and Anew Anglo-Saxon Alliance

Mehmet Özay                                                                                                                            16.09.2021

ABD’de başkan Joe Biden yönetiminden Hint-Pasifik atağı…

ABD, İngiltere ve Avustralya arasında varılan nükleer silah ihracını içeren anlaşma, Pasifik bölgesinde Çin’e karşı bir Anglo-Sakson ittifakını gündeme getiriyor.

Dün yani, 15 Eylül’de ABD başkanı Joe Biden, İngiltere başbakanı Boris Johnson ve Avustralya başbakanı Scott Morrison’un sanal olarak yaptıkları “ulusal güvenlik” toplantısı, hedefleriyle ve çelişkileriyle çok konuşulacak bir ittifak girişimi anlamı taşıyor.

Aukus: Asya’da Anglo-Sakson birliği

ABD yönetimi, Asya’nı NATO’su adıyla da anılan, Dörtlü Diyalog (Quad) grubunu hayata geçirme arefesindeyken, Hint-Pasifik’te Aukus (Avustralya-United Kingdom-the United States) adıyla anılan askeri yönü güçlü bir Anglo-Sakson ittifakını küresel kamuoyuyla paylaştı.

Washington Post’un “son dönemin en önemli girişimi” olarak duyurduğu bu gelişme, ABD Dış politikasında, başkan Joe Biden’a atfen ‘Biden Doktrini’ adıyla anılan yapının bir ürünü kabul ediliyor.

Özellikle Afganistan’da yaşanan gelişmeler sonrasında, ABD’nin daha önceden plânlandığı üzere dış politika ve ulusal-güvenlik süreçlerini, Asya-Pasifik/Hint-Pasifik bölgesi üzerinden geliştireceğini güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.

Son dönemin olağandışı anlaşması

ABD, İngiltere ve Avustralya arasında varılan ve içinde nükleer teknoloji transferini de barındıran anlaşma, Hint-Pasifik bölgesinde Çin’in teritoryal genişleme ve askeri tehdidine doğrudan bir cevap niteliği taşıyor.

Bu anlaşmanın bir öncekinden farkı, hem üyelerin niteliği hem de anlaşmanın içeriğiyle ilgili…

Bu gelişme, ABD’nin bugüne kadar nükleer denizaltı filosu desteği tek ülke İngiltere’den sonra, sırada Avustralya olduğu anlaşılıyor. Pasifik ülkesi Avustralya’ya ayrıca uzun menzilli Tomahawk füzeleri satışı da yapılacak…

Anlaşmanın diğer dikkat çeken maddeleri arasında, artık standart hale gelmeye başlayan siber, yapay zekâ, kuantum teknolojileri alanlarında teknoloji paylaşımları da bulunuyor.

Singapur’dan ittifaka destek

ABD-Çin bölgesel çekişmesinin tam da odağında yer alan ASEAN’dan henüz konuyla ilgili kurumsal bir açıklama yapılmadı. Ancak, önceki süreçlerden hareketle, bölgede savaş riskini artıracak, hele nükleer silah ihracı gibi bir gelişmeye olumlu bakacaklarını söylemek güç.

Bununla birlikte, Anglo-Sakson ittifakının bölgedeki en yakın destekçisi olacağı tahmin edilen Singapur’da başbakan Lee Hsien Lhoong’un, anlaşmanın bölge barışına ve istikrarına yapıcı katkıda bulunmasını umduğunu ifade ettiği belirtiliyor.

Başbakan Lee bu açıklamayı, Avustralya başbakanı Morrison’un kendisini telefonla arayarak gelişmeyi paylaşmasının ardından yapması gayet önemli.

Singapur tarihsel ilişkilerden ötürü, bölge ülkeleri arasında Anglo-Sakson birliğine en yakın ülke konumunda.

Avustralya başbakanının doğrudan başbakan Lee ile telefonda görüşerek gelişmeleri paylaşmasında şaşılacak bir durum yok. Ancak Güney Çin Denizi bağlamındaki gelişmelerde ve ASEAN toplantılarındaki tutumu dikkate alındığında Singapur yönetiminin çelişkili bir yerde durduğuna da işaret etmek gerekir.

Bu durumun, önümüzdeki günlerde ASEAN üyesi diğer ülkelerden gelecek açıklamalarla daha da netleşeceğini düşünmek mümkün

Bununla birlikte, geçtiğimiz Haziran ayının sonlarında ABD savunma bakanı Lloyd Austin ile Temmuz ayının sonlarında başkan yardımcısı Kamala Harris’in Singapur ziyaretlerinde varılan ikili askeri işbirliği anlaşmaları kadar, bugün gündemin en sıcak gelişmesi olan Anglo-Sakson ittifak girişiminin de paylaşıldığını düşünmek mümkün.

Quad’a destek ve bölgede yeni aktör İngiltere’nin varlığı

Geçtiğimiz aylarda ABD öncülüğünde ve Japonya, Avustralya ile Hindistan’ın katılımıyla Dörtlü (Quad) Diyalog grubu geçtiğimiz Mart ayındaki sanal toplantı ile oluşturulmuştu.

Önümüzdeki günlerde yani, 24 Eylül’de resmi hüviyetine kavuşacak olan bu oluşuma yönelik tepkiler/şüpheler ortadayken ve oluşumun niteliğine dair somut gelişmeler yaşanmamışken, ABD bu sürecin dışında, yeni ve daha etkin bir Hint-Pasifik projesini hayata geçirmek istediğini açık şekilde dünya kamuoyuna açıklıyor.

Öncelikle Aukus anlaşması, tıpkı 2. Dünya Savaşı sonrasında Güney Pasifik bölgesinin güvenliğini tesis için kurulan Anglo-Sakson ittifakını oluşturuyor. Üye ülkeler aynı… Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Avustralya.

ABD’nin bölgedeki rolü bilinmesine, Avustralya’nın bölge ülkesi olmasına karşılık, aktörlerden İngiltere’nin uzunca bir aradan sonra jeo-politik ve jeo-ekonomik olarak böylesine önemli bir bölgede ilk defa görünürlük arz ettiğini söylemek gerekiyor.

Bunda özellikle, İngiltere’nin Avrupa Birliği ile kopan ilişkileri ya da “ayrılma” (Britain Exit-Brexit) sonrasında Japonya (Ocak, 2019), Hindistan (Mayıs, 2021) gibi ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları girişimleri; Asya-Pasifik bölgesinde dikkat çekici bir ekonomik blog olan “Kapsamlı ve Gelişimci Trans Pasifik İşbirliği”yle (Comprehensive and Progressive Agreement for Trans-Pacific Partnership-CPTPP) süren görüşmeleri dikkat çekiyor.

Dün gündeme gelen ABD, İngiltere ve Avustralya ittifakı içinde yer alması İngiltere’nin, söz konusu ticaret anlaşmalarının yanı sıra, küresel güvenlik noktasında etkin bir adım atmakta olduğunu ortaya koyuyor.

Bir diğer husus, yukarıda dikkat çekildiği üzere, ABD, Japonya, Hindistan ve Avustralya’nın oluşturduğu Dörtlü (Quad) adıyla anılan stratejik diyalog temelli anlaşmanın aksine, üyeleri özellikle nükleer denizaltı teknolojisi paylaşımına olanak tanıyacak şekilde, askeri işbirliğine gayet açık tutan bir süreci başlatacak olmasıdır.

Güney Çin Denizi ve taraflardan karşılıklı suçlamalar

Bu gelişme üzerine Çin yönetiminden cevap gecikmedi. Özellikle, Pasifik bölgesinde yer alan Avustralya’nın nükleer teknoloji transfer etmesine imkân tanıyan anlaşmayı Çin dışişleri bakanı sözcüsü Zhao Lijian, “son derece sorumsuzca bir girişim” olarak tanımlayarak, bu gelişmenin bölgedeki istikrarı tehdit edeceğine dikkat çekti.

Taraflar arasında özellikle, Çin yönetiminin Güney Çin Denizi’nde teritoryal haklar konusunda, tarihsel gerçekliklerden hareketle vardığı çıkarımların neden olduğu egemenlik ve kıta sahanlıkları problemiyle gündeme gelen uluslararası sularda seyir güvenliği konusu bugün kurulan ittifaklarla yeni bir boyuta ulaşmış gözüküyor.

Çin, sergilediği bu teritoryal egemenlik iddiasını 2016 yılından bu yana, sivil askeri amaçlı suni adacıklar inşası; Vietnam kıta sahanlığında petrol sondaj çalışmaları; dev balıkçı filolarını Filipinler, Endonezya kıta sahanlıklarına göndermek gibi fiillerle niyetini fiilayata koymuştu.

Çin ve ABD merkezli gelişme gösteren bu çatışmacı söyleme karşılık, Güney Çin Denizi’ne komşu ve benzer iddialarla Çin’in karşısında yer alan dört Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN ülkesi yani Filipinler, Vietnam, Malezya ve Bruney ile yine, 2016 yılında itibaren Riau Eyaleti’ne bağlı Natuna Adaları çevresine Çin nüfuz girişimlerine konu olan Endonezya’nın de facto içinde yer aldığı bir jeo-politik durum söz konusu.

Soruna taraf beş ASEAN üyesi ülke bulunmakla birlikte, bu bölgesel birlik içerisinde konuyla ilgili kararlılıkla alınmış ortak bir yaklaşım bulunmaması; ABD ve Çin arasında çatışmadan uzak bir siyasal diyalog söylemini yeğleyen tutum, ASEAN bünyesinde, çözümü bir anlamda zamana bırakma eğilimi olarak kendini ortaya koyuyor.

Tüm bu birikimsel gelişmelerin ardından, ABD’de Donald Trump yönetiminin başta ASEAN olmak üzere örneğin, Avustralya ve Japonya ile olan sorunlu ilişkileri Güney Çin Denizi sorununu Joe Biden’a miras kalmasına neden oldu.

Geçtiğimiz Mart ayında Japonya başbakanı Minister Yoshihide Suga’nın ABD ziyaretinde taraflar, Çin’in “bölgede mevcut uluslararası düzenle tutarsızlık taşıyan davranışı ve siyasi, ekonomik, askeri ve teknolojik meydan okumaların”dan hareketle Dörtlü Diyalog’un temellerinin atılmasını sağlamışlardı. ABD ve Japonya, “Çin yönetiminin bölgedeki diğer ülkelere yönelik istikarsızlaştırma politikasına karşı duracakları yönündeki kararlılıklarını” açıklamışlardı.

ABD yönetimi, Aukus anlaşmasıyla Çin’le ilişkilerde askeri boyutun giderek daha da öne çıkacağı yeni bir döneme girildiğini ortaya koyuyor. Çin’i Pasifik ve Hint Okyanusu sınırlarından başlayarak Güney Çin Denizi’ne doğru çevrelemeyi amaçlayan bu politika şu an itibarıyla askeri bir girişim olarak değil, daha çok caydırma nitelikli olduğunu söylemek mümkün.

Bu gelişme, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasından bir ay sonra, dış politikada önceliğin Asya-Pasifik/Hint Pasifik olduğunu açıkça ortaya koymak suretiyle, Çin’i hedef alan açıklamalarda bulunmuştu…

Bugün gelinen noktada, Biden yönetimi, dış politikada önemli bir açılım olarak Afganistan’dan çekilmeyi sorunlu da olsa tamamlarken, dünya yapılan açıklamalarla Hint-Pasifik bölgesine konuşlanmaya yöneldiğini açık seçik gösteriyor.

Bununla birlikte, önümüzdeki günlerde Çin’in ve ASEAN’ın konuyla ilgili yaklaşımlarını dikkatle izlemekte yarar var.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2021/09/16/abd-hint-pasifik-gundemi-ve-yeniden-anglo-sakson-ittifaki-the-us-and-indo-pacific-agenda-and-anew-anglo-saxon-alliance/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder