19 Haziran 2013 Çarşamba

MILF Sözcüsü Dr. Yunos ile Moro Üzerine / Interview With Spokesperson of Bangsamoro About the Latest Developments

Mehmet Özay                                                                                                                  27 Mayıs 2013

Bangsamoro political elites are currently busier on the designing their future. The early initiatives of peace process have failed. Now both sides are more careful to reach a concrete and permanent resolution and establish an autonomous regional administration in 2016. We interviewed about the recent developments of peace process, education and population in Mindanao and some others with the spokesperson of MILF. 
                                                                                                  
Filipinler’in güneyinde Mindanao Adası’ndaki Müslüman halk kırk yıla varan bağımsızlık mücadelesinin ardından barış görüşmeleri sürecine adım attı. Bu uzun mücadelenin ardından, son dönemde MILF adıyla öne çıkan hareketin lider kadrosu, bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında strateji değişikliğine karar verdi. Aslında bu yöndeki gelişmelerin yeni olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü en son 1996 yılında, bölgede faaliyet gösteren gruplardan biri olan ve başında Dr. Nur Misuari’nin bulunduğu MNLF, Filipinler Merkezi Hükümetiyle barış görüşmelerinde bulunmuş ve ardından süreç akamete uğramıştı.

Uzun süren görüşmeler sonrasında 15 Ekim 2012’de Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da bu sefer MILF ve Filipinler Merkezi Hükümeti arasında Çerçeve Anlaşması imzalanarak barışa giden yolda ilk ciddi adım atılmış ve görüşmelere yeniden başlanması konusunda görüş birliğine varılmıştı. Hedefte 2016 yılında Mindanao Müslüman halkının kendi yönetimini oluşturacağı bir siyasi yapının oluşturulması yatıyor.Bu çerçevede MILF’in önemli isimlerinden ve Dış İlişkiler Sorumlusu Dr. Ibnu Yunos ile Moro/Mindanao hareketinin tarihi vechesini; bölgedeki nüfus dağılımını; eğitim kurumlarını; barış sürecini, gelinen noktayı ve 2016’da Mindanao’da nasıl bir siyasi yapının teşekkül edeceğine dair kapsamlı bir mülâkat gerçekleştirdik. Bu mülâkatı aşağıda yayınlıyoruz.

Moro-Mindanao Mücadelesi’nin tarihi arka plânından kısaca bahseder misiniz?

Filipinlerin güneyi pek çok ada bulunmakta ve bu adalardan en büyüğü Mindanao adıyla anılmaktadır. Bu adanın yanı sıra, bölgedeki Balasan, Sulu, Tawi-Tawi adaları da tarihte iz bırakmış iki Sultanlığına ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde de bu bölge Bangsamoro adıyla anılan Müslümanların yoğun olarak yaşadığı  bölgedir.
Konu sömürgeciliğe gelip dayandığında, Müslüman halkın verdiği mücadelenin çok daha eskilere dayandığı gibi bir gerçekle karşılaşırız. Bu bağlamda, 1521 yılında bölgeye ulaşan İspanyol güçlerinin dini ve ekonomik nedenlerle işgal girişimleri ve bölgedeki yerli halklar üzerinde siyasi egemenlik tesis etme amaçlarına tepki gösteren kitlelerin en başında Müslümanlar yer almıştır. 16. yüzyılın ilk çeyreğinde baş gösteren bu mücadele, değişik açılımlarla kendini yüzyıllar boyunca yenileyerek var etmiştir. Bunun bir sonucu olarak İspanyollar Mindanao toprakları üzerinde hakimiyet kuramamışlardır. Nihayetinde sömürge yönetimi, 19. yüzyıl sonlarına doğru (1898) İspanyollardan Amerikalılara geçmiştir. Bu bağlamda, sömürgecilik döneminde Müslümanların mücadelesi uzun erimli olduğu ortadadır. Müslümanların yüzyıllar boyunca İspanyollara karşı verdikleri mücadelenin temelinde din, vatan ve kimlik gibi üç önemli olgu yer alıyordu. Bu süreçte bölgede iki önemli sultanlık varlık sürmüştür. Bunlar, Sulu ve Magendano Sultanlıklarıdır.

1947 yılında, modern Filipinler devletinin bağımsızlığını kazanmasından sonra, Müslüman unsurlar, tıpkı Güneydoğu Asya’nın diğer bazı bölgelerinde karşılaşıldığı üzere, sömürge dönemlerinin devam ettiricisi konumundaki ulus-devlet yönetimleriyle ‘haklar’ konusundaki anlaşmazlıklar yaşamışlar ve bu nedenle bağımsızlık mücadelesini alternatif bir yol olarak belirlemişlerdir.

Filipinlerin sömürgecilik tarihinde sadece İspanyollar yok, Amerikalılar da var. Bu çerçevede Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgeye nüfuzu ve etkinliği Bangsamorolular için nasıl bir değişim getirmiştir?

Filipin Adaları, İspanyolların sömürge topraklarındaki egemenliklerini yitirmeye başladıkları dönemlerde yeni sömürgeci güçlerin egemenlik iddiasında bulunduğu bir bölge olmuştur. Bu gelişme, sömürge varlığının bölgede süreklilik kazanması gibi bir gerçeği ortaya koymaktadır. Aslında bu durum, Batılı sömürgeci güçlerin kendi aralarındaki hakimiyet sorunu nedeniyle yerli halkları aracı kılmalarına veya bir başka şekilde söylersek, yerli halkları baskı ve boyunduruk altına almalalarına neden olmuştur. Bu bağlamda, İspanyol güçleri Filipinler’den çekilirken, bölgenin hakimiyetini Amerika’ya devretmişlerdir. Sömürge güçleri arasındaki anlaşma gereği yapılan bu devir teslimin ne karşılığında gerçekleştirildiği ise oldukça manidardır. İspanyollar bu toprakları Amerikalılara 20.000 Dolar karşılığında satmışlardır. Bu gelişme Mindanao Müslümanları arasında endişeyle takip edilmiş, İspanyolların hiçbir şekilde siyasi egemenlik kurma başarısı gösteremedikleri Güney Filipinleri böylesi bir değiş tokuşa tabiri caizse malzeme yapılmasını kabullenememişlerdir.

Bununla birlikte İspanyol ve Amerikan sömürge yönetimleri arasında yerli halklara karşı uygulanan politika bakımından kayda değer bir farkdan bahsetmek mümkün. Bu bağlamda, Mindanao Müslümanları için dikkat çeken husus, İspanyolların ‘askeri güçle’ gerçekleştirme uğraşı verdikleri hakimiyete mücadelesine karşılık, Amerika’nın hem ‘yumuşak’ hem ‘sert güç’ politikasına muhatab olmalarıdır. Yüzyıllar boyunca İspanyollardan çok çekmiş olan Müslüman kitle Amerika’nın bu ‘alternatif’ politikaları karşısında görece kabullenici bir yaklaşım sergilediği söylenebilir.

Bangsamorolular hangi ırka mensubiyet duyuyor?Ve ‘Filipino’ adına yaklaşımınız nedir?

Yüzyıllardır Mindanao ve çevre adalarda yaşayan bölge Müslümanları kendilerini Malay ırkından kabul etmektedirler. Bu ilâve olarak, Filipinler’in diğer bölgelerindeki halklar da antropolojik olarak aynı insan stoğu yani, Malay ırkı arasında kabul edilmektedirler. Öte yandan, sömürge sürecinde bölgenin adı İspanyol Kralı Phillip’e atfen Filipino olarak adlandırılmış ve bağımsızlıktan sonrasında da bu kullanım devam etmiştir. Bu çerçevede, bu topraklara mensup Mindano Müslümanları da kendilerini Filipino olarak adlandırmaktadırlar. Bunun pratikteki karşılığı nüfuz cüzdanı, pasaportların bu ülke adına çıkartılmasıdır. Ancak etnik kimliği Bangsamoro, yani Moro Halkı’dır.

Bangsamoro halkının nüfus olarak karşılığı neye tekabül ediyor? Diaspora ve bölgede başka etnik unsur veya toplulukların varlığının Barış sürecine etkisinden bahseder misiniz?

Mindanao’da nüfus dağılımı önemli bir konu. Bölge tarihsel olarak Müslümanların yaşadığı bir bölge olarak bilinmekle birlikte, özellikle 20. yüzyıl ilk yarısında uygulanan iç göç politikalarıyla ülkenin başka bölgelerinden önemli sayıda Hıristiyan unsur yerleştirilmiştir. Benzer politikalara bağımsızlık sonrasında iktidarı oluşturan milliyetçi partilerce devam edilmiştir. Bu unsurlar ya az yoğunluklu Müslüman bölgelerine veya yeni açılan tarım arazilerine yerleştirilmişler, merkezi hükümetin desteğiyle belediyeler gibi idari birimler haline dönüştürülmüşler ve kendilerine tanınan bu cazip imkânlarla ve idari yapılanmalarda söz sahibi olarak buralarda zamanla çoğunluk unsuru haline gelmişlerdir.

Bu nüfus politikası sadece Müslüman nüfusun bölgede en azından kimi alanlarda azınlık konumuna düşmesine neden olmamış, buna ilâve olarak kadim Müslüman topraklarının yabancı unsurlar eline geçmesine yol açmıştır. Süreçte bazı bölgeler için nüfus değişimi konusunda girişimler yapılmış olsa da, bu konuda görüş birliğine varılamamıştır. Bugün için bölgede nüfus yapısını sağlıklı rakamlarla ifade edebilmek güç.

Bu demografik yapının Barış sürecine elbette ki bir etkisi olacaktır. Bu nedenle, Barış süreci sonunda kurulması öngörülen Mindanao Yönetimi’nin bölgedeki 24 Eyalet içerisinde Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu 6 eyalette yürürlüğe konmasını talep ediliyor. Böylece süreçte herhangi bir olumsuzlukla karşılaşılmasının önüne geçilmiş olacak. Bölgede Müslümanların toplam sayısı konusunda kesin bir rakam vermek güç olmakla birlikte 9 ila 12 milyon arasında kabul ediliyor. Ancak merkezi hükümet ‘istatiksel soykırım’ uygulayarak Mindanao Müslümanlarının 4 ila 5 milyon civarında oduğunu ileri sürmektedir.

Mindanao diasporasının, bölgenin yakın vadedeki geleceğinde söz sahibi olabileceği düşünülebilir. Ancak burada özellikle kimi ülkelerde vatandaşlık almış Mindanaolulardan ziyade, göçmen olarak bulunanların anavatanlarındaki gelişmelerle yakından ilgilendikleri dikkat çekmektedir. Süreçte, diaspora grupları arasında oluşturulacak komitelerle barış süreci ve devamına katkıları sağlanması planlanmaktadır.

Mindanao Müslüman toplumunda eğitim faaliyetleri nasıl yürütülmektedir? Özellikle Malay dünyasında İslami eğitimin temeli olarak kabul edilen pondok/pesantrenler veya benzeri kurumlar var mıdır? Modern dönemde eğitim nasıl bir dönüşüme tabi olmuştur?

Mindanao’da eğitim geleneksel temeller üzerine, yani İslami eğitim kurumlarına dayanmaktadır. Malay dünyasının diğer bölgelerinde olduğu gibi burada da adına Pondok denilen geleneksel İslami eğitim kurumlarının bölge halkının dini vemilli aidiyetinin taşıyıcısı hükmündedirler. Tarihin erken dönemlerinde güneydeki Malay topraklarından Mindanao’ya göç eden alimlerin katkıları ile İslami eğitimin ilk nüveleri atılmıştır. Bu kurumlar, aynı zamanda bölge İslam mirasında önemli bir yer işgal etmektedir. Merkezi Hükümet, bu dini okulları resmen tanımamakla birlikte Ortadoğu’da çeşitli eğitim kurumları bu okul mezunlarına kapılarını açmakta ve öğrenciler yüksek öğrenimlerini Ortadoğu’da sürdürübilmektedirler.

Bununla birlikte, geleneksel ve modern eğitimin entegrasyonu projesi çerçevesinde modern medreseler kurulmuştur. Bu kurumlar hem İslami eğitimi hem de Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatını takip etmektedirler. Eğitim sistemindeki bu değişim, günün getirdiği koşulların zorlamasının bir ürünüdür. Mindanao Müslümanları arasındaki kimi entellektüeller, geleneksel eğitim kurumlarının günün ihtiyaçlarına cevap vermediğini, ülkenin diğer bölgelerindeki halkla rekabet edebilecek insan kaynaklarının ancak modern eğitimle sağlanabileceği argümanından hareket ettikleri bilinmektedir.

Yüksek öğretim kurumları açısından bölgenin pek fazla geliştiği söylenemez. Mindanao’da sadece bir devlet üniversitesi ve bazı kolejler faaliyet göstermektedir. Özel yatırımlar olan kolejlerin büyük bir bölümü gayri-Müslimlerin yönetimindedir. Müslüman aileler maddi imkânları elverdiği ölçüde çocuklarını bu kolejlere gönderebilmektedirler. Sadece bir kaç tanesinin yönetimi Müslümanlar elinde olup, bu kurumların müfredatında İslami bilimler de yer almaktadır. Bu çerçevede Mindanao Müslümanlarının eğitim alt yapı ihtiyacının karşılanması büyük önem arz etmektedir. Eğitimde kız-erkek ayrımcılığına rastlanmamaktadır. Erkek çocukları kadar kız çocukları da öğretim kurumlarından istifade edebilmektedirler.

Ülke idari yapılanması ve Mindanao’daya tesirleri nelerdir?

Ülke Başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bu anlamda Amerikan sistemine benzerlik göstermektedir. Başkan, kongre ve yargı sistemi ülke yönetimini yukarıdan aşağıya belirleyen kurumlardır. Ülke politikaları merkez tarafından belirlenmekte ve bu yapılanma köy yönetimine kadar varlığını hissettirmektedir. Mindanao’da Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde yerel liderler ve vali Müslümanlar arasından seçilmektedir. Tabii burada dikkat çeken nokta, söz konusu yönetim birimleri merkezin politikalarını uygulamak zorundadır.

Barış sürecine nasıl karar verildi?

Mindanao Müslümanları olarak yaklaşık 40 yıldır bağımsızlık mücadelesi verdik. Bu süreçte orduyla sıcak çatışmalar yaşandı. Binlerce kişi hayatını kaybetti, aileler bölündü, topraklar yitirildi. Bu sürecin bir yerinde, yani 2001 yılından itibaren farklı bir politika takip etmeye başladık. Amacımız, verdiğimiz bağımsızlık mücadelesinin arzu edilen sonucu getirmeyeceği öngörülerek elde edilebilecek en iyi kazanım için girişimlere başlandı. Bu sürecin pratiğe geçirilmesinde, bölge ve küresel ölçekteki değişikliklerin rolünü inkâr edemeyiz. 2001’den bu yana, açık bir politika takip ediyoruz. Süreçte, anlaşma konusunda ve devlet ve sivil toplum düzeyinde ve uluslararası çevrelerin bu soruna müdahil olması konusunda girişimlerimiz oldu. Bu bağlamda ilgili tüm uluslararası kurum ve kurumlarla temasa geçtik. Ve uluslararası kontak grub -ki Türkiye de üye ülkelerden- süreçte yer alıyor.

Amacımız sorunun tarafsız bir sahada tartışılmasıydı. Bunda da başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Çünkü Malezya üçüncü taraf olarak görüşmelerin yapılmasına yeşil ışık yaktı ve bu konuda katkıda bulunuyor. Bununla, Filipinler hükümeti karşısında eşit koşullarda görüşme masasına oturmaktı. Yaklaşık on yıl öncesinde başlatılan bu inisiyatif bugün masa başında görüşmeler şeklinde devam ediyor ve inanıyorum ki, çok kısa bir sürede önemli bir mesafe alındığı ortaya çıkacaktır. Öte yandan, bugün için silahlar bırakılmış olsa da, silah tesliminden söz edilemez. Bu durum, Mindanao Müslümanlarının merkezi hükümetten gelecek herhangi bir süprize karşı güvenliği elde tuttuklarını göstermekte ve hedefe ulaşmada niyetlerindeki samimiyeti ortaya koymaktadır.

Barış sürecinde hangi noktaya gelindi?

Barış sürecinde şu ana kadar normal akışında devam ediyor ve bugünlerde sürecin belki de en önemli aşamalarından birine gelindi. 13 Mayıs’ta yapılan ara seçimler nedeniyle bu süreç biraz gecikti, ancak muhtemelen bu ayın sonunda veya Haziran başlarında imzalanması bekleniyor. Bu ara seçimlerde alınan sonuçlara baktığımızda Aquino’nun elinin güçlü olduğu söylenebilir. Tabii bu barış süreci için olumlu bir gelişme. Kısa bir süre sonra, kapsamlı siyasi yönetim yapısının şekillenmesine olanak tanıyacak anlaşmanın imzalanması gündeme gelecek.Şu anda, Hükümet ve MILF tarafı, Bangsamoro Temel Yasası’nın yazımını üstlenecek 15 kişilik geçiş komitesini belirleme aşamasında. Üyelerden 8’i MILF tarafındna 7’si Merkezi Hükümet’çe belirleniyor. Ancak üyelerin 14’ünün Bangsamorolu ve Müslüman, bir üye ise Bangsamoro dışından ve gayri-Müslim. Bu yasanın yazımı önemli bir süreç ve bu yasayla Mindanao yönetimi şekillendirilecek. Yasanın tamamlanması 2015 yılı ortalarını bulacak ve ulusal kongreye sunulacak. Kongrenin onaylaması ve Devlet Başkanı imzasının ardından Mindanao’da bu yasanın kabulü konusunda referandum yapılacak.

Devlet Başkanı Aquino’nun bu süreçteki rolü nedir?

Bu süreçte en önemli moral destek Devlet Başkanı Aquino’nun sorunun çözümü konusundaki kararlı bir duruşundan geliyor. 2016’da yapılacak genel seçimlerde aday olmayacağı tahmin edilen Aquino seçimler öncesinde Mindanao sorununu çözmek istiyor. Aquino, Filipinler iç siyasetinde söz sahibi bir aileden geliyor. Annesi Kuruson Aquino da devlet başkanlığı yapmıştı. Özellikle babasının Mindanao meselesine olumlu yaklaşım sergilemişti zamanında. Tabii, Aquino’nun sorunu çözme konusundaki ısrarına rağmen, yakın çevresinde örneğin kabine üyelerinden ne kadar destek aldığı konusu şüpheli.

Bu anlamda Barış süreci inisiyatifinin tamamıyla MILF tarafından geliştirildiğini söyleyebilir miyiz?

Elbette. Bugün geldiğimiz nokta bizzat bizim geliştirdiğimiz bir diplomatik çabanın bir ürünüdür. Malezya’nın rolü bize yardımcı olmak bu süreçte. Malezya bu süreçte sadece fasilitatör rolü görüyor. Ve bunda da başarılı.

2001’den bu güne kadar, MILF’i anlaşma konusunda zorlayan ne oldu? Bağımsızlık sağlanamayacağını öngördünüz, veya uluslararası gelişmeler vs.

Temelde bizim amacımızbağımsızlık konusunda ısrarımızı korumaktı. Ancak, özellikle Güneydoğu Asya’daki bağımsızlık hareketlerinin geleceğinin olmayacağını görerek bu konuda politika değiştirmek zorunda kaldık. Öyle ki, Malezya bile bağımsızlık iddiasından vazgeçilmesi halinde müdahele edebileceğini beyan etti. Nihayetinde ‘self-determinasyon hakkı konusunda görüş birliğine vardık ve barış masasına oturduk. Daha önce de ifade ettiğim üzere, 2001’den bu yana bu hedefin gerçekleştirilmesi için uzun bir süreç içerisine girdik. Bağımsızlık, günümüzde mümkün olmadığını görüyoruz.

Bağımsızlık hayal ötesi gibi bir şey mi?

Hayır öyle demek de istemiyorum. Müslümanlar olarak bu konuda bir tereddütümüz yok. Ancak mevcut şartlarda bu konuda bir gelişmenin olamayacağını görüyoruz. Şartlar bize bugün self determinasyonu dayatıyor. Biz de alabileceğimizin en iyisini alma konusunda çaba gösteriyoruz. Aralarında Avrupa Birliği üye ülkelerinin de olduğu uluslararası çevreler bu şartlarla bize destek olacaklarını beyan ettiler ve bu bağlamda bugüne kadar da bu desteği almış bulunuyoruz. 

MILF dışında gruplar olduğunu biliniyor. Ayrıca MILF içinde bir muhalefetten söz edilebilir mi? Bu grupların barış sürecine katkıları veya engelleri söz konusu mu?

MILF içinde, barış sürecine olumsuz yaklaşan küçük bir grubun dışında büyük çaplı muhalif yapılanmalar yok. Zaten bu grup da bizim kontrolümüz altında. Bu grubun barış sürecine olumsuz bir etkisi olacağını düşünmüyoruz. Prensip olarak iç çatışmadan yana olmadığımızdan, onlarla diplomasi dili kullanıyoruz. Hükümete bunun kendi iç sorunumuz olduğunu ve barış görüşmeleri üzerinde bir etkisinin olmayacağını ifade ettik. Tek gayemiz var o da en kısa sürede kendi yönetim hakkımızı elde etmek. Bu konuda herkes hem fikir diyebilirim. Bunun dışında, MNLF lideri Dr. Nur Misuari’nin bir duruşu var. Misuari zaten anlaşma var, bir daha niye anlaşma imzalanıyor argümanını öne sürerek karşı çıkıyor. Bu, Misuari’nin her zaman gündeme getirdiği bir konu. Ancak Bangsamoro halkına sorduğunuzda 1996 yılında MNLF ve Filipinler Hükümeti arasında yapılan anlaşmanın başarısızlık olduğunu ifade ediyorlar. Bangsamoro halkı bu anlaşmanın sorunu çözmediğini ve bu nedenle MNLF’e hayır diyor ve alternatif arayışında olduklarını beyan ediyorlar. Şu anda Bangsamoro’da pek çok kişi son barış görüşmelerine olumlu bakıyor.

Bu çerçevede, MILF’in şu anda Bangsamoro halkını temsil eden tek meşru siyasi güç olduğunu söyleyebilir miyiz?

Evet. MILF, verilen mücadele baskın olan gruptur.40 yıl boyunca mücadele verdik. Çok acı çektik. Şimdi halkın tek derdi günü kurtarmak. Bu tip yapılanların halkın geneline bir şey verebileceğinden şüpheliyim. Çünkü verdiğimiz mücadele sonunda geldiğimiz nokta önemli. MILF, Mindanao’da kendi yönetimimizi kurana kadarki süreçte bir araç vazifesi görecek. Ondan sonra yerel siyasi yapılanların demokratik mücadelesi sonunda hükümet kurulacak. Hükümeti kurduğumuzda gayemiz, halkın bu gelişmeden mümkün olduğunca istifade etmesi. Ancak şunu söylemeliyim ki, İslami terbiye ve eğitimden taviz vermemeliyiz.

Barış süreci arzu edildiği şekilde kazasız atlatılırsa, 2016’da Bangsamoro’da nasıl bir siyasi yapı ortaya çıkacak?

Bansamoro Temel Yasası kabul edildiğinde, Mindanao ve çevre adalarda yerel partiler kurulacak. Bu konuda toplumun değişik kesimleriyle görüşmeler yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Arzu eden oluşumlar siyasi partilerini kurup siyasi rekabete katılabilecekler. Bangsamoro ve Merkezi Hükümet arasında paylaşıma dönük siyasi yapılanma yürütülecek. Bangsamoro Hükümeti’nin yasal dayanağı Bangsamoro Temel Yasası olacak. Merkezi Hükümet savunma, dış güvenlik, dış ilişkiler, uluslararası ticaret vb. alanlarda; Bangsamoro Hükümeti de siyasi güç ve refah paylaşımı noktasında bölgede söz sahibi olacak. Bu bağlamda, bölge gelirlerinin paylaşımında %75 Bangsmoro Hükümeti’ne, %25 Merkezi Hükümet’e gidecek. Bangsamoro Hükümeti, aynı zamanda İslam Hukuku’nu uygulama hakkına sahip olacak. 

Halka bu anlaşmanın doğası gereği kapsayıcı olduğunu anlattık, anlatmaya devam ediyoruz. Bu anlamda, anlaşma sadece Müslüman kitleleri değil, gayri Müslimleri de da içine alacak şekilde dizayn ediliyor. Bu, özellikle bölgede yaşayan gayri Müslim halk için çok önemli. Örneğin, ekonomik gelirlerin paylaşımı bölgede yaşayan herkes için önemli bir avantaj anlamına geliyor. Bu bağlamda sadece Müslümanların değil, gayri Müslimlerin de istifadesine açık olacaktır. Bugün ülkede, eyaletlerden Merkez’e akan toplam gelirin ancak %20-25’i eyaletlere hizmet olarak dönüyor. Bizim alacağımız %75’lik gelir tüm halkın kalkınmasına katkısı olacaktır.

‘Bangsamoro Temel Yasası’nda İslam Hukuku’na yer verileceğini ifade ettiniz. Bu konuda içerden ve dışardan çevrelerin allerjisi olduğu biliniyor. Niçin İslam Hukuku uygulanmasını anlaşma maddeleri arasında görmek istiyorsunuz?

Evet, haklısınız. Müslümanlar arasında bile İslam Hukuku dendiğinde muhalefet eden çevrelerin olduğu bir gerçek. Bizim için bu önemli. Yani, İslam Hukuku olmalı... uygulamada neyle karşılaşacağımızı şimdiden kestiremiyorum. Ancak bu konuda İslam Hukuku’nun varlığını önemsediğimizi ve mutlaka anlaşma maddeleri arasında yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Tabii şimdilik söyleyebileceğim İslam Hukuku’dan kastımız Aile Hukuku ile sınırlı olacağı yönünde. Diğer bazı hukuki uygulamaları gündeme getirdiğimizde karşı taraftan itirazlar gelecektir.

Kıymetli görüşleriniz için çok teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder