17 Kasım 2012 Cumartesi

Sahte Diploma ve Yalan Makinesi



Malezya’da bir süredir sahte diploma furyası sürüp gidiyor. İsimlerinin başında bazı önemli unvanları taşıyan sözde seçkinler grubuna mensup kişilerin, yazılı tarihden bu güne entellektüel ortamın beşiği kabul edilmiş üniversitelerde okuma ve bitirme şansı bulamadıklarından unvan hırsıyla ve kısa yoldan köşeyi dönme ihtirasıyla işi ‘sahtekârlığa’ vardırarak aldıkları diplomaların sahteliği ortaya çıkıyor birer birer. Daha önce yazmıştık... Sahte diploma hadisesi sadece üç beş Malezya vatandaşı ile sınırlı değil... Malezya gibi kozmopolit bir toplumda yerlisi kadar yabancısının da kolay yer edinebildiği bir ülkede var olan uluslararası üniversitelerin çokluğu ve bu anlamda ‘piyasada’ sahtekârların ihtiraslarını karşılamaya hazır düzenbazların varlığı bizleri bu tehlikeyi ve sinsiliği başka kurum ve kuruluşlarda da aramaya itiyor.

Birkaç yıl önce neyi dile getirmiştik hatırlamalı herkes... Aşağıda değineceğiz... Malezya’da okuma arzusuyla gelen yabancıların uğrak yerlerinden biridir uluslararası üniversiteler. Öğrencilerin önemli bir bölümünün şu veya bu kurumdan aldıkları burslarla gelen ‘hak etmiş’ öğrenciler kadar, baba ya da anne parasıyla buralara çapa atmış ya da sözde seçkin aileye mensubiyetlerinden bu tür kurumlara kabulleri aslında hiç gerçekleşemeyecek bir hayal olmakla birlikte, işte bu ‘ailevi arka plânlarını’ kullanarak bu kurumlarda boy göstermiş olanlar vardır. Bu bağlamda, kampüse girmeleri kolay çıkmaları zor olan bu düzenbazcılar, yukarıda dile getirilen araçlar vasıtasıyla yıllarca sürüne sürüne yaşadıkları ve yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları bu entellektüel ortamın semeresini, kampüsün arka bahçesinden ‘uygun yollarla’ çıkarak almakta mahir olmuşlardır.

Yukarıdaki gelişme Malezya’daki sosyal sitelerde tartışıla dursun, bir başka haber gündeme damgasını vurdu. Ülkenin seçim arefesinde olduğunu da dikkate alarak gündeme getirildiği anlaşılan bu gelişme, resmi ve özel kurumlarda belli konumlara gelecek kişilerin yalan makinesine oturtulması fikrinin ortaya atılmasıydı.[1] Bu uygulama çeşitli kesimlerce olumlu ve olumsuz karşılık bulmakla birlikte, gene bu konuda sıkıntının sadece Malezya ile sınırlı olmadığını görmekte fayda var.

Adında hem ‘uluslararası’ hem İslam’ bulunan kurumun sözde müdürlerinden birini gündeme getirmiştik... Öyle değil mi? Buna şahit olanlardan ve anlı şanlı kurumlardan birinde görev yapan bir kişinin “Dediğiniz gibiyse, görevden alınması için hemen harekete geçeriz” dediğini hatırlıyorum. Akabinde tüm verileriyle, belgeleriyle ‘sahtekârlığı’ ortaya çıkan kişi hakkında girişim yapacağını söyleyen kişi -ki sadece bu sözü ile kendisini bağlamıyor du, konumu ve o dönemki sorumluluğu gereği tastamam içinde yer aldığı kurumu da bağlayıcı bir durumdaydı. Şimdi bir kez daha hatırlatıyoruz... Bu eli ‘diploma kanlısı’ kişilerin sahtekarlığı gün yüzüne çıkmadı değil... Konu elbette ki, ‘merkezdeki’ Genel Sekreteri’n bilgisi dahilindedir. Tuhaflıklar üst üste... İlki, bahsi geçen şahsında ilginçtir ‘diploması’ Malezya’dan. Genel Sekreter de söz konusu üniversiteyle şu veya bu şekilde irtibatlı...

Girişteki anlatıya geri dönüp sözü bitirelim... Malezya’daki sahte diploma skandalının sadece bu ülke ile veya bu ülke vatandaşları ile sınırlı olmadığı aşikar. Üstüne üstlük önerimiz, ‘yalan makinası’ uygulaması Malezya’da hayata geçirilir mi şimdilik bilinmez ancak, öyle anlaşılıyor ki, bu yalan makinasından kimi kurum ve kuruluşlarda acil olarak ihtiyaç olduğu kesin. Bu makineye fıkıhçı babasına yalan söyleyenleri de, şeyhleri önünde adeta dans ederek yalan üstüne yalan basanları da oturtabilirsiniz. Ancak nedense fıkıhçı babalar susuyor, şeyhler de susuyor... Bu çerçevede, sahtekârlıkla ‘profesyonelce’ ve ‘kurumsal boyutta’ mücadele edecek uluslararası bir sivil toplum kurumuna ihtiyaç olmadığını kim söyleyebilir?


[1]New Strait Times, 16 Kasım 2012, s. 7.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder