11 Kasım 2012 Pazar

Obama’nın Zaferi ve Güneydoğu Asya


Mehmet Özay                                                                                                                   8 Kasım 2012

Obamacılar zevkten dört köşe! Hakları yok değil. Obamayı Obama yapan değerler aslında ondan önce gizil bir inşa sürecindeydi. Yani Bush’un açtığı kanlı yolun karşısında kim olsa, elinde ‘gül’, yüzünde gülücük kabul edilecekti. Obama da Güneydoğu Asya için, özellikle de Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu ülkelerde böyle bir imaj taşıyor.

Yıllar önce Cakarta’da Menteng İlkokulunda geçirdiği dört yıldan hareketle medyada ‘Endonezyalı Obama’ imajının işlenmesi dikkat çekiyordu ilk seçildiğinde. Bu imaj değişmiş değil. Gene aynı okulda öğrenciler, yıllar önce o sıralarda gezinen ABD Başkanı’nın seçilmesini kutluyorlar bugünlerde. Başkan’ın zafer konuşmasında arka fonda yer alan sekiz kişiden beşinin siyahi/Latin olması desteğin geldiği kesimleri gösterge dilinde ifade ediyor. Buna ilave olarak, bu ifadenin, Latin Amerika’dan Endonezya’ya değin uzanan geniş halk kitlelerinde Başkan’ın yeniden seçilmesiyle hasıl olan memnuniyete de gönderme yaptığı ileri sürülebilir.

2008’deki seçimlerin akabinde Obama’nın Beyaz Saray’a geçişi, Cakarta ve havalisinde epeyce dozajı yüksek heyecanlara neden olmuştu. O zamanlar, Obama’nın çocukluk anılarına koşacağı varsayımıyla soluğu Cakarta’da alacağı hesaplarının zamanlaması pek tutmasa da, Obama sempatisi her yüzde okunuyordu. Bu duygulanımdan hareketle, kimi çevrelerde ‘İşte bizim Müslümanlığımızı anlayacak bir Amerikalı lider’ düşüncesini taşımadığı söylenemez. Öte yandan, bunun bir de siyasi getirisi olmalıydı. En kalabalık Müslüman nüfusunu barındırmasının yanı sıra, adı yolsuzluklarla da sıklıkla anılıyor olmasının doğurduğu huzursuzluk bir ‘Obama’ dokunuşuyla ‘acaba değişir mi?’ türünden bir algıyı da içinde besliyordu. Böyle bir dokunuş, birden ülkenin küresel arenada gönürürlüğünü pozitife çevirebilirdi.

2010 yılı sonlarındaki gecikmeli Cakarta ziyaretinde Obama, ‘Balik kampung’ (köye dönüş) versiyonunu işlerken, aidiyet konusunda yaşamında kısa bir versiyonda olsa Endonezya ve Endonezyalılara atıf yapıyordu. Obama’nın Doğu-Batı arasındaki bu duruşu, ister istemez konunun İslamla ilişkili boyutuna sarkmakta gecikmedi. Amerikalıların genelde Müslümanları anlamadığı yönündeki soruna cevabı sokakta pek Müslümanla hemen hemen hiç Endonezyalı ile karşılaşmamalarına bağlaması ilginçti. Endonezyalıların da Amerikalıları anlamaması için de bir neden vardı. O da, Hollywood’un çizdiği kötü Amerika imajıydı. Bu iki sorunun üstesinden gelecek proje ise hazırdı. İçine geleneksel dini okulların da alınacağı geniş kapsamlı bir ‘Amerika’yı tanıma’ projesi meşhur ‘değişim programları’ üzerinden hayata geçirilmesi böylece gündeme gelmiş oldu. Bu değişim programlarına Açe’de biz de tanık olmuştuk... Öte yandan, pratikte başarılı olup olmadığı bir yana, Endonezya ABD’yi kendine siyasi model alan bir ülke konumunda. Bunu mevcut devlet başkanının kurduğu ‘Demokrat Parti’de, seçimlerin rutin bir şekilde yapılmasında görmek mümkün. 2008 ABD seçimlerinin akabinde 2009’da Endonezya’da yapılan seçimlerde Demokrat Parti adayı Susilo Bambang Yudhoyono’nun başkan seçilmesi de Amerika’daki tecrübenin Endonezya Adaları’na yansıması şeklinde yorumlanmıştı. Bakalım  2014 seçimleri seçilme hakkını doldurması dolayısıyla SBY’a olmasa da partisinin başarısı üzerinde ne gibi bir etkisi olacak.

Aslında Obama’yı bu coğrafyada ‘eller üstünde’ tutmaya yeten ailevi bağı ve ten rengi dışında, dört yılı gibi kısa bir süre de olsa ilköğrenim sıralarında Endonezya değerlerine aşina olacak bir süreci tecrübe etmesiydi. Benzer bir algılamanın Doğu ve Güneydoğu Asya özelinde de gerçekleştiği ileri sürülebilir. Bunda, özellikle, Amerika’nın Asya açılımının onun dönemine rast gelmesi de yabana atılamayacak bir gerçek. Çin’le kurulmaya çalışılan yakınlaşmalar kadar Güney Çin Denizi üzerinden  bölge ülkelerinin ABD’yi yardıma çağırışları, Myanmar’a yaptırımların kaldırılması, ASEAN’la ilişkilerin ekonomik ve siyasi alanda giderek daha cazibe haline gelmesi sayılabilir. Fazla değil, seçimlerden birkaç hafta sonra Vietnam’ın başkenti Kamboçya’nın başkenti Phnom Penth’de yapılacak Doğu Asya Zirvesi vesilesiyle uğrayacağı bu topraklarda Tayland ve Myanmar’a da resmi ziyaretleri yapacak olması, bölge üzerindeki çalışmaların hız kesmeden devam edeceğini ortaya koyuyor. Bu ve benzeri ziyaretler aslında ABD’nin bölge ülkeleri ile ittifak girişimlerininin güçlü ayak izleri anlamına geliyor.

Endonezya ve Malezya bağlamında Obama’nın öneminin ekonomi ve siyasi yönelimleri kadar dini içeriğinin de güçlü bir yer tuttuğu söylenebilir. Bu bağlamda, her iki ülke liderinin de dillendirmekten haz aldıkları ülkelerinin toplumsal yapılarına atfen ‘farklılıkta birlik’ söylemi, Amerika’dan gelecek olası bir siyasi tazyiki önleyici işlevi görmesi kadar, bir ‘çağrı’ niteliği de taşıyor. Sorunu kendi topraklarında hallettikleri argümanıyla hareket eden bu ülke siyasetçileri, ABD’nin gerek bölgede gerekse küresel plânda Müslümanları konu alan projelerde bir ortaklık arzusunu dillendiriyorlar. Örneğin, Malezya Başbakanı’nın 2010 yılında ABD ziyareti sırasında dillendirdiği ‘ılımlı İslam’ söylemi ABD tarafından ilgiyle karşılansa da, pratikte nasıl bir işbirliğine gidilebileceği konusunda zamana ihtiyaç var. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder