26 Eylül 2023 Salı

Peygamber’e ihtiyaç / Need for the Prophet

Mehmet Özay                                                                                                                            27.09.2023

Peygamber’in doğum gününün sadece, kendini Müslüman kabul eden bireyler ve toplumlar için değil, bu grubun dışında yer alan bireyler ve toplumlar için de anlamı bulunuyor. Bununla birlikte, ‘ötekilerin’ bu anlamı nasıl aradıkları ve nasıl algıladıkları bir yana, “Böylesi bir anlamı nasıl ortaya koymalı?” ve “Bu anlamı nasıl teşvik etmeliyiz?” vb. sorularını belki günümüzde çokça sormak ve cevap aramak durumundayız.

Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse, bu tarihi vak’anın, bize salt “inananlar” ve “inanmayanlar” bağlamında bir dikotomiyi hatırlatmasından ve bunun üzerinden bireysel ve toplumsal ilişkileri bina etmemizle sınırlı olmamalı. Bunun dışında ve ötesinde, Hz. Peygamber’in varlığının ve söyleminin, “tüm insanlığa” bir mesaj mahiyetinde kabul edip, muhatabının da her bir birey ve her farklı toplum olduğuna işaret etmeliyiz.

Peygamber’i tek tek Müslümanlar için değil, bütün bir insanlık için önem taşıması, hiç kuşku yok ki, Yaratıcı’nın verdiği ve Yaratıcı’dan gelen mesajla doğrudan bir ilişkisi bulunuyor.

Bu durum, Peygamber’in tekil ve kendinde bir birey olmak kadar, Yaratıcı ile bağın ve Yaratıcı tarafından belirlenmişliğin O’na kazandırdığı bir hususiyetle, bu tekilliğinin tarih ötesi bağlamı ortaya çıkıyor.

Alemlere ‘Rahmet’

Peygamber’in doğum gününün sadece, “inananlar” kategorisini ilgilendiren bir durum olmadığını kabul etmeliyiz. Bu noktada, Peygamber’in insanlığa ulaşan bir mesaj olduğunu, O’nun “Alemlere rahmet olarak gönderilmiş” (Rahmat’al li’l alemin) kavramı üzerinden değerlendirmek ve anlamlandırmak gerekiyor.

Kimilerince, bu söylem gayet basit bir ifade tarzı olarak algılanabilir....

Ve bu bağlamda, belki de bu ifade, bazı ülkelerde neredeyse hiç denecek kadar dillendirilir, bireylerarası ve toplumsal diskurlarda neredeyse hiç gündeme getirilmezken, diğer bazı ülkelerde çokça duyulur ve işitilmesinin ne gibi farklılıklar doğurduğunu, ilgili toplumlar üzerinde yapılacak çalışmalarda görmek mümkündür.

Ancak değişmeyen bir gerçek var ki, o da Hz. Peygamber’in bu özelliği yani, ‘Alemlere rahmet olma’ özelliğini taşıyor oluşudur...

Bunun ötesinde, Peygamberliğin kuşatıcılığını ortaya koyması açısından yukarıda dile getirlien “alemlere rahmet olma” özelliğindeki dikkat çeken kelime “alem” değil, “alemler” oluşudur.

Söz konusu bu ‘alemler’in neye tekabül ettiğini, uzmanları tarafından ortaya konulan ilgili ilmi çalışmalara bakarak geniş bir çerçeveyi yakalamak mümkün.

Ancak, bu yazı sınırlılığında söylenmesi gereken, Peygamberliğin insan teki ve tekleri, insan toplumu ve toplumları ile bunların tümü ve dışındaki “varlıklar”a yönelik bir hususiyeti içinde barındırdığını söyleyebiliriz.

‘Haberci’

Peygamberliğin ne bir meslek, ne de salt sınırlı bir insan toplumuna gönderilmiş bir ‘haberci’ (messenger) olduğu, aksine, Peygamberliğin Yaratıcı tarafından belirlenen bir vazife olduğu dikkate alındığında, tarih boyunca Peygamber sıfatını taşıyan gayet azınlık denilebilecek bireylerin, bizler gibi çoğunluğu teşkil eden sıradan insanlar olma özellikleri kadar, bunun ötesinde ve dışında, kendilerini Yaratan ile ilişkilendiren özellikleri nedeniyle ‘yüce’ nitelikleriyle bilinir ve fark edilirler.

Bu anlamda, İslam dininin ortaya koyduğu dünya görüşünde (weltanschauung), Peygamber kavramına içkin olanın sadece, son Peygamber kabul edilen Hz. Muhammed (s.a.v.)[1] değil, Hz. Adem’den (a.s.)[2] başlayarak, farklı toplumlara gönderilen tüm peygamberleri -ve de nebi, resul vb.- içine alan bir yapı arz eder. Bu durum, tarihsel süreklilik içerisinde, Yaratcı’nın insanlarla iletişimini sağlamasının aracı ve vesilesi olmasıyla dikkat çeker.

Kuşatıcılık

Bu çerçevede, Peygamberlerin ve de özellikle, Hz. Muhammed’in önemini ortaya koyma adına söylenebilecek hususların sınırlılığından değil, tam aksine genişliğinden bahsetmek gerekir.

Hz. Peygamber dediğimizde, karşımıza insan yaşamını çekip çeviren bütün insani özellikleri, kurumsal  yapılaşmaları ve bunların tek tek kendileri içinde ve birbirleriyle etkileşimleri ve ilişkileri noktasında, devasa bir yapısallık taşıdığını dikkate almak gerekir.

Bu durum, bugünlerde Hz. Peygamber ile ilgili konuşmalar, yazılar, söylemler vb. süreçleri ortaya koyan yazar, akademisyen, düşünür, alim vb. şahısların Peygamberi, hangi özelliği ile ele alıp almadıklarının bir anlamda sorgulanmasını da gerektirir. Açıkçası, bir tek yazı, konuşma ve söylemde, Hz. Peygamberi ve özelliklerini ortaya koymak mümkün olmadığı aşikârdır.

Bu çerçevede, neyin nasıl anlaşılması gerektiğine bir tür cevap olarak Hz. Peygamberi eksene almak isteyenlerin, -hem inananlar, hem de inanmayanlar olarak- hiçbir şeyi eğip-bükmeden, disiplinli bir şekilde hayatın tüm evrelerine bakmalarında yarar var. Ve bu anlamda, belki de her bir kişinin öncellediği husus ve bu kişilerin toplumsal ilişkilerde ne türden bağlamlara yapmak istedikleri vurgu öne çıkacaktır.

Sosyolojik merkez

İslam’ın vahiy bağlamlı yani, Kutsal’la doğrudan bağlantılı ve Kutsal’ın ortaya koyduğu bir dini yapı olması, Peygamber’in bu dini, insan toplumlarına tanıtan bir birey olması ve yaşamı boyunca insanlarla ilişkisini sürdürmesi, açıkçası O’nu, toplumsal yapı içerisinde önemli bir yere oturtuyor.

Bu durumda, Peygamber’in gönderilmiş olduğu toplumun -yani, Arap toplumunun-, kendinde özelliklerini sosyolojik bir vakıanın görünürlüğü çerçevesinde, bir birey olarak Peygamber’de elbette gözlemlemek mümkün olduğu gibi, O’nun söz konusu bu Arap toplumunun dışında ve ötesinde bir ‘bireysellik’ taşıdığını ve bu ikincisinin, gayet önemli farklılıklarla kendini ortaya koyduğunu ifade etmeliyiz.

Öyle ki, bu durum, O’nun sadece hayatı boyunca içinde yer aldığı ve yaşadığı Arap toplumu ile diğer yakın bölgelerdeki Müslümanlar özelindeki yerini değil, aynı zamanda Milâdi 7. yüzyıldan günümüze kadar veya Hicri takvim dikkate alındığında, 1445 yıldır Müslüman olan ve olmayan bireyler ve toplumlar için önemini ortaya koyuyor.

Bu çerçevede, ‘Peygamber ve toplum’ ilişkisi başlıklı bir konunun ele alınmasının doğruluk payı taşıdığına ve ‘toplum’dan kastın sadece, ‘inananlar grubu’ olmadığına kuşku bulunmuyor.



[1] Sallalla hu aleyhi ve sellem (Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder