Mehmet Özay 01.01.2025
Şu veya bu şekilde, Hıristiyan aleminin yıl dönümüyle
örtüşen ve de bununla tezat teşkil edecek şekilde, sekülerleşen boyutuyla yeni
yıl, ulus-devlet liderlerini ortaya koydukları söylemleriyle, -sanki, bilinçli
veya bilinçsiz olarak-, kutsal liderlerin yerini almaya sevk ediyor.
Ulus-devletlerin liderlerinin, yılın belirli gününe
havale edilen bu söylemleri bizatihi, gizil bir dini ritüel olarak yenilenmenin
aracı işlevi görüyor.
Bu anlamda, ulus-devlet liderlerinin kendi uluslarına
yaptıkları konuşmalar, söylemler ve içerikleri birer ‘kutsal metin’ bağlamında
karşılık bulması gizli/açık ortaya çıkıyor.
Öncellenen dikotomi
Liderlerin, biten yılı değerlendiren, yeni yıla dair
beklentileri dile getiren söylemlerinde, iç acılık kadar, karamsarlık da
gündeme taşınıyor.
Her ne kadar, umutlar öncellense de, aynı zamanda bu
umutlara ulaşılamayabileceği genellikle, muğlak kelimelerle ve cümlelerle örüntülenmiş
bir söylem öne çıkartılıyor.
Böylece, “ortaya dikotomik bir bağlam çıkartılmasına
şaşmak gerekir mi?” sorusuna, “evet” cevabı vermemiz, bu konunun üzerinde
durulmaya değer olduğuna işaret ediyor.
Böylesi bir dikotomik yaklaşımla, ulusun ya bilinçlenmesi
ya da kontrol altında tutulması gibi bir farklı istençlerin ortaya konulduğunu
söyleyebiliriz.
Umut dağılımı
Umut aşılamanın bir yolu olarak, ‘öteki’nden gelen tehditleri
öne çıkarmak ve bunları belirginleştirmek de umut dağıtmak kadar önemli aslında...
Ve bu söylemlerde, ‘öteki’nin kim olduğu pek açıklık
kazanmasa da, ulusun tehdit altında olduğu vurgusu, ulus-devlete müntesip
toplumu diriltici olacağı düşüncesiyle bir uyarıcı olarak işlev görüyor.
Umutları yeşertme çabası, var olan katı gerçeklikler
karşısında, bir tür hayale uzanma eyleminin zorluğunu da gündeme
getiriyor.
Umudu ilgili toplumdaki her ferde eşit dağıtımın anı da
denilebilecek yeni yıl söylemlerinin, bu yönüyle topluma yeniden inşa etme
bağlamında bir işlevi de yerine getiriyor.
Bu umudun, maddi refah ve kalkınma yanı kadar, hiç kuşku
yok ki adalet, güvenlik, istikrar, onur ve haysiyet gibi bireye ve topluma güç
kadan nitelikleri de bir şekilde bünyesinde barındırıyor.
Meydan okuyan zaman (mı?)
Söylemlerin başında, ‘yaşanılan zamanın meydan okuyuşu’
vurgusuyla, belirsiz bir düşmana
gönderme yapılırken, bu durumla, aynı zamanda gizli/açık karşı karşıya kalınan tehditlerin
heyulavarî varlığı öne çıkartılıyor kasıtlı veya kasıtsız olarak.
Ancak, genele şamil edilebilecek bu olguların özellikle,
söylemi gerçekleştiren tek tek siyasi liderlerin kendi toplumlarını hedef alan
bir boyutu olduğunu unutulmamalıdır.
Bu durum, ilgili ülkeleri küresel kamuoyu önünde belki,
bir anlamda yalnızlaşmış veya yalnızlaşmakta olan bir konumda gösterirken, bu
sorunun aşılmasında başvuru kaynağı olarak ilgili ülkelerin toplumlarına
gönderme yapılması, öteki’ni yeniden üretirken, bu üretim üzerinden ilgili
topluma bir tür değer yükleme çabası da sergileniyor.
Yani, öteki üzerinden kendini tanımlama çabasına tanık
olunuyor..
Bu noktada, meydan okumaların aşılabilmesinin yegâne
yolunun, ulusal birlik sürecine vurguyla hatırlatılması doğal bir söylem tarzı
olarak öne çıkartılıyor.
Toplumun farklı kesimlerini, birlikte çalışmaya ve
toplumsal sınıflar/katmanlar arasında farklılaşmaları ortadan kaldıracak bir
yaklaşımın sergilenmesine yani, safların sıklaştırılması gündeme getiriliyor.
Takım ruhu dayanağı
Bazı ülkeler, kendi yağıyla kavrulmayı yeğler ve bunu,
bilinçli olarak seçerken, bazı ülkeler küresel ortamda daha da öne çıkmayı ve
küresel şartların doğurduğu rekabetçi bağlamı kendileri lehine geliştirme ve
değiştirme hedefini öncelliyorlar.
İlkinde, ‘öteki’ni yeniden üretme belirsizleşir veya
ortadan kalkarken ikincisinde, ‘öteki’ni üretmenin gayet ağır baskısı
hissediliyor.
Bu çerçevede, demografik ve teritoryal olarak küçük
ülkelerin liderleri, uluslarına takım ruhuyla hareket etmeyi önerir ve bunu öncellerlerken,
aynı zamanda bu yumuşak yaklaşımın oluşturduğu bir tür hafifliğini ve rahatlığını
yaşıyorlar.
Bunun yanı sıra, günün getirdiği zorluklar karşısında, takım
ruhu vurgusunun, bir tür varoluşsal önem arz ettiğini her zamankinden çok daha
belirgin bir vurgu olarak ortaya koyuyorlar.
Kutsanan geçmiş
Öte yandan, yoğun nüfuslu ve teritoryal olarak geniş
toprakları bünyesinde barındıran ülkeler ise, ulusal tarihlerinin yüceliğini
bir kez daha kutsamak suretiyle, varoluşsal zemini dünden bugüne taşıyabilmenin
imkânlarını sunuyorlar toplumlarına.
Bunun temelinde, “belirsizlikler çağı”nın, her an bir
veya birden fazla yıkıcı etkisine karşı karşıya kalınacağı ihtimalinin varlığı
gizli/açık kendini ortaya koyuyor.
Bir anlamda, ‘ihtimal’ kelimesinin yüzdelik karşılığının
pek de aşırı olmadığı bir intiba oluşturulsa da, aslında, ‘ihtimal’ kelimesi
bugünün şartlarında, gayet muhtemel ve her an karşılaşılabilecek bir gerçekliğe
gönderme yapıyor.
Yeni yıl, kutsal günden devr alınan ancak, sekülerleşen
bağlamı içinde ulus-devletler için anlam oluşturmanın aracı haline geliyor.
Ulus-devlet liderleri, dini bağlamında hakkıyla yer alan
din adamından kendilerine tevarüs eden anlam oluşturuculuk rolünü
üstleniyorlar.
Ve böylece, onların dilinden ortaya konulan söylem
mensubu olunan ulusa karşı gerçekleştirilen bir ritüele dönüşüyor.
https://guneydoguasyacalismalari.com/yeni-yil-soylemler-ve-bosluklar-new-year-discourses-and-gaps/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder