7 Ekim 2021 Perşembe

Çin Tayvan gerginliği ve demokratik değerler / China-Taiwan tension and democratic values

Mehmet Özay                                                                                                                            06.10.2021

Çin-Tayvan ilişkilerinde, son bir haftadır yaşanan gelişmeler Tayvan Boğazı’ndaki gerginliğinin uluslararası boyutunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Asya-Pasifik bölgesinde, Çin Halk Cumhuriyeti’nin ‘Tek Çin Politikası’ ile de facto bağımsız bir ülke konumundaki Tayvan’ın bu politikaya muhalif ve hatta meydan okuyan tutumu, bölgede gerginlik yaratmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz Cuma gününden bu yana, Çin hava kuvvelerine bağlı yaklaşık 150 uçağın Tayvan hava sahasın ihlâl etmesi, ardından Tayvan devlet başkanı Tsani Ing-wen’in uluslararası bir dergide yayınlanan bölge güvenliğini konu olan makalesi, sürecin bu yönde sürdüğünün bir ifadesi olarak karşımızda duruyor.

Konunun uluslararası boyutunun varlığına son delil ise, Fransız milletvekili ve eski savunma bakanı Alain Richard’ın, Taiwanı ziyaret açıklaması oldu. Aylardır gündemde olan bu ziyaretin, Richard’ın bir ekiple Cuma günü Taiwan’a gelmesiyle gerçekleşmesi bekleniyor. Çin yönetimi “Tek Çin politikası”nı ihlâl eden ve “iki ülke ilişkilerini etkileyebilecek” her türlü girişimden sakınılması gerektiğine vurgu yaparak, Fransa’nın bu girişimine eleştirisi ortaya koydu.

Söz konusu bu gelişmeler, gözlerin bir kez daha Asya-Pasifik bölgesine çevrilmesine neden oluyor.

Asya-Pasifik’te demokratik ittifak vurgusu

Tayvan devlet başkanı Tsai Ing-wen’in bölge politikalarını konu alan makalesinin dün yani, 5 Ekim’de Foreign Affairs’de “Değişen Uluslararası Düzen’de İyilik Gücü” (A Force for Good in the Changing International Order) başlığıyla yayınlanmasının tam da, bu döneme denk gelmesi şaşırtıcı değil.

Bu çerçevede, Tsai, “Ada’nın Çin’in eline geçmesinin doğuracağı felâket” ifadesi hiç kuşku yok ki, Tayvan Boğazı sorununun Asya-Pasifik gündeminde ilk sırada yer almasına neden oluyor.

Tsai, yazısında Tayvan’ın, Asya-Pasifik bölgesinde mevcut demokratik ittifakın bir anlamda kalesi olduğunu gizli/açık vurgularken, Ada’nın Çin’in hakimiyetine geçmesinin sadece, Çin ve Tayvan ile sınırlı olmayacak sonuçlar doğuracağına vurgusu dikkat çekicidir.

Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi, ulusal sınırları ve bütünlüğü içinde kabul ettiği Tayvan’la ilgili görüşlerini, hava sahası ihlâli gibi denemelerle ne şekilde pratiğe geçirebileceğine dair sembolik göndermelerde bulunuyor.

Bu durum, Çin’in giderek daha tehditkâr bir yaklaşımla ortaya çıkmasına neden olurken, de facto bağımsız bir ülke olarak varlık süren Tayvan’ın, Batı özellikle de, ABD ile ilişkilerinde askeri boyutun artarak sürmesi anlamı taşıyor.

Söz konusu bu gelişmeler, Asya-Pasifik bölgesinde olası çatışma bölgeleri arasında Tayvan Boğazı’nın ilk sıralarda yer almasına neden oluyor.

Çin’de resmi söylem: “Tayvan’sız olmaz!”

Çin devlet başkanı Şi Cinping’in, “Tayvan’da hakimiyetimiz kaçınılmaz” anlamına gelecek açıklaması hiç kuşku yok ki, günümüz uluslararası siyasetinde en dramatik gelişmelere zemin hazırlayacak potansiyeli içinde barındırıyor.

Çin’in bu siyasi söylemini destekleyecek girişimlerini ise, neredeyse her gün Tayvan hava sahası ihlâlleriyle ortaya koyması ise Tayvan üzerinde bir baskı oluşturmayı ve ‘Tek Çin politikası’nı gerçekleştirmeye yönelik ikna olarak görmek gerekiyor. Bununla birlikte, bu girişimin salt Tayvan’la sınırlı kalmayacak bir bölgesel güvenlik sorunu olarak da algılandığına kuşku bulunmuyor.

Bu çerçevede, Tayvan’da devlet başkanı Tsai Ing-wen’in dün bölge basınında yer alan açıklamasında, “Ada’nın Çin’in eline geçmesinin çok büyük sonuçlar doğuracağı” ifadesi kadar, demokrasi vurgusu önem arz ediyor.

Çatışma, savaş ve ilhak gibi birbiriyle bağlantılı süreçlerin temelinde Çin ve Tayvan yönetimleri arasında yaşanan siyasal ideolojik yaklaşım sorunun eh temel noktasını teşkil ediyor. Tsai’nin, “Çin’e karşı kendilerini savunmak için ne gerekiyorsa yapacakları” ifadesi de, bu anlamda gayet önemli.

Tarihin tekerrürü (mü?)

Yaşanan bu gelişmelerin, Asya-Pasifik bölgesinde, tıpkı Pasifik Savaşı sonrasında yaşanan gelişmelerle paralellik arz etmesi ise hiç şaşırtıcı değil.

Bu noktada, Çin devlet başkanı Şi Cinping’in görev süresinin uzatılması, siyasi tutum ve politikalarının ülkenin kurucu aktörü Mao Zedong ile karşılaştırılması ve hedefinde yeni bir Mao olma arzusu gibi unsurlar akla 1960’ların politikalarını getiriyor… 

Özellikle, 2016 yılında iktidara gelen Demokratik İlerlemeci Parti (Democratic Progressive Party-DPP) ve başkanı Tsai Ing-wen, açıkça olmasa bile daha bağımsızlıkçı söylemi ve askeri yapılanmadaki kararlılığı ile Çin yönetiminden tepki çekmeye devam ediyor.

Tsai, Çin yönetiminin ‘tek Çin politikası’ uyarılarına sessiz kalmak yerine, karşı argümanlarla ortaya çıkması ve “Tayvan zaten bağımsız” bağlamındaki açıklaması hiç kuşku yok ki, gelişmeleri iki ülke dışında uluslararası boyuta taşınması anlamı taşıyor.

Bu durum, uzun dönemdir Çin-Tayvan arasındaki statükonun korunması yolundaki politikaların yerini, sadece çatışmacı söylemin değil, karşılıklı siyasi ve askeri yapılaşmanın ve hatta yeni blokların oluşmasının almakta olduğuna gönderme yapıyor.

ABD’den paradigma değişikliği

Bu noktada, ABD’de Joe Biden yönetiminin Afganistan ve Irak’tan çekilme kararı; Asya-Pasifik veya ABD yönetimi tarafından yeni bir paradigma olarak ortaya konulmaya çalışılan Hint-Pasifik politikalarına yönelmesi, sabık devlet başkanı Barack Obama dönemi politikalarının açıkça uygulanmaya devam edildiğini ortaya koyuyor.

Biden yönetimi, yeni dönem politikalarının merkezini oluşturacağı izlenimini güçlü bir şekilde veren Hint-Pasifik merkezli Dörtlü Diyalog (Quad) grubu öte yandan, Aukus (Avustralya-United Kingdom-the United States) adıyla askeri yönü ağır basan Anglo-Sakson ittifakını hayata geçirmesi bu yöndeki kayda değer girişimler olarak değerlendirmek gerekiyor.

Tayvan Boğazı sorununu anlamak

Tayvan Boğazı’ndaki gerginliği tek taraflı okumak yerine, daha geniş perspektiften bakıldığında sadece, Tsai’nin veya mensubu bulunduğu Demokrat Parti’nin siyasi tutumunda aramak yanlış olur.

Bu noktada, Çin Halk Cumhuriyeti’nde 2012 yılında parti başkanlığı ve devlet başkanlığı süreci başlayan Şi Cinping’in, hırslı politikalarının en önemli göstergelerinden biri, özerk bölgeler veya ayrılıkçı hareketlerin olduğu belirtilen Tibet, Doğu Türkistan (Uygur), Hong Kong ve Tayvan politikalarıyla kendini ortaya koyuyor.

Birbirini etkileme ve tetikleme olasılığını içinde barındıran bu farklı bölgelerdeki gelişmeler, aynı zamanda Batı’nın özelde de, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesinde hem uluslararası sistemin devamlılığı, hem de demokratik ve özgürlükçü söylemin sağlanması yönündeki çabalara desteği şeklinde ortaya çıkıyor.

Şi Cinping’in sekiz yıllık başkanlığı döneminde özellikle, Hong Kong ve Doğu Türkistan’daki icraatları Tayvan yönetimi tarafından hiç kuşku yok ki, yakından takip ediliyor.

Doğu Türkistan’ın dünya ile bağımsız irtibatı neredeyse kesilmişken, Pekin yönetiminin Hong Kong’da Ada siyasetinin ve sivil toplum çevrelerinin, 2019 yılından bu yana oluşturulan yeni yasal düzenlemelerle doğrudan müdahalesi Tayvan’ı, sadece yüzde 25 civarında olduğu belirtilen bağımsızlık yanlısı kesimleri değil, de facto bağımsızlığın devamından yana olanları da içine alacak şekilde etkilediğine kuşku yok.

İkinci grup, doğrudan bağımsızlığı talep etmemekle birlikte, siyasi ve toplumsal yapı olarak Çin yönetimi altında yaşamayı da kabul etmiyor. Olası bir siyasal ve toplumsal çatışmanın ve bunun doğuracağı askeri girişimlerin dışında kalmayı tercih eden ve azımsanmayacak bir nüfusa tekabül eden bu kitlenin, Çin ve Tayvan ilişkilerinin alacağı seyirde, kayda değer bir rolü bulunuyor.

Tayvan Boğazı’nda yaşanan sorun sadece Çin ve Tayvan gibi ayrışık ve sorunlu iki teritori arasında gerçekleşmekle kalmıyor. 1949’dan bu yana var olan anlaşmazlığın devamsızlığı bir başka deyişle, bugüne kadar süren statüko olgusu yerini aktif çatışmaya bırakma eğiliminde. B durum hiç kuşku yok ki, uluslararası düzeni yakından ilgilendirmesiyle giderek daha çok önem taşıyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2021/10/06/cin-tayvan-gerginligi-ve-demokratik-degerler-china-taiwan-tension-and-demokratic-values/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder