20 Şubat 2020 Perşembe

Araştırma olgusu ve araştırma üniversitesi hakkında bazı görüşler II / Some Issues about research phenomenon and research university II


Mehmet Özay                                                                                                                        20.02.2020

Araştırma üniversitesi dinamizmini, temelde araştırmacı kimliğini kazanmış akademisyenlerden almaktadır. Söz konusu bu akademisyen grubu, bireysel çaba ile kazanılmış ve kurumsal destek ile ortaya konulmuş süreçleri birleştirmek suretiyle bir yandan kendi bireyselliklerine, öte yandan mensubu bulundukları araştırma kurumuna kimlik kazandırmakta ve/ya bu kimliğin sürdürülebilirliğini sağlamaktadırlar.

Bu akademisyen grubunun bir anlamda inşacısı olduğu veya olması beklenen araştırma üniversitesinde yer alan öğrencilerin, söz konusu bu sürece ne denli adapte olup olmadıkları meselesi, aynı zamanda sürdürülebilirlik konusuna dikkatlerin çekilmesine neden olmaktadır.

Tekil araştırmacılar kendi faaliyetleri üzerinden bir devamlılık sergiler, ilgili alana dair tedrici bir katkı yapar veya böyle bir katkı yapma beklentisi ile çalışmalarını yürütürken, öğrenme sürecindeki kitlenin yani öğrencilerin araştırma faaliyetine dair ne gibi bir yapılanma içinde olduğu sorusu öne çıkmaktadır.

Aslında yüksek öğretim düzeyinde ve bağlamındaki araştırma kurumları, bizatihi konvansiyonel eğitim-öğretim faaliyetlerinin dışında, ortaya koymakta oldukları araştırma faaliyetleri ile eğitimi/öğretim etkinliklerini birleştirme yetisinde ve maharetinde olabileceklerini dikkate almak gerekir.

Nihayetinde, yukarıda zikredilen araştırma eksenli üniversiteler, -tıpkı düşünce kuruluşları ve sivil toplum oluşumları gibi kurumların varlığında olduğu üzere-, belli sorunlar üzerinde gerekli yöntem ve araçlarla araştırma faaliyetleri sergilemek ve ortaya anlamlı, ilgili alana katkıda bulunan ürünler koymak amacındadırlar veya böyle olmaları beklenmektedir.

Araştırmanın eğitim/öğretim faaliyeti ile karşılaştırılamayacak denli dinamik, kendinde ve üretken yapısı dikkate alındığında, araştırmanın öncellenmiş olmasının eğitim/öğretim faaliyetlerinin arkada bırakılmasını değil, aksine eğitim olgusunu araştırmanın doğası içinde meczederek gerçekleştirmenin olasılıkları üzerinde düşünmek gerekmektedir. 

Hiç kuşku yok ki, burada araştırma etkinliğinin doğasına uygun olarak iki noktaya dikkat çekmekte fayda var. İlki araştırmacıların düşünce olanaklarını ve imkanlarını mümkün olduğunca araştırmanın doğasına kanalize etmektir. İkincisi ise, bir tür usta-çırak ilişkisi ile bu süreçte yer alacak öğrencinin öğrenim edimini gerçekleştirebilecek bir donanıma en azından öz itibarıyla sahip olmasıdır.

Araştırmacı ile bu süreçte asistan sıfatıyla yer alan öğrencinin usta-çırak ilişkisi öğretim sürecinin konvansiyonel öğretim sürecinden çok daha etkin ve yoğun bir şekilde ortaya çıkmasına olanak tanırken, aynı zamanda pratik bir karşılık olarak araştırma ediminin tedrici olarak ilerlemesinde de rol ve işlevi olacaktır.

Araştırma sürecinin birbirine eklemlenmiş, sürdürülebilir yapısı, bir zaman yönetimi kadar düşünce ve pratik yönetimini de beraberinde getirmektedir. Bu süreçte yaşanacak kısa ve uzun dilimlere yayılan kopuşların, araştırmanın etkinlik çerçevesi, sürdürülebilirlik, otantiklik ve verimlilik gibi bağlamlarını engelleyiciliği akıldan çıkartılmamalıdır.

Unutulmaması gereken husus, araştırmanın, -bir önceki yazıda dile getirilen- gündelik rutin eylemler içerisinde kişinin yaptığı pragmatik yönelimli araştırmadan oldukça farklı olduğudur. Araştırmada izlenmesi gereken basamakların en önemli aşamasının, düşünce üretimine sağlayacak eleştirel yaklaşım olduğu hatırlandığında, bizatihi düşünme ediminin nasıl ve hangi koşullarda ortaya çıktığının iyi hesap edilmesini gerektirmektedir.

Temelde araştırma ile düşünce eylemi arasında birbirini besleyen kopmaz bir ilişki olduğu ortadadır. Araştırma sonunda ortaya konulacak ürünün sağlık dereceği, bu iki sürecin birbirini olabildiğinde yaratıcı bir şekilde desteklemesiyle bağlantılıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder