4 Ocak 2019 Cuma

Açe’de Tsunami’nin 14. Yılı: Bir Etkinlik – Bir Hatıra / 14th Anniversary of the Tsunami in Aceh: An Event-A Memory


Mehmet Özay                                                                                                                        05.01.2019

foto: channelnewsasia.com
2004 yılında meydana gelen tsunaminin 14. yıldönümünü bu yıl İstanbul’da bir etkinlik bağlamında anma fırsatı bulduk. Bugüne kadar olduğu gibi, bu yıl da bu konuyu ele alan kısa bir yazı yazmakta fayda var.

Öncelikle İstanbul’da bir üniversitede düzenlenen etkinliğin aradan geçen yıllara rağmen, yaşananların hatırda tutulması adına önemli olduğunu söylemeliyim. Etkinliğin, Türkiye’de özellikle de İstanbul’daki Açeli öğrenciler tarafından gündeme getirilmesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde faaliyet gösteren Osmanlı-Malay Dünyası Araştırmaları ve Uygulamaları Merkezi’nin ev sahipliğinde yapılması dikkat çekicidir.

26 Aralık’ın hafta içine denk gelmesi nedeniyle, iki gün gecikmeyle 28 Aralık’ta gerçekleştirildi. Bir yanda, tsunamiyi erken çocukluk yıllarında yaşayan ve bugün üniversite okuyan Açeli öğrencilerin kendi topraklarında olan bitene duyarlılığı ile Türkiye’de bir üniversite bünyesinde bölgeyle ilgili çalışmalar yapan bir merkezin bu konudaki katkısı kayda değerdir.

İnsanlık tarihinin en büyük doğal afeti
Tsunami her ne kadar, o dönem ‘yüzyılın felâketi’ olarak basında yankı bulmuş olsa da, daha sonra yapılan araştırmalar bu felaketin insanlık tarihinin en büyük doğal felâketi olabileceği argümanı ortaya atılmıştı. Tsunami Hint Okyanusu’nu çevreleyen onu aşkın ülkeyi etkilemiş olsa da, hiç kuşku yok ki, bugün dahi tsunami denildiğinde akıllara Açe gelmektedir. Bunun birkaç önemli nedeni bulunuyor.

İlki deprem üssünün ve dolayısıyla tsunaminin en yıkıcı etkisinin Açe sahillerinde gerçekleşmiş olması. İkincisi, felaket sonrasında küresel acil kurtarma ve yeniden yapılanma ve rehabilitasyon çalışmalarına yaklaşık dört yüz civarında ulusal ve uluslararası sivil toplum, devlet, yarı-devlet kurumlarının iştirak etmesidir. Üçüncü neden ise, 1976 yılında başlayan ancak 1980’lerin başında düşük yoğunluklu devam eden ve ardından 1990’ların ikinci yarısından itibaren giderek şiddetlenen merkezi hükümetle Açe bağımsızlık hareketi arasında yaşanan savaş ortamıydı.

Tsunami ve Açe’nin özdeşleştirilmesi
Gözlerin Açe’ye çevrilmesine neden olan bu faktörler, Açe’nin yeniden ayağa kaldırılması için gayet rasyonel nedenleri oluşturmaktadır. Bazı kriterler bağlamında bakıldığında bunda başarılı olunduğunu söylemek te mümkün. Örneğin, Açe’de gerek tusanim gerek savaş döneminde yıkıma uğrayan/atıl olan alt yapıların yeniden inşası ve faaliyete geçirilmesidir. Bir diğeri ise, 15 Ağustos 2005 tarihinde imzalanan Helsinki Barış Anlaşması’yla Açe’ye barışın gelmesidir.

2018 yılının son günlerinde Açe’den 7624 kilometre uzaklıkta İstanbul’da gerçekleştirilen tsunami anma toplantısı kanımca tek etkinlik değildi. Öyle inanıyorum ki, Japonya’dan Kanada’ya, ABD’den Avustralya’ya, İsveç’ten Güney Afrika’ya kadar dünyanın dört bir köşesinde ya bir sivil toplum kuruluşu, ya bir gönüllü ya bir akademik kurum veya devlet organizasyonu Açe’de veya genel anlamıyla 2004’deki tsunami konulu bir etkinlik gerçekleştirmişti. Bu bile, bize bu doğal gelişmenin neden olduğu doğal olmayan, üzerinden düşünülüp taşınılmamış bir küresel eylem biçiminin ortaya konulmakta olduğunu göstermektedir.

Bu yıl tsunaminin hatırlanması aslında, yıl içerisinde Endonezya’nın çeşitli bölgelerinde meydana gelen deprem ve tsunami vakaları nedeniyle kendinde doğal bir süreç olarak ortaya çıktı. Aradan geçen yıllara rağmen, ülkenin deprem ve tsunamiye yönelik çeşitli kurumlar vasıtasıyla alması beklenen tedbirlerin halen alınmamış olması üzerinde ayrıca durulmayı hak ediyor.

Yerel hafıza-toplumsal bilinç
Tsunaminin bölge halkı için yeni bir olgu olmadığını burada dile getirmek gerekiyor. Hiç kuşku yok ki, bölgenin jeolojik özellikleri nedeniyle tarihin bilinen evrelerinden itibaren çeşitli deprem ve tsunamilerine konu olduğu biliniyor. Açe bağlamında bunun en iyi örneğini kaleme alınmış bazı el yazmalarında bulmak mümkün.

Bunlar arasında, örneğin, Takbir Gempa ile Kitap İbrahim Lam Beunout’u sayabiliriz. Buna ilave olarak, Dayah Tanoh Abee kütüphanesinde olduğu belirtilen 19. yüzyıla ait bir metinde 3 Kasım 1832 tarihinde tsunami yaşandığına değinilir. Ayrıca, 24 Kasım 1883 tarihinde Sumatra’nın batı sahillerinde bir deprem olduğu o dönemi yaşayan Batılı seyyah/lar/ca dile getirilmiştir.

Bu tarihi kayıtların yanı sıra, daha önce de dile getirdiğimiz bir hususu tekrar etmekte fayda var. Sözlü geleneğin güçlü olduğu bölgede sancak denilen şiir formunda ifade edildiği üzere, “sular çekildiğinde, balıkları toplama, dağa yönel” anlamına gelen ve söz konusu tehlike anında ne yapılması gerektiğini öğreten bir yaklaşım. Hatta bu veya benzeri bir anlatıyı, tsunamiyi başkent Banda Açe’nin kuzey-batısındaki Pulau Nasi, Pulau Berueuh’ın de bulunduğu adalar grubundan birinde yaşamış olan bir tanıktan dinlediğimi zannediyorum.

Yukarda dikkat çektiğim anma toplantısında yaptığım kısa konuşmada Açe’de tsunami tanıklarıyla yaptığım mülâkatlardan birine ilk defa yer verdim. Bu kişilerden biri tsunaminin olduğu yıl Banda Açe belediyesinde görevli olan ve daha sonra yapılan seçimlerde başarılı olarak iki dönem yani vefat ettiği 8 Şubat 2014 tarihine kadar belediye başkanlığı görevini yürüten merhum Mawardi Nurdin’di.
Merhun Mawardi Nurdin ile 2007 yılında Banda Açe’de Tolak Sokağı’nda bir STK’ya ait ofiste yaptığım mülâkat tsunami gününe dair sadece sıradan bir Açeli için değil, ulusal ölçekte tsunaminin nasıl bir şekilde anlaşıldığına ve değerlendirildiğine dair yaklaşımı ortaya koyuyor.

Mülakattan ilgili bölümleri doğrudan merhumun söylediği şekliyle aktarmak istiyorum:

         O Pazar sabahı Medan’dan Açe’ye dönmek üzere Medan Polonia Havaalanı’na geldiğimde uçuşun ertelendiğini öğrendim… Tekrar kaldığım otele döndüm ve birkaç saat sonra Açe’de büyük felâket olduğu haberi geldi...

        Aynı gün Jakarta’dan kalkan ve Açe Vali Yardımcısı Azwar Abubakar, hükümetten İç İşleri ve Sosyal İşlerden sorumlu Bakanın bulunduğu özel uçağa Medan’dan binerek aynı gün Banda Açe’ye ulaştım.

        Aynı ekip olarak Lambaro bölgesinde Endonezya Kızılhaç (Palang Merah Indonesia -PMI) bürosunun önüne geldiğimizde, çoğu çocuklara ait olan pek çok cesetle karşılaştık... Akşam üzerine doğru kaybın 5000 civarında olduğu haberi gelmesi üzerine büyük bir şok yaşadık... Gerçekte bu felâketin birkaç yüz kişi ile atlatıldığını zannediyorduk…

        Akşam Valilik konutunun bulunduğu Pendopo’ya geldiğimizde ise çevrede pek çok ceset ve moloz yığınıyla karşılaştık…

        Burada yapılan toplantıda işin iş yüzü yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı...

Bu ifadeler, merkez üssü Açe Eyaleti’nin batı sahilleri açığında okyanus tabanı olan deprem ve bunun doğurduğu tsunaminin Açe’de meydana getirdiği yıkımı öğrenebilmek için uzunca bir zamanın geçtiğini ortaya koyuyor.

Tsunami sonrasında neler oldu?
Bu doğal afet, sadece eyalet olarak Açe ve halk olarak Açelilerin yaşamını değiştirmedi. Açe’den başlayarak, Endonezya ulusal siyaseti ve ekonomisi, insani yardım olgusu, uluslararası ilişkiler, doğal afetlerle mücadele, fen ve sosyal bilimlerde bilimsel faaliyetler, insan-insan ve insan-doğa ilişkisinin maddi ve maddi olmayan neredeyse tüm yönleriyle yeniden biçimlendirildiği bir döneme işaret etmektedir.

Bu gelişmelerin ne kadar farkında olup olmadığımız ise bir başka konudur. İçinde bulunduğumuz çalışma ve yaşam kulvarında hissettiğimizin ötesinde tsunaminin çok daha önemli ve kalıcı etkisi olduğunu söylemek gerekiyor.

Bu bağlamda, bir gazeteci fotoğrafını çekmiş ve gitmiş olabilir; bir yardım kuruluşu ‘ilk acil durumunda’ gerekli yardımını yapmış ve ülkesine dönmüş olabilir; bir akademisyen dalgalar, kara yüzeyi, tarım arazileri, balıkçı tekneleri, kaya katmanları vb. gibi maddi alem üzerinde bilimsel gözlem ve deneylerini yaparak akademik makalesini yazıp akademik performansına yeni ilaveler yapmış olabilir; bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Ancak söylemek istediğim bir şey var. O da, adına tsunami denilen bu olgunun milenyumun başında küresel ortama sunduğu bir imkânın neler olup olmadığıyla alâkalıdır.

Mağduriyet-yardım kavramları ikilisinin ötesinde çok katmanlı bireysel, toplumsal, ulusal ve küresel değişimlerin, yapılaşmaların ortaya çıkmasına neden olan tsunaminin 14. yıldönümünün İstanbul’da anılması oldukça anlamlıdır.

Bu vesileyle, tsunamide hayatını kaybetmiş olan Açelilere Allah’tan rahmet diliyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder