30 Nisan 2013 Salı

ASEAN’da Ne Konuşuluyor?


Mehmet Özay                                                                                                              26 Nisan 2013

Bugünlerde ASEAN’da birkaç ‘yenilik’ birden gündemde. İlki, birliğin dönem başkanlığının Kamboçya’dan Brunei Sultanlığı’na geçmesi ve bu vesileyle ASEAN yıllık toplantılarının 22.si 24-25 Nisan tarihlerinde Brunei’nin Başkenti Bandar Seri Begawan’da yapılması. İkincisi ise ASEAN Genel Sekreterliği’ne görev süresi dolan Taylandlı Surin Pitsuwan’ın yerine Vietnamlı Le Luong Minh’in atanmış olması. Minh bu görevi 2018 yılına kadar sürdürecek.

Brunei’deki toplantıda neler olup bittiğine geçmeden önce Minh’le ilgili bazı hususlara değinelim. Minh 2017’de Birliğin kuruluşunun 50. Yılında Genel Sekreter olarak tarihe geçecek. Görev tanımında ASEAN ülke liderleri arasında hedefler çerçevesinde yönelim birliğini sağlaması; üye ülkeler arasında diyalog ve işbirliğini geliştirme ve Birlik ile dış aktörlerle ilişkilerin yürütülmesi oluşturuyor. Bu minvalde, ASEAN Ekonomik İşbirliği hedefi, Güney Çin Denizi sorunu, Malezya-Filipin arasında yeniden zuhur eden ‘Sabah Krizi’, Myanmar’da bir türlü dinmek bilmeyen Arakan sorunu, küresel ekonomi krizinden büyük ‘darbe yiyen’ ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin ASEAN bölgesine göz dikmeleri vb. konular dikkate alındığında Minh’in işinin önümüzdeki dönemde hiç de kolay olmadığını gösteriyor. Bununla birlikte, Minh göreve başladığı ilk günlerde dünyanın gözünün ASEAN üzerinde olduğunu ve Birliğin yapılanmasından ve icraatlarından ders çıkartılabileceğini söylese de ASEAN’ın, örneğin Minh’in kendi ülkesi Vietnam’dan başlayarak üstesinden gelmesi gereken daha çok iş var...

Gelelim, Brunei’deki ASEAN Genel Kurul toplantısına... Toplantı “Bizim Halkımız, Ortak Geleceğimiz” başlığını taşıyordu. Brunei yönetimi, böylesi önemli bir birliğin dönem başkanlığını üstlenmesinden memnuniyet duyduğu anlaşılıyor. Bu bağlamda, Brunei Sultanı Hassan el-Bolkiah yaptığı açıklamada geçici başkanlığın ülkesinin bölgesel ve küresel gelişmelere yaklaşımını ortaya koymasına vesile olacağını söylese de, pek sesi soluğu çıkmayan Brunei’nin bu süreçte Birliğin sorunlarının çözümüne örneğin, sıcak gelişmelerin yaşandığı üye ülkeler ve çevre ülkeler ilişkilerine ne türden katkısı olacağını zamanla göreceğiz. Çünkü daha ilk günden Brunei’nin önüne geçen yıldan kalan bir hesaplaşma geldi. Yani Kamboçya’daki son toplantıda Birliğin, Güney Çin Denizi’ndeki kıta sahanlıkları probleminden neşet eden tartışmalar sonunda tarihinde ilk kez bir deklarasyona imza atmamış olması gibi bir durumla karşı karşıya. Brunei, tabiri caizse böylesi bir siyasi mirasla toplantılara ev sahipliği yaptı. Genel itibarıyla bakıldığında, toplantılarda birbiriyle ilintisi göz ardı edilemeyecek iki yönelimden bahsedilebilir. İlki güvenliği, özellikle de yukarıda değindiğimiz Güney Çin Denizi bağlamındaki potansiyel tehlikenin bertarafını savunan, ikincisi de ekonomiyi öncelleyen ve bu bağlamda 2015 Ekonomik Birliği’ne giden yolda daha hızlı adımlar atmayı öngören duruşlar. Sadece güvenlik meselesi değil, ekonomik işbirliği çabalarının hedefinde de aslında Çin olduğu bir gerçek. Çin’in bölgeden başlayarak küresel bir aktör haline gelişi ve bu sürecin yakın ve orta vadede belki de giderek güçleneceği tahmin edildiğinde Birlik ülkeleri bu güce karşı bir tür savunma refleksi geliştirme uğraşı içerisindeler. Filipinler, Vietnam, Endonezya güvenlik sorunu üzerinde duran ülkeler olarak dikkat çekerken; Singapur, Tayland, Malezya daha çok işin ekonomi vechesiyle ilgilenme eğiliminde.

Güvenlik sorunu elbette sadece Çin’le ilişkilerle sınırlı değil. Bölge ülkelerinden bazılarını da içine çeken sınır anlaşmazlıkları, adalar sorunu vb. üzerinden görüşmelerin hangi minvalde seyredeceği henüz belirginleşmiş değil. Bir yandan Japonya’nın-Çin’le öte yandan Kuzey Kore’nin Güney Kore‘yle sorunlu ilişkileri sadece Doğu Asya’da değil, Güneydoğu Asya yani ASEAN bölgesine de sirayet edebilecek boyutta. Çin’le sorunu aşmaya yönelik iyi niyet çabaları ASEAN’ı bir blok olarak Çin’le masaya oturtma politikalarına evrilirken, Çin’den bu konuda herhangi bir desteğin gelmemesi üzerine sorunun devamlılık arz edeceği düşünülebilir. Ancak Birlik, ‘ortak bir akıl’ bulma noktasında gayretlerini sona erdirmiş değil. Bu minvalde, toplantıdan, gelecek Ekim ayında Çin’li yetkililerle yapılacak görüşmelere Dışişleri Bakanları çabalarıyla girişimlere hız verilmesi kararı çıktı.

Ancak ASEAN’ın önceki yıllarda hedef olarak konulmuş kimi projelerinin tartışılmakta olduğu da dikkat çekiyor. Bunun en başında 2015 yılında yürürlüğe girmei plânlanan ‘ASEAN Ekonomi İşbirliği Topluluğu’ (AET) projesi. Bu projeden ne hedefleniyor? Ekonomik İşbirliği sayesinde nüfusu altı yüz milyonu bulan çok renkli toplulukları birbirleri ile kaynaşması hedefliyor. Bu kaynaşmanın katalizörü hiç kuşku yok ki, ekonomi. Bu nedenle, kimi devlet başkanları veya başbakanların demeçlerinde de görüldüğü üzere, ‘Bırakalım Güney Çin Denizi sorununu, ekonomik birlikteliğimize bakalım’ öncellemesi kulağa hoş geliyor. Ancak gerek tekil bağlamda her bir ülkenin ‘iç meselesi’ telâkki edilen siyasi ve etnik sorunlar; doğal afetlerle mücadelede sürekli zaafların ortaya çıkması; Sulu örneğinde olduğu gibi bölgesel ve bölgelerarası güvenlik sorunlarının güncellenerek su yüzüne çıkması; toplumsal adaletin sağlanmasında ve sağlıklı bir ekonomik yapının inşasında büyük bir engel olan ‘yolsuzluk ekonomisinin’ sürgit devam etmesi; -en azından kimi üyeler bağlamında söylemek gerekirse- küresel güce oynayan ülkelerin uyduluğundan kopamamış Birliğin halkları arasında ne türden bir entegrasyona yön verebileceği tartışmalı. Bu nedenle, ASEAN içindeki sorunlara vakıf kimi çevrelerin dile getirdiği üzere, 2015 hedefi Ekonomik İşbirliği bir anlamda “fantazi” kaçtığını da söyleyelim. Niçin fantazi? Böylesi bir önemli ekonomik paylaşım elbetteki sadece malların serbest dolaşımını değil, bireylerin mensup oldukları aidiyetler üzerine ASEANlılık gibi bir değeri eklemlemeleri ile mümkün olacak. Bununla birlikte, üye ülke halklarının yaşadıkları yerel sorunları aşıp, ‘bölgesel’ bir düşünce yapısı geliştirebildiklerini veya kısa vadede bu bilincin hasıl olacağını düşünmek ne kadar gerçekçi? Yeni bir aidiyet kazanmanın pratikteki karşılığı serbest dolaşım olacağından, özellikle ‘kalkınmışlık yarışında’ mesafe katettiği düşünülen ülkelerin diyelim ki vize sınırlamalarının kaldırılmasına taraf olabilecektir. İşin tuhaf yanı, vize konusunu Endonezya makamlarının gündeme getirmiş olması. Gümrüklerinde daha Malezya mallarının geçişinde sorunlar yaşatan, -hadi yerlileri geçtik diyelim- Batı’dan gelen turistlere dahi ‘şüpheyle’ bakan  bir idari yapıya sahip bir ülkenin bu öneriyi gündeme getirmesi biraz değil, epeyce bir çelişkili. Sultan da zaten bu dönem çabaların ASEAN halkları arasında böylesi bir bilincin uyandırılmasına konuşlanacağı mesajını veriyordu.

Birliğin ekonomik işbirliğini öncellemesi, üye ülkeler arasında serbest ticareti öngörüyor. Ancak burada dikkat çeken nokta serbest ticaret anlaşmasının sadece Birliğe üye on ülkeyle sınırlı olmayışı. Bunlara ilâve olarak altı ülke daha bu ‘ekonomi pastasından’ kendi hesabına düşeni alma konusunda ‘imzayı atmış’ durumda. Bu bağlamda, ASEAN ekonomik işbirliğinin sadece üye ülkelerle sınırlı olmadığını, bu gelişmenin ilk etapta Doğu Asya, Pasifik ve Hint Okyanusu’na doğru giderek genişleyen bir çeperi olduğu dikkat çekiyor. Bu ekonomik yapılanmaya bir de şu gözle bakmakta fayda var. Birliğe mensup ülkeler arasında ‘Asya Kaplanları’ adıyla da anılan veya onlar kadar olmasa da ‘hızlı kalkınma’ noktasında başarı hanesi olarak zikredilebilecek gelişmelere konu olan ülkelerde kalkınmanın bizatihi bu ülkelerin kaynaklarının gene bu ülkelerin devlet veya özel sektörlerince kullanılıp kullanılmadığı önemli bir husus. Bu sorun üretim-tüketim ilişkisinin başat bir rol oynayacağı ekonomik entegrasyonda başta Batılı ulusaşırı şirketler olmak üzere Japonya, Çin ve ardından Avustralya gibi bölgede sadece ekonomik değil, siyasi ve stratejik hedefler de güden ülkelerce azımsanmayacak bir yatırım alanı mevcut.


Yukarıda bahsettiğimiz ‘ekonomik çeper’ bağlamında ASEAN ve ilgili ülkeler arasında ekonomi alanında öngörülen entegrasyonun boyutları nereye kadar götürülebileceği üzerinde özenle durulmayı hak ediyor. Çünkü bu entegrasyon Çin ve Japonya bağlamında Doğu Asya, Avustralya-Yeni Zelanda ilişkisi özelinde Pasifik, Hindistan ve Ortadoğu ekseninde Hint Okyanusu bağlantısı dikkat çektiğini göz ardı edilmemeli.


http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=257478 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder