Mehmet Özay 21.11.2024
Trump’ın bu konudaki yaklaşımı politika, ekonomi,
uluslararası ilişkiler, azınlıklar vb. konulardaki yaklaşımından bağımsız ele
alınamayacağı gibi, en az bunlar kadar önem taşıdığına da kuşku yok.
Dini bütün bir birey olup olmadığı tartışmaya açık olan
Trump’ın, en azından, bağlı olduğu toplumsal değerlerin, Amerikan’ın pek de
uzak olmayan tarihsel kökleriyle ilişkili onu, şu veya bu şekilde din’le yani, Hıristiyanlığın
Amerika’da ortaya çıkan yönelimiyle bağlantılı kılıyor.
Birinci başkanlık döneminde ‘evanjelik’ liderlerle yakın ilişkisi
ve bu anlamda, evanjelizmin İsrail’le ortak teolojik duruşu, bazı önemli
politikaları gündeme getirmişti.
Bu politika, Amerikan toplumunun büyük bölümünü ne kadar
ilgilendirip ilgilendirmediği bir yana, daha çok İsrail’in teolojik
politikasına hizmet ediyordu.
Bu anlamda, Trump’ın evanjelizminin, baba George Bush ve
oğul Bush yönetimlerinde ortaya konulan özellikle, Ortadoğu politikalarının
devamı olduğunu söylemek mümkün.
Amerika’nın inşası ve din
Trump’ın din’i yaklaşımını, mensubu bulunduğu ve muhafazakâr
tutumuyla öne çıkan Cumhuriyetçi Parti ile ilişkilendirmek kadar, onun 2016
yılında olduğu gibi bugün de gündeme getirdiği, ‘Önce Amerika’, ‘Büyük
Amerika’nın yeniden inşası’ vb. sloganları ile yakından ilişkilidir.
Bu ilişkinin, Cumhuriyetçi Parti’nin bağlı olduğu
değerler kadar, ülkenin yani, Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşunda
Hıristiyanlık özellikle de, fundamentalist Protestan yönelimlerle yakınlığına kuşku
yok.
Bu noktada, Trump, Amerika’yı yeniden inşa edeceğini
ifade ederken, hiç kuşku yok ki, din’in yani, Protestan Hıristiyanlığın
Amerikan toplumuyla örtüşen boyutlarıyla, yeniden güçlü bir şekilde gündeme
geleceği tahmin edilebilir.
Bunun ipuçlarını, 5 Kasım seçimleri öncesinde kampanya
sürecinde ortaya koyan Trump, muhafazakâr Hıristiyan aktivistler ve
politikacılarla yaptığı görüşmelerde, yeni yönetim sürecinde din’in, nerede ve
nasıl işlevsel hale getirileceğinin ipuçlarını vermişti.
Dini korumak
Trump, bu toplantılarda, “Bu ülkede, dini korumak
zorundayız.” açıklamasıyla da, bunu gayet net bir şekilde ortaya koymuştu.
İlk etapta kulağa hoş gelen bu cümlenin ardında, dini
bütün ve ahlaklı bireyler oluşturmakla, evanjelik politikaları kamusal alanda,
ötekiler üzerinde hakim kılma arasında temel bir fark olsa gerek.
İkincisinin gerçekleşme ihtimaline yapılan vurguyu, göz
ardı etmemek gerekir.
Bu durumda, Demokratlar’ın
merkezde yer aldığı çevreler tarafından, din/Hıristiyanlık eğilimi kamusal
alanda, ‘özgürlüklerin’ zedelenmesi, sınırlandırılması ve belki de yitirilmesi
şeklinde karşılık bulacaktır söylemine biraz kulak kabartmakta yarar var.
Bu husus, kampanya döneminde, Trump’ın olası seçim
başarısının sonuçlarından biri olarak gündeme gelmişti. Ve ‘Kilise ve Devlet
Ayrımı’ adlı bir hareketin lideri seçimleri, “din-devlet ayrımının tesisi veya
bu ayrımın ortadan kaldırılması” olarak tanımlamıştı.
Bu yaklaşımın, yani, ‘kilise ve devlet arasındaki ayrımın
kaldırılması’nın temelde ülkede var olan ve -yukarıda dikkat çekildiği üzere-,
kamusal alanın demokratik ilkelere dayalı olarak yapılandırılması süreçleriyle
çelişen bir yönünün olduğuna kuşku yok.
‘Kamuoyu’ ne diyor?
Her konuda olduğu üzere bu hususta da, yapılan kamuoyu
yokmalarının, en azından şimdilik bir fikir vereceği düşünülebilir.
Pew Araştırma Merkezi’nin bulguları, Amerikan halkının
yüzde 15’inin, ‘kilise-din ayrımı dayatmasının sona ermesi’ yönünde olduğunu
gösteriyor.
Bir diğer veri ise, ‘Kutsal Kitap (İncil) ve halkın
talepleri arasında bir çatışma hasıl olduğunda başvurunun, Kitabi bilgiyle
ortaya konmasını ileri sürenlerin oranı yüzde 28.
Bu bulgu, aralarında bazı din adamların da olduğu
çevrelerce dile getirilen, “Hıristiyan Milliyetçiliğinin ülkenin varlığını
tehdit ettiği” yolundaki söylemlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Küresel evanjelik yükseliş
Cumhuriyetçi Parti’nin ve lideri konumundaki Trump’ın,
Hıristiyanlıkla ilişkisinin ülke iç siyasetine dair belirleyiciliğinden
bahsedilebileceği gibi, bu tutumun küresel politikalar noktasında da önemli
yönelimleri olacağını söylemek mümkün.
Evanjelik temelli politikaları, -yukarıda, önceki Trump
dönemine referansla dile getirildiği üzere, İsrail eksenli teolojik
politikaları genişletecek şekilde küresel bağlama oturtma çabasının da sadece,
Hıristiyanlar için değil, küresel toplumun önemli bir bölümü için etkileri
olacaktır.
Bu noktada, küresel gelişmeler ve tek tek ulus-devletler
ve din ilişkilerine baktığımızda, Amerika’da dindarlık, Amerikan
hükümetinde/yönetiminde din’in yeri gibi konuların, farklılaşan boyutlarla ve
süreçlerle karşımıza çıkacağını söyleyebiliriz.
Bunların başında, -bazı eleştirilere rağmen-, İsrail’in
bir din devleti olmasının ve iki ülkenin ilişkilerinin ve yakınlaşmasının, bu
dini bağdan bağımsız olmadığıdır.
Nominal Hıristiyan
Yukarıda dikkat çekmiştim....
Trump’ın bireysel olarak ne kadar dini bütün bir kişi
olduğu tartışma götürür...
Öyle ki, Trump’ın dindarlığı hakkında yazılanlara dikkat
kesilecek olursak, başkan seçilmeden önce “kilise’ye arasının iyi olmadığı”
anlaşılıyor.
Bir başka ifadeyle, herhangi bir kiliseye düzenli olarak
giden (church-goer) olarak tanımlanan biri değil, Trump.
Bu durum, onu ‘nominal bir Hıristiyan’ yapmaya yetiyor...
Bunu destekleyecek bir başka veri ise, Trump’un, “Kendimi,
herhangi bir Hıristiyan cemaatine bağlı olmayan bir Hıristiyan kabul ediyorum”
açıklamasıdır.
Trump’ın bireysel olarak dinle ilişkisini açıklayan bu
cümleye karşılık Trump’ın, dini ve dinin kamusal alandaki yerini, din ve devlet
ilişkisinin yakınlaşmasını reddettiği söylenemez.
Kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkan rakamların azımsanır
bir düzeyde olmaması, bir sağ siyasetçi olarak Trump’ın bunu göz ardı
edemeyeceğini de ortaya koyuyor.
Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse, dini bütün olmayan
Trump siyaset için dini gruplarla biraraya gelmede bir sakınca görmüyor.
Kampanya dönemindeki söylemler ve ‘aşırı dini’ gruplarla
görüşmeler de, zaten bunu kanıtlıyordu.
Bunun tersini de doğru kabul etmek mümkün...
Fundamentalist Protestan gruplar Trump’ı, dini bütün
kabul etmese de, dini inanç biçimlerine siyasal ve kamusal alanda hizmet edecek
birini bulmuş olmak iştiyakıyla desteklediklerini de ileri sürebiliriz.
Yeni yılla birlikte Trump yönetimi politika, ekonomi,
uluslararası ilişkiler, azınlıklar gibi alanları ‘Önce Amerika’ politikası
çerçevesinde yeniden yapılandırırken, bu süreci destekleyici mahiyette din’i
yani Hıristiyanlığı da gündeme getirecektir.
Trump hükümetinin, zikredilen politikaları kadar, din
politikasının da nasıl şekilleneceğini bekleyip görmek gerekiyor.
https://guneydoguasyacalismalari.com/trump-ve-din-trump-and-religion/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder