17 Ağustos 2023 Perşembe

Joko Widodo’nun ulusal ve uluslararası arenada siyasi rolü / Joko Widodo and his political stance in national and international platforms

Mehmet Özay                                                                                                                            17.08.2023

Endonezya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 78. yılının kutlandığı bugün, ülkenin modern siyasal yaşamına dair değerlendirmeler kayda değer bir önem arz ediyor.

Aradan geçen 78 yıl sadece, Hollanda sömürgeciliğine karşı verilen bağımsızlık mücadelesine vurguyla kalmıyor, aynı zamanda ülkenin nasıl bir ulus-devlet yapılanması ile gündeme geldiğinin ve ülke siyasetinde liderlik profilinin eleştirel olarak ele alınmasına da olanak tanıyor.

Hiç kuşku yok ki, Endonezya özelinde ulus-devlet olgusunu ve siyasal liderlik profillerini çeşitli boyutlarıyla incelemek mümkün. Bu çerçevede, dikkat çeken önemli hususlardan biri, ülkeyi yöneten başkanların sergiledikleri performans ve ulus-devlet oluşumuna katkılarıdır.

Bir dönem Joko Widodo

Endonezya devlet başkanı Joko Widodo ikinci dönemi önümüzdeki yıl sona ermesi ile ülke siyasetinde bir dönemin kapanıp, yeni bir dönemin açılması anlamı taşıyor. Bu noktada, Jokowi dönemine ve onun ulusal, bölgesel ve ulusararası siyasetine dair önemli çalışmaların yapılacağını varsayabiliriz.

Bu çalışmalara neden olarak ise onun ülke, bölge ve uluslararası siyasetinde kendine özgü bir yer almasından kaynaklanıyor. Jokowi’nin ‘agresif’ bir politikacı olmamasından hareketle, bu söylemimiz garipsenebilir.

Aslında, bu yazıda tam da vurgulanmak istenen, dünyanın doğu’sunda ve batı’sında gelişme gösteren agresif politikacı tipolojisinin, küresel olarak bizi getirip dayandırdığı noktada büyük bir sorumluluk taşıdığıdır.

Bu durum, bölgesel ve küresel gelişmelerde ulusal ve küresel liderlik sorununun güçlü bir şekilde hissedilmesine yol açıyor. Peki, bunun karşısında alternatif bir liderlik modeli göstermek mümkün mü?

Bu yaklaşım, başkan Jokowi’nin tüm bu gelişmeler bağlamında nerede durduğu sorusuyla önem kazanıyor.

Bu çerçevede, başkanlık süreci bir yıl sonra dolacak olan Jokowi ile ilgili yaklaşımların hem ulusal, hem de bölgesel ve küresel açıdan gözden geçirilmesi için önemli bir fırsat bulunuyor önümüzde.

Jokowi’nin gerek bireysel politik duruş, görüş ve icraatları gerekse başında bulunduğu hükümetlerle ortaya koyduğu politikalar, yeni bir paradigma olarak değerlendirilmeye aday olduğunu söylememize el verecek boyutlar içeriyor.

Bu paradigmanın neye tekabül ettiği konusu bir yandan, bazı ölçülerde küresel siyasal aktörlerin dünyayı getirdikleri nokta ile öte yandan, Jokowi öncesinde Endonezya devlet başkanları profilleri ve politikalarına yönelik bir değerlendirmeyle ele alınabilir.

Jokowi’yi öne çıkartan bu yaklaşımın gayet cüretkâr olduğu söylenebilir...

Açıkçası bununla kastım, gerek Endonezya özelinde iç politika, gerekse bölgesel ve küresel bağlamda dış politika-uluslararası politika bağlamında yaşanan krizler karşısında, ‘ne yapılmalı?’ ve ‘ne yapmalıyız?’ sorularına cevap aramanın yollarından biri olarak kabul edilebilir. Bu hususa aşağıda değineceğim.

Yeni bir lider profili

Bu kısa yazıda, ülkenin bağımsızlığını kazandığından bu yana aradan geçen üç çeyrek asırlık dönemi baştan sona ele almak mümkün değil. Bu nedenle, sadece son on yıldır ülkeyi devlet başkanı sıfatıyla yöneten Joko Widodo’nun liderlik profili üzerinde kısaca durmakta yarar var.

Bu yaklaşım, Widodo özelinden hareketle, hem ulus-devletler hem de küresel liderlik bağlamında yeni bir değişim olgusuna niçin ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapmaya çalışacağım.

Bir alternatif bağlam olarak görmeye çalıştığım Jokowi’nin başkanlık dönemini, uluslararası siyaset açısından çatışmacı bir başkan değil, diğerleriyle ortak değerler etrafında buluşmayı öncelleyen bir başkan profiliyle çıktığını söylemeliyiz.

Jokowi’nin başkanlık sürecinde bu alandaki rolünün özellikle son dönemde ortaya çıktığı görülür. G-20 zirvesi ve ASEAN zirveleri bunun açık göstergeleridir.

Jokowi’nin siyasal bir tutum olarak benimsediği barış merkezli yaklaşımın ne denli önemli olduğu ve dünya toplumlarının buna ne denli ihtiyaç duyduğu bugün çok daha iyi anlaşılıyor.

Bu çerçevede, Jokowi’nin siyasal tutumunu anlayabilmek adına, yakın döneme şöyle kısaca bir göz atmakta yarar var.

Küresel yönetim sorunu ve yakın dönem sorgulaması

Ulus-devletlerin ve küresel arenada uluslararası politikadaki başarısızlıklara örnekler bağlamında son bir gelişme olarak Rusya’nın Ukrayna işgaliyl başlamak mümkün.

Rusya’nın ne tür bir yönetime konu olduğu sorgulamasından, dünya toplumlarının üçüncü dünya savaşı tehdidiyle karşı karşıya kaldığı bir dönemi bir aradalığına tanık oluyoruz.

Doğu ve Güneydoğu Asya özelinde ele alındığında ise bu süreci belki, 2016 yılında sabık ABD başkanı Donald Trump’ın çatışmacı yönelimli politikaları ile başlatmak mümkün.

2016 yılı başlangıç olarak alındığında, kısa ancak önemli değişimlerin yaşandığı son 7/8 yıllık süre zarfında, dünya toplumlarının iyi yönetilemediğine dair gayet önemli veriler bulunuyor elimizde.

Üçüncü bir alternatif olarak bu süreci örneğin, 2010’dan itibaren Suriye, Mısır özelinde Ortadoğu’da yaşananlarla birlikte başlattığımızda ise, Müslüman toplumların tam da odağında yer aldığı ve etkileri bugün dahi devam eden olumsuz gelişmelerle karşı karşıya kalıyoruz.

Yerelden ulusala istikrar ve güven arayışı

Sıradan insanların politikacılardan ve hükümetlerin politikalarından beklentilerinin başında samimi olmaları ve geniş toplum kesimlerine adilane uygulamalarla yaklaşmaları geldiğini söylemeliyiz.

İdeolojilerin baş rolü oynadığı siyaset dünyasında, ideolojik çatışmaların çıkar ve istikrarsızlıklara kapı aralayan yönünün dikkate aldığımızda, Jokowi’nin bu süreçlere sürüklenmeyen bir lider olduğuna tanık olunur.

Bu noktada, öncelikle Joko Widodo adının nasıl gündeme geldiğine kısaca bakmak gerekir. Endonezya toplumu, Jokowi’nin adını Surakarta yerel yönetimde sergilediği başarı ile tanık oldu.

Jokowi’nin yerel yönetimden, başkent yönetime ve oradan ülke yönetimine uzanan politik yaşamdaki tecrübesi açıkçası, ülke siyasetinde bir ilke tekabül etmesiyle de önem taşıyor.

Kanımca, 1998’de Suharto’nun halkın yoğun tepkileri sonucu iktidarını sona erdirmesiyle başlayan Reform Dönemi’ni kendi içinde dönemlere ayırmak gerektiğinde, 2014-2024 dönemi yani, Jokowi’nin başkanlık süreci kendi başına anlamlılığıyla dikkat çekiyor.

Reform dönemi sonrası başkanlarına kısaca bir göz atalım.

1998-1999’da geçici devlet başkanı ve hükümeti oluşturan merhum Baharuddin Yusuf Habibie... Ardından, 1999-2001 yıllarında başkanlık süreci tamamlanmadan görevinden ayrılmak zorund akalan Gusdur lakabıyla tanınan merhum Abdurrahman Wahid... 2001-2004 yıllarında devlet başkan yardımcılığından başkanlığa geçen Megawati Sukarnoputri...

Ve reform döneminin asker kökenli başkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun yönetimde bulunduğu 2004-2014 yılları...

Bu isimler ile, 2014’den bu yana, ülke yönetiminin başında bulunan Jokowi arasında temel ayrımlar var.

Her ne kadar, uluslararası politikada sesi ‘güçlü’ çıkmayan bir lider olarak tanımlansa da, Jokowi’nin siyasal varlığını askeri güçten temerküz etmeyen bir siyasetçi olduğuna kuşku yok.

Ayrıca, ulusal ve bölgesel barış ve istikrarı öncelleyen bir lider olması, onu halka yaklaştırdığı gibi bölgesel ve küresel gelişmelerde izlenen tarafsız veya dengeli politikalar, Endonezya’yı çözüm arayışlarında rol üstlenebilecek bir ülke konumuna getirdiğini söyleyebiliriz.

Bu noktada, Jokowi iki dönem başkanlığı sürecinde Endonezya toplumunu derleyip toplayacak politikalarıyla dikkat çekti.

Bu süreçte, Açe’den Papua’ya kadar pek çok etnik yapıyı bünyesinde barındıran ülke toplumunda yereli-ulusalla bağdaştıran politikalarının somut ve sembolik göstergeleri gündeme geldi.  

Ulusal plânda sembolik öneme sahip yıldönümlerinde bir bölgenin ve etnik yapının kendine özgü geleneksel kıyafetleriyle katıldığı törenler, söz konusu bu etnik yapıları ve bölgeleri ziyareti gibi icraatları hiç kuşku yok ki, başkan Jokowi’nin gayet açık görüşlü, demokratik ve katılımcı olduğu ve ilgili etnik yapıları da ulusal siyasete eklemleme çabası olarak kabul edilmelidir.

Ülkenin kronik sorunlarının başında gelen yolsuzluk ve bürokraside tıkanıklıkların üstüne gitme cesaretini gösteren Jokowi’nin, bu noktada en önemli dayanak noktası hiç kuşku yok ki, kendisinin yolsuzluklar içinde adının hiçbir zaman anılmamış olmasıdır.

Bu çerçevede, gayet açık yürekli ve cesur girişimlerinin, bürokrasinin en üst düzeyinden en alt düzeyine kadar ne denli etkin bir şekilde işlediği/işletildiği elbetteki sorgulanmaya halen açık.

Ancak, burada dikkat çekilen husus, Jokowi’nin başında bulunduğu hükümetlerde yolsuzluk konusundan asla taviz vermemesi ve tekrar etmek gerekir ki, kendisinin de bu süreçlere doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir şekilde eğilim göstermemiş olmasıdır.

Jokowi’nin, bu süreçte sadece sivil bürokrasiyi değil, ülke siyasetiyle gayet organik ilişkileri olan ordu üzerinde de söz sahibi olmaya gayret göstermesi üzerinde durulmaya değer bir konudur.

Benzeri ülkelerde olduğu üzere, Endonezya ordusunun da modern ulus-devlet sürecinin oluşumu ve devamındaki rolünün bir veya iki dönem görev yapan başkanların politikaları ile bütünüyle değiştirilmesinin mümkün olmadığını da görmek gerekiyor.

Tıpkı yolsuzluk konusunda olduğu gibi, temelde bu hususu da, halkın çoğunluğu Müslüman olan toplumların ortak sorunları olarak değerlendirmek ve bu toplumları/ülkeleri temsil makamında yeni/ortak kurumlar üzerinden topyekün reform bağlamıyla gündeme taşımak gerekiyor.

Endonezya’da 78 yılını dolduran bağımsızlıkla birlikte, ülkenin Cumhuriyetle olgunlaştığını akla getiriyor. Bu noktada, ülke siyasetindeki liderlik konumunda olanların katkılarını ilki ulusal siyaset ikincisi uluslararası siyaset bağlamında iyi değerlendirmek gerekir.

Yaklaşık on yıldır ülke yönetiminin başında bulunan Joko Widodo’nun tabiri caizse gürültü patırtı çıkarmadan ve bazı siyasi çıkarlar uğruna bu yola tevessül etmeden gerçekleştirdiği bir liderlik tipolojisi olduğunu iddia edebiliriz.

Bu liderlik tipolojisinin öncelikle ulusal siyasette karşılığı olarak çok farklı etnik yapıları bünyesinde barındıran unsurları birarada toparlama ve tutma çabasıdır. Bölgesel ve uluslararası siyasette ise çatışmacı yaklaşım, militarist söylemden uzak aksine, barışçıl ve ortak menfaatlerle hareket etmeyi gözeten bir politika geliştirmesidir.

Sadece Güneydoğu Asya özelinde değil, küresel arenada önemli bir ülke haline gelen Endonezya’da Jokowi döneminin yeni bir liderlik profili ile hem ulusal hem bölgesel ve uluslararası politikada bir paradigma olarak değerlendirilmesini sağlayan yaklaşımlarının detaylı olarak ele alınması gerekiyor.

Bu yaklaşımı, en azından bu yazı çerçevesinde bir öneri olarak gündeme getirmiş olalım.

https://guneydoguasyacalismalari.com/joko-widodonun-ulusal-ve-uluslararasi-arenada-siyasi-rolu-joko-widodo-and-his-political-stance-in-national-and-international-platforms/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder