8 Temmuz 2020 Çarşamba

Singapur seçime gidiyor / Singapore goes to elections


Mehmet Özay                                                                                                                         08.06.2020

foto: newnaratif.com
Güneydoğu Asya’nın şehir devleti Singapur’da halk 10 Temmuz Cuma günü sandık başına gidiyor. Ada siyasetindeki 13. genel seçim ile, 93 sandalyeli meclis ile gelecek beş yıllık sürede ülkeyi yönetecek hükümeti belirlenecek.

Yaklaşık 6 milyon nüfusa sahip Ada’da 2.65 milyon kişi oy kullanma hakkına sahip.

Kovid-19 sürecinin halen etkisini devam ettirdiği Ada’da seçimler, gelecek beş yılda ülkeyi yönetecek hükümeti belirleyecek. Bununla birlikte, 1967 yılındaki bağımsızlıktan bu yana ülkeyi yöneten Halkın Eylem Partisi (People’s Action Party-PAP) ‘başarısının’ devam edeceğini söylemek mümkün.

Bununla birlikte Ada siyasetinde toplam on iki muhalefet partisi arasından İşçi Partisi, Demokratik Parti, Ulusal Dayanışma Partisi, İlerlemeci Singapur Partisi mecliste temsil edilmek için mücadele edecek.

Bir önceki, yani 2015 yılında yapılan seçimlerde yüzde 70’lik oy alan PAP’ın, geneli tibarıyla bakıldığında bugüne kadar yüzde 60’ın altına inmeyen oy oranlarına sahip olması benzer bir sonuç alınması ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

PAP başkanı ve başbakan Lee Hsien Loong, bu seçim kovid-19’un getirdiği bazı farklılaşmalar dışında daha önceki seçimlerden farklı olmayacak demesi, açıkçası PAP’ın başarısının tekrarlanacağına olan güveni ifade ediyor.

Bununla birlikte, söz konusu bu sonuçlarda, ülkede seçim sisteminin de muhalefin daha fazla sayıda milletvekili çıkarmasına engel olduğu ileri sürülebilir.

Kovid-19 sürecinde seçim

Mevcut hükümetin 2021 yılı Nisan ayına kadar seçimleri yapma imkânı bulunmakla birlikte, seçim kararının açıklanmış olmasında kovid-19’a karşı verilen mücadelenin önemli bir payı olduğunu söylemek mümkün.

Görece istikrarın yakalandığı ve Ada’da gündelik yaşamın normalleştiği şu günlerde alınan bu karar, hiç kuşku yok ki, kovid-19 belirsizliğinin önümüzdeki aylarda yol açabileceği olumsuzluklar öncesinde yeni hükümeti belirleyerek olası tedbirlerin daha güvenle alınmasının önünü açmaya yönelik bir politikanın ürün olduğu da aşikâr.

Alınan tedbirlere rağmen, kovid-19 salgının halen devam etmesi nedeniyle, seçimler öncesindeki kampanya süreci geleneksel formatının dışına çıktı. Siyasi partilerin ve adayların kampanyaları sanal kampanya ile sınırlandırıldı.

Bu durum, Ada halkının seçim sürecinde siyasete yabancılaşarak içine kapanması gibi bir durum değil, aksine, halkın gelişmişlik düzeyine paralel olarak sanal alemi etkin ve rasyonel bir şekilde kullanımının getirdiği bir olgunluk ve hareketlilik söz konusu.

Kampanya döneminde dikkat çeken konular hiç kuşku yok ki, etnik ve dini çoğulculuk örneklerinden birini oluşturan Ada toplumunda genç nüfusun eğitim ve istihdamı, yaşam giderlerindeki artış, konut sorunu, giderek sayısı artan yaşlı nüfusun hayatlarının sürdürülebilir bir şekilde devamlılığı, sağlık harcamaları, göçmen işçiler vb. gibi her daim öne çıkan hususlar oluyor.

Senyör bakandan jeopolitik uyarı

Hükümette, Singapur’a özgü bir bakanlık olan ‘senyör’ bakanlık konumundaki tecrübeli siyasetçi Teo Chee Hean, kovid-19’un neden olduğu ve olacağı değişimlere gönderme yaparak, ülkenin önümüzdeki dönemde güçlü bir hükümete ihtiyacı olduğunu vurgulayarak seçmenleri PAP’a oy vermeye davet ediyor.

Hükümette, Ulusal Güvenlik’ten sorumlu koordinasyon bakanı olarak da görev yapan Teo Chee, pandemi sürecinin dünyanın jeopolitik yapısına etkisine dikkat çekmesi önemlidir.

Bu anlamda, Teo Chee, Ada’nın sadece bugün için değil, önümüzdeki birkaç yılda da etkisini devam ettireceği öngörülen kovid-19’un neden olacağı gelişmeler karşısında güçlü bir hükümetin varlığına dikkat çekiyor.

Tecrübeli siyasetçinin geçmişte yaşanan doğal felâketlerin, ulusları ve ülkeleri birbirine yakınlaştırmasına karşın, kovid-19’la birlikte bunun tersi eğilimlerin ortaya çıktığına vurgu yapması oldukça anlamlıdır.

Bu çerçevede, kovid-19’un daha Çin sınırlarındayken özellikle Batılı ülkelerin Çin’de siyasal ve toplumsal değişimler öngören ve hatta bunu talep eden yaklaşımlarının, bir süre sonra küresel bir görünüm arz ettiğinde çatışmacı yapının tedrici olarak artışının süprriz olmadığını göstermişti.

Teo Chee’nin gizli/açık ortaya koymak istediği gerçek bu olsa gerek...

Küresel belirsizlik ortamında Ada’da güvenlik arayışı

Yakın geçmişte bu ölçekte bir doğal afetle/salgınla karşı karşıya kalmamış olan dünyanın, işbirliği sergilemesi yönünde ‘doğal ve insani’ bir eğilimle karşılaşmak yerine, küresel aktörlerin birbirlerini karşılarına alacak siyasetlere imza atmaları gelişmelerin, sadece söylem düzeyinde kalmayıp özellikle küresel ekonomi üzerine etkilerini en çok hissedecek ülkelerin başında Singapur gibi ülkeler geliyor.

Ada yönetimini otoriterlikle, yarı-demokrasi gibi kavramlarla değerlendirme eğilimindeki Batılı gözlemciler ve siyasetçiler Teo’nun bu yaklaşımını, PAP’ın her dönem olduğu gibi iktidarda kalmanın aracı olarak yeni argümanlar geliştirmesini ileri sürerek abartılı bulabilirler.

Ancak unutulmaması gereken bir husus var ki, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika örnekliğinden yola çıkarak ulus-devlet yapılanmaları tekilci bir bağlama oturtmanın mümkün olmadığının kanıtlanmasının üzerinden epeyce bir zaman geçti.

Kaldı ki, Batılı ulusların halen sona ermemiş kovid-19 sürecinde hiç beklenmedik toplumsal ve siyasal savrulmalara konu olmaları, söz konusu bu Batı ülkelerinde de hem tekil hem Avrupa Birliği (AB) bağlamında da ulus-devlet olgusuna yönelik eleştirilerin ve/ya ulus-devletin insan hayatıyla doğrudan ilintili konuda ne tür yaklaşımlar sergiledikleri ortada.

Burada durup düşünülmesi gereken, bir Anglo-Sakson göreceliliği üzerine inşa edilmiş ulus-devletten ziyade, örneğin Singapur gibi gerek jeo-politik ve jeo-ekonomik ve gerek demografik özellikleri ile farklılaşan toplumların kendi kendilerini yönetebilmenin araçlarını, yine ilgili toplumun şartlarına bırakmak olduğu gerçeğinin anlaşılmasıdır.

Siyasal ve toplumsal farklılaşmanın bir tür kendinde taşıdığı doğallığı, Singapur gibi ülkelerden esirgemek bile aslında, Anglo-Sakson dünyanın ortaya koyduğu ileri sürülen ilkelerle çelişebilmektedir.

Bu dünyanın kovid-19 sürecinde sergilediği liberal aymazlık, ultra-gelişmişliğin verdiği gurur ve kibir, aile ve toplumsal bağları zayıflayarak atomize olmuş bireylerinin nasıl bir illüzyonla başıboş bırakıldıklarına tüm dünya tanık olmaya devam ediyor.

Bu nedenle Teo Chee’nin kovid-19 gerçeğine gözlerini kapamakla kalmayan ve sürecin neredeyse başından itibaren çatışmacı ve ayrıştırıcı bir ortamı körükleyen Batılı ülke siyasetçilerinin aksine, Singapur’un toplumsal ve ekonomik yapısının can alıcı yapılaşmasına dikkat çekerek seçmene mesaj veriyor.

Bu anlamda, kovid-19’un azalma veya gerilemesinden öte bilinmezliğine daha çok vurgu yaparak bunun önümüzdeki aylar ve hatta yıllar için nelere mal olabileceğini seçmenle paylaşıyor.

Bunun bir korku psikolojisi üretimine matuf bir söylem olarak kabul edip edilemeyeceğine, ancak bölgesel ve küresel gelişmelere bakarak değerlendirmek mümkün.

Öyle ki, her ülkede ekonomi süreçlerinde yaşanan yavaşlama ve durağanlık, iş kayıpları, gerileyen sektörler karşısında yeni ekonomik faaliyetlerin yapılandırılması ve topyekün büyüme rakamlarının gerilemesi gibi gerçekler Singapur gibi ülkelerin çok daha dikkatli adımlar atması gerektiğini ortaya koyuyor.

Tüm bunlara rağmen, Ada’da siyasal muhalefetin olmadığı, PAP’a alternatif partilerin ve siyasilerin olmadığını söylemek mümkün değil. 2011 yılındaki seçimleri hatırladığımızda, o dönem kaleme aldığımız yazılarda, Singapur siyasetinin değişimi zorlayan bir seçim sonucuyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekmiştik.

PAP iktidarda olmaya devam etse de, bu durum, PAP’ın Ada’yı yönetmede uyguladağı siyasetinde değişme ve revizyon olmadığı anlamı taşımıyor.

Bu çerçevede, bir başka tecrübeli siyasetçi Tharman Shanmugaratnam ise, hükümet politikalarına gönderme yaparak, politika üretmenin değişen ve gelişen toplumsal şartlar karşısında bir öğrenme süreci olduğunu ve bunun gerçekçi politikalar ortaya koymanın bir yolu olduğuna vurgu yapıyor.

Mükemmelliyetçilik ile tedrici gelişme arasındaki farka dikkat çeken Tharman, Ada’nın sorunlarının farkında olduklarına değinerek ‘inclusive’ bir toplum inşa etmenin “bitmeyen bir süreç” olduğunu hatırlatıyor.

Güney Kore örneğinin tekrarı mümkün mü?

Kovid-19 sürecinde Asya-Pasifik bölgesinde ilk genel seçimler, geçtiğimiz Nisan ayında Güney Kore’de gerçekleştirilmiş ve gerek seçimlere katılım oranlarında artışa gerekse iktidardaki partinin o güne kadar görülmemiş bir başarıyla seçimi tamamladığına tanık olunmuştu.

10 Temmuz’da Singapur’da yapılan seçimlerde yine kovid-19 mücadelesinin öncelikli bir etkisinden bahsetmek mümkün. Ancak Ada siyasetinde belirleyici unsurları bu pandemi ile sınırlardırmak mümkün değil.

Kaldı ki, Ada yönetimi kovid-19’la mücadelede sadece sağlık alanında gayet önemli tedbirler almakla kalmadı, aynı zamanda Ada ekonomisinin neredeyse her açıdan dışa bağımlı yapılaşması karşısında yaşanan tüm zorluklara karşın her halükârda ekonomik ilişkileri sürdürülebilir kılma adına yeniden yapılandırma konusunda da önemli mesai sarf etti.

Cuma günü sandık başına gidecek Ada halkı, PAP’ı 13. kez yeniden iktidara taşıyıp taşımayacağına karar verecek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder