3 Temmuz 2020 Cuma

Hong Kong’da geleceği karartan karar: ulusal güvenlik yasası kabul edildi / Tarnishing the future of Hong Kong: National Security Law is passed


Mehmet Özay                                                                                                                 3 Haziran 2020

foto: hksar.org
Çin Halk Cumhuriyeti kongresinde geçtiğimiz 30 Haziran Salı günü alınan kararla, Hong Kong Özerk Yönetim Bölgesi (HKSAR) güvenlik yasası kabul edildi. Söz konusu yasa aynı gün akşamı devlet başkanı Şi Cinping tarafından imzalandı.  

İngiltere’den Pekin yönetimine geçmesinin 23. yıldönümü olan 1 Temmuz’a denk gelen ulusal güvenlik yasası kabulü, Ada’da özgürlüklerin kısıtlanması anlamı taşıyor.

Kongreye bağlı daimi komitede (NPCSC) 162 üyenin tamamının oyuyla geçen yasa, Hong Kong Temel Yasası’na ek olarak yürürlüğe girecek. Söz konusu yasanın yürürlüğe girmesi için, Hong Kong meclisinin ilgili yasayı onaylaması bekleniyor.

Yasaya ulusalararası çevrelerden tepkiler gelirken, ABD senatosu Pekin yönetiminin Hong Kong ulusal güvenlik yasasını eleştiren yasa tasarısını kabul etti.

Yasanın kabulü, özellikle 2014 yılından bu yana gündeme gelen demokrasi yanlısı talepler ve gösterilerin sonu anlamına geliyor. Pekin yönetimi, gösterilerin ardında dış güçlerin varlığına dikkat çekerken, gelişmeleri terörle bağlantılandırması dikkat çekiyor.

Yasa ile ulusal güvenliğe konu teşkil eden suçlarda ömür boyuna hapis cezaları verilebilecek. Bu gelişmenin ardından bazı ülkeler Hong Konglulara göç ve vatandaşlık için kapılarını açma kararı aldı. 

Hong Kong’da terörizmle mücadele!

İlgili yasanın kongreden geçmesinin ardından, Hong Kong baş yöneticisi Carrie Lam, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’na tele-konferansla yaptığı açıklamada terörizm ve bağımsızlık olgularını öne sürerek yasanın meşruiyetini savunurken, uluslararası toplumdan söz uluslararası toplumdan da bunun kabul edilmesi yönünde çağrıda bulundu.

Carrie Lam, bu açıklamaları yaparken, söz konusu yasanın hazırlanmasında şeffaflık olmadığı gibi, senato görüşmeleri öncesinde de Hong Kong’lu temsilcilerden sadece bir kaçının yasa taslağını görmeleri, yasanın Ada’ya getireceği “haksızlıkların” hazırlık aşaması olarak değerlendirmek gerekiyor.

Yasa çerçevesinde Pekin merkezi ulusal güvenlik bürosunun Hong Kong’da ofis açması, Ada baş yöneticisinin ulusal güvenlikle ilgili davalarda yargıçların belirlenmesi gibi yeni uygulamalar hayata geçirilecek. Bu çerçevede, ilgili davaları özellikle Çin’li yargı otoritelerinin yönetmesi söz konusu olabilecek.

Sivil ve siyasal yaşama darbe

Bugüne kadar Ada’da özerklik ve demokratik hakların korunması ve geliştirilmesi mücadelesi veren Demosisto Partisi gibi siyasi hareketlerin faaliyetlerinin ve üniversite öğrencileri başta olmak üzere çeşitli kesimlerin kamusal alanda gösteri ve toplantı gibi temel haklardan mahrum olacaklarına kesin gözüyle bakılıyor.

İlgili yasanın kongrede kabulünden bir gün önce bunun ilk işaretleri verilmiş ve Parti’nin kurucu başkanı ve gösterilerin sembol ismi olan Joshua Wong ve bazı üyeler, “Artık Hong Kong’da demokrasi mücadelesi sürdürülebilecek güvenlik ortamından söz etmek mümkün değil” diyerek partiden ayrıldıklarını açıklamışlardı.

Öte yandan, bağımsızlık yanlısı Hong Kong Ulusal Cephe lideri ve eski milletvekili Sixtus Baggio Leung ise Ada’daki faaliyetlerini sona erdirdiklerini açıkladı. 2015 yılında kurulan hareketin faaliyetlerini Tayvan ve İngiltere devam etmesi bekleniyor.  

Benzer şekilde, bir öğrenci birliği olarak 2016’da kurulan ve bağımsızlık söylemiyle gündeme gelen ‘studentlocalism’ de faaliyetleri Tayvan, Avustralya ve ABD’de sürdüreceklerini açıkladı.

“Tek ülke iki sistem” çöktü

Bununla birlikte, Ada yöneticisi Carrie Lam’ın yukarıda dikkat çekilen BM İnsan Hakları Komisyonu’na yaptığı açıklamada, “Ada’daki küçük bir grubun yasaları çiğnediği ve Ada halkının çoğunluğunun temel hak ve özgürlüklerinin korunacağı” konusunda açıklaması ise gerçeklerle bağdaşmıyor.

Özellikle 2019 yılı Haziran ayından başlayarak yıl sonuna kadar devam eden gösterilere zaman zaman Ada halkının neredeyse yarısının katılması, sorunun sadece küçük bir azınlık öğrenci grubunun tekelinde olmadığını açıkça göstermektedir.

Uluslararası çevreler yasanın kabulünün ardından, Hong Kong’da olası insan hakları ihlâllerine dikkat çekerken, Pekin yönetiminin düne kadar uluslararası kamuoyu önünde gururla dile getirdiği, ‘Tek ülke, iki sistem’ adı verilen yönetim biçiminin de çökmesi anlamına geliyor.

Ada’da karamsar gelecek

Bu gelişme, 1997 yılından bu yana Çin’e bağlı özerk bölge statüsündeki Hong Kong’da yeni bir dönemin başlangıcı anlamı taşıyor. Güvenlik yasası’nın uygulanmaya başlanmasıyla, uluslararası ve kozmopolit bir niteliğe sahip Ada’nın geleceği konusunda karamsar görüşler öne çıkıyor.

Sadece Ada halkının kamusal yaşamında çeşitli siyasal özgürlüklerin kısıtlanması ile sınırlı olmayan, aynı zamanda Ada’nın hem Asya-Pasifik bölgesi ve hem de küresel ekonomi içerisinde sahip olduğu yer ve önemin etkilenebileceği beklentisi hakim. Yüksek öğretim ve araştırma kurumlarıyla da öne çıkan Ada’da yaşanacak beyin göçünün, entellektüel birikimde azalmaya yol açması da olasılıklar arasında.

Doğu Asya’da önemli bir ticaret, teknoloji ve finans merkezi olarak ün yapan Ada, bu özelliklerinin bir yansıması olarak, özellikle ABD’nin Hong Kong özerk yönetimiyle özel ticari ve yatırım anlaşmaları bulunuyor. Bugünlerde söz konusu bu anlaşmaların geleceği tartışma konusu.

Öte yandan, eski sömürge yönetimi İngiltere’de bazı liderler ve sivil toplum kuruluşları İngiliz yönetiminden Hong Konglulara çalışma ve öğrenim hakları verilmesiyle vatandaşlığa alınabilmelerinin yolunun açılması talebinde bulunuyorlar.

Hong Kong’lular arasında özellikle gençler ve orta yaş profesyonellerin bu gelişme sonrasında başta Tayvan olmak üzere Asya-Pasifik bölgesinde Japonya, Güney Kore, Singapur, Avustralya gibi ülkelere göç edebilecekleri yönünde eğilimleri olduğu biliniyor.

Söz konusu bu süreçler, Ada’da siyasal ve toplumsal yaşamın giderek daha fazla Pekin’in nüfuzu altına girmesi anlamına gelecektir.

Ada’yı bekleyen karamsar gelecek bölge ülkeleri tarafından da hissedilerek gündeme getiriliyor. Örneğin, Güney Kore’den yapılan açıklamada, ulusal güvenlik yasasının etkilerinin Hong Kong Özerk Bölgesi ile olan sıkı ilişkilere zarar vermesinden endişe edildiğine dikkat çekiliyor.

Açıklamada, İngiltere-Çin arasında 1984 yılında yapılan anlaşma gündeme getirilerek Ada’nın özerk yapısının devamlılığına vurgu yapılarak Pekin yönetiminin aldığı karar dolaylı olarak eleştiriliyor. Ayrıca, bu gelişmenin ABD-Çin arasında doğuracağı gerginliğin bölge barışına olumsuz etkine de atıfta bulunuluyor.

2014 ve bugün

Hong Kong’da geçerli olacak söz konusu güvenlik yasası, özellikle 2014 yılından bu yana Ada’da yaşanan siyasal gelişmelerin zirve noktası kabul etmek gerekiyor.

Özellikle üniversite öğrencilerinin başını çektiği özgürlük yanlısı söylemler, Pekin desteğindeki Ada yönetiminin aldığı çeşitli kararlara tepki olarak gösterilerle varlığını ortaya koyarken, zamanla geniş halk kitlelerinin desteğini almakta zorlanmadığını kanıtladı.

Kabul edilen Ulusal Güvenlik Yasası, Ada’da siyasal yaşamda kısıtlamalar anlamına geldiği gibi toplumsal yaşamın da etkileneceğine kuşku yok.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder