17 Aralık 2019 Salı

Malezya’da Zirve: Beklentiler ve zorluklar / Summit in Malaysia: expectations and challenges

Mehmet Özay                                                                                                                  18.12.2019

Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur 18-21 Aralık günlerinde önemli bir zirveye ev sahipliği yapacak. ‘KL Zirvesi’ olarak adlandırılan bu etkinlik, farklı coğrafyalardan ve ülkelerden siyasetçi, akademisyen, araştırmacı, iş adamı gibi farklı alanlardan katılımcılarıyla İslam dünyasını etkileyen sorunları masaya yatıracak.

Özellikle, son birkaç on yılda dikkat çekici bir artışa konu olan İslam karşıtlığı, Myanmar ve Çin’de Müslüman azınlıklara yönelik baskı, şiddet ve etnik temizlik olarak adlandırılan politikalar ile İslam coğrafyasını temsil ettiği iddiasındaki ülkeler ve toplumların bölünmüşlük hali ile ortaya çıkmaları, bir liderlik sorunu olarak nüksetmesi bu zirvenin ana gündem maddelerinden birkaçını oluşturuyor.

Küresel perspektif çabası ve engeller

Bununlu doğrudan ilintili olarak, zirvenin bir diğer kapsamı ise görüşmelerde küresel sorunların da ele alınacak olması. Bu noktada KL Zirvesi’nin birkaç ülke ve/ya konuyla sınırlı değil, oldukça kapsamlı bir içeriğe sahip olduğu söylenebilir.

Bu çerçevede, daha önce bazı vesilerle Türkiye-Malezya-Pakistan üçlü oluşumunun ötesinde bir yapının en azından teorik olarak ortada gözüküyor. Bu ülkelere Endonezya, İran ve Katar’ın da iştirak edeceğinin açıklanmış olması, coğrafi ve demografik temsiliyet noktasında kayda değer bir duruma işaret ediyor.

Bununla birlikte, gerek İslam dünyasının gerekse küresel anlamda dünyanın farklı toplumlarının karşı karşıya kaldıkları olumsuzlukların birkaç günlük oturumlarda çözüme kavuşturulması gibi bir yaklaşım sergilemekte mümkün gözükmüyor.

Zirve önemli gündem maddeleri ile başlamaya hazırlandığı son birkaç gün içerisinde belki de, bu önemini dolaylı olarak ortaya koyan birkaç gelişmeye konu oldu. Önce, yukarıda zikredilen üçlü oluşumun üyesi Pakistan’ın başbakanı İmran Khan, Kuala Lumpur’a gel/e/meyeceğini açıkladı.

Bunda bazı çevreler Suudi Arabistan yönetiminin İmran Khan üzerinde siyasi baskı kurduğu yönündeki söylem, İmran Khan’ın hafta sonu Suudi Arabistan’a yaptığı kısa ziyaret dikkate alındığında bir tür gerçeklik payı taşımıyor değil. Bir süredir Pakistan’ın ekonomik buhranlarla boğuşması ve İmran Khan’ın başbakanlık koltuğuna oturmasının ardından Suudi Arabistan ile ekonomik işbirliği anlaşması yapması, bu ülkenin Suud yönetiminin gölgesinde kalabileceği anlamına gelebilir.

Bir diğer gelişme, zirvenin ev sahibi konumundaki Dr. Mahathir Muhammed’in davetine rağmen, Suudi Arabistan Kralı Salman’ın zirveye katılmayacağını Salı akşamı netleşmiş olması. Dr. Mahathir konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Salı akşamı Kral Selman’la yaptığı görüşmenin içeriği açıkçası ortada ciddi bir anlaşmazlığın olduğunu ortaya koyuyor.

Suud yönetimi KL Zirvesi’ni İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) alternatif bir oluşum olarak kabul ederken, Dr. Mahathir böyle bir iddiaya prim vermediğini açıkça ifade ediyor. Bu tek diyalog bile, İslam dünyası içerisinde anlaşmazlık unsurunun ne denli derin olduğunu bir şekilde ortaya koyuyor.
Tabii bu yazının çerçevesi, bundan en azından bir yüzyıl önceki gelişmeleri, dönemin aktörlerini ve sürecin nasıl işlediği vb. konuları tartışmaya el vermiyor. Ancak bugün, İslam toplumlarının sorunlarının ele alınmasını hedefleyen bir çalışmanın dolaylı olarak engellenme çabalarında liderlerin durdukları yeri göstermesi açısından oldukça manidar.

1980’li yıllar, ekonomik modernleşme ve İslamlaşma

Zirve’nin Malezya’da gerçekleştiriliyor olması, akıllara hiç kuşku yok ki, Dr. Mahathir Muhammed’in 1981-2003 yılları arasında birinci başbakanlık sürecinde Malezya’nın ve bu ülkenin içinde yer aldığı İslam coğrafyasına öncülük eden politika ve icraatları akıllara getiriyor.

Malezya’nın ekonomik modernleşme sürecinde ülkenin tarihsel kökleri, dönemin getirdiği özellikler dolayısıyla İslami referanslarla yüklü kurumsal yapılar birbiri ardı sıra gündeme gelmişti. Bu anlamda bugünden yakın geçmişe bakıldığında, kayda değer başarıların ortaya konduğu görülmektedir.

Öyle ki, bugün adına İslami Finans, Hac Organizasyonu, Helal Gıda veya bugünkü adıyla Helal Endüstri gibi sadece kendilerini Müslüman addeden çevrelerin işgal ettiği faaliyetler değil, Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında gelişmişlik düzeyleri ile dikkat çeken ülkelerin de bir ekonomik değer ve kazanım olarak görmek suretiyle içinde yer aldıkları küresel etkinliklere konu olan kurumsal gelişmeler ortaya çıkmıştır.

Bugün yine Dr. Mahathir’i karşımızda benzer bir küresel etkinlik için ev sahibi olarak görmek açıkçası bizi şaşırtmıyor. Ulusal politikada yaşanan kaosa rağmen, Dr. Mahathir hükümeti bu küresel bağlamda ses getiren etkinliğe hazırlanırken, muhalefetin desteğini almış olması açıkçası kayda değer bir durum.

Muhalefetteki Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu (UMNO) genel başkan yardımcılarından ve Negeri Sembilan eski başbakanlarından Muhammed Hasan yaptığı açıklamada, zirvenin pek çok sorunla karşı karşıya olan İslam ümmeti için yeni bir umut olduğuna dikkat çekmesi örnek ve sorumlu bir siyasal duruşa işaret ediyor.

OIC’nin kuruluşu

Zirve çerçevesinde çeşitli yaklaşımları dikkate alacak olursak, Malezya’nın kurucu başbakanı Tunku Abdul Rahman’ın öncülüğü ve/ya önemli katkısıyla 1969 yılında, o dönemki adıyla İslam Konferansı Teşkilatı’nın (Organization of Islamic Conference-OIC) kuruluşunu hatırlamakta fayda var.

Anılarında bu konuya değinen Tunku Abdul Rahman, OIC’nin kuruluş sürecinde ilk genel sekreterlik görevinin dönemin Suud kralı Faysal tarafından kendisine önerildiğinde, seküler kişiliğine atıfta bulunarak göreve layık olmadığını söyleyince, Kral Faysal “Ben imam aramıyorum. İş yapacak adam arıyorum” bağlamında bir karşılık verdiğini aktarır.

Bu noktada, İİT’nin kuruluş nedeni olan Filistin meselesinde gelinen nokta, söz konusu bu uluslararası yapının ana işlevinin ne denli yerine getirilip getirilmediğini ortaya koymaktadır. İİT’nin kendine has bir şekilde bilimsel faaliyetleri desteklemekten İslam sanatlarına ve azınlık Müslümanların sorunlarına kadar bir dizi  görev üstlendiğine kuşku yok.

Ancak aradan geçen yarım yüzyıl bulan süre zarfında temel hedefini gerçekleştirmek yerine bu hedefe konu olan Filistin’in giderek daha çok kan kaybeder bir duruma gelmesi hiç kuşku yok ki diğer alanlardaki teorik ve pratik yaklaşımların da ne denli etkin ve yapıcı bir niteliğe sahip olup olmadığı sorgulanmaya değerdir.

Buna ilâve olarak, yukarıda dikkat çekildiği üzere, küresel bağlamda var olan sorunların çözümünün birkaç ülkenin kararları ile şekillendirilmesi gerçeği ve bunun Birleşmiş Milletler (BM) vasıtasıyla yapılıyor oluşunun doğurduğu kaygılar, sadece bugüne veya yakın geçmişe özgü değil.

Örneğin 1990’ların ortalarında Balkanlar’da yaşananlar, Afrika’da on yıllarca bitmek bilmeyen savaş ve çatışmalar, nükleer silahlardan arındırma ve küresel iklim değişikliği vb. tüm dünya toplumlarını etkileyen hususlarda BM gibi küresel bir organizasyonun mevcudiyetini sorgulatan acı gelişmeler olarak akıllarda yer etmiş durumda.

Ümitvar olmak

Konuyla ilgili bazı çevrelerin yaptığı açıklamalardan zirvenin, sadece Müslüman kitleleri ilgilendirmediği, dünyanın farklı köşelerinde Müslüman olmayan toplumların karşı karşıya kaldıkları sorunların da gündemde olduğu anlaşılıyor.

Böylesi bir perspektifin olması hem zirveye taraf olan çevreler hem de bu yaklaşımı takip eden çevreler açısından önem taşıdığına kuşku yok.

Bu zirvenin içeriğinden hareketle bazı evhama kapılmaya gerek yok. Sadece çeşitli ülkelerde azınlık konumunda yaşayan İslam toplumlarının değil, bizatihi çoğunluğu teşkil ettikleri ülkelerde de Müslüman kitlelerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar için çeşitli platformların oluşturulmasının önemine zaten uzunca bir süredir dikkat çekiliyor.

KL Zirvesi, bu anlamda sorunların ele alınmasında diplomatik söylemlerle kalmayıp, söz konusu bu sorunların uzmanlar tarafından kapsamlı bir şekilde ele alınıp, çözüm yollarının araştırılması ve pratiğe geçirilmesinin yollarının ortaya konulması ile gelecekteki çalışmalar için öncülük yapması beklentisine cevap vermelidir.

http://guneydoguasyacalismalari.com/2019/12/17/malezyada-zirve-beklentiler-ve-zorluklar-summit-in-malaysia-expectations-and-challenges/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder