26 Mart 2019 Salı

Açe’deki Hollanda Savaşı’nı anlamak / Understanding of the Dutch War in Aceh land


Mehmet Özay                                                                                                                        26.03.2019

Açe topraklarında baş gösteren ve adına Hollanda Savaşı denilen süreç sömürge döneminin tipik ilişkilerini içinde barındırmaktadır. Açelilerin savunma konumunda olmalarından mülhem adına Hollanda Savaşı, temelde Hollanda Krallığı ve onun Takımadalar’daki uzantısı Hollanda sömürge yönetimi ile sınırlı olmadığı ortaya konulmalıdır.

Bu noktada, sömürgecilik olgusunun bizatihi bir tek Batı Avrupalı milletin girişimleriyle sınırlı olmak biryana, tastamam Batı Avrupa’nın ürettiği düşünce sisteminin bir ürünü olarak aynı ve benzer uluslar tarafından birbirine ardışık ve paralel olacak şekilde dünyanın farklı coğrafyalarında ortaya konan bir sürece gönderme yapılmalıdır. Bu yaklaşım, Hollanda sömürge yönetiminin istilacı girişimini perdelemek anlamına gelmemekte, aksine bu sürecin daha berrak bir şekilde anlaşılmasına imkân tanımaktadır.

Bu durumda, Batı Avrupa’nın ürettiği ne olmalı ki, gelip 19. yüzyıl son çeyreğinde Açe kapısına dayanacak bir yapı olarak zuhur etmiş olsun. Bu noktada, adına modernite denilen olgunun nasıl bir düşünce yapısı ve pratiği ortaya koyduğundan başlanmasında yarar var.

Bu yaklaşım, sadece Hollanda Krallığı’nı değil, bu krallığın ait olduğu ‘kültür’ ve ‘medeniyet’ çerçevesinin irdelenmesini gerektirmektedir. Yoksa, malum savaşın 26 Mart 1873’de General Köhler komutasında başlatılıp, Van Swieten’le devam eden, aradan geçen neredeyse otuz yıl sonra Van Heutsz marifetiyle başarıya taşınan öyküsünü ve bu süreçte Açe toplumunun kültür kodlarını çözümlediği iddiasındaki Dr. Snouck Hurgronje’un Van Heutsz’a çıktığı desteğe, ‘marechaussee’ dehası Swart ile Açe direnişinin geri kalan unsurlarını ortadan kaldırma çabasına dair anlatıları yerli yerine oturtmak pek mümkün olmayacaktır.

Modernite ile kendini yeniden ortaya koyan Batı düşünce yapısının sözde yenilik ile gündeme taşıdığı husus, kendini yok sayma ile eşdeğer bir noktaya taşınması için 20. yüzyıl ilk yarısında yaşanacak iki büyük savaşa kadar beklemek gerekiyordu. Bu iki savaş bile adını alırken, Batı Avrupa’nın kendi iç çekişmelerinin küresel ortama yansıtılmasının açık seçik izlerini taşır. ‘Dünya Savaşı’ denilerek, bir paylaşım sürecine taraf olmayan kahir ekseriyete yönelik gizli-açık bir ötekileştirmenin de gerçekleştirildiği görülür.

Oysa, modernite ile üretilen kültür ve medeniyetin Açe topraklarına yansıttığı gerçeklik üzerinde durmak bile, Hollandalılar üzerinden Batı Avrupa’nın hangi düşünce yapısından hareket ederek kendini meşru saydığı konusunu anlamaya el verecek bulgular içermektedir.

Bu meşruiyetin pratik karşılığının, Takımadalar’da ve/ya Malaka Boğazı çevresinde 19. yüzyıl ilk çeyreğinde yeni sınırlar oluşturma gayretlerinde ortaya çıktığı görülür. Bu noktada, ‘sınırların çizilmesi’ olgusu, Avrupa kıtasındaki gelişmeler dikkate alındığında, gerek milli gerek dini yönelimleriyle birbiriyle bir şekilde yakınlaşan İngiltere ve Hollanda’nın siyasal ittifaklarının Takımadalar’da devam ettiricisi ve tamamlayıcısı olarak ortaya konulduğu görülmektedir.

İngiltere ve Hollanda ittifakının Malay toplumlarının birbiriyle siyasi, kültürel ve toplumsal birlikteliklerine sınır çeken anlaşmalarla, yani 1824 Londra ve 1871 Sumatra Anlaşmaları’yla belirlendiği görülür. Bölge halklarının topraklarını bölüştüren bu anlaşmaların makro sınır oluşturma çabası olarak değerlendirebiliriz.

Öte yandan, Avrupa siyasal yapılaşmasının Takımadalar’a taşındığının bir göstergesi olan bu anlaşmalar öncesinde ise, İngilizlerin Malaya Yarımadası’ndaki Malay sultanlıklarıyla yaptığı anlaşmalar mikro sınır belirlenmeleri olarak dikkat çekmektedir. Örneğin, Cohor Sultanlığı’nın gerçek hanedanlığı ile İngilizlerin belirlediği yeni hanedanlık arasında, teritoryal paylaşımda belirleyici olduğu görülmektedir.

Hollanda Savaşı’nın adının geçtiği bir yerde İngilizleri ve ilgili eylemlerini zikretmenin bir tenakuz değil, aslında yukarıda dikkat çektiğim bağlamı yakalamaya yardımcı olacağı düşünülebilir. Nihayetinde, Hollanda’nın Açe topraklarını istila girişiminin, modernite olgusunun yapılaşması ve gelişmesinde diğerlerinin yanı sıra, İngilizlerin de kayda değer bir rolü olduğunu hatırlamak gerekir.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder