30 Temmuz 2013 Salı

Kamboçya Hun Sen’le Devam

Mehmet Özay                                                                                                             29 Temmuz 2013

Kamboçya’da seçimin göreceli zaferi son otuzyıla damgasını vuran Hun Sen oldu. Muhalefetin seçimler öncesinde dile getirdiği ‘hileli seçim tuzağı’ söylemi yerini buldu denilebilir. Çünkü seçim günü seçim sandıklarında isimlerini bulamayan seçmenlerin kendiliğinden gelişen tepkiyle polis araçlarına saldırarak ‘sivil taşkınlık’ çıkarmalarının yanı sıra, Hun Sen’in seçimi kazandığının ilân edilmesinin ardından muhalefetin önde gelen ismi Kamboçya Ulusal Kurtuluş Partisi seçim sonuçlarına itiraz edeceği yönündeki beyanları ülkede gündemi oluşturuyor. Bu itirazın temel gerekçesi yukarıda dile getirildiği üzere kimi seçmenlerin adlarını listelerde bulamamaları kadar, tıpkı bazı ülkelerde olduğu gibi, ikinci defa oy kullanımını engelleme adına kullanılan mürekkebin ‘kalitesi’ sorunu... Seçimleri izleyen bir sivil oluşum olan “Serbest ve Adil Seçim Komisyonu” söz konusu usulsüzlükler nedeniyle seçmenlerin %13’ü oy kullanamadığını ifade ederken, siyasi iktidarın davetlisi olarak seçimleri izlemeye gelen Endonezya Eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Asya Pasifik Demokratlar Merkezi’nin de başkanlığı da yapan Yusuf Kalla, yukarıdaki güçlü itiraz içeren ifadeye hiç değinmeyen açıklamasıyla dikkat çekti.

Peki Pazar günkü beşinci genel seçimlerin sonuçlarında hangi parti ne kadar sandalye kazandı? İktidardaki Kamboçya Halk Partisi’nin 123 sandalyeli parlamentoda 68, muhalefet ise 55 milletvekili kazandı. İktidar partisinin bir önceki dönem sahip olduğu milletvekili sayısının 90 olduğu hatırlandığında, iktidarın parlamento gücünde önemli bir gerilem göze çarpıyor. Öte yandan, muhalefetin bir blok olarak girdiği seçimlerde 55 sandalye kazanması bölge ülkelerinde -örneğin, Singapur, Tayland, Malezya- muhalefet dinamiğinin kendini Kamboçya siyasal sisteminde de gösterdiğini ortaya koyması açısından dikkat çekici. İktidarın ilk defa böylesi bir kaybı yaşaması ülke siyasal yaşamında önümüzdeki dönemde farklı tabloların çıkacağına işaret ediyor. Yani Hun Sen, tek başına bir iktidar olmak yerine, halkın temsilcisi konumundaki muhalefetin görüşlerini dikkate alacaktır.

Ülkede ilk genel seçimler 1993 yılında dönemin şartları gereği Birleşmiş Milletler tarafından organize edilmişti. 9 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede, sekiz siyasi parti seçimlere iştirak etti. İktidardaki Kamboçya Halk Partisi ile Sam Rainsy Partisi ile İnsan Hakları Partisi’nin oluşturduğu koalisyon blogu iki önemli rakip olarak belirdi.

Ülkede son döneme damgasını vuran Kamboçya Halk Partisi’nin parlamentodaki önemli çoğunluğunun erozyona uğradığı ve muhalefetin kayda değer bir güç edindiği üzerinde durulacak bir durum. Muhalefet bu kazanımına rağmen, seçim sonuçlarına hile karıştırılması gibi ‘bölge demokrasilerinde’ hiç de olağanüstü sayılmayacak durum karşısında halktan aldığı güçle de sonuçları kabul etmediğini ve seçim komisyonunun soruşturmaya tabi tutulmasını talep ediyor. Burada bir ayrıntıya dikkat çekmekte fayda var. Muhalefet seçimlere hile karıştırıldığını dikkatlere sunarken, ‘bugüne kadar ki en vahim seçim’ cümlesini kuruyor. Bu aslında iktidar odağının elinin altındaki ‘Seçim Komisyonu’ üzerinden manipülasyon çabalarının muhalefetin gücüne paralel olarak giderek yoğunluk kazandığını da ortaya koyuyor. Hani daha birkaç ay önce seçimin olduğu bir ülkede, hala siyasetin merkezindeki eski başbakan ‘Benim zamanımda bu kadar çok çaba sarfetmek gerekmiyordu’ dediği gibi, dün ‘nasıl olsa kazanacağız’ diyerek seçime giren iktidarlar, bugün farklı bir dil ve ‘eylem’ geliştirmek zorunda kalıyorlar.

Muhalefetin bu denli öne çıkan bir başarı elde etmesinde ülkede otuz yıllık Hun Sen iktidarının varlığı kadar bölge ülkelerinde sivilliğe itibar eden bir muhalefet anlayışının giderek yaygınlık kazanmasına bağlayabiliriz. Önce Hun Sen niçin otuz yıldır iktidarda kalabildi bunun cevabını aramak gerekiyor. Bunu sadece ülkenin ‘Asya kaplanları’ kadar olmasa da, çevre ülkelerin ekonomik kalkınmasından Kamboçya’ya da bu gelişme hissesinden bir pay düştüğü ortada. Gelişme olgusunun sadece ulusaşırı şirketlerin üretim tezgâhlarında kırsal kesimden gelen Kamboçyalı kızların ve erkeklerin çalışması anlamına gelmiyor. Bu sürecin genel eğitim olanakları, kimi ölçekte yüksek öğretim kurumlarının varlığı, halkın kendi içine kapanık değil, çevrede olan bitene tanıklık edecek bir tür bilinç sürecine pasif veya aktif müdahil oluşu gibi faktörler dikkate alınabilir. Peki ‘muhalefetin iktidarla sorunu nedir? diye soracak olursak, klasik cevap hazır: yolsuzluklar, adam kayırmalar, kroniler... Kamboçya özelinde buna bir de halkın toprağının ucuza ‘kapatılarak’ uluslararası şirketlere veya yandaşlara sunulması var. Toprağın kırsal kesimdeki halk için ‘her şey’ anlamına geldiği hatırlandığında, bunun salt bir siyasi sorun değil, etik boyutları da olan kapsamlı bir sorunlar bütünü olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Mao Zedong’dan alıntı yaparak şu hususu da unutmamak gerektiğini ifade etmeliyiz. Zedong’un, ‘siyasi güç silahla büyür’ diye bir sözü var. Silahtan kasıt iktidarın daha doğrusu iktidarı diktatörlüğüne araç kılan bölge ülkeleri liderlerinin uzun erimli iktidar örneklerinde görüldüğü üzere ordu önemli bir faktör.

Öte yandan, okur yazar genç nesillerin ebeveynlerinden farklı taleplerle siyasi ve sosyal alanda var olma istekleri içerde yakın geçmişe kadar baskı altında tutulmuş muhalefet kanallarının genişlemesine neden oluyor. Aynı zamanda, küresel yapılaşmaların da bu tür ülkelerde ‘halk’ üzerinden değişimi güncelleme istekleri bir vechesiyle yönlendirmeye tabi tutulmasıyla ilgili ülkelerde ‘sürpriz’ denilebilecek sonuçların ortaya çıkmasına neden oluyor. Halk özellikle de genç kitlelerin ‘değişim’ (doh) taleplerine karşı koyan güç sadece iktidar kanadı değil. İktidarda olmanın getirdiği avantajları sonuna kadar kullanan, aslında nötr ve bir ölçüde de yenilikçi yanlısı olacağı tahmin edilen medyanın bu süreçte oynadığı ‘sistematik rol’ gözlerden kaçmıyor.

Kamboçya’da muhalefet lideri Sam Rainsy’in kral tarafından affının mevcut siyasi yapı ve politikalardan tatminkâr olmayan kitleler üzerinde böylesine önemli bir etkisi olduğuna kuşku yok. Her ne kadar, bir ‘Başbakan adayı’ olarak seçimlere girmese de, Rainsy’in kısa sürede seçim kampanyasına aktif katılımı sıradan toplum kesimlerini -içinde yanılsamanın da olabileceği- yeni bir siyaset dili ile tanıştırmaya yetiyor.

Muhalefetin elde ettiği bu siyasi başarının sadece ‘parlamento’ sınırları içinde kalmayacağı, bir diğer boyutu yani toplumsal açılımlara yol verecek kimi inisiyatiflerin geliştirilmesine olanak tanıyacaktır. Bu noktada ilk akla gelen tabii ki medya gücü oluyor. Sam Rainsy seçimlerin hemen ardından yaptığı açıklamada, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, halkın muhalefete teveccühünün önemli olduğunu ve Kamboçya halkına yanlarında olduklarını göstereceklerini belirtmesi önümüzdeki süreçte sivil bir muhalif anlayışının gelişeceğine dair bir gösterge olarak değerlendirilebilir.

http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=269134

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder