14 Mart 2022 Pazartesi

Güney Kore seçimleri ve toplumsal eşitliksizcilik olgusu / Elections in South Korea and inequality discourse in social gender phenomenon

Mehmet Özay                                                                                                                            11.03.2022

Güney Kore’de 9 Mart günü yapılan başkanlık seçimlerini muhafazakâr parti adayının kazanması, son beş yıllık demokrat parti sonrasında yeni bir döneme girilmesi anlamı taşıyor. Mayıs ayında göreve başlayacak olan yeni başkan Yoon Suk-yeol, daha şimdiden kampanya dönemindeki söylemleriyle değerlendirilmeye başlandı bile.

Kutuplaşma söyleminin banelliği (mi?)

Bu noktada, başkanlık seçimleri ve alınan sonuçların, Güney Kore kamuoyunun özellikle toplumsal cinsiyet konusunda, başkan adaylarının tutumları noktasından kutuplaştırıldığını ortaya koyduğu ifadelerine söylemine tanık olunuyor.

Söz konusu bu söylemin, son dönemde giderek neredeyse, her ülkede gündeme getiriliyor olması aslında, bir tür medya pratiğinden kaynaklandığını akla getiriyor. Yani, olguları olumsuzdan/negatiften görerek daha çok talep toplamak ile bağlantılı bir durum…

Bu noktada, on yıllar öncesindeki siyaset dünyasında kutuplaşmalardan söz edilebileceği gibi, bugün, çeşitli ülkelerde siyaset dünyasında sert geçen kampanya dönemlerinin aksine, seçimler sonrasında barış ve huzur süreçlerine konu oluyor.

Bu noktada, Güney Kore başkanlık seçimleri öncesinde başlayan feminizm karşıtlığı söylemini ve bu eğilimin seçim sonrasında da devam ediyor oluşunu, belki bu şekilde ele almak mümkün.

Toplumsal cinsiyet ve eşitlikçilik olgusu

Kampanya döneminde muhafazakâr Halk Gücü Partisi (People Power Party-PPP) adayı Yoon Suk-yeol’un genç erkek seçmene ağırlık veren söylemine karşılık, liberal yaklaşımlarıyla bilinen Demokratik Parti (Democratic Party of Korea-DPK) adayının toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna yaptığı vurgu öne çıkan unsurlardan biriydi.

Öncelikle, toplumsal cinsiyetin sorun olarak ortaya çıkmasına yol açan temel hususlar belli yaş gruplarında istihdam ve kadın çalışanların daha düşük ücrete tabi tutulmaları ile kamusal alanda kadına yönelik ‘gayri-ahlâki’ görselleştiricilik olduğu anlaşılıyor.

Ülkenin demografik ve kalkınmışlık ölçesinde kendi başına bir gerçeklik olarak ekonomik istihdamda kadın-erkek farkı gözetilmeksizin var olan yüksek rekabetçiliğin bizatihi kendisinin bir eşitsizlik olgusuna yol açtığını ifade etmek gerekir. İstihdamda nitelik kadar, “ekonomiklik” bir faktör olarak, bu anlamda kayda değer bir ölçüt olsa gerek.

Başkanlar ne demişti?

Kampanya sürecinde Yoon’un daha çok orta yaş erkek seçmen yanlısı, rakibi Lee’nin ise kadın seçmen yanlısı söylemleri hakim olduğu görüşü temelde ayrışmanın ve de yukarıda dikkat çekilen kutuplaşmanın kaynağı görünümünde.

Bu çerçevede, Yoon’un kampanya dönemindeki söylemlerinden biri, toplumsal Aile ve Cinsiyet Eşitlikçiliği Bakanlığı’nı kaldıracağı yönündeydi. Söz konusu bakanlığın bütçesinin sadece yüzde üçünün “toplumsal eşitlik” program ve uygulamalarına aktarıldığı düşünülecek olursa, Yoon’un kampanya döneminde “gönül çelme” babında bir söylemle bu konuyu ortaya attığı düşünülebilir.

Bunun ötesinde, daha yapısal bir engel ise parlamentoda Demokrat Parti’nin çoğunluğu elinde bulunduruyor oluşu. Burada, şu detayı belirtmekte yarar var. Ülkede başkanlık ve parlamento seçimleri iki yıl arayla yapılıyor.

Dolayısıyla, Yoon’un başkanlığının en azından, ilk yarısında var olan yapısal durumu değiştirmeye matuf girişimlerinin, kimilerinin ifade ettiği üzere ayrımcılık noktasında bir icraata yol açıp açmayacağı gayet tartışmalı bir durum.

Ayrışmada istihdam ve ücret faktörleri

Bununla birlikte, seçimler bağlamında, toplumsal cinsiyet tartışmasının ötesinde toplumda var olan bazı genel yapılaşmaların kadın-erkek farklılaşmasına neden olduğu görülüyor. Bunun başında ise OECD ülkeleri arasında kadın çalışanların erkeklere oranla, üçte bir daha az ücret aldıkları verisi, tartışmanın tarafları için gayet önemli bir veri olarak ortada duruyor.

Bunun yanı sıra, var olan tepkilerin bir yanında da “ahlâkçı bir tutumla” kadınların maruz kaldıkları bazı hususlara vurgu yapılıyor. Bununla birlikte, hangi toplumsal kesimdeki kadınların ne tür ‘eşitsizlikçi’ durumu öne çıkardığını tespit etmek ancak, detaylı araştırmalarla ortaya konulabilir.

İşin ekonomik boyutunda erkeklerin kendilerini “haksız” konumda buldukları hususu, bir başka toplumsal cinsiyet farklılaşmasına kapı aralıyor. O da askerlik ve iş bulma süreçlerindeki öncellik ve gecikmişlik durumu.

Erkeklerin, zorunlu 18 ay askerliği sürecinde, -ki kadınların böylesi bir yükümlülüklerinin olmaması dolayısıyla- muadili kadınların istihdamdan öncelikle yararlanabildikleri yönünde bir düşünce hakim.

Oranlar ne diyor?

Seçimin sonunda, yarışı muhafazakâr Yoon kazanmış olsa da, aradaki oy farkının bugüne kadar yapılan seçimlerde rakipler arasında en düşük oy oranı yani, 0.73 olması aslında, ne feminizm karşıtlığının ne de toplumsal eşitlikçilik yöneliminin bir öncülüğü olduğu görülüyor.

Dikkatle ele alınması gereken bir diğer nokta yaş gruplarının bu konuya dair ilgileri… Seçime katılım oranının yüzde 77.1 oldu. 20’li yaşlardaki kadın seçmenlerin katılım oranı ise yüzde 68.4 oldu; yine aynı yaşlardaki erkek seçmenlerin oranı ise yüzde 62.6 oldu.

Yukarıdaki tartışma bağlamında değerlendirildiğinde, bu oranın aslında liberal görüşlere sahip, toplumsal cinsiyet eşitlikçisi Demokrat Parti adayının lehine bir durum ortaya koyduğu söylenebilir.

Eşitlikçilik yanılsaması ve diğer toplumsal faktörler

Bir tekrar olmakla birlikte, iki aday arasındaki oy farkının sadece 250 binin altında olduğu hatırlanacak olursa, bazı çevrelerin toplumsal cinsiyet olgusu üzerinden öne çıkartmaya çalıştıkları seçim analizinin gerçekte öyle olup olmadığını tartışmaya açık.

Bu noktada, altmış ve üzeri yaş seçmenlerin örneğin, yüzde 68.8 oranı gibi ağırlıklı olarak Yoon’u desteklemesi ve Lee’yi ise yüzde 32.8 gibi bir oranla daha az desteklemesinin, bu kitle arasında toplumsal cinsiyetçilik olup olmadığından öte, aslında yaş grupları ve toplumsal kesimler açısından farklı sosyo-ekonomik sorunlara önem verdikleri şeklinde yorumlanabilir.

Bu noktada, bazı değerlendirmeler dikkate alındığında toplumsal eşitsizlik durumuna dair “hassasiyetin” 20’li ve 30’lu yaş grubunda belirginlik kazandığı görülüyor. Yani, bir başka deyişle, seçmenlerin genel eğilimleri ve yönelimleri itibarıyla önemsedikleri başka konular olduğunu ileri sürebiliriz. Kaldı ki, bu hususları dünkü yazımızda dile getirmiştik…

Kültür endüstrisi sorunu çözemiyor (mu?)

Son dönemde, kadının sesi olarak gündeme gelen tepkisel hareketler içerisinde, 1980’lerin Batı’da ‘ben’ toplumu söylemini ansıtacak şekilde, “MeToo”cuların varlığı görülüyor.

Sadece Doğu ve Güneydoğu Asya’nın değil, ucu Türkiye’ye kadar uzanacak şekilde etkilere sahip olan Güney Kore, müzik ve film sektörüne rağmen, toplumsal cinsiyet konusu kadın-erkek ayrımcılığı noktasında devam etmesi incelenmeye değer bir durum.

Son birkaç on yıldır kültür endüstrisine önemli yatırım yapan Güney Kore’de, söz konusu bu endüstrinin doğasında var olan kadınsıcılık olgusuna rağmen, bugün hâlâ bu gelişmiş -post-modern toplumda kadın-erkek eşitsizliği söylemi dikkat çekiyor.

Bu toplumsal olgunun çeşitli alanlarda gerçekliği kadar, medya gibi bazı kurumların toplumsal olguları belirle sınırlılıklar üzerinden anlama ve anlamlandırma çabasının da sorunun varlığındaki yeri ve önemi üzerinde durulmayı hak ediyor.

Muhafazakâr yeni başkan Yoon’un, siyasal ve ekonomik çıkarcılıkla anılmayı hak eden profesyonel siyaset dünyası içinden gelmemesi ve öte yandan, bir başsavcı olması yani, adalet kurumunun zirvesinden gelmesinin toplumsal adalet olgusu üzerinde daha fazla durabileceğini yadsımamak gerekiyor.

Bu noktada, Yoon’un Güney Kore toplumunda var olan ekonomik ve ‘ahlâkilik’ sorununu çözüme kavuşturması hiç kuşku yok ki, onun özellikle son beş yılda dev yolsuzluk davalarındaki başarısına eş değer ses getirecek, hatta bu konuda muadili ülkeler örneklik bile teşkil edebilir. 

https://guneydoguasyacalismalari.com/2022/03/11/guney-kore-secimleri-ve-toplumsal-esitliksizcilik-olgusu-elections-in-south-korea-and-inequality-discourse-in-social-gender-phenomenon/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder