6 Ocak 2022 Perşembe

ABD’de yarım kalan darbe ve Trumpizm olgusu / Unfinished coup d’etat in the US and the phenomenon of Trumpism

Mehmet Özay                                                                                                                            04.01.2022

ABD’de 2020 genel seçimlerinin ardından, sonuçları kabullenemeyen sabık başkan Donald Trump yanlılarının, 6 Ocak 2021 tarihinde Amerikan senatosunu basmalarının yıldönümü.

Sivil darbe nitelemesini hak eden söz konusu bu girişimin, modern Amerikan tarihinin en önemli gelişmelerinden biri olduğuna kuşku yok.

Bu hadisenin özellikle de, 2020 Kasım seçimlerinin ardından oy sayım sürecinin tamamlanıp, senatoda onaylanacağı gün, yani 6 Ocak’ta meydana gelmesi, genel anlamıyla demokrasi kavramı ve süreçlerine yönelik bir darbe olarak değerlendirilmesini kaçınılmaz kılıyor.

Sadece Amerikan halkı değil, dünyanın dört bir yanındaki yüz milyonlarca insanın ekranları başında izlediği görüntüler yaklaşık yirmi yıl önce yani, 9/11 saldırılarındaki Amerika’nın karşı karşıya kaldığı durumun bir benzerine işaret ediyordu.

Aslında, söz konusu bu iki hadisenin birbirine benzerliği, ABD’nin salt siyasal anlamda bir zafiyet içinde olduğunu göstermiyor. Aksine, böylesine önemli gelişmeler öncesinde, ABD’de tüm birimleriyle güvenlik mekanizmasının ne kadar aciz durumda olabileceğini ortaya koyuyor.

Demokratik değerlerinde dejenerasyon ve Amerikancılık

Söz konusu sivil darbe girişimi, başarısız olsa da, başta ABD olmak üzere ve genel itibarıyla küresel kamuoyunda özgürlüklerin ve demokrasinin beşiği kabul edilen bu ülkede, söz konusu bu değerlerin ne denli tehlike altında olduğunu göstermesi bakımından gayet dikkat çekici bir gelişmedir.

Öyle ki, bazı milletvekilleri tarafından o güne dair yaşananlara yönelik tasvirlerde, “tam bir savaş alanıydı” ifadeleri, bu gelişmenin darbe yönünün ne denli güçlü olduğuna vurgu yapıyor.

Söz konusu bu yıldönümü öncesinde, ABD’de hafta sonu yapılan bazı kamuoyu yoklamaları tehdidin varlığını gün gibi aşikâr kılıyor. Bu noktada, “iktidara yönelik şiddetin ‘bazen’ haklı görülebileceği”ni savunanların halkın üçte birine tekabül etmesi, ortada ciddi bir sorunun varlığına işaret ediyor.

Amerikan demokrasisi’nin tehdit altında olduğunu paylaşanlar ise halkın üçte ikisine tekabül ediyor. Daha vahimi ise, bu yüzyılın başlarında ülkedeki demokratik uygulamalardan ‘gurur duyanların oranı yüzde 90’lardan bugün yüzde 54’e düşmüş olması.

Bu ve benzeri sonuçlar, -en yakın dönem gelişmesi olarak- 2016 seçimleri kampanya sürecinden başlayarak ABD toplumunun “iki zıt kutba” bölündüğü söyleminin devam ettiğini gösteriyor.

Hak arayışı ve kurumsal zaafiyet

ABD özelinde, kurumsal bir yapı olarak demokrasinin sorgulanmasına değer yaklaşımlar ve gelişmeler olduğuna kuşku yok. Bunun ötesinde, ülkede güvenlik ve adalet mekanizmasıyla ilgili de gayet önemli zafiyetlerin var olduğu ve bunların devam ettiğini söylemek gerekiyor.

6 Ocak 2021’de destekçilerine yaptığı konuşmayla, darbe girişiminin doğrudan müsebbibi olarak görülen Donald Trump hakkında, bugüne kadar yasal işlem yapılmamış olması ya da söz konusu gelişmeden ötürü hiçbir ciddi yargılamanın gündemde yer almaması gayet önemli bir durum.

Bu durum kamuoyu algısında kendini açıkça ortaya koyuyor. Öyle ki, kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 60’ı gelişmelerden “Trump’ın ağır sorumluluğu” olduğunu ortaya koyarken, Trump destekçilerinin yüzde 83’ünün gelişmeden ötürü Trump’ın ‘bir miktar’ sorumluluğu olduğu veya ‘hiç’ sorumluluğu olmadığı yaklaşımını benimsemeleri oldukça çarpıcıdır.

Bu ve benzeri görüş ayrılıklarının objektif kabul edilebileceği ve bu nedenle göz ardı edilebilir olduğu iddia edilebilir. Ancak yadsınamaz gerçek, ortada bir darbe girişimi olduğu ve bunun eldeki tüm verilerle doğru olduğuna kuşku yok.

Aradan geçen süre zarfında, senato özel komisyonunun 300 civarında kişiyle yaptığı mülâkatlar ve toplanan tüm verilerin analizi sonucunda, “darbe teşebbüsünün ardında üst düzey yetkililerin; savunma bakanlığından yetkililerin ve bazı zengin kişilerin olabileceği” görüşü açıkça paylaşılıyor.

Yine bu süreçte, Trump’ın en yakın çevresinin söz konusu komisyon çalışmasına arzu edilen desteğe vermemiş olması da bir başka ‘veri’ olarak ortada duruyor.

Toplum-devlet ayrışması ve aşırılaşma

Söz konusu bu durum, toplumsal güven kadar, toplumla-devlet kurumu arasındaki bağın ne denli zedelendiğiyle alâkalı bir durum olduğuna işaret ediyor.

Sabık ABD başkanı Donald Trump’ın veya onun yakın destekçilerinin arkasında olduğu ifade edilen sivil darbe girişimi, Trump’ın 2016 yılından itibaren ortaya koyduğu politikaların Amerika’da “sağcılığın” yükselişinin zirve noktasını teşkil ediyordu.

Bugünden yakın geçmişteki hadiselere, söylemlere bakıldığında ortada bir Trumpizm olgusu ile karşılaşıldığını söylemek abartı olmayacaktır. Böylesi bir olgunun ortaya birden çıktığını zannetmek yanıltıcı olur.

Aksine, 2016 seçimleri kampanya döneminden başlayarak, Cumhuriyetçi Parti adayı sıfatıyla Trump’ın hem ulusal hem uluslararası politikadaki olası değişiklikleri haber veren söylemi, açıkçası belirleyici bir duruma işaret ediyor. Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte, ortaya koyduğu siyasi icraatlar söylemlerini doğrularken, Amerika adına bir kazanıma değil, aksine kayıpların birbiri ardına gizli/açık ortaya çıkması anlamı taşıyordu.

‘Yeni normal’ yanılsamasını aşmak mümkün mü?

2016-2020 arasındaki iktidarı boyunca Trump yönetiminin icraatları, ülkede ayrıştırıcı dil ve söylemin “yeni normal” haline gelmesine yol açarken, hiç kuşku yok ki, bunun küresel yansımaları çok daha önemli bir sürecin ortaya çıkmakta olduğunu gösteriyordu.

6 Ocak 2021 senato baskını sonrasında Biden yönetiminin haklı olarak açmaya çalıştığı soruşturmanın Cumhuriyetçi milletvekillerinden en azından bazıları tarafından engellenmeye çalışılması, ABD açısından tehdidin geçmek bir yana, bizzat bu tehdidin senato içinde var olmaya devam ettiğini ortaya koyuyor.

ABD’deki gelişmelere bakıldığında, ortada sadece, Demokrat ve Cumhuriyetçi çekişmesinden bahsetmek mümkün değil. Aksine, ABD’de var olduğu ifade edilen Amerikanlılık değerlerinin ki bunun içinde, liberal ve demokratik yönetim; eşitlik ve bireyselcilik; genel itibarıyla haklar ile din/imsi hissiyat ve algıyla bağdaşık vatanseverlik vb. erozyona uğradığı görülüyor.

2016 seçimlerinin ardından Demokratların iktidarı meşru kabul edilse bile, Trump ve yanlılarının hâlâ seçim sonuçlarına yönelik eleştirilerinin devam ediyor oluşu, ABD’de kaygıları artıran önemli unsurlardan biri. Üstüne üstlük, Trump’ın bir anlamda tehditvari bir bağlamda dile getirdiği “yeniden geleceğiz” açıklaması, 2024 seçimleri açısından gayet önemle ele alınmayı gerektiren bir duruma işaret ediyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2022/01/04/abdde-yarim-kalan-darbe-ve-trumpizm-olgusu-unfinished-coup-detat-in-the-us-and-the-phenomenon-of-trumpism/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder