10 Ağustos 2020 Pazartesi

ABD-Tayvan yakınlaşması ve Çin’in tepkisi / Closing relations between the US and Taiwan and the reactons of China

 Mehmet Özay                                                                                                                           10.08.2020

ABD sağlık bakanı Alex Azar’ın hafta sonu başlayan ve üç gün sürecek Tayvan ziyareti, ABD-Çin ilişkilerinde yeni bir aşama anlamı taşıyor.

Kovid-19 sürecinde gerçekleşen söz konusu resmi ziyaret, ABD-Tayvan ilişkilerinde yeni bir aşama olarak değerlendirilirken, Pekin yönetimi ise gelişmeden memnun olmadığını açıklıyor. Bu gelişme, açıkçası Çin’in benimsediği ‘tek devlet’ politikasına da aykırı bir durum teşkil ediyor.

ABD sağlık bakanı Alex Azar’ın Tayvan devlet başkanı Tsai Ing-wen’le bugün yani 10 Ağustos, Pazartesi günü görüşmesi hiç kuşku yok ki, Pekin tarafında yakından takip edilirken, ilk açıklamalar tahmin edilebileceği üzere kınama üzerine dayanıyor.

Azar’ın, Tayvan devlet başkanı Tsai Ing-wen ile görüşmesinde arka plânda Tayvan bayrağının bulunması ve başkan Donald Trump’ın ‘güçlü destek ve dostluk’ mesajını iletmesi, ABD’nin Çin’i hedef alan yeni bir siyasi hamlesinin sembolik unsurları olarak değerlendirilmeye matuf bir durum.

Azar’ın bu ziyareti, 1979’dan bu yana ABD tarafından gerçekleştirilen en üst düzey ziyaret olarak dikkat çekerken, zamanlaması konusunda da bir tesadüf değil, aksine son derece yapılandırılmış olduğu anlaşılıyor.

Demokratik Tayvan’a karşı Tek-Çin argümanı

Azar, Tsai ile yaptığı görüşmesinde, Tayvan’ın kovid-19’a karşı verdiği mücadelede elde ettiği başarıya dikkat çekerken, bu gelişmenin, “Tayvan toplumundaki şeffaflık ve demokratik temellere” dayandığı vurgusunun da, kuşkusuz ki siyasi bir karşılığı bulunuyor.

ABD yönetimi, 1949’dan 1987 yılı ortalarına kadar Tayvan’da devam eden sıkıyönetim uygulamasının kaldırılması ve böylece demokratikleşme yönündeki adımları ve akabinde 1996 yılında yapılan ilk doğrudan başkanlık seçimlerinden bu yana, Ada siyasetinin demokratikleşmede sergilediği başarıları öne çıkartıyor.

ABD’nin bu siyasi yaklaşımı, gizli/açık Tayvan’ı egemen bir ulus devlet statüsününde gördüğü şeklinde yorumlanmaya açık bir durum içeriyor.

Çin Halk Cumhuriyeti ise kendine ait bir eyalet olarak tanıdığı Tayvan’a ABD tarafından yapılan bu üst düzey ziyareti bölge barış ve istikrarına yönelik bir girişim olarak değerlendirerek kınıyor.

Pekin yönetiminin siyasi aklı Taipei Adası’nı tüm ayrışmalara rağmen, kendine bağlı bir bölge olarak kabul ederken, teritoryal birliğin sağlanması konusunda, aralarında zor kullanmak dahil her seçeneğin kullanılacağını da açıkça ifade etmekten geri kalmıyor.

ABD ve Tayvan tarafından özgürlükler ve demokrasi, Çin tarafında ise 1949 yılındaki ayrışmadan bu yana akamete uğramış ulusal birliğin birgün yeniden kurulacağına yapılan vurgu ilişkilere damgasını vuruuyor.

Ticaret savaşlarından kovid-ittifakına

ABD-Çin arasında yaşayan ticaret savaşlarının özellikle 2019 yılında küresel etkileriyle de öne çıkan ekonomik durgunluğun ardından, bu iki süper gücün kovid-19 sürecinde insanlık için ortak çalışmalarla gündemi belirleyebilecekleri ve aralarında dengeleri yeniden kurabilecekleri yönündeki düşünce aradan geçen yedi aylık süre zarfında yerini umutsuzluğa bırakmış durumda.

ABD-Çin’e yönelik yaptırımlarını kovid-19 sürecinde Anglo-Sakson dünyasını ve AB ülkelerini de yanına alarak oluşturduğu kovid-19 ittifakı ile, bu sefer söz konusu salgına yol açan ve yanlış bilgi ile gelişmeleri küresel kamuoyunda gizlediği iddia edilen Çin’e karşı siyasi hamlelerde bulunmaktan kaçınmıyor.

İşte böylesi bir ortamda ABD’den gelen resmi ziyaret, bu yöndeki son gelişme olarak dikkat çekiyor.

Sağlık bakanı Azar başkanlığındaki heyetin ziyareti, uzun bir aradan sonra, yani 1979’dan bu yana, ABD’den Tayvan’a üst düzey ziyaret anlamı taşıyor.

Pekin tepkili

Pekin yönetiminin tepkisinin iki nedeni bulunuyor. Bunlardan ilki, yukarıda dikkat çekildiği üzere Tayvan’ı kendine bağlı bir eyalet olarak tanıması ve bir gün mutlaka Ana Kıta Çin’le birliğin sağlanacağı yönündeki siyasi kararlılığı.

İkincisi ise, ABD’nin Güney Çin Denizi ve Kore Yarımadası örneklerinde görüldüğü üzere Asya-Pasifik bölgesinde Çin’in ulusal egemenliğini ve dolayısıyla bölge barışını ve istikrarını tehdit ettiği yönündeki siyasi tutumu.

Ana kıtada egemen olan Çin Halk Cumhuriyeti ile resmi adı Çin Cumhuriyeti (Republic of China-RoC) olan Tayvan arasında, 2016 yılında bağımsızlık yanlısı görüşleriyle dikkat çeken Demokratik Gelişimci Parti’nin (Democratic Progressive Party-DPP) iktidara gelmesiyle Pekin-Taipei ilişkilerindeki gerginlikten geri adım atılması bir yana, gizli/açık bölge ülkelerini de tedirgin edecek bir yapıya bürünüyor.

ABD ziyareti niçin bugün?

ABD’nin niçin şimdi Tayvan’a üst düzey bir temsilci gönderdiği konusu önemli. Somut gerekçe kovid-19’la mücadele olurken, Tayvan’da özellikle KMT’nin tek parti yönetiminin sona erdiği 1990’lardan itibaren sürdürülebilir demokratikleşme öne çıkartılıyor.

Tayvan’ın bu özelliği, bir yandan post-endüstriyel toplum olması, eğitimde ve teknolojide üst düzey gelişmeler kaydetmesi, liberal değerleri benimsemesi, güçlü bir sivil topluma sahip olması gibi nitelikleri vurgulanıyor.

Tam da tüm bu özellikler, özelde ABD’din genelde Batı’nın Çin’den beklediği ancak, bugüne kadar ekonomik modernleşme dışındaki alanlarda toplumun önünü açacak yapısal değişikliklere niyetlenmediği toplumsal ve siyasal görünürlükler olarak dikkat çekiyor.

Hong Kong-Tayvan benzerliği

Sağlık bakanı Azar’ın ziyareti ile Tayvan üzerinden Pekin yönetimine ve özellikle de, son dönemde Hong Kong’da uygulamaya geçirdiği ulusal güvenlik yasası ve benzeri uygulamalara tepkisini ortaya koyuyor.

Hong Kong’da Demosisto Partisi ve diğer bazı demokratikleşme yönünde taleplerle ortaya çıkan sivil toplum oluşumlarının, 2014 yılından itibaren başlattıkları gösterilerin Pekin yönetimince bastırılması yönünde son girişim olarak değerlendirilen ulusal güvenlik yasasının uygulamaya başlanması ABD yönetiminin Hong Kong’la imtiyazlı ticaret anlaşmasını rafa kaldırmasına neden oldu.

Bu konudaki son gelişme ise, Ada yönetiminin başındaki Pekin yanlısı politikalarıyla dikkat çeken Carrie Lam’ın ABD’ye giriş yasağı verilmesi oldu.

Söz konusu bu gelişmeler, sadece Hong Kong’da finans sektöründe daralmalara yol açması yönündeki beklentiler kadar, sivil toplumun imkânlarını kısıtlayıcı sonuçları nedeniyle özellikle gençler arasında başta Tayvan olmak üzere bölge ülkelerine göçü gündeme getiriyor.

Çok etkenli ziyaret

Bugünlerdeki ziyaretin ABD Sağlık Bakanı Azar gibi üst düzey bir makam tarafından gerçekleştirilmesi sembolik önemin ötesinde bir anlam taşıyor.

Bu ziyaret 1979’da, yani dönemin ABD yönetiminin küresel platformda Çin varlığını temsil makamında kimin partner olacağı konusundaki kararını Tayvan’dan, Çin’e çevirmesinden sonraki en önemli gelişme olarak dikkat çekiyor.

1979’daki bu siyasi karar, Taipei Adası yönetimini yedeğe alırken, küresel kapitalizme yeni bir aktör olarak Çin’in entegre etme anlamı taşıyordu. Bugün gelinen noktada, Çin küresel ekenominin ikinci sırasında yer alması buna dayandığını hatırlatmakta fayda var.

ABD başkanı Trump’ın Kasım seçimlerine birkaç ay kala, Doğu Asya’da demokratikleşme ve özgürlükler noktasında sergilediği politikanın ABD seçmeninde bir karşılığı olacağı düşünülebilir.

Ancak Trump’un bu yakın hedefin ötesinde bir süredir doğrudan karşısına aldığı Çin’e yönelik yeni hamlelerinin neler olabileceğine dair bir tür egzersiz yaptığını da söylemek mümkün.

Otuz yılı aşkın süre sonrasında Tayvan’ı yeniden öne çıkarmaya matuf bu ziyaret, kovid-19’la mücadelede Dünya Sağlık Teşkilatı’nın (World Health Organization-WHO) Çin’in güdümünde hareket ettiği yönündeki söyleme karşın, Tayvan’ın sergilediği başarılı mücadele ile teşkilata üyeliğinin gündeme getirilmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Tayvan’da bugüne kadar 500 kovid-19 vakası görülürken vefat sayısının yedi olması, WHO nezdinde ABD’nin desteğinin somut bir gerçeğe dayandığını ortaya koyuyor. Tayvan tıp alt yapısı ve teknolojik donanımı ve sınırlarında aldığı önlemlerle kovid-19’la başarıyla mücadele veren ülkeler listesinin başlarında yer alıyor.

Bu noktada, ziyaretin somut gelişmelerinden birinin bir yanda kovid-19’la son derece başarılı politikalar uygulamış Tayvan ile, bu mücadelede kayıplar noktasında küresel olarak ilk sırada yer alan ABD arasında yakın işbirliği olacaktır.

İnsanlık toplumunu bütünüyle etkileyen kovid-19 sürecine karşın, Çin’in vetosuyla Tayvan’ın teşkilata alınmaması taraflar arasında siyasileştirilmeyecek bir konunun olmadığını da açık seçik ortaya koyuyor.  

ABD tarafından gerçekleşen bu üst düzey ziyaretle örneğin, Tayvan’ın bağımsızlığı söyleminin güçlü bir şekilde gündeme getirilmesini beklemek belki mümkün değil. Temelde Pekin yönetimi başta olmak üzere, bölge ülkelerine ABD’nin liberal-demokratik değerlere sahip toplumları destekleyeceği yönünde güçlü bir mesaj olurken, Çin içinde az sayıda da olsa özgürlükçü çevrelerin umut taşımalarına neden olacaktır.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2020/08/10/abd-tayvan-yakinlasmasi-ve-cinin-tepkisi/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder