13 Ekim 2017 Cuma

1920’li Yıllarda Cava Basınında Musul Konusu / Mosul Issue in Java Press in 1920s

Mehmet Özay                                                                                                                         13.10.2017

 Musul konusu, son dönemde bölgedeki çatışma ve kırılma süreçlerinin son safhası olarak DAEŞ ve ardından Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin referandum girişimiyle birlikte gündemde. Öte yandan Irak federal yönetiminin Musul’u yeniden hakimiyeti altına almaya çalıştığı da bir başka husus. Bununla birlikte, bölgedeki çeşitli siyasi ittifakların ötesinde, Türkiye’nin bölgeye ilgisinde etnik azınlıklar dengesinin bozulmaması ve Türkmen unsurlarının varlıklarının garanti edilmesi konusu bulunuyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin Musul’la dört yüz yıl gibi uzun bir geçmişe dayanan bağı, bugünkü siyasi ve etnik yapılaşmalara kaynaklık ediyor.

Musul, Osmanlı Devleti’nin son dönemi, Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da önem taşıyarak uluslararası arenada gündeme getirilen bir konu oldu. Neredeyse tüm İslam coğrafyasında dönüşümlerin, yıkılışların yaşandığı bir zaman diliminde Osmanlı-Türkiye coğrafyasında yaşanan konuların bir bölümünün daha o dönem henüz adı Güneydoğu Asya Müslüman toplumları olarak anılmayan, ancak Malay Müslümanları olarak bilinen halklar arasında da yankı buldu. Bu çerçevede adı Hindistan vatanı (Tanah Hindia), Hollanda Hindistanı (Hindia Belanda-Hindia Nederland-Hindia Olanda), Hindia, Hindi, Doğu Hindistan (Hindia Timoer), Indies kullanımlarına konu olan 2. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde kurulan bugünkü Endonezya Cumhuriyeti’nin, Cava Adası’nda yayınlanan ve bölgede takip edilen yayın organlarında Musul konusu, tıpkı Balkan Savaşları, Trablusgrap Savaşı, halifeliğin kaldırılması, hilafet, ‘Yeni Türkiye’ olarak da adlandırılan Ankara hükümeti vb. konular gibi yer aldı. Bu çerçevede, söz konusu yayın organlarından sadece birkaçında yer alan haberlere kısaca değinerek Osmanlı topraklarındaki gelişme ile Malay dünyasındaki ilgi ve alâkaya dikkat çekmekte fayda var. Musul konusunu ele alan yayın organlarından bazılarını gündeme getirmek suretiyle, Takımadalar Müslüman kamuoyunun Osmanlı topraklarındaki gelişmeleri nasıl görmeye çalıştıklarına dair bir fikir elde edilebilir.

Kuruluşu 1912 yılına dayanan Muhammediyye adlı dini-sivil organizasyonunun yayınlarından biri olan “Bintang İslam” adlı yayın organında Musul konusunu ele alınır. İstanbul’dan gelen bir habere dayanarak çıkan yazıda, Lozan görüşmelerinde Musul konusunun sadece Türkiye ve İngiltere arasında görüşüldüğüne dikkat çekilir. Bu iki ülke arasındaki görüşmeler sonrasında, petrol yönünden zengin olan Musul’un İngiltere hakimiyetine verildiği belirtilir. Öte yandan, Bağdat’ın kontrolünü elinde tutan Kral Faysal’ın İngilizlerin siyasi kontrolünde olduğu ve İngilizlerin tüm iddialarının da buna dayandığı vurgulanır. Daha önce yapılan açıklamalarda, Musul konusunun İstanbul’da görüşüleceği belirtilmiş, ancak nasıl olduysa konunun Ankara’daki ‘İslam Cumhuriyeti’ Yusuf Kemal Paşa’yı konuyla ilgili İngilizlerle görüşmeler yapmak üzere Londra’ya göndermiştir.[1]

Bintang Islam’ın bir başka sayısında, “Menoedjang Toerki Seberapa Bisa” başlıklı haberde, Musul konusu yine ele alınır. Hicaz’da büyük kongre hazırlıklarının sürdüğü bir sırada Müslümanların Lozan’dan gelen ve İngilizlerin Musul’a hakim olmak istediklerine dair haberle sarsıldıkları belirtilir. Ancak Türkiye’nin bu gelişmeden memnun olmadığı; akabinde İngiltere yönetiminin Yakın Doğu’da deniz kuvvetlerine ait birlikleri gönderme kararı aldığı ve bununla ilintili olarak İngiliz sömürgeciliğine konu olan Hindistan’da Müslümanların, şayet İngiltere ve müttefiklerinin herhangi bir girişimi karşısında, İngiliz sömürge yönetimine sivil itaatsizlik göstereceklerine dikkat çekilir. Bu gelişme, Hindistan’daki Müslümanların herhangi bir gerginlik halinde İslam ve Halife adına Müslümanları destekleyeceklerini ortaya koyar.[2]

Bintang Islam, Mustafa Kemal’in 1923 yılı Ocak ayı ortalarında Ankara’dan Gebze’ye yaptığı ziyaret ve burada bazı Türk yayın organlarının editörleriyle yaptığı toplantı konu ediliyor. Gazetecilere yaptığı konuşmada, “Avrupa’nın hakları vereceğine konusunda kaygım yok.” diyen Mustafa Kemal, o dönem yaşanan barış ortamının kalıcılığı konusundaysa karamsarlığını dile getirdiği görülüyor. Bu noktada konunun Musul sorunundan kaynaklandığı ve M. Kemal’in “Musul’un Türkiye’nin ayrılmaz bir parçasıdır.” dediğine dikkat çekiliyor. M. Kemal konuşmasına şöyle devam ediyor: “Kurucusu olduğum Halk Partisi Türkiye’nin bağımsızlığı ve kalkınmasına yönelik bir harekettir. Bugüne kadar bir ordu mensubu olarak vazife yaptım. Ancak bundan sonra siyasetçi olarak hizmet vermek istiyorum. Şayet Avrupa taleplerimizi dikkate almazsa, savaşı göze alabiliriz. Türkiye şu anda çok daha güçlü olduğuna sizi temin ederim. Amaçlarımızı gerçekleştirecek güce sahibiz.” Yazının sonunda, “Türkiye’nin ve İslam’ın kalkınmasına duacıyız.”[3] notu yazar tarafından dile getirilmesi, derginin Türkiye’ye ve Türkiye’deki gelişmelere ve bunun İslamiyetle bağına dair bir referans olarak görülebilir.

“Musul Konusu” başlıkla haberde... İstanbul’dan alınan haberde Lozan Konferansı’nda Musul konusunun Türk ve İngiliz heyetleri arasında görüşüldüğü, maden ve özellikle de petrol kaynaklarına sahip Musul’un İngilizlere verildiği belirtilir. Bununla birlikte, Kral Faysal’ın Bağdat’a hakim olduğu, Bağdat’ta İngiliz birlikleri bulunduğu ve İngilizlerin talebinin de sadece buna dayandığı belirtilir. Ancak daha önce gelen haberlere göre Musul konusunun İstanbul’da ele alınacağı; ancak her nasılsa Ankara’daki İslam Cumhuriyeti’nin, İngilizler’le Musul konusu ve diğer hususları görüşmek üzere Yusuf Kemal Bey’i Londra’ya gönderdiği; görüşmelerin İslam Cumhuriyeti’nin lehine sonuçlanması için elinden gelenin yapılacağının ümit edildiği belirtilir. Lozan Konferansı’nın tarihlerinin henüz belirlenmediği, bununla birlikte görüşmelerin Müslümanlar lehine gelişmesi ve Musul’un yeniden İslam Cumhuriyeti’ne dahil edilmesi temennisi dile getirilir.[4]

“Medan Moeslimin” adlı bir başka yayın organında çıkan haberde, Musul yakınlarında ‘Kürdistan’ bölgesinde Türk hükümetine karşı bir tür ayaklanmanın çıktığı, 27 bin Türk askerinin bu ayaklanmayı bastırmak üzere harekete geçtiği; geçen üç gün zarfında bu meselenin sona erdiği belirtiliyor. Londra’dan çekilen telgrafta atıfla, 27 bin askerin isyancılara teslim olduğuna işaret ediliyor. Editör bu gelişmelere yorum olarak ‘Söz konusu bu haberlerin yalan olduğunu görmek gerekiyor. İngilizler Musul meselesinden ötürü bu şekilde yalan haberler üreterek Türkiyeye zarar vermek istiyor.’ açıklaması yapıyor. Ayrıca, İngiltere, Türkiye’nin Musul meselesini halletmek için uluslararası kurumlara gitmeyi istemediği; aksi halde, 27 bin Türk askerinin Musul’un kaderini belirlemeye yönelik bir çaba olup olmadığı soruluyor. Bu haberin ardından, konuyla ilgili bazı gelişmelere yer verilerek, söz konusu isyanın liderinin yakalandığı, Ankara’da idam cezasına çarptırıldığı;  Londra’dan gelen haberin ancak yarısının doğruluğuna inanılabileceği belirtiliyor.[5]
Bu konu gazetenin aynı sayısında farklı sayfalarda yine ele alındığı görülüyor. Bu bağlamda, bir general ve iki albay’ın Bağdad’da göz altına alındığına dair bir haber yayınlanmış.  Milletler Cemiyeti heyetinde bulunan söz konusu Türk komutanların İngilizlerce göz altına alındığı belirtiliyor. Neden olarak da bu komutanların Musul’da güvenliği tehlikeye atabilecekleri endişesiyle gerçekleştiğine yer veriliyor. Öte yandan, Milletler Cemiyeti temsilcilerinin İngilizlerin bu girişimini protesto ettikleri ve Türk komutanların bir an önce serbest bırakılmaları yönünde girişimde bulunmuş olsa da İngilizler bunu kabul etmediler. Türk dışişleri bakanı Şükrü Kaya’nın girişimde bulunduğu ve ardından serbest bırakıldıkları belirtiliyor.[6]

Ayrıca, Musul halkının Türk delegasyonunun ziyaretini memnuniyetle karşıladığına vurgu yapılıyor. Haberde ayrıca, İngilizlerin İslamiyete, özellikle de -İslam mücadelesini üstlenmiş olan- Türk İslamına/Müslümanlarına yönelik düşmanlığına vurgu yapılıyor. Ardından İngilizlerin niçin Lahor’da Ahmediyye hareketine açıkça destek verdiği soruluyor. Londra’da Ahmediyyenin temsil ettiği İslam anlayışının İngilizler gibi kapitalist bir devletin çıkarlarına hizmet ettiği, ve bu cemaatin İngilizlerin bir aleti olduğuna kuşku olmadığı belirtiliyor.[7]

Aynı gazetenin bir başka sayısında, İngilizlerin barış görüşmelerinde bulunmak amacıyla Musul konusundaki çalışmalar için Irak ve Ankara’ya gönderdiği yöneticiler konu edilir.[8] Aynı gazetenin bir başka sayısında, Musul konusunda varılan anlaşmadan duyulan memnuniye dile getirilirken, Avrupa gazetelerine atıfla Türkiye’nin arzu ettiği hakkı aldığı belirtiler. Anlaşma sayesinde dünyanın yen ibir savaşın eşiğinden kurtulduğuna dikkat çekilir.[9] Medan Moeslimin’in 1925 yılına ait bir sayısında Musul konusunun bağımsız bir komisyon tarafından ele alınması konusunda bir görüş ortaya konuyor. Haberde İngilizlerin Türklerle Çanakkale önlerinde karşılaşmak istemediği belirtilerek yeni bir savaş arzu edilmediğine atıfta bulunuluyor.[10]

Zaman Baroe adlı yayın organının 1926 yılı Ağustos ayı sayısında Türkiye ile İngiltere arasındaki Musul sorununa dikkat çekiliyor. Fırat’a komşu olan Musul’un petrol zengini olduğu; Türk devletinin, İngilizler yönetimdeki Musul’u almak istediği belirtiliyor. Türk devletinin İngilizlerin gücünden çekindiği için İngilizlerle arası iyi olmayan Rusya’ya yanaştığı, ancak bir süre sonra Rusya’yla işbirliğinin bir çözüm olmadığı; Türkiye ve Rusya’nın elbirliğiyle İngilizleri alt edebilme ihtimali olmasına rağmen, İngilizler’in İtalya ile ittifak kurduğu ve bu nedenle Musul’un İngilizlerin elinde kaldığı belirtiliyor. Bunun üzerine, Türkiye Irak’ta egemenlik kuran İngilizlerle anlaşma imzaladı ve Musul Irak topraklarının bir parçası haline getirildi. Söz konusu bu anlaşma gereğince Türkiye devletinin yüzde onluk bir gelir elde edeceği ifade ediliyor. Türkiye ve İngiltere’nin bu anlaşmadan memnun oldukları, ancak öte yandan Türkiye ile birlikte hareket ederek Musul’dan pay almayı hedefleyen Rusya’nın bu gelişmeden memnuniyetsizliğine dikkat çekiliyor.[11]




[1]“Oeroesan Negri Mousul”, Bintang Islam, No. 7, 10 April 1924, 5 Ramlan Zee 1342, Tahoen II, s. 135. Not: Yusuf Kemal Paşa, 1921-1922’de dönemin Hariciye vekilliğini yaptı. Daha sonra Tengirşenk soyadını alarak milletvekilliği dahil çeşitli görevlerde bulundu.
[2]“Menoedjang Toerki Seberapa Bisa”, Bintang Islam, No. 3 (?), 1923, s. 62-3. 
[3]“Kemal Pacha Berchotbah Kepada Journalist Journalist toerki”, Bintang Islam, No. 6, Tahoen I, p. 134.
[4]“Oeroesan Negri Musul”, Bintang Islam, No. 7, 10 April 1924, 5 Ramlan Zee 1342, Tahoen II, s. 137.
[5]“Pechabaran: Keriboetan di Toerki”, Medan Moeslimin, No. 7, 5 April 1925  (11 Pasa Dal 1343) Tahoen XI, s. 110.
[6]“Pechabaran: Seorang Djendral dan Doewa Orang Major Turky di Tahan di Bagdad”, Medan Moeslimin, No. 7, 5 April 1925  (11 Pasa Dal 1343) Tahoen XI, p. 108. (pp.: 108-109).
[7]“Pechabaran: Seorang Djendral dan Doewa Orang Major Turky di Tahan di Bagdad”, Medan Moeslimin, No. 7, 5 April 1925  (11 Pasa Dal 1343) Tahoen XI, p. 109. (pp.: 108-109).
[8]Medan Moeslimin, No. 14, 10 Mei 1926  (26 Shawal Be 1344) Tahoen XII, s. 239.
[9]“Mosul”, Medan Moeslimin, No. 22-23, 1-10 Augustus 1926  (21-30 Soeroe Waoe 1345) Tahoen XII, s. 336.
[10]Medan Moeslimin, No. 3, 5 Februari 1925 (5 Djoemadilakir 1343), Tahoen XI, s. 39.
[11]V. Goudoever, “Dari Negeri Asing”, Zaman Baroe, No. 1, 16 Augustus 1926, Tahoen I, p. 6. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder